İslami ve toplumsal hayatta en makbul vasıf; ihlas ve samimiyettir.

                İhlas yani; insanın bütün işleri, sözleri, davranışları sadece bir kişinin rızası için olması demektir. Ve O, Allah-u Teala’dan başkası değildir.

                Her işte ve her şeyde değer ölçüsüdür. Hz. Ali buyuruyor:

                "En değerli ve faziletli ameller, yalnızca Allah rızası için yapılan ihlaslı amellerdir.” (Gureru'l Hikem, s.96) Başka bir hadiste de Hz. Peygamber (saa) bu hususta şöyle buyurmuştur:

                "Müminlerin makamları sahip oldukları ihlaslara göre derecelendirilir.” (Mizanu'l Hikmet, c.3, s.57)

                Samimi bir niyete dayanmayan, halis olmayan hiçbir şeyin Allah katında hiçbir değeri yoktur. Bundan dolayı ihlas ve niyet her ibadette şarttır. Tüm ibadetler namazda olduğu gibi samimi bir niyet ve ihlaslı bir kalple başlamalıdır. Aksi takdirde sonucu hüsrandır!

                Bütün eylem tavırlar, inanç, ahlak ve ameller halis olursa sonuç verirler. Allah katında kabul olurlar. İnsanın kemaline katkı sağlarlar. Riya ve gösteriş olmayınca, hayat güzelleşir. Dostluklar anlamlı olur. Yaratılış felsefesine uygun huzurlu bir yaşam elde edilir.

                İmam Ali (as) bu hususta şöyle buyurmuştur:

                ''Ameli, ilmi, sevgisi, buğzu, alması, vazgeçmesi, konuşması, susması, fiili ve sözü Allah için halis olan kimseye ne mutlu!" (Biharu'l Envar, c.74, s.239)

                İhlas, her şeyin özü ve ruhu gibidir.

                Saadet yolu çok kısadır. Saadetin sırrı ihlasta gizlidir. Allah'a ancak  ihlasla gidilir ve engin ilahi lütuflara muhatap olunur.

                Hz. Fatıma (sa) şöyle buyurmuş:

                ''Kim ihlaslı ibadetini Allah'a doğru çıkarırsa, Allah-u Teala da en iyi maslahatını ona indirir.'' (Biharu'l Envar, c.68, s.249)

                İhlas, her işin ve her şeyin ''kalite ve niteliğidir''. Riyasız ve gösterişsiz her şey kalitelidir. İçinde riya olan hiçbir amel ve ibadet makbul değildir. Bu meyanda Peygamber'den (saa) şöyle bir hadis nakledilmiştir:

                "Allah-u Teala ahiret günü şehit olan bir kişiye sana verdiğim nimetleri hangi yolda kullandın? diye soracak. Zahiren şehit olan o şahıs diyecek ki: "Senin yolunda kendimi feda ettim, savaştım ve şehit oldum." diyecek. Yüce Allah bu cevap karşısında: "Yalan söylüyorsun, çünkü sen insanların sana yiğit ve şecaatli demeleri için savaştın ve öldün." Sonra Allah o kişiyi cehenneme götürmelerini emreder. Bu şahıstan sora bir alim gelir. Aynı soruyu ona da sorar. Alim: "Senin rızan için ilim öğrendim, insanlara öğrettim ve rızan için Kuran okudum.” der. Allah tekrar buyurur: "Yalan söylüyorsun. Sen insanların içinde alim sıfatıyla tanınmak için ilim öğrendin ve Kuran okudun!" Bu alimi de cehenneme götürmeleri için emreder." (Biharu'l Envar, c.70, s.76)

                Kulluğa düşman olan şeytan, insanların ibadetine mani olmaya çalışır. Mani olamayınca ibadetlerin içini boşaltmaya ve kalitesini düşürmeye çok gayret eder. Allah halis amel... isterken, Şeytan halis amele... düşmandır.

                "Ey iman edenler! Malını insanlara gösteriş için harcayan, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve eziyet etmekle batıl etmeyin." Bakara/264

                Kudsi hadiste, amellerin halisliğine şöyle dikkat çekilmiştir:

                "Amelleri ihlasla (Allah için) yapın. Çünkü amelleri değerlendirecek olan (Allah) görendir."

                Müçtehitlerin, ariflerin ve müminlerin bütün endişeleri, korkuları ve tedbirleri, işlerinin halis olması ile ilgili olduğu bilinmektedir.

                Peygamberlerin ve İmamlarımızın ulvi makamlara ermeleri ve ilahi taktire muhatap olmalarının en önemli sebebi işlerinin halis olmasıydı.

                Hz. İbrahim (as) ve peygamberlerin hayat tarzı şöyle ifade edilmiştir:

                "De ki: Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, âlemlerin Rabbi Allah içindir." En'am/162

                İnsan suresinin Ehl-i Beyt'ten birileri için inmesinin sebebi; ibadet ve infaklarının Allah için ve halis olmasıydı. Nice insanlar fakirlerin karınlarını doyuruyorlar ve onlarca kişiye bir anda yemek veriyorlar. Ama üç kişiye yapılan bu ikram o kadar, o kadar samimi ve büyük fedakarlıklarla yapılmıştı ki Allah bu ihlasın karşılığını onlara cenneti müjdeleyerek vermiştir:

                "Allah da onları o günün kötülüğünden korur, yüzlerine bir aydınlık ve içlerine bir sevinç verir. Sabretmelerine karşılık da onları cennet ve ipekten giysiler ile mükafatlandırır." İnsan/11-12

                ''Biz size, ancak Allah rızası için yediriyoruz; sizden ne bir karşılılık istiyoruz, ne de bir teşekkür." İnsan/9

                Velayet ayetinde, İmam Ali'nin (as) maddi değeri çok düşük olan, fakat ihlasla Allah katında emsalsiz bir değere sahip kıldığı yüzük infakının belgelenmesinin sebebi yine ihlası olmuştur.

                "Şüphesiz sizin veliniz, yalnızca Allah, Resulü ve namazı hakkıyla yerine getiren ve rüku halinde zekat veren (Hz. Ali) müminlerdir." Maide/55

                Hz. Muhammed (saa):

                "Allah sizin dış görünüşünüze bakmaz, kalbinize bakar."

                Allahım! Basiretli olmayı, riyasız ve halis bir ruhla, muhlas olan "Muhammed ve Ehl-i Beyti'ni" örnek alarak muhlis olmayı hepimize nasip et.