Sosyal medya ya da analog medya üzerinde sürekli fiziksel engelli birinin başarısını görüyoruz. Sümeyye Boyacı, Bahattin Hekimoğlu, Osman Ertöz ve birçoğu. Bununla birlikte zihinsel engelli olan ve dünyaya iz bırakanlar var; Ercan Soy, Gökhan Özdemir, Tamer Öntürk ve Mahmut Aslan gibi. Engelsiz insanlarla kıyaslandıklarında en azından bir meslek sahibi olmuş ekmeğini kazanmaya başlamışlar. Bunlar sadece Türkiye'den örnek verilebilecek kişiler.
Biraz eğitim, biraz ümit, biraz azim fiziksel ya da zihinsel engelliden şampiyon çıkarıyor, başarı öykülerini yazıyor veya meslek sahibi yapıyor.
Bir engelli grubu daha var beyinden engelliler. Yeryüzünde yaşayan insan kitlesinin %80'ne tekabül eden bir engelli kitlesi bu. Öyle bir kitle ki bunlar ne fiziksel engelleri var ne de zihinsel engelleri. Hatta alınabilecek tüm eğitimleri almışlar. Ama bu eğitimleri alırken başarısızlık eğitimini de başarıyla almışlar!..
Tazecik insanlar bunlar; ana-baba, eğitmenler ve çevrelerindekilerinin baskılarıyla başarısızlık eğitimi aldırılıp Beyin Engelliler Okulu’ndan başarı ile mezun edilmişler. Yapamazsın, beceremezsinlerle derslerinden tam not almış, gencecik yaşında çürütülmüş ve diplomasını alıp duvarına asmış insan kitleleri.
Sürekli olarak hata yapmaktan korkan, bu korkuları yüzünden başarıyı kaybeden, hayalleri olmayan silik insanlar. ‘Yapma-etme’ ile daha bebeklikte başlayan başarısızlık eğitimi biraz büyüyünce ‘elalem’ ne derle devam edip hayatını başkalarının demesine göre şekillendirip, genç yaşta ölmüş bu insanlarla ne yapılabilir ki?
İnsanda bulunan birçok his ve duyguyu kullanmamak ile başlayan beyin engeli sorunu ancak ve ancak biraz umursamazlık, biraz cesaret ve en önemlisi hata yapmaktan korkmamakla geçilebilir.
Ey Arkadaş! Anandan babandan laf yemekten, dayak yemekten korkarak; onlar-bunlar ne derden ürkerek hiç bir yere varamazsın. Hayat, senin hayatın. Bu hayatın hesabını sen vericeksin çevrendekiler değil.
Başarısız insanlar, kendi yavrusu da olsa ‘başarılı insan’ görmeye tahammül edemez, kıskanır ve hep engeller. “Sen kim, piyano kim? Sen mi be!” “Kesinlikle olmaz, bu iş tutmaz! Vaktini boşa harcama gir bir fabrikaya çalış emekli ol ve öl!”
Ey Arkadaş! Aklında duracağına ‘keşke yapsaydım!’ diyeceğine, ‘Yap!’ önünde dursun, aklını meşgul etmesin. Aklında duracağına tecrübelerinde dursun.
Hata mı yaptın? Hatayı bul, ayıkla, onar ve tekrar dene. Ömrünü yapmak istediğinle bitir. Fabrikada ya da devlet memuru olarak yavaş yavaş törpülenerek değil. Bu dünyadan göçerken ‘yapacak daha çok şeyim vardı!’ diyerek gitme. Ben bu hayatı dolu dolu yaşadım; Allah'ım sana şükürler olsun! diyerek git. Yapmak isteyip de yapamadıkların için hep bir yanın eksik kalacak.
İzin verme engel olmalarına..