.

.

Ehlader Araştırma Bölümü

Şeytan kelimesinin türediği lafız hakkında bilginler arasında birkaç görüş mevcuttur. Şeytan sözcüğünün uzak olmuş anlamındaki “şatan” kelimesinden türediği görüşü daha uygun görünmektedir.[1] Birçok müfessirin söylediğine göre şeytan, doğru yoldan çıkmış rahatsız edici ve tuğyan eden bir varlıktır. Bu varsayımla, şeytan ismi genel bir isim olup değişik örneklere sahiptir ve insan ve cinlerden her tuğyan eden varlığı kapsamaktadır.[2]

İblis ise insanların atası Âdem’e (a.s) secde etmekten kaçınan şeytan­dır.[3] Kur’an-ı Kerim’in açık buyruğuyla İblis bir insan değildir, cin türünden[4] bir varlıktır ve ateşten yaratılmıştır. Bu gurup yaratıkların özelliği cisim ve soyutluk arasında bir hallerinin olması ve değişik şekillere bürünmeleri yani dış ve somut kalıplara girmeleridir. Şeytan hakkındaki sorulan sorudan anlaşıldığı kadarıyla İblis kastedilmektedir. Bu varsayımdan hareketle soruyu yanıtlayacağız. Belirttiğimiz gibi şeytan şekilsel bir varlıktır ve bildiğimiz üzere insan ise iki boyutlu bir varlıktır; yani hem cismanî ve hem de ruhanî yönlere sahiptir. O halde şeytan insanı kandırmak istediği zaman, çaresiz olarak özel bir kanaldan, insanın dayanağı ve insaniyetinin kaynağı olan ruhuyla irtibat kurması gerekecektir. İnsan nefsi değişik yönlere sahiptir. Bunlar, kendisinden ruh veya mutmain olmuş nefis diye söz edilen ruhanî yön ve kendisinden kötülüğü emreden ve nefsanî hevesler diye söz edilen şeytanî yönden ibarettir. Şeytan insana hükmetmek için çaresiz olarak onun kötülüğü emreden nefsi[5] kanalından istifade edecektir. Öte taraftan ise şekilsel bir varlığın direkt olarak cismanî varlıklar ile irtibat ve iletişim kurması mümkün değildir. Şeytanın bu gizemli irtibatı kötülüğü emreden nefis ile yani kendisinden anımsatma ve vesvese diye söz edilen şeyle gerçekleşir.

Allâme Tabatabâî bu hususta şöyle söylemektedir: “Şeytan kalbe vesvese verme yoluyla insanı kandırmaktadır.”[6] O halde şeytan nedenin bir bölümüdür, yalnız başına insanı saptırması mümkün değildir ve o sadece insanı nefsinin istediği yöne çağırmaktadır. Başka bir ifadeyle o yardımcı bir nedendir, tam bir neden değildir. İnsan da onun karşısında özgürdür; onun yolunu takip edebilir veya hakkın buyruklarına ve kendi aklına uyabilir. Bu yüzden Yüce Allah insanın şeytana uymaması hakkında şöyle buyuruyor:

“Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.” [7]

Soru şudur: Şeytan, insanın ussal olmayan hisleri ve nefsanî heveslerini nasıl tahrik etmekte ve onu çirkin ameller işlemeye yöneltmektedir? Şeytan bu hedefe ulaşmak için değişik yollardan yararlanmaktadır. Onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Söylediğimiz gibi şeytan aynî ve somut bir varlık sıfatıyla herhangi bir şekle bürünebilir. Bu, şeytanın aldatma yollarından biridir. Yani o kritik ve tarihî anlarda iyi görünüşlü bir birey şekline bürünüp insanları hak yoldan saptırmaktadır. Bu gerçeğin tarihte numuneleri kaydedilmiştir ve belki de her birimiz için gerçekleşmiştir.[8]Ama başka yollardan da istifade etmektedir ve Kur’an âyetlerinde onlara işaret edilmiştir.

1. Çirkin Amelleri Güzel Göstermek: İnsanların yapması gayesiyle beğenilmiş ve güzel görünmesi için beğenilmeyen davranışları şeytan güzel göstermektedir. Bu, Kur’an-ı Kerim’de hakkın batıla[9]ve batılın da hakka büründürülmesi olarak söz edilen ve Yahudilerin taktiklerinden sayılan bir şeydir. Amellerin süslenmesi kolay ve insanın nefsanî istekleriyle uyumlu bir yoldur. Bu yüzden Kur’an’da şöyle buyurulmuştur: “Şeytan işlerini onlara güzel gösterdi. Böylece onları Allah yolundan alıkoydu…”[10]

2. Yalan Vaatler: Şeytan yalan vaatler vererek ve uzun emelleri yayarak insanı gerçeklerden ve önündeki imtihanlardan gafil kılar ve onu ulaşılmayan vehimlerle meşgul eder. Böyle bir şeyin neticesinin de Allah’ı unutmak ve O’ndan gaflet etmek olduğu bellidir. Bu yüzden Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“Şeytan onlara (birçok) vaatte bulunur ve onları kuruntulara sürükler…” [11]

3. Korku ve Kaygı: Şeytanın hilelerinden biri de insanı geleceğine dönük korkutmak ve kaygılandırmaktır. Bu korku hali Allah’a ümitsiz olmak, kötü zan beslemek, tevekkül etmemek ve neticede de insanın iyilik yapmaktan sakınması gibi birçok sonucun nedenidir. Tıpkı şeytanın insanı gelecekte fakir ve yoksul olmayla korkutması ve bu hususun da insanın cimri olması ve infak etmesine engel olması gibi. Bu konu da Kur’an âyetlerince önemsenmiştir. Kur’an şöyle buyuruyor:

“Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkinliği ve hayâsızlığı emreder.” [12]

[1]     Lisanu’l-Arab, c. 13, “Şatan” kavramı.
[2]     Tefsir-i Numûne, c. 1, s. 191.
[3] “Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.” (Bakara/34)
[4]     Kehf, 54.
[5]     Ahlak der Kur’an, s. 234.
[6]     Tercüme-i el-Mizan, c. 1, s. 201.
[7]     Bakara, 208.
[8]     Bkz. Selim b. Kays Hilalî, Esrar-ı Âl-i Muhammed, s. 220.
[9]     Bakara, 42.
[10]    Nahl, 24.
[11]    Nisa, 120.
[12]    Bakara, 268.