.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Bu araştırma yazısı değerli üstadımız sayın Prof. Dr. Hüseyin Hatemi'nin kaleme aldığı "Duanın Anlamı" adlı eserinden alıntıdır.

1) Rabbenâ zalemnâ enfusenâ ve in lem tağfir lenâ ve terhemnâ lenekûnenne min-el hâsirîn.

Dua olarak okunduğunda söylenebilecek olan Türkçe meali:

"Rabbimiz! Biz kendi kendimize, kendi nefsimize zulmettik (günah işledik). Sen bizi bağışlamaz, suçlarımızı örtüp silmez isen, hüsrâna düşenlerde oluruz şüphesiz!"

Arkasından şu Türkçe ibareler de eklenebilir:

"Allah'ım! Sen Erhamur-Rahimîn-sin. Senden başka Tanrı yoktur. Sen her türlü eksiklikten münezzeh ulu ve yüce Sübhansın! Resulün Muhammed ve Ehl-i Beyt'i hakkı için, zalimlerden olan, kendi kendisine zulmeden bizleri bağışla, yarlıga, sevginden mahrum etme! Ve'l-hamdu lillahi Rabbi'lâlemîn!"

Bu dua, tövbe ve istiğfar için, başımıza bir musîbet geldiğinde ondan korunmak ve kurtulmak için okunabilir.

Hazret-i Adem, ilk insan değil, Yeryüzü'ndeki ahlâkî sorumluluk bilinci henüz uyanmamış insanların soyundan yaratılmayıp ayrı olarak yaratılan ve eşi Havvâ ile birlikte Yeryüzü'ne gönderilecek olan ilk Tanrı elçisi idi. Yeryüzü'ne gönderilmeden önce; esasen kendisine eş olarak yaratılmış Havva ile temasa geçmesi; insanlığı la'netli kılan bir "İlk Günah" değil, bir nev'i "terk-i evlâ" idi.

Adem ve Havvâ bu "terk-i evlâ"yı, "daha iyi olan seçeneği terk etme" kusurunu İblis'in kışkırtmasına kapılarak işleyince Allah'a bu şekilde dua etmişler ve bağışlanmışlardı.

2) Rabbi innî eûzu bike en es'eleke mâ leyse lî bihi ilm, ve illâ tagfir lî ve terhamnî ekün mine'l-hâsirîn.

Anlamı: "Rabbim! (Benim için hayırlı olduğunu) bilmediğim bir şeyi senden istemekten sana sığınırım. Beni bağışlamaz, yarlıgamaz, suçlarımı örtmez isen hüsrâna uğrayanlardan olurum."

Bu dua da, hayırlı olup olmadığında tereddüt ettiğimiz bir şeyi Allah'tan istedikten sonra, hayırlı olmadığını anladığımızda, yahut dua da isteğimizi açıklamadan önce, veyâ isteğimizi elde edemediğimizde içimizden bir üzüntü geçmiş ise okunabilir.

Büyük Tanrı elçilerinden Nuh'un; oğullarından birisinin Tufan'da boğulması üzerine, bunun sebebi kendisine vahyedildiğinde Rabbi'ne duasıdır.

3) Rabb-ic'alnî mukıym'es-salâti ve min zurriyyetî, Rabbenâ ve tekabbel duâi.

Anlamı: "(Allah'ım), Rabbim beni salât ile mukıym kıl (Seninle olan sevgi bağı ve ibadetinde devamlı kıl), soyumu da, ve Rabbimiz duamı kabul et!"

Bu, Hazret-i İbrahim'in (a.s.) dualarındandır.

4) Rabbenâ-iğfir lî ve li-vâlideyye ve li'l-mu'minîyne yevme yekuumu'l-hisâb.

Anlamı: "Rabbimiz! Beni, anne ve ba-bamı ve mü'minleri bağışla, suçlarını ört hesabın görüldüğü (ilâhî mahkeme) gününde!"

Bu dua, namazların son rek'atlerinde, otururken ve selâm vermezden önce, Bakara Suresi'nin 201. âyetindeki duâ ile birleştirilerek namazda okunur:

Rabbenâ atinâ fid-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneh, ve kınâ azâbennâr (bi-rahmetike yâ Erhamerrahimîn).

