.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

İbn Sînâ, eş-Şifâʾın kevn ve fesada (Oluş ve Bozuluş) ayırdığı bölümünde öncelikle kevn ve fesadın gerçek olduğunu tespit eder, onu inkâr edenleri ve bu konudaki yanlış görüşleri eleştirir. Ona göre kevn ile hudûs, dolayısıyla kâin ile hâdis eş anlamlı kelimelerdir. Mutlak oluş (kevn) cevhere ait oluştur ve ancak birleşik cisimler oluş ve bozuluşu kabul eder. Kevn ve fesadı kabul etmeyen varlıklar ibdâ (doğrudan yaratma) sonucu meydana gelenlerdir. Tamamı yahut bir kısmı kevn ve fesadı kabul eden cisimler asla ezelî olamaz. Kevn ve fesadın unsurları da ezelî değildir. Oluş ve bozuluşa uğrayan nesnelerin aslı dört unsurdur ve onlar bu unsurların birleşmesiyle meydana gelir. İlk madde oluş ve bozuluşa tâbi değildir, onun varlığı ibdâ iledir. Kevn ve fesadı kabul eden cisimler doğrusal (müstakîm) hareket eder, doğrusal hareket etmeyen cisimler ise oluşa tâbi olmaz, onlar tabiatları gereği dairesel (müstedîr) hareket eder ve doğrudan yaratılmıştır.

Kevn ve fesadın ortak fâil illeti onlara yakın olan gezegenlerin hareketi, ortak maddî illeti de ilk unsurladır. Oluş ve bozuluş başlangıcı olan şeylerle ilgilidir; her başlangıcı olan şeyin şüphesiz bir sebebi vardır. İdeal sayılan semavî varlıkların dairesel hareketleri kevn ve fesadın sebepleri olmaya lâyıktır. Bütün bunların öncesinde her varlığa kendi türünün özelliklerini veren ilâhî lütuftur. Bir başka söyleyişle dünyadaki oluş ve bozuluş hareketinin yakın sebebi gökküreleri, uzak ve nihaî sebebi ise Allah’tır.

Oluş ve Bozuluş Devirlerine Dair 

Oluşan şeylerin bazısının oluşumu için bir devrenin bir parçası yeterlidir. Onun ömrü belki bu devre kadar veya ondan daha azdır. Sivrisinek (grubu) hayvanlardan ve yumuşak bitkilerden bir kısmı gibi ki bunlar bir günde oluşur ve aynı gün bozuluşa uğrarlar. Oluşan şeylerden bazıları oluşumlarında feleklerin birçok devrine ihtiyaç duyarlar. Onlardan bazıları da oluşumlarının tamamlanması için devirlerden birçoğunun dönüşüne ihtiyaç duyarlar. Ortaya çıktığı gibi, bütün oluşan şey bozuluşa uğrar ve onun büyüdüğü bir süre, durakladığı bir süre, zayıfladığı bir süre ve ömrünü tamamladığı bir süre vardır. Bu sürelerin bazısının bazısına oranına dair genel bir söz söylememiz mümkün değildir. Bu (oran) farklı farklı olup tespit edilemez. Bunu belirlemeye çalışan zorlanır. Bu konuda duyduklarımız bizi ikna etmedi. Belki biz bunu hakkıyla anlayamadık. Belki bizim dışımızda birisi bunu gereğince anlar.

Her bir oluşan şeyin bedenini yöneten kuvvetinden aldığı bir asıl vardır. Fiilinin sonlu olmasından dolayı zorunlu olarak bu da sonlu cisimsel bir kuvvettir. Şayet sonsuz olsaydı, madde ancak, yaşlığı çözen dışsal ve içsel sebepler ve çözülene bedel olanı engelleyen sebeplerden dolayı yaşlığı belli bir süre korurdu. Bedenin kuvvetlerinden her bir kuvvetin ve her bir madde nin bu ikisinden her birinin gerektirdiği aşılma ihtimali olmayan bir sınırı vardır. Bu sebepler gerektiği şekilde gerçekleşirse böyledir. Bu doğal ömürdür.

