.
.

Yıldırım Bayezid Han’ın Haçlılarla 1396 yılında Niğbolu Savaşı’nı kazanmasından sonra yaptırttığı ve 1399 yılında ibadete açılan Bursa Ulu Camiî Selçukî son ve Osmanî ilk dönem geçiş mimarisi olarak nitelendirilebilir. Bu mabet ayrıca ortasındaki şadırvanı ve hat sanatları ile adından söz ettirmektedir.

Birbirinden kıymetli 87’si sabit, 45’i levha halinde 132 hüsn-i hat bulunan cami adeta müze kıvamında ve hâlihazırda var olan hat levhaları arasında dikkate değer bir çalışma var ki konumuz da bu levha üzerine olacaktır.

Farklı kompozisyona sahip olan ve kimilerince de güçlü bir kaligrafi örneği olarak nitelenen bu hat yazısı; tahayyüle açık bir zihinle tersten bakıldığında bir canavarı andırmakta. Lakin müsenna olarak adlandırılan aynalı yazılar bu tür yorumlara zaten hep mahal vermiştir vermesine ama içindeki cümle bu yoruma da zemin hazırlamıyor değil.

Ulu Camiî’nin batı duvarına söykenmiş yazıda şöyle yazar:

قال النبى عليه السلام

اتقوا الواوات

صدق رسول الله

Nebî (saa) dedi:

'İtteku’l-vâvât' / 'Vavlardan sakının.' 

Allah Elçisi doğru söyledi.

Fahr-i Kâinat Efendimizden nakledildiği söylenen bu söz her ne kadar şaz hadis olsa dahi hatta kaynak bile bulmasa oldukça yerinde bir öğüttür. “Tokuşan Vavlar” olarak da adlandırılan bu levhanın içine müsenna olarak yerleştirilmiş ‘İttaku’l‐vâvât’ / ‘Vavlardan uzak durun’ ifadesi insanın omuzlarına yüklenen ve mesuliyet getiren ödevlerden bahseder. Farklı yorumlarla ‘vav’ ile başlayan vâli, veli, vezir, vekil, vasi, vaat, vasi, vâris, vâlide, vakıf ve vallahî gibi kelimeleri ihtiva edebilir. Bu zaviyeden “Vavlardan çekinin” sözü de yerini bulmuş olmaktadır.

Valinin veya velinin konumu itibariyle bir toplumdan, çocuklardan sorumlu olması ve kendisinin ahlakî olarak gerekli vasıflara sahip olmaması elinin altındakileri de ister istemez olumsuz yönde etkileyecektir.

Mezkûr açılımları bir bir incelediğimizde yine benzer sonuçlara ulaşabiliriz; ‘Vakıf’ ile ilgili detay ise beytülmâlı da kapsamakla birlikte vakıf malından uzak durulmasını salık vermekte diğer vazifeleri yerine getirirken ise oldukça hassas olmayı ve ölçülü davranmayı tavsiye etmektedir.

Konuyla alakalı İranlı büyük şair Sadî-i Şîrâzî'nin tam da bu hassas konuya değinen bir beyti vardır;

 اگر ز باغ رعیت مَلِک خورد سیبی

برآورند غلامان او درخت از بیخ

Raiyyet bağında bir elma yerse padişah

Hizmetkârları ağacı kökünden sökerler

Vav harfi ile başlayan görevlere dikkat ediniz derken ‘vallahî’ de bu kapsam içinde sayılmakla beraber belki de en tehlikelilerinden birisidir. Edilen yemin muhatabı kani etmeye birçok zaman yettiği için Allah ile aldatmak büyük bir vebali doğurmaktadır.

Sözün özü ‘Vav’ var ise uzak dur dediler!