Hanefî Mezhebinde namaz sırasında okunan bu duâ, İmamiyye Mezhebinde de ikinci rek'atde, kunut duası olarak rüku'dan önce okunabilir.

Anlamı: "Rabbimiz! Bize Dünya'da güzellik, Ahiret'de güzellik, iyilik ver ve ateş azabından koru (rahmetinle ey Erhamer- Râhimîn!)."

İbrahim Suresi'nin 41. âyetinde yer alan dua bölümü; Hazreti İbrahim'in du-asının devamıdır. Bakara Suresinin 201. âyetindeki dua kısmı genel bir duadır. çzellikle bu âyet-i kerîmedeki duâ namaz dışında da her vesîle ile genel bir dua olarak dile getirilebilir:

Rabbimiz! Bize Dünya'da da Âhiret'de de iyi ve güzeli ver!

5) Rabbenâ aleyke tevekkelnâ ve ileyke enebnâ ve ileyke'lmasîr!

Anlamı: "Rabbimiz! Sana tevekkül ettik ve sana yönelip sana dayandık! Dönüş de sanadır… Sen Aziz ve Hakîmsin! (Ululuk, izzet ve hikmet, mutlak bilgelik ıssısın)."

Duanın bu kısmı; yukarıda belirtilen amaçla, bir zorba gücün tehdidi altında olup da korkanlar tarafından okunabilir. Hazreti İbrahim elbette korkmamıştır, fakat tâkati bu tehlikeyi sükûnetle karşılamaya elverişli olmayanlar, bu âyet-i kerîme ile duâ edebilirler.

6) Rabbi heb lî min ledünke zürriyyeten tayyibeten inneke Se- mi'ud-duâ!

Anlamı: "Rabbim bana katından iyi bir zürriyet (evlâd) bağışla, şüphesiz sen duaları işitensin."

Zekeriyya Peygamber'in bu duası, Enbiya Suresi, 21/89 âyeti ile birlikte, çocuk isteyenler için, dua sırasında kendi isteklerinin ifadesi olarak veya özel isteklerini açıklamadan önce okunabilir:

Rabbi lâ tezernî ferden ve Ente Hayru'l-Vârisîn!

Anlamı: "Rabbim beni tek, çocuksuz bırakma, Sen Varislerin en Hayırlısısın!"

7) Yâ Allah! Yâ Erhamer-Râhimîn! Lâ ilâhe illâ ente, subhâneke innî küntü mi-n'ez-zâlimîn!

Anlamı: "Ey Erhamer-Râhimîn (en yüce merhamet ıssı) Allah! Senden başka Tanrı yok! Sen Subhansın (Seni her türlü noksanlık düşüncesinden arı bilir, seni ulularım). şüphesiz ben zâlimlerden (doğru davranmayanlardan) oldum."

Yunus Peygamber'in bu duası; bir tehlike içinde bulunduğumuz zaman okunursa, inşallah kabul edilir ve bu tehlike bertaraf edilir. Yunus Peygamber, Ninova ahalisi'nin cezalandırılacağı tebliğinden sonra Allah onların tövbesini kabul edince görev yerini terk etmiş, böylece yine "terk-i evlâ" yapmış, (peygamberler için söz konusu olabilecek) bir nev'i vazife kusuru), balık tarafından yutulduktan sonra bu dua ile Allah'ı çağırmış
ve kurtulmuştur.

8) Bir hastalıktan şifâ bulmak için de Hazret-i Eyyûb'un şu duasını ayrı olarak veya kendi dileğinin ifadesi olarak okumak inşallah insanı dileğine kavuşturur:

"İnnî messenîye'z-zurru ve Ente Erha-m'ur-Râhimîn!

Anlamı: "şüphesiz ben bir musîbete uğradım, Sen Erham'ur-Rahimînsin"

Bu âyet ile birlikte ve önce, bu âyet de okunabilir:

"İnnî messenîyeş-şeytânu bi-nusbin ve azâb!"
 

Anlamı: "Gerçekten Şeytan bana zah-met ve azap verdi."

9) Rabbişrah lî sadrî ve yessir lî emrî, vahlul ukdeten min lisanî, yefkahuu kavlî.

Anlamı: "Rabbim iç âlemime genişlik, ferahlık ver, bu işimi bana kolay ve müyesser kıl, dilimdeki bağı, düğümü çöz de sözümü anlasınlar."

