.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Allame Ayetullah Hacı Seyyid Muhammed Hüseyin Hüseynî Tahranî (ra), Merhum Allame Tabatabaî'nin eski öğrencilerinden birisidir. Mihr-i Tâban (Allame Tabatabaî'nin öğrencilerinin röportajlarının ve Allame’nin anılarının yer aldığı) kitabında, el-Mizan tefsirinin yöntemi hakkında şöyle der:
“Şüphesiz Allame Tabatabaî'nin tefsir yöntemi tıpkı hocası merhum Ayetullah Hacı Mirza Ali Gazî'nin irfani ve ilahi batıni ilimlerdeki yöntemi gibidir. Bir ayeti başka ayetler vasıtasıyla tefsir ediyor. Yani Kur’an ayetinin anlamı Kur’an'ın kendisinden çıkarılır. Merhum Ayetullah Gazî, Kuran'ın başından En’am Suresine kadar bu metotla bir tefsir yazmış ve böylece ilâhi kitabı öğrencilerine öğretmiştir. Merhum hocamız Allame Tabatabaî defalarca şöyle söylemiştir: “Biz bu tefsir metodunu merhum Gazî'den aldık.”
Allame Tabatabaî Tebriz'deyken Kur’an'ın başından A'raf Suresine kadar bir tefsir yazmıştı. Gerçi kısa bir tefsirdi; aynı tefsir ve toplanan yazılar üzerinden öğrencilere eğitim verdi. Ancak daha sonra içinde tarihsel, felsefi, ahlaki, toplumsal ve rivayetlerle ilgili konuların ve günlük tüm ihtiyaçları içeren detaylı yeni tarzda tefsir yazmaya karar verdi.
Allah ona bunu başarmayı nasip etti. 20 ciltlik el-Mizan fi Tefsiri'l Kur'an kitabını yazdı. Bu tefsiri yazmaya yaklaşık 1954 yılında başladı, 1972 yılının Kadir gecesinde (23 Ramazan) bitirdi. Tefsir kitabı yazmanın yanı sıra Kum İlim Havzasındaki talebelere de ders verirdi. En iyi talebe ve öğrencilerin çoğu onun derslerinden istifade ederlerdi.
el-Mizan Tefsirinin Diğer Tefsirlere Göre Avantajları
Allama Tahranî (ra) el-Mizan tefsirinin diğer tefsirlere nazaran avantajlarını şu şekilde sıralamaktadır:
“İlk avantajı ayeti ayetle tefsir etmesidir; yani Kur’an’ı Kur’an’la tefsir etmesidir. Çünkü sahip olduğumuz rivayetlere göre; “Kur'an'ın bir kısmı diğer bir kısmını tefsir eder.” Kur’an ayetlerinin tamamı aynı kaynaktan indirilmiştir ve bazı ayetlerin diğerlerinden öncelikli olması ve eklenmesi, ayetin genel anlamını bozmaz. Bu nedenle tüm Kur’an tek bir mütekellim ve konuşmacı tarafından verilen bir kelam ve bir hitabe hükmündedir ve cümlelerinin her biri, diğer cümlelerinin herhangi birinin karinesi ve müfessiri olabilir. Dolayısıyla bazı ayetlerin anlamları gizli görünüyorsa bu konudaki veya benzeri diğer ayetlerle birlikte ele alınarak, eşleştirilerek bu ve buna benzer konularda gizlilik ortadan kalkacaktır.
Bu tefsirin amacı, ayetleri kendileri ile birlikte yorumlamak ve Kur’an'ın manasını bizzat Kuran'dan elde etmektir. Bu temelde dışarıdan kullanılan anlamlar tartılarak Kur’an'a uygunluğu veya uyuşmazlığı gözlemlenir; Zihindeki anlamı önce ilke ve eksen haline getirip sonra bu anlamı Kur’an ayetleriyle eşleştirmeye çalıştığımızdan, başka bir tabirle Kuran'ı şekillendirmek ve uyarlamak değil. Tefsirlerin birçoğu bu metoda dayanıyor fakat hakikatte bu tefsir değildir. Daha ziyade zihinsel anlamların ve dış kanıtların ya da Kur’an-ı Kerim ile felsefi, bilimsel, sosyal, tarihi ve nakledilen rivayetlerin uygulanmasıdır. Nitekim uyarlama yöntemiyle ayetlerin anlamını, içeriğini ve geçerliliğini tamamen yitirdiği anlaşılmaktadır. Çünkü söz diziminden filozofa, deney ve doğa bilimleri dünyasına kadar her âlim, hatta doktorlar, astrologlar bile, ilimlerini Kur’an'a dayandırmak, Kur’an'dan kendileri için bir belge ve delil almak isterler.
Belki de bazıları periyodik olarak tam yorumlar yazmışlardır ve bazıları da bu tür konularda tematik yorumlarla hareket etmiştir. Böyle bir hareket aslında Kur’an'ı çarpıtır. Yani bir diğer tabirle Kur’an'ı öldürür. Değerini ve itibarını ortadan kaldırır. Kur’an'ın anlamını kendisinden alır. el-Mizan’da bu yöntem tam olarak gözlemlenmiştir.”
Allame Tahranî (ra) bu tefsirin diğer özelliklerini, konu kelimeleri için genel anlamlarını dikkate almak, insan zihnine aşina olan doğal ve maddeci ayrıntıları olmadığını kabul eder ve ekler:
“Diğeri ise tür ve uyarlama olaylarını tespit edip ayetlere göre anlam metninden ayırır.”
