.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Gıybetin Kötü Yönleri

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

"Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz."[11]

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Müslüman kardeşinin gıybeti yönünde adım atıp da onun kusurunu ortaya çıkaran kişi attığı ilk adımla cehenneme ayak basacak ve Yüce Allah onun kusurlarını tüm insanların önünde açacaktır. Bir Müslüman’ın gıybetini yapan kişinin tuttuğu oruç geçersiz, abdesti batıldır ve bu halde ölür ise Allah’ın haramını helal kılan birisi olarak ölmüştür.

İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Gıybet, cüzzam hastalığının kişiyi yiyip bitirmesinden daha çabuk insanın inancını yiyip bitirir.

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Mümin kardeşiyle ilgili kendi gözleriyle görüp kendi kulaklarıyla duyduğu bir olayı dile getiren kişi bu ayeti kerimenin bir örneğidir: Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır.[12]

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Mümin kardeşini insanların gözünde küçük düşürmek için onun arkasında kötü şeyler söyleyen kişiyi Yüce Allah kendi velayetinden çıkarıp Şeytanın velayetine dâhil edecektir ancak Şeytan bile bu kişiyi kabul etmeyecektir.

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Gıybet etmek tüm insanlara haramdır ve gıybet insanın sevaplarını aynen ateşin odunu yakıp yutması gibi yakıp yutar.

Gıybet Nedir?

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Gıybet nedir bilir misiniz? “Hayır, Allah ve Resulü daha iyi bilir” cevabı gelince Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Müslüman kardeşinle ilgili onun beğenmeyeceği bir şekilde konuşmaktır. “Söylediğimiz şeyler gerçekleşen olaylar ise yine de mi gıybettir?” sorulunca Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Söylediğiniz şeyler gerçek ise onun gıybetini yapmışsınızdır, gerçek değil ise ona iftira atmışsınızdır.

İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Gıybet, Müslüman kardeşinin inancıyla ilgili yapmamış olduğu bir olayı dile getirmektir ve Yüce Allah’ın onunla ilgili örtmüş olduğu kusurları ortaya çıkarmaktır.

Diğer bir hadiste ise şöyle nakledilmiştir: Gıybet, Yüce Allah’ın Müslüman kardeşinle ilgili örtmüş olduğu kusurları dile getirmektir. Ancak sinirli veya aceleci olmak gibi görünen özelliklerini dile getirmek gıybet değildir.

Gıybet, sadece dille yapılmaz ve aynı zamanda yazı, ima ve işaretler, el kol hareketleri, göz hareketleri ve tüm anlatım araçlarıyla yapılabilir. Bu gerçeğe işaretle şöyle denilmiştir: Kalem insanın ikinci dilidir.

Ayşe’nin şöyle söylediği nakledilmiştir: Evimize (kısa boylu) bir kadın geldi. Gider iken arkasından elimle kısa olduğunu anlatırcasına bir işaret yaptım. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: Onun gıybetini yaptın.

Gıybetin diğer bir örneği ise bir kişi hakkında konuşur iken “Bizi dünya malı ve makam peşine gitmekten koruyan Allah’a şükürler olsun” demektir. Bu söz gıybet olmakla beraber aynı zamanda riya günahını da içinde barındırır.

Gıybeti Tetikleyen Etkenler

Birkaç etken insanları gıybete itebilir. Bu etkenlerden birisi içimizdeki nefret duygusudur. Diğer bir etken arkadaşlara eşlik etmek ve hor görülüp dışlanmamak için arkadaşların diğer insanların sırlarını bilmelerine yardımcı olmaktır. Bir diğer neden suç ortağı bulmak düşüncesidir. Örneğin “Ben haram yemiş olabilirim ama işte filan şahıs falan kişi de aynı şeyi yapmadı mı?”. Buna ilaveten belirli bir şahsın dilinden korunmak hissi ve ileride bu kişinin kendisiyle ilgili anlatacağı kötü şeylerin etkisini azaltmak için o kişiyi insanların gözünde küçük düşürmek suretiyle söylediği sözlere itibar edilmemesini sağlamak; kişiye isnat edilen suçtan kurtulmak niyetiyle gerçek suçluyu açığa çıkarmak; insanları küçük düşürmek suretiyle kendi üstünlüğünü ispatlamaya çalışmaktır. Örneğin “filan kişi cahilin tekidir, hiçbir şey anlamıyor” diyerek kendi üstünlüğünü ifade eteğe çalışmak. Gıybete yol açan şeyler arasında kıskançlık ve insanların belirli bir kişiye yönelik saygı ve sevgisini onun kusurlarını anlatmak suretiyle yok etmeğe çalışmaktır.

