.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Çalışmak, bir Müslümanın en özsel niteliğidir. Dolayısıyla tembellik, işsizlik ve gevşeklik bir Müslümanın kutsî hayatında yer bulamaz. Zira dinî açıdan bir insanın kişiliğinin billurlaşması ve karakterinin oturması iş ve çalışma sayesinde gerçekleşir. Kur'an-ı Kerim açık bir ifadeyle şöyle buyurur:
وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰى
"İnsan ancak kendi çalışmasının karşılığını elde edebilir."[1]
İslam’ın eğitim sisteminde iş, işsizlik, tembellik ve rahatına düşkünlük karşısında yer alır. Bazı insanlar sürekli olarak bedensel, zihinsel, sosyal, dünyevî ve uhrevi bir telaş ve çalışma içerisindedirler ve insanlara hizmet sunmak için çabalarlar. Allah’a ibadet, zikir ve dua ile iştigalin yanı sıra bir yerde hizmete ihtiyaç varsa anında koşarlar. Ancak bazıları, her türlü işten kaçmak, tembellik ve rahat düşkünlüğünü bir yaşam tarzı olarak benimsemişlerdir. Ne yazık ki bu çirkin eğilim, bizim toplumumuzda bir hayli yaygındır. Bazı insanlar hiçbir çaba sarf etmez ve hiçbir sermaye ortaya koymazlar ama sayısız beklenti ve arzu taşırlar.
Feyz, muhtelif eserlerinde din öncülerinin rivayetlerine istinat ederek üç temel konuyu gündemine almıştır:
1. Çalışmak ve çaba sarf etmek bir değerdir. Bu değer sırf maddî değil aynı zamanda kurb-i ilâhî için de bir vesiledir.
2. Tembellik ve rahat düşkünlüğü bir hüsran vesilesidir. Aynı şekilde bu hüsran sırf maddî değil aynı zamanda Allah’ın lanetine müstahak bir günahtır.
3. Tembellik ve işsizliğin iyi bir akıbeti olamaz.
Biz özetle bu nükteleri değerlendirmeye çalışalım:
* * *
Çalışmanın Değeri
Kur'an ve hadis açısından çalışmak, hem maddî hem de manevî açıdan yüce bir değerdir. Merhum Feyz, şöyle der: "Kur'an-ı Kerim insanlara minnet makamında ve büyük bir nimeti hatırlatma babında buyurur ki:
وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشًا
"Biz gündüzü sizler için bir geçim/iş-çalışma vesilesi kıldık."[2]
Üç yerde ise iş ve çaba "ilâhî bir fazilet" olarak yâd edilir. Örneğin:
فَاِذَا قُضِيَتِ الصَّلٰوةُ فَانْتَشِرُوا فِى الْاَرْضِ وَابْتَغُوا مِنْ فَضْلِ اللّٰهِ
" Sonra da namaz kılındı mı yeryüzünde dağılın da Allah’ın fazlından nasip arayın."[3]
Demek ki iş ve telaş Kur’an’ın bakış açısında yüce bir nimet ve ilâhî bir fazilettir.[4]
Ayrıca hadislerde de becerikli ve çalışkan bir mümin ‘Allah’ın sevgili kulu’ diye anılır. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurur:
"Allah, iman ehli olup da meslek sahibi olan kullarını sever."[5]
İmam Sâdık (a.s) ise şöyle buyurur:
"Ailesinin geçimi için çabalayan bir insan, Allah yolunda savaşan bir mücahit gibidir."[6]
Başka bir rivayet ise şu şekildedir:
Bir adam İmam Bâkır’ı (a.s) Medine’nin çevresinde bir arazide, yakıcı sıcak bir günde ve ter kan içerisinde çalışırken görünce İmam’a nasihat amacıyla yanına yaklaştı, selam verdi ve: "Eğer sen bu vaziyetteyken ölüm gelip çatarsa ne yaparsın!" dedi. İmam Bâkır (a.s) şöyle buyurdu: "Eğer bu vaziyetteyken ölümüm gelip çatarsa, Allah’a itaat esnasında ölmüş olurum!"[7]
Demek ki dinî öncüler açısından meslek sahibi bir işçi Allah’ın mahbubu ve çalışmak Allah’a itaat sayılmaktadır.