Bozan şeyin ortaya çıkması veya belirli faydalı şeyin kaybedilmesi gibi başka sebepler de ilişebilir ve o kuvvetin fiilinin süresini kısaltabilir. Ömürlerin doğal olanı olduğu gibi kesilmiş olanları da vardır ve her biri bir ölçüye göredir. Seçimler ve istekler de dâhil bütün yersel durumlar göksel hareketlere bağlıdır, dolayısıyla onlar kaçınılmaz olarak yokluktan sonra oluşan durumlardır. Yokluktan sonra olan her şeyin bir nedeni ve oluş sebebi vardır. Bu durum bir harekette, bu hareketlerden de dairesel harekette son bulur. Bunun açıklamasından seçimlerimizin de göksel hareketlere bağlı olduğu sonucu çıkar. Bir düzen içerisinde gerçekleşen yersel hareket ve durağanlıklar niyete dürtü olup ona neden olur. Bu da Kaza'nın gerektirdiği Kader'dir.

Kaza takdir olunanların kendisinden çıktığı, her şeyi kapsayan eşsiz ilk İlahi fiildir. Durum böyle olunca, araştırmacılara dönüşün durumunun sorun olması anlaşılabilir; şekil olduğu gibi feleğe döndüğünde yersel durumların da olduklarının bir benzerine dönmesi gerekir olup olmaması gibi. İptal olanın kişisel olarak olduğu gibi dönmesi olmayan şeylerdendir. Ne şekil adet olarak olduğu gibi geri döner, ne de yersel durumlar adet olarak olduğu gibi geri döner, çünkü kaybolan olduğu gibi geri dönmez. Buna muhalif olanın varacağı şey, ilk felsefede rezilliği ortaya çıkacağından kendinden utanmasıdır.

İnsanlardan bazısı buna benzer dönüş ile cevap verdi. İnsanlardan bazısı bu dönüşü mümkün görmeyip şöyle delil getirdi: Âlemdeki durumlar ekin ve neslin çoğunda olduğu gibi doğal ve ihtiyari olanın karışımıdır. Semavî şekle dönüş geri dönüşü gerektirseydi, ihtiyarı olanın veya doğal ve iradı olanın bileşiği olanın değil, sadece doğal olanın geri dönüşünü gerektirirdi. Bütünün gidişatının üzerine bina edildiği sebeplerden birinin dönüşü gerekmediğinde dönüşün tamamı bozulur ve daha önce olduğu gibi olması gerekmez. Onlar dönüşün doğru olması durumunda, seçimin de dönmesi gerekenlerden olduğu görüşüne vardı. Çünkü seçim de ilk sebeplere dayanmaktadır.

Bu (konuda) benim (görüşüm), tek bir şekillenmenin olduğu gibi dönmesinin rast geldiğinde, durumların hallerinin benzerine döneceğidir. Fakat tek bir şeklin dönüşünün ispatı hiç bir yönden mümkün olmayan (ispatlardan) biridir. Çünkü farklı durumları kapsayıcı dönüşlerin gerçekleşmesi mümkündür. Özel dönüşlerin bazısının bazısına oranı bir sayının diğer bir sayıya oram olunca ve onu sayan şey de ortak olunca, bu durumda tamamını sayan bir sayı bulunur. Örnek olarak birlikte ortak olan dönüşlerin birinin sayısı beş, diğeri yedi, üçüncüsü de on olsun ve yetmiş sayısı da bu dönüşleri sayan sayı olsun. Beşli olan on dört dönüş veya yedili olan on dönüş ve onlu olan yedi dönüş yaptığında bütünü bir araya gelmiş olur. Sonra dönüşlerin sayısının oranı bir sayının diğerine oranı olmasa da yukarıdaki gibi eşit sürede benzer şekiller tekrar meydana gelir. Bu mümkündür, çünkü süreler ayrışık değil, birbirine bitişiktir. Doğrusal veya dairesel olsun bitişiğin bitişikten ayrı olması imkânsız değildir, dolayısıyla onun diğerine oranı bir sayının diğer sayıya oranı olmaz. Bunun miktarlarda var olması mümkün olunca, kaçınılmaz olarak hareket ve zamanlarda da mümkün olur ve onun ortak olduğu kuşatıcı şeyin varlığı imkânsız olur. Çünkü Geometri biliminde sabit olduğu üzere miktar bakımından ortak olan miktarlar ortak olup onda ayrı olanlar ortak değildir. Dolayısıyla tek bir miktarda ortak olmazlar.