Hazret-i Musa aleyhisselâm ulu İslâm peygamberlerindendir. Fir'avun'a gönderildiğinden Allah'a böyle dua etmiş, duası kabul edilmiştir. çetin, zorba, zalim birisine bir hakkı, bir mazlûmu savunmak için gidecek olanlar, ders anlatmaya, mahkeme önüne, bir tebliğ vermeye çıkacak olanlar bu duayı okuyabilirler.

Yine tedirginlik duyduğu bir yere, bir makama gidenler, Resûl- i Ekrem'e (s.a.a) tavsiye edilen şu duayı okuyabilirler:

Rabbi edhılnî mudhale sıdkın ve ehrıc-nî muhrace sıdkın, vec'al lî min ledünke sultânen nasîrâ.

Anlamı: "Rabbim beni gerçek, doğru olarak girdir ve gerçeklikle, doğrulukla, onayınla çıkar ve bana katından yardımcı bir güç ver!"

10) Rabbi eûzu bike min hemezât'iş- şeyâtiyni ve eûzu bike Rabbi en yahzurûn.

Anlamı: "Rabbim sana sığınırım şeytanların (İblis'e tâbi olan cin cinsinden varlıklarla, yine ona tâbi olan insan cinsinden kötüyü seçenlerin), (insanların iç âleminde travmaya sebep olup zarar veren) vesvese ve kötü eylemlerinden, darbelerinden ve Sana sığınırım onların yanımda bulunmalarından (ve iç âlemimi etkilemelerinden)."

Özellikle, gaflete düşüp "Ruh çağırma" celselerine katılanlar, "tasallut" dolayısı ile, "vesvese" virüsleri ile rahatsız edilebilirler.

Yahut kötü bir insanın bulunduğu bir çevrede büyüyen bir çocuk, cinsel taciz gibi bir sebeple, küçük yaşta bir travmaya uğramış olabilir. İnsan ile Nur arasına girmeyi başaran bir şeytan, inatçı ve dirençli bir engel gibi, bu kimsenin "Sevgi Devresi"ne katılmasını engelleyebilir.

Bu durumdaki bir insan, kendisi okuyabiliyorsa, bu âyet-i kerîmeyi, Felak ve Nas surelerini, son bölümde Ehl-i Beyt'den naklettiğimiz dualar arasında yer alan, şeytan tacizlerine karşı okunacak duayı okumalıdır. İblis'in Allah karşısında hiçbir gücü olmadığı için, kurtulacağına îman etmeli, Hazret-i Eyyub'un;

"Rabbim! şeytan beni zahmet ve azâba uğrattı!" imdada çağırma duasını da okumalıdır. Hazret-i Eyyub, peygamberdir. İblis'in Allah'ın seçkin görevlileri üzerinde akıl veya ruh hastalığı davranış bozukluğu gibi bir etkisi olamaz.

Bu imdada çağırma duası diğer Kur'an-ı Kerîm âyet, duâları okunurken, bunlar "başkasının beyanları" olarak değil, yürekten kopan bir çığlık, bir imdad çağrısı olarak benimsenmeli ve dua edenin kendi dilinden ifade edilmelidir. Yahut bunlar okunduktan sonra bir de kendi içinden geldiği gibi, kendi dilince, Allah'a dileğini açıklamak gerekir. çnemi dolayısı ile tekrar belirtiyorum:

"Şeytan hemezâtı"na, travmalara, ruhî darbelere uğramamak için, her türlü büyü, ruh çağırma, ruhçuluk, yeniden bedenlenme, Uzak Doğu dinleri perdesi altındaki hokkabazlık ve dolandırıcılıklardan, medyum ve kâhinlerden kaçınmalı, sakınmalıyız.

Bunlardan kaçınarak Resûl-i Ekrem'in (s.a.) sevgi devresi akımına girer, O'nu izlersek, gönlümüze ilâhî sevgi yerleşirse, artık ne şeytanî travmalara, ne onlardan kalan izlere, dolayısı ile ne akıl hastalığı sebebine (bakhs), ne de ruh hastalıkları (rehak) sebebine yer kalır.

11) Bakara Suresi'nin (2.Sure), son iki âyeti olan 285-286. âyetlerindeki duâ da, özellikle toplu ve genel dualar sırasında okunabilir. [Bu âyet-i kerîmeleri, duâ olarak okumak isterseniz, Türkçe meâli ile okuyabilirsiniz.]

