Öncelikle bilinmelidir ki, Ehl-i Beyt (as) ve İmam Hüseyin’e (as) tutulan yas merasimleri Kur’an ve hadis eksenlidir. İnsanın günahtan arınması, dünya ve ahiret mutluluğunu yakalaması, fıtrat ahdine sadakat ile bağlı kalması, velayet şemsiyesi altında canlı ve temiz bir hayat "Hayat-ı Tayyibe" yaşaması için bu merasimlerin zeruriyetini algılamalıdır . Çünkü bu merasimlerin yapılması zorunlu bir emir hükmünü taşımaktadır.

Kur’an-ı Kerim şöyle buyuruyor.

"Allah’ın iman edip iyi işler yapan kullarını müjdelediği budur. De ki: Buna (Peygaberliğe) karşılık sizden yakınlarımı (Ehl-i Beyt’imi) sevmekten başka bir mukafat istemem." Şura/23

Kur’an’daki bu Meveddet kelimesinin üç temel anlamı vardır.

  • Muhabbet; Sevgiden bir derece üstündür. Sevgi hem nefsidir ve hem yüzeyseldir, insan dünyada, en yakınından en uzağına, mahreminden namahramine ve akrabasından yabancı insana kadar herkesi sevebilir. Ancak bunlara belirli ölçü içinde sevgi duyabilir. Çünkü sevgi de kırgınlık ve ayrılmalar olabilir. Sevgide mahrem namahrem sınırı bellidir. Yani herkes herkesi aynı ölçü ve tutku içinde sevemez, bu yetki insanlara sınırsız verilmemiştir. Muhabbet ise daha samimi hissetmek, içten benimsemek ve duygu ile yakınlık göstermek demektir.

  • Meveddet; Muhabbetten bir derece daha üstündür. Aşk, sadakat, samimiyet ve mutlak bağlılık demektir. Ehl-i Beyt (as) insana akraba ve diğerlerinden, mahrem ve namahremden öte özgü ve has özelliğe sahip mukaddes şahsiyetlerdir. Ehl-i Beyt’e (as) sevgi, muhabbet ve samimi bağlılığın mahremi ve namaremi olmadığı gibi, Onlara meveddet duymak farz ve sınırsızdır.

Ehl-i Beyti sevmek, muhabbet duymak, Onlara aşık olmak, sadakat, samimiyet ve mutlak bağlılık göstermek her insanın dini vazifesidir. Çünkü bu dinin esasından doğan bir zaruriyettir. Ehl-i Beyt’e (as) yas merasimleri ve matem meclisleri tutmak da aynı ölçü içindedir.

Meveddette Aşk, amel olarak kendini gösterir, yani icraatla ortaya çıkar, amel ve icraatla kendini gösteren Aşk cazibeli ve çekici olur. Yas tutmak ise bir amel ve icraattır. Ehl-i Beyt’e (as) yas tutmak, aşkın bağlılığını gösteren bir ameldir.

  • Velayet; Meveddet’ten bir derece daha üstündür. Muhabbetin, samimiyetin, bağlılığın, sadakatın hakikatına varan insan, velayet sınırları içine girerek mutlak itaat etmenin bilinç ve şuuruna varmış olur. Çünkü velayet mutlak itaat demektir. Mutlak itaatta eksiklik olmaz.

Hadis:  Hz. Resulüllah (saa) Hz. Fatıma’ya (sa) şöyle buyurdular:

"Fatımacan! bütün gözler kıyamet günü ağlar, oğlum Hüseyin’in yas merasimlerinde onun musibet ve şehadetine ağlayan gözler hariç. Hüseyin’e yas tutup ağlayanlar o gün hep yüzleri ve gözleri gülecektir. Onlar cennet nimetleriyle müjdelenmiş kimselerdir."

Hadisten de anlaşıldığı gibi Ehl-i Beyt’e (as) tutulan yas merasimlerin en hassas ve önemli merasimi, İmam Hüseyin’e (as) tutulan yas ve matem merasimidir. Hadis yas merasimleri insanın dünya ve ahiret hayatına etkisinin ne olduğunu beyan etmekte ve yas tutmanın önemini açıklamaktadır.

İmam Hüseyin’in (as) yas merasiminin önemli özellikleri vardır.