Buna göre hepsi için ortak kabul edilecek miktarlar bulunmaz, ortak miktarlar bulunmayınca da aynı şekillenmenin tekrarlanması mümkün olmaz.

Şayet ilk hareket, sonra sabit (yıldızların) hareketi, sonra evrelerin hareketleri, sonra burçların hareketleri ve sonra da gezegenlerin hareketinin özel dönüş süreleri onları sayan Bir'de ortak olduğunda iddia edilen geri dönüş zorunlu olur. Şayet tamamı veya onlardan biri ortak olmazsa bu (zorunlu) olmaz. Fakat bu durumları kavrayış yolumuz gözlemdir. Gözlem ise bölünmüş aletlerle parçaları yaklaştırmakla olur. Buna benzer bir yaklaştırma gerçek ölçüyü vermez. Kirişlerin, yayların ve bunlar üzerine bina edilenlerin hesaplanmasında da yine gerçek karekök kullanılır. Bu durumda gözlem ve bunun üzerine bina edilen hesap yoluyla onu idrak etmeye imkân yoktur. Bizim için bundan başka bir yol da yoktur.

Ulemanın zamanı ay, gün, saat ve onun kısımlarına ayırmaları, hareketi de buna göre ayırmaları ve bunlar arasında sayısal oranlar koymalarına gelince bu, yaklaştırma yönüyledir. Onlar bunun zorunlu olmamakla beraber birbirine yaklaştırılmış sürelerde farklılığı ortaya çıkmayan şeylerden olduğunu fakat birbirine yaklaştırılmış sürelerde ortaya çıkmıyorsa birbirinden uzaklaşmış sürelerde ortaya çıkar göründüğünü bilirler.

Burada tahmin edilebilecek en fazla şey gerçekte benzer olmasa da dönüşlerin hallere yakın olmasıdır. Bu durumda külli hal cüzi dönüşün haline yakın olur. Yazın yaza benzemesi, ilkbaharın ilkbahara benzemesi ya da bundan daha çok benzerliğin olması gibi ya da durum bu tahminin aksine olur.

Bu açıklamayı da bitirdiğimize göre bu bilimi oluş ve bozuluşun nedenlerine dair özet bir işaretle bitirmemiz uygun olur. Biz deriz ki: Her bir oluşanın kendine özgü bir maddesi, sureti, fail nedeni ve gayesinin olması tümevarım ve hipotez yoluyla ortay konur. Oluş ve bozuluşun tamamı, onu yakın müşterek failin fiiline bağlayan onu önceleyen ve onu hareket ettiren semavî hareketlerdir. Ortak maddi neden ilk unsurdur. Ortak sûrî (biçimsel) neden kendisiyle birleşmeyen maddenin başkasına olan kuvvetinin suretidir. Gâî (ereksel) neden sayılarıyla baki kalmayan durumların baki kalması ve türlerinin korunmasıdır.

Unsursal madde, bir şeyin bir şeye bürünürken ötekinden soyunması gibi olduğundan; şeyin, o şey olabilmesi için başkasının bozuluşa uğrattığından bu durumda oluşan şeylerin bireyselliklerinin bekası/kalıcılığı söz konusu değildir, ne ki oluş ve bozuluşla ilgili üreme, çoğalma ve peş peşe gelmeyle türler korunmuştur. Bunu da önceleyen, her varlığa kabul edeceği oranda verip, semavî cisimlerde olduğu gibi ya birey olarak veya unsursal cisimlerde olduğu gibi tür olarak onları mümkün olduğu oranda var kılan İlahi cömertliktir.