12) Aynı şekilde, Âl-i İmrân, 3/8. âyet-i kerîmesindeki, genel hidayet talebi duasına bakınız!

Hidâyet talebi için, esasen namazlarda her gün tekrarlanan Fatiha Sûresi başlı başına bir duâdır:

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Elhamdu lillahi Rabbi'l-âlemîn. Er-Rah-mân'ir-Rahîm. Maliki yevmi'd-dîn. İyyâke na'budü ve iyyake nesta'în. İhdinas-sırâ-te'lmustakıym. Sırâtelleziyne en'amte aleyhim, gayri'l-magdzûbi aleyhim ve led-zaallîn.

Anlamı: "Rahman ve Rahîm Allah Adıyla! Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'adır. Rahman, Rahîm, Din Günü'nün Mâliki! Ancak sana ibadet eder, ancak Senden yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet! Kendilerini ni'metlendirdiğin (seçkinlerinin) yoluna, öfkene uğrayanların ve sapmışların yoluna değil!"

Fatiha başlı başına bize, insanlığa eşsiz değerde bir nimetdir. Bu ilâhî ihsânı, sadece namazlarda değil, her vesîle ile okuyabilirsiniz. Duâ olarak namazlar dışında da okunur.

13) Âl-i İmrân, 3/16,191-194. âyetleri de, Mu'minûn, 109, Furkan 65-;66,74 Ahkaaf 15; Haşr 10. âyetleri de dua olarak okunacak âyetlerdendir.

14) Hem genel bir dua, hem de tekrarlanacak bir zikr (vird) olarak okunabilecek, özellikle sabah namazından sonra günün başlangıcında okunması tavsiye edilen bir âyet-i kerîme:

Hasbiyallâhu lâ ilâhe illâ hû. Aleyhi te-vekkeltu ve huve Rabbu'l-Arşi'l-Azîm.

Bu "zikr" Resûl-i Ekrem'e (s.a.) bizzat Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de verdiği bir "zikr"dir. Meâli şudur:

"Allah yeter bana! O'ndan başka Tanrı yok! O'na tevekkül ettim ve O'dur Ulu Arş'ın Rabbi!"

Bir musîbet ile karşılaşan, bir "cinn" veya "insan" "şeytanı"nın bir "travma"sından, bir tehlikeden korkan, şöyle dua edebilir:

Hasbiyallahu ve kefâ! Semi'allâhu li-men deâ! Leyse veraallahi muntehâ!

Acil bir tehlike söz konusu değilse, vakti varsa, Resûl-i Ekrem'in (s.a.a) tavsiye ettiği bu kısa duadan önce, yukarıdaki âyet-i kerîmeyi okumalıdır. Bu kısa duanın meâli de şudur:

"Allah'a dayandım, O yeter bana! Allah çağıranı, dua edeni duyar. O'ndan öte varılacak (kişi veya makam) yoktur!"

15) Bir ölüm haberi ile veya ölüm ile karşılaşan bir kimse; îman ve metânetini muhafaza için, "innâ lillâhi ve innâ ileyhi râci'ûn" zikrini yapabilir.

Anlamı: "Biz Allah'ınız, (O'nun hikmet, ilim ve iradesi ile, sevgi ve kudreti ile yaratıldık) ve şüphesiz O'na dönücüleriz (dönüşümüz O'nadır, O'na döneceğiz)."

Resûl-i Ekrem'in (s.a.) sevgi akımı devresi'ne girebilenler için ölüm bir "şeb-i urs" olur. Mevlâna için olduğu gibi.

16) Âyetu'l-Kürsî bir "duâ" değildir. Fakat "zikr" olarak okunacak ve duaların başında da okunması çok uygun olan bir âyet-i kerîmedir:

Allahu lâ ilâhe illâ hû! el-Hayyu'l-Kay-yûm. Lâ te'huzühü sinetun ve lâ nevm. Le-hu ma fîs-semâvâti ve mâ fî'l-arz. Men zelleziy yeşfe'u indehu illâ biiznih, ya'lemu mâ beyne eydiyhim ve mâ halfehum, ve lâ yu-hitûne bi-şey'in min ilmihi illâ bi-mâ şâ, ve-si'a kürsiyyuhus- semâvâti ve'l-arz(d), ve lâ yeûduhû hıfzuhumâ ve Huve'l-Aliyyu'l-Azîm.

