.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Fatiha Suresi ve Yeni Bir Başlangıç Fatiha Suresi ve Yeni Bir Başlangıç

Ayetullah Abdullah Cevad Amulî verdiği tefsir dersinde Neml suresinin tefsirine işaretle ‘Hükümet sahibi ve din sayesinde yönetici olan kimse toplumu en iyi şekilde yönetmeli.' demiş ve Calut'un Hz. Davud'un (a.s) eliyle öldürülmesine işaret ederek eklemişti;

“Eğer Allah Teâla bir süper güce mühlet veriyorsa; bu artık onun önünü almayacak manasına gelmez. Yüce Allah şöyle buyuruyor:

وَلَوْلَا دَفْعُ اللّٰهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَفَسَدَتِ الْاَرْضُ

“Allah insanları, birbiriyle savıp gidermeseydi yeryüzü mutlaka bozulup giderdi..”

Demek ki her asırda eğer zalim bir hükümet fesat çıkarırsa, Allah mutlaka onların önünü alacak bir grubu karşılarına çıkarır.

Bu seçkin Kuran müfessiri sözlerine şöyle devam etti:

“Mübarek Bakara suresinde Hz. Davud'un (a.s) kıyamı ve zaferi olayında Talut'un hikâyesinin zımnında, bazıları değer ölçüsünün servet olduğunu hayal ediyordu, cahiliyet döneminde de bu düşüncedeydiler. Talut hükümete seçildiği zaman dediler ki; ‘biz hükümete daha layığız çünkü Talut'un sahip olmadığı mali güce sahibiz.'

Her nerede ‘biz daha haklıyız' ve ‘ben ondan daha iyiyim' sözü geçiyorsa, o şeytan sözüdür. Nasıl ki şeytan ‘ben Âdem'den üstünüm ve onun karşısında eğilmeyeceğim' dediyse, bu grup da asırlarının peygamberi karşısında ‘biz hükümete daha layığız, çünkü maddi açıdan daha fazla imkâna sahibiz' dediler. Nerede ‘benim servetim daha fazla öyleyse diğerinden daha iyiyim' sözü varsa bu şeytanın sözüdür.”

Üstad Cevad Amulî, Hz. Süleyman'ın Seba Melikesinin hediyelerini reddetmesine işaret ederek de şöyle dedi:

“İnsan içinde kasıt olmayan ilk hediyeyi kabul eder fakat hediyede kasıt var ve hediye verenin bir hakkın önünü kesme niyeti varsa bu kabul edilemez.

Hz. Süleyman (a.s) onu dine davet ediyor ama Seba Melikesi Belkıs sultanlar arasında alışılmış bir davranış sergileyerek hediye gönderiyor. O Hazretin ilk daveti, dine davete mukaddime olsun diye merkezi hükümete ve siyasi itaate davetti; fakat Seba Melikesi hediye göndererek bu mukaddimeyi bile kabul etmemişti.”

Öte yandan İsrailiyat hadislerinin ne büyük bir tehdit olduğunu da dillendiren Amulî sözlerine şöyle devam etti:

“Fahr-i Razî ve Keşşaf tefsirlerinde İsrailiyat hadislerine yer verilmiştir. Bizim de bazı tefsirlerimiz nüfuz edilemeyecek gibi değildir ama el-Mizan tefsirinin büyük hizmeti sayesinde Kuran'ın merci olması bir yana israiliyat’ın ve tahrif edilmiş İncil ve Tevrat'ın sözlerinin girişine izin verilmemiştir. Merhum Kaşifu'l-Gıta şu sözü haykırarak söylemiştir: Kur’an, dini korumuştur! Yalnızca İslam'ı değil Yahudiliği ve Hıristiyanlığı da korumuştur.”

Üstat cümlelerini şöyle bitirdi:

“Bu kitapların bazısında Süleyman'ın (a.s) sonunda müşrik olduğu ve eşlerinden bazısının etkisi altında putperestliği seçtiği geçmiştir! Bu Hıristiyanlık ve Yahudilik kalıcı değillerdi, Kur’an enbiyayı ismet ve hikmet ile korudu. el-Mizan da merhum Kaşifu'l-Gıta'nın bu temeline binaen Süleyman'a (a.s) bu yakıştırmayı yapan İncil ve Tevrat'a değer verilemeyeceğini buyuruyor. Rivayetleri de Allah'ın kitabına arz etmeliyiz ve Kur’an'a arzda muvafakat şart değil; muhalefet olmaması şarttır."