Bir kurban kesme sevdasıdır gidiyor bizde.

Her yıl rakamları milyonlarla ifade edilen büyük ve küçükbaş hayvan bir-iki gün zarfı içerisinde katlediliyor.

Olmayanı dahi yok etmekte üzerine olan tek ülke biz olsa gerek.

İslam inancında yalnızca Hac vazifesini ifa eden Müslümanlara vacip olan bu amel, her yıl Hacca giden yaklaşık iki milyon kişinin kestiği iki milyon hayvan ile son bulması gerekirken; ülkemizde bu senenin istatistiklerine göre 3 milyon 600 bin hayvanın boğazlanacağı bildiriliyor. Papa’dan daha Katolik olmak bu olsa gerek.

Güzelim memleket ne halde!?

Bir zamanların neredeyse birçok ülkeye nazaran en fazla büyük ve küçükbaş hayvanına sahip olan bu topraklar artık kurbanda keseceği hayvanı dahi ithal etmeye başladı.

Canlı hayvan ithalatına 2010 yılında başlayan Türkiye, 2008'de çiğ süt fiyatlarının devlet tarafından şuursuzca düşürülmesi sonucunda bu sektör büyük bir krize girdi. Sonunda ne mi oldu? 1 milyon baş süt ineği kesildi.

Bu yanlış politikalar nedeniyle hayvan varlığı her geçen gün azaldı. 2009 yılında kırmızı et fiyatının yükselmesi ile yeni bir kriz yaşanmaya başlandı. Hükümet, krizi önlemek ve et fiyatını düşürmek için ithalata kapı açtı. Aynı zamanda olanların cahilce yok edilmesinden pişman olacaklar ki –sanmam- sıfır faizli kredi vererek yeni işletmelerin kurulmasını teşvik etti. Ama bu maya bu göle tutmadı. 2010'da başlayan ithalat 2012'ye kadar çok yoğun devam etti ve rakam nice milyonları geçti.

Bu yıl ise ithalatın 490 bin baş olarak gerçekleşmesi planlanıyor. Yani bu Türkiye’nin Amerika'dan sonra hayvan ithalatında dünya ikincisi olması manasına geliyor.

İşin gülünç yanı ise Türkiye’nin Singapur’dan dahi hayvan ithalatı yapma kararı. Yüzölçümü neredeyse Kars kadar olan ve beş buçuk milyon nüfuslu Singapur’un tarımsal üretimi neredeyse yok denecek kadar az. Hâlbuki Türkiye’nin birçok ilinden dahi küçük olan bu Asya ülkesi, gıda ihtiyacının büyük bir bölümünü komşuları olan Malezya ve Endonezya’dan temin ediyor. Ama bu işte bir iş olduğu asla sorgulanmıyor.

Dün bir basın açıklaması yapan Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Kurban Bayramı’nda kesilecek olan küçükbaş hayvan sayısının Almanya'nın koyun varlığından 1,2 milyon daha fazla olduğunu söyledi…

Düşünen akıllar için nice ibretler yok mu sizce!?

Konumuza dönmekte yarar var; ülkemizde bu senenin istatistiklerine göre Kurban Bayramı’nda 3 milyon 600 bin hayvanın boğazlanacağı bildiriliyor.

Peki, İslam Hukuku’na göre ‘Kurban’ kesmek kimlere vacip?

İslam fıkhında bu amel üç yerde vacip yani zaruri bir hal alıyor.

Bunlardan ilki dünyanın en kadim merasimi olan Hacc'da vacip hükmüne bürünüyor. Belli bir ritüel eşliğinde koyun, dana veya deve kurban ediliyor.

İkincisi Hac kefareti; detayları ise ilmihal kitaplarında mevcut.

Üçüncüsü de adak ve nezirde verilen sözün yerine getirilmesi bağlamında.

Peki, bizim kestiklerimizin hükmü ne?

Derin dondurucu reklamlarının dahi televizyonlarda ardı arkasının kesilmediği bugünlerde, yapmasak da olur, kesmesek de olur demek yerine, kesilecek hayvanların parasını aynı niyet ile yoksul beldelerdeki insanlara ulaştırmak yerine, yukarıda da değinildiği üzere ülkenin içerisinde bulunduğu bu içler acısı hayvan sektörünün canlanması için beklemek yerine; bu bayramda 3 milyon 600 bin hayvan kesilecek. İnsafı olanlar konu komşuya dağıtacak ama yine istifleme hastalığına yakalandığımız için derin donduruculardaki yerini alıp Allah’a yakınlaşma planları yapılacak.

Bir din adamı Cuma hutbesinde söylediği:

‘Ey Müminler! İmkânı olanlarımızın Kurban Bayramı’nda ilk yapacağı görev, Yüce Allah’ın; “O halde Rabbin için namaz kıl, kurban kes” (Kevser/2) emrine uyarak kurban kesmektir.’ sözleri dahi çelişkilerle dolu. Ama bununla da yetinmeyip şunları da peşi sıra saymakta Hoca Efendi:

‘Nitekim Hz. Peygamber de Medine’de kaldığı on yıllık süre içerisinde her yıl kurban kesmiş ve hiçbir zaman bu ibadeti terk etmemiştir.’ diyordu hâlbuki Allah Resulüne vacip olan her amelin bizlere vacip olmadığını söylemiyordu.

Sonra durmadı devam etti:

‘Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Kim imkânı olduğu halde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın.” [Müsned II, 321] ve “Ey İnsanlar! Her sene her ev halkına kurban kesmek vaciptir.” [Tirmizi, 18] İşte Allah Resulü Kurban ibadetinin önemine böyle değinmiştir.’ diyerek ve yoruma mahal bırakmadan kredi kartı ile kurban pazarına giden insanları böyle yarattılar.

Sözlerimizi Hatemi Hoca’nın bundan 18 sene önce kimse cesaret edemezken kaleme aldığı bir köşe yazısından pasajlar ile sona erdirmekte hayır var.

Hatemi Hoca satır aralarına şöyle notlar düşüyordu:

“Kurban bayramında kurban kesmeyin. Bu uygulamanın dinde yeri yoktur. Bayram, kavurma şölenine döndü. Hayvan boğazlamak bir ibadet olamaz. Beslenmek için hayvan kesmeye evet ama ibadet için hayır!”