Yezid bin Muaviye’nin emri ile Kufe valisi olarak atanan Ubeydullah b. Ziyad türlü hile ve desiselerle Kufe’ye egemen olmayı başardıktan sonra, Kerbela’da İmam Hüseyin (a.s) ve az sayıdaki ashabını muhasara altına alarak, hepsini acımasız ve feci bir şekilde Aşura günü şehit etti. İbn-i Ziyad, İmam (a.s) ve yarenlerini şehit ettikten sonra kadın ve çocukları esir alarak bir müddet Kufe zindanlarında tuttu. Daha sonra Yezid b. Muaviye’ye bir mektup yazarak İmam Hüseyin (a.s) ve ashabının şehit olduğu haberini verdi. Bunun üzerine Yezid bir mektup yazarak Ubeydullah’tan kesik başları ve onlara ait her şeyi esirlerle birlikte Dimeşk’e göndermesini istedi.


Müslümanların ve özelliklede Şiaların perspektifinde Aşura, Aşura gününün öncesi ve sonrasını içeren hadiselerdir. Yani Aşura gecesinden Şam-ı Gariban’a kadar olan hadiseler, İmam Hüseyin’in (a.s) ordusunun Ömer bin Sa'd’ın ordusuna karşı savaş için hazırlanmasından, onların tamamının şehit olmasına kadar yaşanan olaylar ve aynı şekilde geride kalanların esir alınmasından çadırların yağmalanması ve yakılmasına kadar vuku bulan olayları kapsamaktadır. Aşura hadisesinin hicretin 61/m. 680 yılında baş göstermesi ve Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.a) sevgili torununun Kerbela çölünde vahşi bir şekilde katledilmesi ile birlikte Şiaların düşünce ve idrakleri değişti. İmam Hüseyin (a.s) ve yârenlerinin Aşura günü şehit edilmesi, Şiaların nezdinde en acı ve gamlı bir gün olarak tarih sayfalarında yerini almıştır.