Aynı şekilde Allah Resulü (s.a.a), bütün peygamberler ve Masum İmamlar (a.s) bedensel olarak çalışırlardı; kazmayla yer kazar, çiftçilik yapar, ağaç diker ve kuyu inşa ederlerdi. Bir adam şöyle anlatır:
İmam Kâzım’ı (a.s) tarlasında çalışırken gördüm. Bütün bedeni ter içerisindeydi. Ona dedim ki: "Sizi, bu vaziyette mi görmeliydim?" Şöyle buyurdu: "Evet! Zira öyleleri çalışır ve iş yaparlardı ki hem ben hem de babamdan daha üstündürler!" Dedim ki: "Onlar kimlerdir?" Şöyle buyurdu: "Allah Resulü (s.a.a) Emiru’l-Muminin (a.s) ve diğer bütün hidayet imamları! Zira bedensel olarak çalışmak, peygamberler, resuller ve sâlihlerin bir sünnetidir."[8]
Fazl b. Kurre şöyle rivayet eder:
İmam Sâdık’ın (a.s) yanına vardım. O, bir duvarı onarmakla meşguldü. Dedim ki: "İzin verin, ben hizmetçilerimle birlikte bu işi yapayım!" İmam şöyle buyurdu: "Hayır! Ben, Allah’ın beni, bu vaziyette görmesini istiyorum!"[9]
* * *
İşsizlik ve Tembelliğin Çirkinliği
Dindarlık, işsizlik ve tembellikle asla bağdaşmaz. Dinimizin öncüleri nezdinde tembellik ve boşluk, çirkin ve kınanması gereken bir vasıftır. Feyz, bu hususta birçok rivayet nakletmiştir. Örneğin şöyle der:
"Her kim Allah’a karşı takvalı olursa, Allah onun için bir çıkış yolu var eder." ayeti nazil olduktan sonra Allah Resulü’nün ashabından bir grup iş güçlerini bir kenara bırakarak kendilerini ibadete adayıp ibadet bize yeter dediler. Bu haber Allah Resulü’ne ulaşınca, efendimiz birini elçi olarak onlara gönderdi ve ne olup bittiğini öğrenmesini istedi. Onlar: Allah bizim rızkımızı verir, ibadet bize yeter! Diye cevap verdiler. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu:
"Her kim bu şekilde yaşarsa, duası kabul görmez! Çalışın, iş yapın; şunu bilin ki ben hiçbir iş yapmadan elini açıp Allah’tan rızık dileyen bir insanın düşmanıyım!"[10]
Aynı şekilde Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurur:
"Kendi zahmetini başkalarının omuzlarına yükleyen melundur/Allah’ın rahmetinden uzaktır!"[11]
Başka bir rivayette adamın biri İmam Sâdık’ın (a.s) huzuruna varır ve: "Ben bedensel olarak çalışacak bir güçte değilim. Ticaretten de hiçbir şey anlamam. Diğer yandan muhtaç bir durumdayım; ne yapayım?" diye sorar. İmam (a.s) şöyle buyurur:
"Çalış! Başının üstünde yük taşı. İnsanlardan müstağni ol ve hiç kimseye el açma! Yoksa Allah Resulü’nün de (s.a.a) çalıştığını ve taş taşıdığını duymadın mı?"[12]
- - - - - - - - - - - -
[1] Necm: 39.
[2] Nebe: 11. Bkz. Tefsir-i Sâfi, c. 5, s. 274.
[3] Cuma: 10. Konuyla ilgili diğer ayetler: Müzemmil: 20 ve Bakara: 198.
[4] El-Meheccetu’l-Beyda, c. 3, s. 139.
[5] A.g.e., s. 140.
[6] A.g.e., s. 143.
[7] A.g.e., s. 142.
[8] A.g.e., s. 147.
[9] A.g.e.
[10] A.g.e., s. 143.
[11] A.g.e., s. 146-147.
[12] A.g.e., s. 143.