.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

İslam dininin sosyal ilişkilerde ve başkaları ile muaşerette önemle üzerinde durduğu genel ilkelerden biri yumuşaklık ilkesidir. Yumuşaklık fıtri konulardan ve ilahi fıtratın gerektirdiği davranışlardandır. Her insan fıtratı itibarı ile yumuşaklık ve şefkate ilgi duymaktadır. Bu yüzden Allah’ın kullarına düşmanlık besleyen bir kalp, ancak dünyevi lekeler, bencillikler ve kendini beğenmişliklerin etkisiyle fıtrattan uzaklaşmış bir kalptir. Allah sevgisinin gereği Allah’ın yarattıklarını da sevmektir. Allah’ın yarattıklarını sevmekse onlara yumuşak davranmayı gerekli kılar[1]. Bu gerçeği göz ardı etsek dahi yumuşaklık ve insanlarla geçinmek, sosyal yaşamın en önemli esaslarından biridir.

Şu bir gerçektir ki insanların hepsi aynı değildir. Tutumlar, psikolojiler ve özellikler birbirinden farklı çeşitliliğe sahiptir. Mümkün olduğu ölçüde başkalarıyla yumuşak ve uyumlu bir şekilde geçinmek gerekir. Tüm insanlardan dini ve ahlaki ölçüler esasına göre bir davranış beklemek yersiz bir beklentidir. Böyle bir beklenti hem beklenti sahibini, hem de başkalarını zahmete düşürür. Bunun yanı sıra insanlara her türlü esneklikten uzak sert bir şekilde davranmak belli bir grup insanın sapmasına bile neden olabilir. Bu yüzden İslamî öğretiler insanlara karşı yumuşak davranılmasını sıkça vurgulamış, hatta sapkın zalimleri bile doğru yola çağırırken bu yöntemin uygulanmasını istemiştir.

Yüce Allah, Musa ile Harun’u Firavun gibi azgın bir zalimin yanına gönderdiğinde onunla yumuşak şekilde konuşmalarını emretmiştir. Zira ancak yumuşak davranış sayesinde en azgın ve en sapkın kimselerin dahi hakka dönüş yapmaları ümidi söz konusu olabilir. Ayette şöyle buyurmuştur:

 اذْهَبا إِلى‏ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغى‏ فَقُولا لَهُ قَوْلاً لَيِّناً لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشى

“Firavun’a gidin; o gerçekten azdı. Ona yumuşak söz söyleyin; belki öğüt alır veya korkar.” [2]

Yüce İslam Peygamberi (s.a.a), bir hadisinde tüm insanlara hitaben dünya ve ahiretin en iyi insanı olmak istiyorlarsa şu özellikleri taşımaları gerektiğini beyan etmiştir:

الْعَفْوُ عَمَّنْ ظَلَمَكَ وَ تَصِلُ‏ مَنْ‏ قَطَعَكَ‏ وَ الْإِحْسَانُ‏ إِلَى‏ مَنْ أَسَاءَ إِلَيْكَ وَ إِعْطَاءُ مَنْ حَرَمَك

“Sana zulmedeni affetmen, senden akrabalık bağını koparanla ilişki kurman, sana kötülük edene iyilikte bulunman ve seni mahrum bırakandan bağışını esirgememendir[3].”

Emirü’l-Müminin İmam Ali (a.s), oğlu Muhammed b. Hanefiye’ye şu tavsiyede bulunmuştur:

وَ اعْلَمْ‏ أَنَ‏ رَأْسَ‏ الْعَقْلِ‏ بَعْدَ الْإِيمَانِ‏ بِاللّٰهِ عَزَّ وَ جَلَّ مُدَارَاةُ النَّاسِ ... فَإِنِّي وَجَدْتُ جَمِيعَ مَا يَتَعَايَشُ بِهِ النَّاسُ وَ بِهِ يَتَعَاشَرُونَ مِلْ‏ءَ مِكْيَالٍ ثُلُثَاهُ اسْتِحْسَانٌ وَ ثُلُثُهُ تَغَافُل

“Şunu bil ki aklın başı, Allah’a imandan sonra halkla iyi geçinmektir… Ben insanların birlikte yaşarken ve birbirleriyle olan ilişkilerinde kullandıkları şeyi bir tabak gibi önümde buldum ve şunu gördüm: Onların üçte ikisi [insanların yaptıklarını] iyi saymak, üçte biri ise görmezden gelmektir[4].”

İmam Sadık (a.s) toplumsal ilişkilerdeki hedeflere ulaşmanın sonuçlarından biri olarak yumuşak davranışı saymıştır:

مَنْ‏ كَانَ‏ رَفِيقاً فِي‏ أَمْرِهِ‏ نَالَ مَا يُرِيدُ مِنَ النَّاس

“İşinde yumuşak olan kimse insanlardan istediği şeye ulaşır[5].”

İnsanlarla iyi geçinmek ve onlara yumuşak davranmanın onların sevgisini cezbedeceği açık bir gerçektir. Bu yüzden halk böyle kimselerin yanında yer alır.

İmam Humeyni, insanları hidayet etmede yumuşak davranmanın rolünü şu sözleriyle beyan etmiştir:

“Emr-i maruf ve nehy-i münker babında önemli nüktelerden biri yumuşak davranmak ve geçimli olmaktır. Günah işleyen ve vacibi terk etmiş birisi şiddet kullanılarak söz konusu günahtan vazgeçirilmeye zorlanması durumunda daha büyük bir günaha yönelebilir ve inkâra kadar gidebilir. İnsanoğlu emir ve nehiyden hoşlanmaz; bilakis emir ve nehiy ondaki öfke ve asabiyet duygusunu tahrik eder. Dolayısıyla marufu emreden ve münkerden nehyeden kimse, emir ve nehiydeki acılığı beyanındaki şirinlik, yumuşak tutumu ve güzel ahlakı ile telafi etmelidir ki, sözü etkili olabilsin ve günahkârın katı kalbini yumuşatıp ram edebilsin.” [6]

[1]     Daha fazla bilgi için bkz. Şerh-i Hadisi Cunudi Akl ve Cehl, İmam Humeyni, s. 319-320.

[2]     Taha 43-44.

[3]     el-Kâfi, c. 2, s. 107.

[4]     el-Kâfi, c. 2, s. 120.

[5]     el-Kâfi, c. 2, s. 120.

[6]     Şerh-i Hedisi Cunudi Akl ve Cehl, İmam Humeyni, s. 217.

Editör: Hasan Bedel