Ayrıca boş konuşmak ve şaka yapmak yani insanları güldürebilmek için birilerinin kusurlarını dile getirmek de bu nedenler arasında sayılmıştır. Diğer bir etken küçük düşürmek amacıyla alay etmektir. Bu kötü davranış kişinin yanında yapılabildiği gibi arkasında da yapılıyor. Şaşkınlık da gıybetin bir diğer sebebidir. Örneğin “filan kişinin ne yaptığını gördüğümü söylersem inanamazsınız” demek. Diğer bir neden ise acıma duygusudur. Örneğin birisini kötü bir iş yaparken görüp de buna üzüldükten sonra bu üzüntüyü ifade etmek gibi. Allah yolunda öfkelenmek de gıybete sebebiyet verir. Örneğin birini bir günah yapar iken görüp de öfkelendiği için bu olayı diğer bir yerde anlatmak. Son üç etken konusunda gerçekten kişi ihlâslı ise kişinin ismini söylemeden bu olayları nakletmelidir.

Gıybet Hastalığının Tedavisi

Bu hastalığın tedavisi kısa ve uzun olmak üzere iki şekilde gerçekleştirilebilir.

Kısa yöntem: Gıybet yapmak isteyen kişi gıybet ederken Yüce Allah’ın gazabına dâhil olduğunu bilmelidir. Gıybet yaparak yapmış olduğu iyilikleri kendi eliyle yok ettiğini, bu hatayla beraber cehenneme girmeği hak ettiğini ve Allah’tan kopmak için en büyük etkiye sahip günaha sarıldığını bilmelidir.

Şöyle anlatılır: Bir kişi diğer bir kişiye “duyduğuma göre benim gıybetimi yapıyormuşsun” deyince bu kişi cevap olarak şöyle demiş: “Yapmış olduğum iyilikleri feda edecek kadar benim için değerli değilsin”.

Uzun yöntem: Bu yöntemle kişi, kendisini bu günaha iten etkenleri tanıyarak ve uygun yöntemlerle bu etkenlere karşı koymak suretiyle kendisini bu günahlardan uzak tutmalıdır. Örneğin kişiyi bu günaha iten etken öfke ise ve içindeki kin duygusu öfke anında gıybet şeklinde ortaya çıkıyorsa gazap duygusunun üzerine yoğunlaşmalı ve ileride açıklayacağımız yöntemleri kullanarak aşırı gazap hastalığından kurtulmalıdır. Böyle birisi insanlara öfke duyarken Yüce Allah’ın gazabından emanda olmadığını ve bu anda O’nun gazabına yakalanabileceğini göz önünde bulundurmalıdır.

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Cehennemin kapılarından birisi öfkesini Yüce Allah’ın yasaklarını çiğneyerek yatıştıran insanlara özgüdür.

Kişiyi gıybet günahına iten etken arkadaşlarına eşlik etmek düşüncesi ise şunu bilmelidir ki bunu yaparken Allah’ın gazabını kazanmak pahasına insanların gönlünü kazanma çabasıdır.

Kişi, kendi suçsuzluğunu ifade etmek için bu günaha düşüyorsa şunu bilmelidir ki Yüce Allah’ın gazabını kazanmak insanların gazabını kazanmaktan çok daha tehlikeli ve ayrıca bunu yaparak kesin olarak Allah’ın gazabını kazanırken insanların gönlünü kazanıp kazanmayacağı kesin değildir.