Öncelikle İlahi (şiar) simge ve sembol oluşudur. İlahi şiar ile ancak İlahi renge kavuşulabilir, içinde İlahi simge ve sembolü taşıyan her şeye saygı gösterilmeli, değeri bilinmeli ve onu yerine getirilmelidir. Çünkü o Allah’ın simgesi ve sembolüdür.

İmam Hüseyin’in (as) merasimi hakikat anlamda ‘’Eyyamullah’tır’’ yani Allah’ın günü anlamınadır. Muharrem ayı ve Aşura O’na özgü bir gündür. Çünkü en sevdiği kulu ve mahbubu Sarellah sıfatını verdiği imam Hüseyin’i (as), Rabbi için canını, kanını, evlat ve yarenlerini feda ederek şehid ve ailesini ise esir etmiştir. Bu merasimlerde ilmi, ilahi sohbetler, dua, kalbi mahzunluk, gözyaşı ve maneviyat vardır. Bu merasimler insana Rabbini tanıtan ve yakınlaştıran merasimlerdir.

İmam Hüseyin (as) merasimi ‘’Halifetullah’’ Allah’ın yeryüzündeki zamanın halifesini ‘’imamını’’ tanımaya yönelten bir etkendir. İnsanı fesat, günah ve şeytanın kötülüklerinden korumayı sağlayan, zamanın halifesine, ‘’İmamına’’ muhabbet duyduran ve velayetine ulaştıran bir aşkdır.

İmam Hüseyin (as) buyuruyor:

‘’Biz Ehl-i Beyt’in meclis ‘’Merasimlerine” katılan bir kimse dört şeyden faydalanır.

1- Dinin esaslarını öğrenir.

2- Güzel ahlaka sahib olur.

3- Allah’ın dininin hükümlerini tanır.

4- İyi ve salih arkadaş seçer.’’

Bu merasimlerden fayda sağlayan kimse, günah’tan, şeytanın vesvesesinden, makam sevdasından ve tefekkür yozlaşmasından uzaklaşarak temiz bir hayata kavuşur.

İmam Hüseyin (as) merasimleri ‘’İfrat ve Tefrit’’ aşırıcılık ve liberalizimden kaçınmayı öğretir. Emperyalist anlayışa, Siyonist düşünceye, Vahhabi zihniyete, tağutun zulüm ve adaletsiz metodlarına karşı durmayı, doğru bilgi ve akıllı yöntemlerle, itidallı olmayı, basiretle hak üzere hareket etmeği ve Tevhidi davadan asla taviz vermemeyi öğretiyor.

Bu merasimler Şia ve muvahhit müslümanlara Emperyalist, Siyonist ve Vahhabi tekfirci akımların mürteci anlayışına sahip düşmanı ve tağut rejimlerin gayri meşru olduğunu öğretiyor, bu rejimlerin er veya geç yıkılacağını ve yıkılmasının gerekliliğine vurgu yaptığı gibi, düşmanın bizim tefekkürümüzü, düşüncemizi, hedefimizi ve ideallerimizi tanımasını sağlıyor. Düşman Şia’yı iki alametle tanıyor.

Birincisi: İmam Hüseyin’in (as) kanıyla dalgalandırdığı Al/Kırmızı bayrak

İmam Hüseyin’in (as) başlattığı şanlı İlahi kıyam ve Kerbela’da doruk noktasına çıkarttığı Muharrem ayının onuncu ‘’Aşura’’ günü ‘’Sarellah’’ sıfatıyla mübarek canını feda ederek Al/kırmızı kanıyla yücelttiği bayraktır.

Düşman, Velayet âşıklarının İmam Hüseyin’in (as) yas merasimlerinden ve Aşura mektebinden elde ettiği güç, onurlu mücadele ve izzetli duruş gösterişini Al/kırmızı bayraktan aldığını çok iyi biliyor. Çünkü Tevhid’in temel ilkelerini koruyan ve muvahhitlere her anlamda manevi destek veren, mutahhar kanla yükselen al/kırmızı Hüseyni bayraktır.

İkincisi: Mehdeviyet ve Velayet mektebini temsil eden, İmam Zaman'ın canlı tezahürü Yeşil bayrak:

Bu merasimler, Tevhid ahlakını ve adaleti özümsemeyi, İmam Mehdi’nin (af) zuhurunun gerçekleşmesine zemine oluşturmayı, İlahi adalet devletinin yer yüzüne hakim kılmayı, bu doğrultuda mücadele etmeyi, müstekbir ve tağut rejimlerin gayri meşru oluşunu öğretmeyi, İslamı ve velayeti temsil eden bir yeşil bayraktır. Çünkü o geleceğe umut veren İlahi bayraktır.

