.
.

İkinci Dünya Savaşı sonrası bölünüp parçalanan İslam coğrafyası, Kudüs ve Filistin’i kaybederek moral ve motivasyonunu kaybeden Müslümanlar…

Onları bu onur kırıcı durumdan kurtaracak birini beklerken İmam Humeyni’nin önderliğindeki devrim, yani nur patlaması yürekleri aydınlatıverdi, özgür mustazafları harekete geçirdi.

İmam Humeyni, gerçekleştirdiği İslam Devrimi ile kitleleri uyutan ve uyuşturucu olarak gösterilen İslam dininin dinamiklerini dünyaya gösterdi. Aynı şekil unutturulan Filistin’in işgalini bir kez daha dünya gündemine taşıyarak hatırlatmış oldu. Öyle ki onun yankıları ve yansımaları tüm zamanları ve küreyi kapsamış olduğu görüldü.

Merhum İmam, devrimi ile üç alanda değişimin mimarı olduğunu gösterdi.

İran’ı değiştirdi.

İslam dünyasını değiştirdi.

Dünya dengelerini değiştirdi.

Nasıl mı? Anlatalım…

İran’da halk karşıtı bir düzeni devirip halkın iktidarını kurdu…

İran’da Batı destekli sarayları ve diktatörleri yıkıp ülkeye seçimleri ve cumhuriyeti getirdi...

İslam ve ümmet karşıtı bir düzeni alaşağı edip yerine Müslümanların iktidarını ve ümmetçi bir düzen getirdi…

Gözü yabancıların elinde ve teknolojisinde olan bir kitleyi “biz yaparız, yapabiliriz” motivasyonuna sahip kitleye dönüştürdü…

İslam dünyasındaki duraksama ve pasifliğe son verip İslami uyanışı harekete geçirdi…

İmam’ın, devrimi gerçekleştiği güne kadar Filistin davası tarihin tozlu raflarına kalkmış bir daha gündeme gelmeyecek planları yapılırken, İran İslam Devrimi’yle birlikte Filistin tekrar İslam dünyasının ve ümmetin birinci gündemi haline geldi.

Tahran’da Amerika ve İsrail elçiliğine Filistin bayrakları asıldığı o gün, oradan Filistin liderlerinin seslenişi ile dünya bir kez daha işgalcilerin ve emperyal güçlerin sarsılmasına şahit oldu.

Bu devrimin tesis ettiği Dünya Kudüs Günü vesilesiyle Filistinlilerin sesi sadece İslam dünyasında değil hatta Müslüman olmayan coğrafyalarda bile yankılanmaya başlandı, şu günlerde olduğu gibi.

İmam’ın devrimi dünya halklarında manevi değerlere bağlılığın önemini ve önceliğini artırdı, o kadar ki istikbarın bu manevi değerler karşısında ki saldırıları da aynı şiddette arttı, devam etti ve insani değerlerin yok olması için tüm askeri, mali ve medya imkânlarını seferber etti.

O gün yola çıktığında bu İmam’a bakın,

Mali ve maddi anlamda hiçbir gücü yok. Ne devasa bütçeleri, paraları, ne medya gücü, ne TV kanalları, ne de bir radyosu var İmam’ın.

Sesini kitlelere ulaştırmak için tek gücü elindeki kalem ve bir parça kâğıttı, bazen de küçük bir teyp çalar kaseti.

Peki İmam bu başarıyı nasıl elde etti?

Cevap tek cümledir,

İmam’ın imanı ve umudu vardı.

Büyük bir devrim için iki önemli silah.

Mutahhari İslam İnkılabı için önemli iman üsvelerinden biriydi. Paris’e gidip İmam’ı gördükten sonra görüşmesini şöyle anlatıyor.

“Ben onda 4 tane iman gördüm:

Hedefe iman (İslam’a)

Yola iman (Mücadeleye)

Halka iman (İmanlı kitlelere)

Allah’a iman (İlahi vaatlere)”

4. madde önemlidir. Mücadelede biri eğer Allah’a iman etmişse ilahi vaatlere iman etmiş demektir.

ان تنصرالله ینصرکم ويثبت اقدامکم

“Ey iman edenler! Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.”

*

ان الله يدافع عن الذين آمنوا

“Biliniz ki Allah iman edenleri korur.”