Anlamı: "Ondan başka Tanrı olmayan Allah! Hayy'dır (hayatı veren, mutlak hayat kaynağıdır), Kayyum'dur (zevali olmayan kudret sahibi, mutlak ve sınırsız, ezelî ve ebedî hüküm sahibidir) O! O'nun için ne gaflet, kendinden geçme, ne uyku (söz konusudur) vardır, Göklerde ve Yer'de ne varsa O'nun! Kimdir izni olmadıkça O'nun yanında şefaat edecek? çnlerindekini (şimdiki hallerini ve geleceklerini) de bilir, ardlarındakini de! O'nun ilminden, dilediğinden başka hiçbir şeyi kimse kavrayamaz. Kürsîsi gökleri de, Yeri de kapsar."

Bunları korumak-gözetmek O'na aslâ ağır gelmez. O Alî ve Azîm'dir (ulu ve yücedir)."


Uyumadan önce ve her fırsatta "zikr" olarak bu âyet-i kerîmenin okunmasında çok yarar ve manevî feyz vardır.

17) İhlâs Suresi de Âyetu'l-Kürsî gibi Allah'ın sıfatlarını bizzat Allah'ın belirtmekte olduğu bir kısa suredir. Bu sûre; namazın ikinci rek'atinde de Fatiha'dan sonra okunabilir.

Böylece, sâdece Fâtiha ve İhlâs Sureleri ile namazdaki Kur'an kırâati şartı yerine getirilmiş olabilir.

Bismillâhirrahmânirrahîm

Kulhuvallahu Ahad. Allahus-samed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekün lehu küfüven ahad.

Anlamı: "Rahman ve Rahîm Allah Adı ile. De: O, Tek Allah'tır. Samed Allah'tır. (Varlığı için hiçbir şeye muhtaç olmayan, tek ve vacibu'l-vücud, başka ilâhlara varlık vermeyen Allah'tır). Doğma ve doğurma O'nun için aslâ yoktur. O'na hiçbir şey denk, eşit, benzer olamaz."

18) Felak ve Nâs Sureleri; sihir (büyü), şeytan vesvesesi gibi "kötü"den gelen tacizlere karşı Allah'a sığınma dualarını içerir.

Kur'anı-ı Kerîm'in son iki sûreleri bunlardır.

a) Felak Suresi (113):

Bismillâhirrahmânirrahîm

Kul eûzü bi-Rabbi'l-felak. Min şerri mâ halak. Ve min şerri gaasıkin izâ vekab. Ve min şerrin-neffâsâti fi'l-ukad. Ve min şerri hâsidin izâ hased.

Anlamı: "Rahman ve Rahîm Allah adıyla. De: Sığınırım felak'ın Rabbi'ne (zulmeti, karanlığı yarıp nuru ışıtan Rabbe), yarattıklarının şerrinden, bastırıp kapladığında (koyu) karanlığın şerrinden, ve düğümlere üfleyenlerin şerrinden ve hased ettiğinde hased edenin şerrinden."

b) Nâs Sûresi (114)

Bismillâhirrahmânirrahîm



Kul eûzü bi-Rabbin-nâsi Melikin-in-nâsi İlâhin-nâs. Min şerri'lvesvâsi'l- hannâs, el-lezî yuvesvisu fî sudûri'n-nas, mine'l-cinneti ve'n-nâs.

Anlamı: Rahman ve Rahîm Allah adıyla. De: Sığınırım insanların Rabbine, insanların Melikine (insanlığın hakimine, egemenlik ıssına), insanlığın tanrısına. Vesvâs-il Hannâs'ın şerrinden (İblis'e tâbi olup insanlara sinsice vesvese veren şeytanların şerrinden). O (Vesvâsil Hannas), insanların iç âlemine vesvese sokar, cinden ve insandan (olan bu şeytanların şerrinden)."

Resûl-i Ekrem (s.a.a) ve Ehl-i Beyti'ni seven bir kimse, bu sûreyi dua iradesi ve kastıyla okur ve salavat da getirirse, ruh hastalıklarından kurtulacağını ümide hakkı vardır. İnşallah kurtulur.

