.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Peygamberlik Makamına En Yakın Olan Kimse

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İnsanlardan Peygamberlik makamına en yakın olan kimse, âlimler ve mücahitlerdir.”[1]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İlim talep eden kimse İslam’ın rüknüdür. Mükâfatı da peygamberlerle verilecektir.”[2]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimin âlimleri, İsrailoğullarının peygamberleri gibidir.”[3]

Âlimler Peygamberlerin Varisidir

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Âlimler peygamberlerin varisidir.”[4]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Âlimler peygamberlerin varisleridir. Zira peygamberler miras olarak dirhem ve dinar bırakmazlar. Aksine onlar kendilerinden hadisler geride bırakmışlardır. O halde her kim bu hadislerden bir şey öğrenirse, çok fayda elde etmiştir. O halde ilminizi kimden elde ettiğinize iyi bakın.”[5]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimler peygamberlerin varisleridir. Gök ehli onları sever ve öldüklerinde kıyamet gününe kadar denizdeki balıklar onlar için mağfiret diler.”[6]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimler yeryüzünün meşaleleri, peygamberlerin halifeleri, benim ve Peygamberlerin varisleridirler.”[7]

İmam Ali (a.s), oğlu Muhammed’e şöyle buyurmuştur: “Dinde fakih ol (derin anlayış sahibi.) Zira fakihler peygamberlerin varisleridir.”[8]

Âlimlerin Mürekkebinin Şehitlerin Kanından Üstün Oluşu

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimlerin mürekkebi ve şehitlerin kanı kıyamet günü birlikte tartılır ve alimlerin mürekkebi, şehitlerin kanından üstün gelir.”[9]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü olunca Allah-u Teâla insanları geniş bir çölde toplar, teraziler ortaya konur. Şehitlerin kanı âlimlerin mürekkebiyle tartılınca, âlimlerin mürekkebi, şehitlerin kanından üstün gelir.”[10]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimlerin mürekkebi, şehitlerin kanıyla tartılır ve mürekkep kana üstün gelir.”[11]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimlerin mürekkebi ve şehitlerin kanı birlikte tartılır. Âlimlerin mürekkebi şehitlerin kanından üstün gelir.”[12]

Âlim Ölse Bile Diridir

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mal biriktirenler, diri oldukları halde helak olmuşlardır. Ama ulema, zaman (dünya) baki kaldıkça bakidirler. Bedenler yok olmuştur; ama söz ve eserleri gönüllerde mevcuttur.”[13]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Gece ve gündüz baki kaldıkça âlimler de baki kalır.”[14]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Âlim ölse bile diridir, cahil diri olsa bile ölüdür.”[15]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Cahiller arasında âlim, ölüler arasındaki diri gibidir.”[16]

Âlimin Abid İnsana Üstünlüğü

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlminden istifade edilen âlim, yetmiş bin abidden daha üstündür.”[17]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimin abid insana üstünlüğü, on dördüncü gecenin ayının diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir.”[18]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz, âlimin abide üstünlüğü güneşin diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Abid olmayanlara üstünlüğü ise, ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir.”[19]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah’ı bilen bir âlimin bir rekât namazı, Allah’ı bilmeyen kimsenin kıldığı bin rekât namazdan daha iyidir.”[20]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimin kıldığı iki rekât namaz, abidin kıldığı bin rekât namazdan daha iyidir.”[21]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir âlim, bin abidden ve bin zahitten daha üstündür.”[22]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlim sahibi kimse (kıyamet günü) beş yüz yıllık mesafedeki bir tepenin üstünde abidden daha önce gelir.”[23]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimin bir saat sırtını yastığa dayayıp ilim ve işine bakması, abid insanın yetmiş yıllık ibadetinden daha iyidir.”[24]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimin şehitten üstünlüğü bir derecedir. Şehidin abidden üstünlüğü de bir derecedir. Peygamberin âlimlerden üstünlüğü bir derecedir. Kur’an’ın diğer sözlerden üstünlüğü ise, Allah’ın yaratıklarından üstünlüğü gibidir. Âlimin diğer insanlardan üstünlüğü de benim insanların en düşüğüne oranla üstünlüğüm gibidir.”[25]

Âlimin Abidden Üstün Oluşunun Sebebi

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlim insan abidden yetmiş derece üstündür ki her derecenin mesafesi, bir atın yetmiş yıl koşturması, (neticesinde aldığı yol) kadardır. Bu üstünlüğün sebebi ise şeytanın insanlar arasında bir bidat bırakması halinde alimlin onu anlaması ve insanları ondan sakındırmasıdır. Ama abid insan ibadetiyle meşgul olduğu için ne bid’ata teveccüh eder ve ne de onu tanır.”[26]

İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü abid insana şöyle denir: “Sen iyi bir insandın, hizmet ettin, geçimini halktan temin etmedin, o halde şimdi cennete gir.” Biliniz ki fakih, insanlara hayrını ulaştıran ve onları düşmanlarından kurtaran kimsedir... Fakihe de şöyle denir: “Ey Al-i Muhammed’in yetimlerinin sorumluluğunu üstlenen! Onların zayıf dostlarını ve takipçilerini doğru yola ulaştıran kimse! Dur ve senden faydalanan veya senden ilim öğrenen herkese şefaat et.”[27]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü olunca aziz ve celil olan Allah âlim ve abidi diriltir. Bu ikisi aziz ve celil olan Allah’ın huzurunda durunca, abid olanına şöyle denir: “Cennete gir.” Âlim olana ise şöyle denir: “Dur ve insanları iyi terbiye ettiğin için onlara şefaat et.”[28]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Âlimin iki rekat namazı, cahilin yetmiş rekat namazından daha iyidir. Zira âlim fitnelerle karşılaşır, ama ilmi vasıtasıyla onlardan (sağ salim) dışarı çıkar. Ama cahil, fitnelerle karşılaşınca, onda darmadağın olur.”[29]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: 

“Muhammed’in ruhu elinde olana andolsun ki şüphesiz bir âlimin varlığı İblis için bin abidin olmasından daha ağırdır. Zira abid insan kendisini düşünür. Âlim ise başkalarını düşünür.”[30]

Âlimin Vefatı

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimin vefatıyla İslam’da bir gedik açılır ve gece ve gündüz birbiri ardınca geldiği müddetçe de bu gedik kapanmaz.”[31]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah-u Teala bu ümmetten bir âlimin ruhunu alınca, İslam’da bir gedik açılır. Kıyamet gününe kadar bu gediği asla kapanmaz.”[32]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimin ölümü telafi edilmeyen bir musibet ve kapanmayan bir gediktir. Şüphesiz âlim batmayan bir yıldızdır. Bir kabilenin ölümü bir âlimin ölümünden daha kolaydır.”[33]

İmam Sadık (a.s), aziz ve celil olan Allah’ın, “Bizim yeryüzünün etrafından eksilttiğimizi görmediler mi? ”ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Maksat, âlimlerin yok olmasıdır.”[34]

Âlimin Yüzüne Bakmak İbadettir

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimin yüzüne bakmak ibadettir.”[35]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimin yüzüne sevgiyle bakmak, ibadettir.”[36]

İmam Sadık (a.s), kendisinden Peygamber’in (s.a.a), “Âlimlerin yüzüne bakmak ibadettir” sözü sorulunca şöyle buyurmuştur: “Maksat, baktığın zaman sana ahireti hatırlatan âlimdir. Bunun tersi olan (bakışı sana ahireti hatırlatmayan) kimseye bakmak ise fitnedir (sapıklıktır)”[37]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ali’nin yüzüne bakmak ibadettir.”[38]

Âlime Saygı Göstermek

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Âlimi her ne kadar küçük de olsa küçük görme. Cahili, (toplumsal ve dünyevi makamlar açısından) her ne kadar büyük de olsa büyük sayma.”[39]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir âlimi gördüğün zaman ona hizmetçi ol.”[40]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir âlime saygı gösterirse, Allah’a saygı göstermiştir.”[41]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir âlimi karşılamaya giderse, beni karşılamıştır. Her kim bir alimi ziyarete giderse beni ziyaret etmiştir. Her kim bir âlimle oturursa benimle oturmuş gibidir. Her kim benimle oturursa, rabbiyle oturmuş gibidir.”[42]

Âlimlerin Üstünlüğü

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şia âlimlerimiz öte tarafında ifritlerin ve iblisin olduğu bir sınırın koruyucularıdır. Bu âlimler onların zayıf Şiilerimize saldırmalarına İblis ve taraftarlarının onlara musallat olmasına engel olurlar.”[43]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer bu topluluk biat için toplanmasaydı, yardımcıların varlığıyla hüccet ikame edilmeseydi ve Allah zalimlerin çatlayasıya doyarken, mazlumların açlıktan kırılmasına (mani olmaları) hususunda âlimlerden söz almasaydı hila­fet devesinin yularını sırtına atar, terk ederdim.”[44]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Âlimler eminler, takva sahipleri kale ve peygamberin vasileri ise efendilerdir.”[45]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimler önderlerdir. Takva sahipleri ise efendilerdir.”[46]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hükümdarlar insanların hâkimleridir. Âlimler ise hükümdarların hâkimleridirler.”[47]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Âlimler insanların yöneticileridirler.”[48]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Âlimler cahillerin çokluğu sebebiyle onlar arasında gariptirler.”[49]

İmam Hadi (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer Kaim’imizin (a.s) gaybetinden sonra ona davet eden, onun varlığına delalet eden, ilahi hüccetlerle onun dinini koruyan ve Allah’ın zayıf kullarını İblis’in ve dostlarının tuzağından kurtaran âlimler olmasaydı şüphesiz bütün insanlar Allah’ın dininden dönerlerdi.”[50]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Âlimlerin ahlakı herkesten daha temiz ve ihtiras kökleri herkesten daha azdır.”[51]

Âlimler Allah’ın Eminleridir

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimler Allah’ın yaratıkları arasındaki eminleridirler.”[52]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimler ümmetimin eminleridir.”[53]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlim, Allah’ın yeryüzündeki eminidir.”[54]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: 