İnsana şahsiyet, özgürlük, ahlak ve adalet kimliği kazandıran, İslam’ın ve Kur’an’ın koruyucusu, ‘’Sarellah’ın’’ al/kırmızı kanıyla yücelen Hüseyini bayraktır. Mehdeviyet mektebinin adalet sembolu olan ve insanlığa umut bahşeden ise İmam Mehdi’nin (af) yeşil bayrağıdır. Düşman bu iki yüce alametten sürekli tedirgin olmuş ve bunları ortadan kaldırmak için her türlü hileyi yapmaktan geri kalmamıştır.

Düşman tarih boyu kendi çabasıyla bu iki yüce faktörü ortadan kaldıramayacağını anladığından, mekteb içinde bulunan bir kısım dünyaya, makama, şehvete ve taassuba düşkün bazı zavallı insanları manfaat karşılığı satın alarak, Aşura kıyamını ve Şia itikadını dejenere ve tahrif etme yoluyla bu alametleri ortadan kaldırma mücadelesine girmiştir. Dünya çıkarı için inancını ve mektebini bir kaç kuruşa satmaya çalışan zavallılar, o kadar alçak bir duruma düşmüşler ki düşmanın elinde bir oyuncak olarak kendi inancına ve mukaddesatına nasıl bir darbe vurmaya çalıştıklarının ve ihanet içinde olduklarının farkında bile değiller.

Bu yas merasimleri, Müminlere zamanın tağut ve beşeri sistemlerini, fasık, facir ve zalim yöneticileri tanıtmayı ve onalara karşı mücadele etmeyi öğretiyor.

Dolayısıyla müstekbir zamanın en büyük kötüleri ve inkârcılarıdır. İmam Hüseyin (as) şanlı İlahi kıyamını ‘’Emr-i bil-maruf’’ iyliği emretmek ve ‘’Nahiy anıl-münker’’ kötülükten alıkoymak üzere gerçekleştirdi. Yas merasimine giden bir mümin bu özellikleri kavramalıdır, aksi takdirde Kerbela ve Aşura kıyamını anlaması mümkün değildir.

Yas merasimini ve Aşura kıyamını anlamanın temel şartı, hem maddi ve hem manevi anlamda temiz olmaktır, bunun yolu ise günahtan kaçınmak, haram yememek ve kul hakkı taşımamaktır. Günah insan organlarını felç ediyor, haram yemek vücudun bütün organlarının foksiyonunu devre dışı bırakıyor ve kul hakkı ise insanın doğruları anlama ve algılama yeteneğini kayıp ettiriyor. Günah işleyen, haram yiyen ve kul hakkı taşıyan bir kimse yas merasimlerinin maneviyatından yoksun ve kıyamın felsefesini anlamaktan aciz kalır. Günah ve haramın en büyüğü kul hakkıdır, günah, haram ve kul hakkı maneviyata en büyük engeldir.

İnsanın velayeti tam anlamıyla algıma noktasında ki eksikliği, Velayet dairesinin içine girmeye engel olan, İmam Hüseyin’in (as) fedakârlık ve hedefini kavrayamama, Kerbela kıyamını anlayamama ve Aşura felsefesini analiz edememe sebebi günah işlemek, haram yemek ve kul hakkına riayet etmemekten kaynaklanıyor.

Neden insan Muharrem ve Sefer aylarında yapılan Aşura programları ve yas merasimlerinden sonra İmam Hüseyin (as) anlayışını ve Aşura kültürünü normal hayatına yansıtamıyor ve Hüseyin’i kimlikle yaşayamıyor? Neden insanın hayat dairesinin içine İmam Hüseyin (as) giremiyor? Hem insan velayet dairesinin içine girip Hüseyini olamıyor ve hem de İmam Hüseyin (as) insanın hayatına giremiyor, buna engel olan tek sebep günah işlemek, haram yemek ve kul hakkına riayet etmemektir.

Yas merasimlerinin en büyük ve önemli temel özelliği, insanları zamanın imamını tanımasını ve ona yönelmesini sağlamasıdır. Yani merasimler Hz. İmam Mehdi’yi (af) tanıtmalıdır. Minberde hutbe veren Alimler buna dikkat etmelidir. merasime katılanlara bu konu anlatılmalı ve insanlar bilinçlendirilmelidir. Eğer İmam Hüseyin’in (as) kıyamı ile İmam Mehdi’nin (af) zuhur ve kıyamının arasında ki bağ kurulamazsa merasimlerin topluma hüzün ve facia görüntüsünden başka hiç birşey bırakmayacaktır.