Böyle olmasaydı Allah Nâs Suresi'ni bize göndermezdi.

19) Haşr Suresi'nin son âyetleri:

Bu âyet-i kerîmeler de özellikle sabah namazlarından sonra, ayrıca her zaman "zikr" olarak, veyâ dualarda istek belirtilmeden önce okunabilir:

La yesteviy ashâbun-nâri ve ashâbu'l-cenneh, ashabu'lcenneti humu'l-fâizûn. Lev enzelnâ hâze'l-Kur'âne alâ cebelin lereeytehu hâşi'an mutesaddi'an min haşye-tillah. Ve tilke'l-emsâlu nazribuhâ lin-nâsi leallehum yetezekkerûn. Huvallahulleziy lâ ilâhe illâ hû! Âlimu'l-gaybi veş-şehâdeh. Ve Huver-Rahmân'ur- Rahîm. Huvallâhul-leziy lâ ilâhe illâ Hû! El-Meliku'l-Kuddûs'us- Selâmu'l-Mu'minu'l-Muheyminu'l-Azîzu'l-Cebbâru'l-Mutekebbir. Subhânallâhi ammâ yuşrikuun. Huvallah'ul–Hâlıku'l-Bâriu'l- Musavvir. Lehu'l-Esmau'l-Husnâ! Yusebbi-hu lehu mâ fissemâvâti ve'l-arz(d). Ve Huve'l-Azizu'l-Hakîm.

Türkçe meâli: "Cennet ve ateş ehli eş değildir. Kurtuluşa erişenler cennet ehlidir. Biz bu Kur'an'ı bir dağ üzerine indirse idik, o dağı Allah korkusundan eğilmiş, parçalanmış olarak görürdün. İşte insanlara bu örnekleri getirmekteyiz ki düşünsünler! O Allah'tır ki O'ndan başka Tanrı yok! Gizliyi ve açığı bilir, O Rahman ve Rahîmdir. O Allah'tır ki O'ndan başka Tanrı yok! Melik, Kuddûs, Selâm, Mümîn, Muheymin, Aziz, Cebbar ve Mütekebbirdir. (Allah'a) ortak ve benzer koştukları, şirke düştükleri şeylerden Allah münezzeh, Subhandır. O; Hâlik, (Yaradan) Barî ve Musavvir Allah'tır. Güzel isimler O'nundur. Göklerde ve Yeryüzü'nde olanlar O'nu ulular, tesbih ederler. O, Azîz ve Hakîm'dir."

İşte bu kutlu âyetler; dar anlamda istek dualarımızdan önce, yahut "zikr" olarak sabah namazlarından sonra veya her fırsatta okumamız çok tavsiye edilir.

Kur'an-ı Kerîm'in değerini bilelim. Kur'an-ı Kerîm'i aslında ve ma'nâsını bilerek okumaya çalışalım. Bunu yapamıyorsak, kısa namaz surelerini, hiç değilse Fatiha ve İhlâs surelerini Kur'an-ı Kerîm dili ile öğrenelim ve manasını da bilelim. Bu iki sure ile bütün günlük namazlarımızı kılabiliriz. Ayrıca, yukarıda zikredilen kısa ve özlü "zikr" ve "dua" âyetlerini ezberleyebilir, istek dualarımızdan önce okuyabiliriz. Yahut dua ayetlerinin meâlini, istek duamız olarak, kendi ana dilimizde de dile getirebiliriz.

Haşr Suresi'nin son âyetlerindeki Güzel İsimler'i, tercümeleri aslın tam karşılığı olmayacağı için, Türkçe okuyuşunda da "Allah'ın güzel isimleri" olarak aslî metinde olduğu gibi söylemek daha doğrudur. Cebbar, Mütekebbir isimlerine, günlük dilden sezdiğimiz anlamları elbette vermeyeceğiz. Mü'min ismi de böyledir.

İlâhî sevgi yolunda ilerledikçe bu isimlerden bitmez ve tükenmez feyizler alırız. şimdilik bu isimleri Allah'ın kendisini nitelediği isimler olarak, saygı ile, huşu' ile, sevgi ile, aşk ile tekrar edelim, zikrimiz, virdimiz kılalım.

"Subhanallah, velhamdu lillah, ve lâ ilâhe illallahu vallahu ekber"