“İlim Allah’ın yeryüzündeki emanetidir. Âlimler ise Allah’ın bu emanetinin eminleridir. Her kim ilmi ile amel ederse emanete riayet etmiştir Her kim de emanete riayet etmezse Allah-u Teâla’nın divanında hainlerden yazılır.”[55]

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimler sultanlara karışmadıkça ve dünyaya dalmadıkça Peygamberlerin eminleridir.”[56]

Âlim

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Âlimin diğer insanlardan üstünlüğü Peygamberin ümmetine olan üstünlüğü gibidir.”[57]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Âlim, cahili tanır. Zira kendisi önceden cahildi. Cahil âlimi tanımaz, zira daha önce de kendisi âlim değildi.”[58]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Âlim kalbi ve ruhuyla bakar cahil ise gözüyle ve göz bebeğiyle bakar.”[59]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Âlim gerçekte ilminin kendisini günahlardan sakınmaya ve takvalı olmaya, fani dünyadan yüz çevirmeye ve cennete aşık olmaya davet ettiği kimsedir.”[60]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Beyinsizlik ve gaflet âlimin kabinde olamaz.”[61]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Âlim kendinden üstün olanı kıskanmayı, kendinden düşük olanı tahkir etmeyi ve ilmi karşısında dünyanın değersiz metasından bir şey almayı terk etmedikçe âlim olamaz.”[62]

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kul kendisinden üstün olanları kıskanmayı ve elinin altındakileri küçük görmeyi terk etmedikçe âlim olamaz.”[63]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sadece öğüdünü dinleyenlere öğüt vermesi, kendi görüşüyle gururlanan kimseye nasihat etmemesi ve zayi olacağından korktuğu ilmi kimseye bildirmemesi âlimin sıfatlarındandır.”[64]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sizlere gerçek âlimi bildirmemeyim mi? (gerçek âlim) Allah’a isyan etmeyi Allah’ın kullarına güzel göstermeyen, onları Allah’ın gazabından ve hilesinden güvende kılmayan ve onları Allah’ın rahmetinden ümit kestirmeyen kimsedir.”[65]

[1]Müheccet’ü-Beyza, 1/14

[2]Kenz'ul-Ummal, 28729

[3]A’vail’ul-Lai, 4/77/67

[4]el-Kafi, 1/32/2

[5]ed-Deavat lil Ravendi, 63/157

[6]Kenz'ul-Ummal, 28679

[7]a. g. e. 28677

[8]Avail’ul-Lai, 4/60/5

[9]Dur’ul-Mensur, 3/423

[10]Müstetrafat’is-Serair, 119/2

[11]Kenz'ul-Ummal, 28714

[12]a. g. e. 28902

[13]Nehc'ül-Belağa, 147. hikmet

[14]Gurer'ul-Hikem, 1481

[15]a. g. e. 1124-1125

[16]Emali’et-Tusi, 521/1148

[17]ed-Deavat lil Ravendi, 62/153

[18]Sevab’ul-A’mal, 159/1

[19]Bihar, 2/19/49

[20]Kenz'ul-Ummal, 28786

[21]Fakih, 4/367/5762

[22]Tuhuf'ul-Ukul, 364

[23]Bihar, 2/18/48

[24]Ravzat’ul-Vaziin, 16

[25]Mecme’ul-Beyan, 9/380

[26]Ravzat’ul-Vaziin, 17

[27]el-İhticac, 1/14/9

[28]İlel’uş-Şerayi’, 394/11

[29]İhtisas, 245

[30]Kenz'ul-Ummal, 28908

[31]a. g. e. 28760

[32]a. g. e. 28812

[33]a. g. e. 28858

[34]Fakih, 1/186/560

[35]Bihar, 1/195/14

[36]Nevadir’ur-Ravendi, 11

[37]Tenbih’ul-Havatir, 1/84

[38]Tarih-i Dimeşk, İmam Ali’nin (a.s) Biyografisi, 2/391/887

[39]Gurer'ul-Hikem, 10280-10281

[40]a. g. e. 4044

[41]a. g. e. 8704

[42]Kenz'ul-Ummal, 28883

[43]el-İhticac, 1/13/7

[44]Nehc'ül-Belağa, 3. hutbe

[45]el-Kafi, 1/33/5

[46]Kenz'ul-Ummal, 28678

[47]Bihar, 1/183/92

[48]Gurer'ul-Hikem, 507

[49]Keşf’ul-Gumme, 3/139

[50]Bihar, 2/6/12

[51]Gurer'ul-Hikem, 2108

[52]Kenz'ul-Ummal, 28675

[53]a. g. e. 28676

[54]a. g. e. 28671

[55]Derret’ul-Bahire, 17

[56]Kenz'ul-Ummal, 28952

[57]a. g. e. 28798

[58]Gurer'ul-Hikem, 1779-1780

[59]a. g. e. 1241

[60]a. g. e. 3910

[61]el-Kafi, 1/36/5

[62]Gurer'ul-Hikem, 10921

[63]Tuhuf'ul-Ukul, 294

[64]Bihar, 77/235/3

[65]Nehc’üs-Saade, 3/133

Editör: Hasan Bedel