Yas merasimleri bize Hz. İmam Mehdi’nin (af) zuhurunun gerçekleşmesini sağlayacak temel çalışmaların önündeki engelleri kaldırmak için çaba göstermemizi sağlamalıdır. Çünkü zuhurun önünde öyle birikmiş sorun ve engeller vardır ki, onlarla mücadele etmek için bir gaybi gücün desteğine ihtiyaç duyulmaktadır. Müminler bilmelidir ki, Allah, İmam Mehdi (af) yarenlerine gaybi güç olarak İmam Hüseyin’in (as) yas merasimlerinin faziletini bahşetmiştir.

İmam Hüseyin’i (as), şanlı kıyamın ve merasimin özelliklerini bilim ve akıl ile anlatılmalıdır. Tahrif  edilmeden İmam Mehdi’nin (af) zuhurunun gerçekleşeği yol ile bağlantılı olduğu gerçekliği ortaya konulmalıdır. Bu yol Velayet-i fakihtir. Velayet-i fakihi tanımadan ve ona bağlı olunmadan ne Aşura kıyamı tanınır ve anlaşılır, ne de zuhurun gerçekleşmesi için sağlıklı çalışma yapılır. Velayet-i fakih dairesine giremeyen ve tağutlarla eş zamanlı hareket eden bir Şia, İmam Hüseyin (as) ve İmam Mehdi’nin (af) velayet dairesi içine girmesi söz konusu olamaz, kıyamı algılayamaz, zuhuru beklemesi de abesle iştiğal olur.

İmam Hüseyin (as) ümmet tarafından yanlız bırakılmıştır. Ümmetin bir kısmı sessiz kalmış, bir kısmı ilgilenmemiş, bir kısmı maddiyata, makam ve çıkar uğruna satılmıştır. Bir kısmı ise açıkca düşmanlık ederek şehid etmiştir. Yanan yürekler, akan göz yaşları, vurulan sineler ve tutulan yas bir mesaj oluşturmalıdır. Kerbela kıyamı, İmam Mehdi’nin (af) kıyamıyla ilintilendirilmelidir. Eğer Aşura kıyamıyla zuhurun bağı kurulmaz ve gelecek nesillere gereken mesaj verilemezse o zaman büyük bir eksiklikle karşı karşıya kalınacağı bilinmelidir.

Bütün enbiyanın hedefi evrensel İlahi adalet devletini görmekti, bütün peygamberler İmam Hüseyin’in (as) şehadetine hüzünlenmiş ve ağlamıştır. Ama Peygamberlerin tümü İmam Mehdi’yi (af) ve O’nun kuracağı evrensel İlahi adalet devletini görmek ve İmam Mehdi’nin (af) yanında yer almak istemişlerdir.

Yas merasimleri bu dersleri insanlara gerektiği gibi sunmak için yapılmalıdır. Çünkü İmam Hüseyin’in (as) yüce hedefi, İmam Mehdi’nin (af) Evrensel İlahi Adelet Devletini ve Velayet mektebini yeryüzüne hakim kılmasını istemesiydi.  

Bu yas merasimi insanlara iki önemli mesaj vermiştir; dünya Emperyalizim, küresel Siyonizim, vahhabizim ve onların İslam coğrafıyasında müslümanların başına musallat olmuş kukla, fasid, facir ve zalim yöneticilere karşı ‘’ya Hüseyini veya Zeynebi olamaktır’’ yani ya Hüseyin’i olup bu yolda şehid olunacak, ya Zeynebi olup tebliğ yoluyla zalimlere karşı mücadele edilecektir. Ancak bu yol ile İmam Mehdi’nin (af) zuhuruna engel olan etkenler ortadan kaldırılabilir.

Üçüncü yol Yezidi yoldur. Dünya Emperyalist zalimlerin zulmünü, tağut ve beşeri sistemlerin gayr-i meşru kanunları kabul edilecek ve onlarla onursuzca yaşanılacaktır. İslam’ın ve mektebin temel ilkeleri dejenere edilecektir.  Bu anlayış Yezit’lerin değirmenine su taşımaktan başka bir şey olmayacaktır.