Kişiyi gıybete iten etken arkadaşlarına eşlik etmek ve dışlanmamak duygusu ise çok cahilce bir davranışta bulunduğunun farkına varmalıdır. Zira uymaması gereken birine uymak mazeret olarak kabul edilemez ve kişi bunu yaparken kendisini yükseklikten atan birisine uyarak onun ardından atlayan birine benzediğini düşünmelidir.

Üstünlük taslamak ve büyük biri olduğunu göstermek amacıyla gıybet yapan kişi bu yaptığıyla Yüce Allah nezdindeki değerini yok ettiğini ve insanlar konusunda da güvende olmadığını düşünmelidir. İnsanlar kişinin bu amacını bildiklerinde ise onu yalnız bırakacaklarını ve dünyasını da ahiretini de kaybedenlerden olacağını düşünmelidir.

Kıskançlık sonucunda gıybet yapmak ise dünya ve ahiret azabını bir araya getirmektir. Zira ileride açıklanacağı üzere kıskanç bir insan sürekli sıkıntı halindedir.

Alay etme niyetiyle gıybet eden kişi ise bir insanı diğer insanların yanında küçük düşüreyim derken kendisini Allah, melekler, peygamber ve vasilerinin yanında küçük düşürmüştür. Dolayısıyla aslında kendisiyle alay etmiştir.

Acımak duygusuyla gıybet yapmaya gelince, acımak her ne kadar duygu olarak olumlu bir duygu olsa da kişi, İblisin kıskandığı bir varlık olduğunu ve yapmış olduğu iyilikleri çalmak için fırsat kolladığının farkında olmalıdır.

İnsanı gıybet yapmaya sürükleyen şaşkınlıklara gelince; bu durumdaki bir insan aslında kendisine şaşmalıdır. Zira diğer bir insanın inancı veya dünyası için kendi inancını tehlikeye düşürmüştür. Aynı zamanda bu yaptığının dünyadaki etkisinden bile emanda değildir.

Gıybetin Caiz Olduğu Yerler

Bir: Zalime karşı yardım istemek.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

"Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez; ancak haksızlığa uğrayan başka."[13]

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Haklı olan, konuşma hakkına sahiptir.

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Zengin birisinin (borcunu) bekletmesi zulmetmektir.

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Ödeyebildiği halde borcunu ödemeyen kişinin hürmetini korumak farz değildir ve onu cezalandırmak sakıncasızdır.

İki: Fetva almak ve hüküm sormak.

Örneğin fetva ve hüküm sorduğu kişiye; “Babam veya kardeşim bana şu şekilde haksızlık yaptı, hakkımı aramak için ne yapabilirim?” diyebilir. Ancak daha doğru olan, bu soruyu isim vermeden ve dolaylı bir şekilde sormaktır.

Üç: İnsanları yanlışa düşmekten korumak ve fikir danıştıkları kişinin şerrinden korumak.

Kişi, kendisini bilgin gösterip de ehil olmadığı konularda insanlara yol göstermeğe kalkan birisini görürse insanlara bu şahsın eksikliğini ve yetkisizliğini anlatabilir. Aynı şekilde kişiye bir evlilik için fikir danışıldığında, örneğin gelin adayıyla ilgili bildiği kusur ve sıkıntıları anlatmalıdır. Zira bilgin olmadığı halde bilgin olduğunu söyleyen kişi dinde yenilik getirmek için çaba harcar; bu insanın gıybeti caizdir. Ayrıca kendisine fikir danışıldığı şahıs bu emaneti hakkıyla yerine getirmelidir.

Dört: Şahitlik yapan veya bir hadisi rivayet eden kişinin güvenilir birisi olup olmadığını anlatmak.

Müslümanların haklarını koruyabilmek amacıyla ve ayrıca İslam dininin hükümlerinin korunması için bu şahısların güvenilir olup olmadığı tespit edilmelidir.

Beş: Kişinin arkasından söylenen sözlerin kişide açık bir şekilde görülüyor olması durumu.

Örneğin açıkça günah işleyen birisinin arkasında günah işlediğini söylemek.

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Günah yapaktan sakınmayıp da açıkça günah yapan şahsın saygınlığı yoktur ve arkasında söylenen sözler gıybet değildir.

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: Üç gurup insan saygınlık hakkından yoksundur; nefsine uyup da dinde yenilik yapanlar, insanlara haksızlık yapan yöneticiler ve açıkça günah işleyenler.

Resulullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Hayâ perdesini yüzünden söküp atan kişinin arkasında söylenenler gıybet değildir.

Resulullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Fasıklar’ın arkasında söylenenler gıybet değildir.

Bu hadislerden anlaşılan şu ki bu gibi insanların arkasında konuşmak, onların hoşuna gitmese bile yine de caizdir.

Altı: Kişinin insanlar arasında tanınıp bilinen fiziki özellikleri.

Kişide körlük, sakatlık, sağırlık ve benzeri birtakım özellikler olur da toplumda bu özelliklerle tanınırsa ve ayırt edilmek için bu özelliklerin söylenmesi kaçınılmaz hale gelirse bu durumda bu tür özellikleri dile getirmek gıybet özelliğini kaybeder.

İmam Cafer-i Sadık (a.s) bir buyruğunun başında şöyle buyurmuştur: Şaşı Zeynep Attare, Resulullah’ın (s.a.a) eşlerine geldiğinde…[*]

[*]   İmam Sadık (a.s.) kadının şaşılığını, onun bir kusurunu orta yerde söyleyerek ayıplayıp gıybetini yapmak için söylememiştir. Bilakis bu şekilde meşhur olduğu için rivayetinde onu bu şekilde anmıştır. İmam (a.s.) bu şekilde bizlere gıybetin sınırlarını da çizmiştir.

Yedi: İki kişi veya gurup birbirlerinin kusurlarını bildikleri durum.

Bu durumda karşılıklı olarak kendileri içinde bu kusurları dile getirmeleri sakıncasızdır. Zira bu durumda söylenen şeyler kişide bir etki bırakmaz. Ancak yine de kesin olarak sakıncasız olduğu söylenemez.

Gıybetin Kefareti

Gıybet yapan şahıs Allah hakkından kurtulabilmek için bu yaptığından dolayı pişmanlık duyup tövbe etmelidir. Ancak acaba sadece Allah’tan af dilemek yeterli midir? Yoksa buna ilaveten arkasında konuşmuş olduğu kişiden de helallik almak zorunda mıdır? Burada iki farklı görüş ortaya atılmıştır. Zira bu konudaki hadisler iki farklı grup halindedir.

İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Peygamber Efendimize (s.a.a) “Gıybet yapmanın kefareti nedir?” sorulduğunda şöyle buyurdular: Arkasında konuşmuş olduğun kişiyi her hatırladığında onun için Allah’tan af dilemelisin.

İlelü’ş-Şerâyikitabında Resulullah’ın (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Gıybet yapmak zinadan bile daha kötüdür. “Peki, neden böyledir?” diye sorulduğunda ise Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdular: Zina yapan şahıs tövbe edip yaptığından dönerse Yüce Allah onu affeder ancak gıybet eden şahıs tövbe etse bile arkasında konuşmuş olduğu kişi onu helal etmediği sürece Yüce Allah onun bu tövbesini kabul etmez.

İmam Cafer Sadık’tan (a.s) nakledilen bir hadis daha kapsamlıdır. İmam (a.s) şöyle buyurmuştur: Birisinin arkasında konuştuysan ve bunun bilgisi ona ulaştıysa ondan helallik almalısın ancak onun haberi olmadıysa yalnızca Allah’tan af dile.

Bunun sebebi ise helallik almakla beraber meydana gelebilecek muhtemel fitne ve kavgayı önlemektir. Ölüm veya göç gibi sebeplerden dolayı helallik almak imkânsız ise bu durum da gıybet haberinin kişiye ulaşmaması hükmüne dâhildir.

Editör: Hasan Bedel