O, daha sonra sözlerine şöyle devam eder:
“Bu yorumun bir diğer özelliği de Kur’anî ifadelerin yanı sıra çeşitli tartışmalara dâhil edilmesidir: Rivayetlere dayalı tartışmalar, sosyal, tarihi, felsefi, bilimsel tartışmalar, her biri ayrı ayrı konuları karıştırmadan riayet edilmiştir ve bu temelde günümüz dünyasının sorunları, görüşleri, düşünceleri, ekolleri ve fikirleri hakkında yeterince tartışma yapılmış ve İslam'ın kutsal hukukuna uygun olarak onay, ret, itiraz veya inkâr ve ispat durumlarında uygulanmıştır. Doğu ve Batıdaki Ateizm ve batıl ekollerinden doğan ve İslam topraklarına sıçrayan kutsal İslam hukukunun sorunlarına ve itirazlarına tam anlamıyla cevap vermiştir. Zaaf pozisyonlarına, belirsizlik ve yanılgılı noktalara açıklık getirmiştir.
Genel olarak Kur’an'ı, Kur’an ayetleri gibi: “O (Kuran), tartışmayı bitiren sözdür.” –“Ve o, şaka değil elbet.” – “Hâlbuki o, aziz bir kitaptır.” – “Asılsız bir şey ona ne önünden ne arkasından yaklaşabilir. O, hikmet sahibi, övgüye lâyık olan Allah katından indirilmiştir.”bu ayetlerin benzerlerinde olduğu gibi, hakikatin, özgünlüğün ve hakikatin ölçüsü ve eksenini karar kılarak, onunla diğer görüşleri ve dinleri tartar, hata ve yanlışlık durumlarını, ekol yanlışlarını ve fikirlerini açıklığa kavuşturur.”
el-Mizan, Şia Mektebi’nin Koruyucusu
Allame Tahranî (ra), el-Mizan'ın bir başka özelliğini Şii ekolunun korunması olarak görüyor. Zira ayrıntılı ve derinlemesine tartışmalarla ve ayetlerin konumlarını göstererek bu önemli rolü ifa etmiştir, der ve ekler:
“(el-Mizan) cehalet taassubunu uyandırmayan, gerginlik ateşini yakmayan, Kur’an ayetlerinin nefesi üzerinden etkileyici ve güzel, inkâr ve reddedilemeyecek bir tefsirdir. Ayrıca rivayetlerin genelinde 'ed-Dûrrû'l Mensur’ ve benzerleri gibi tefsirlerde, Hazret-i Emire’l Müminin Ali ibn-i Ebi Talib'in ve Masum İmamların genel velayeti gibi konuları delillerle kanıtlanmıştır.
Ayrıca çağdaş Mısırlı genel yorumculardan bahsetmeden alıntı yapıyor ve onların zayıflıklarına ve eksikliklerine değiniyor ve bazen de hatalarını ve yanlışlarını ortaya çıkarıyor.
Bu tefsir ayrıca ahlaki konularda ayrıntılı, irfani konularda ise detaylı ve kısaca ele almıştır ve kısa bir cümleyle bir ilim âlemini gösterir, insanı Likaullah'a ve ana vatanına davet eder.
Bu tefsirde Kur’an'ın zahirî ve batinî manaları arasında, akıl ve anlatım arasında toplanır ve her biri kendi hazzını ifa eder.”
el-Mizan'ın İlim Havzalarında ve Dünya Çapındaki Bilim Topluluklarındaki Doğuşu
Mihr-i Tâban kitabının yazarı şunları söylüyor:
Bu tefsir öylesine ilginç, öylesine güzel ve hoştur ki; İslam ve Şiî inançlarının bir belgesi olarak dünyaya tanıtılabilir. Paris'in kalbine ve Amerika'ya ulaştı. İslam ülkelerinin çoğuna birçok nüshası gönderildi. Tartışıldı, incelendi. Şiîlerin bilim dünyasında gurur vesilesi oldu.
el-Mizan'ın edebi değeri ile ilgili ise olarak Allame Tahranî şunları söylüyor:
“Bu tefsirin Arapçada çok güçlü ve sağlam olması, edebiyat kurallarını ve tutarlı kompozisyonu muhafaza etmede etkileyici ve güçlü olması, edebiyat ehli olan Arap ilim adamları ve araştırmacıların bile tanınmasını sağlamıştır. Yazarının Arap olmadığını anlamak onlar için zor, ancak hiç kimsenin şunları söylediği duyulmamıştır: “Bu tefsirde yazarının İranlı olduğunu veya ana dilinin Azerbaycan Türkçesi olduğunu veya genel olarak Arap olmadığını gösteren kanıtlar vardır.”
Edebiyat ve Arapça üstadı ve döneminin Ferid'i olarak bilinen, Merhum Ayetullah Hacı Şeyh Muhammed Hüseyin Kâşif el-Gıtâ hayattayken meşhur bir dönemin yazarının zamanında vilayetle ilgili yazdığı kitap sorulduğunda şu cevabı verdi: “Onu İranlı birinin yazdığı açıktır. Merhum Şeyh Abdullah Subaytiye sorulduğunda, merhum Seyyid Abdûlhüseyin Şerefûddin-i Amulî'nin damadı, şu cevabı verdi:“Arap olmayan biri tarafından yazıldığı aşikâr ancak bu tür şeyler el-Mizan'ın tefsirinden alıntılanmamıştır.”
O, son zamanlarda akademisyenler tarafından yazılan kitapların edebiyat seviyesindeki düşüş ve Arapça örneklerine atıfta bulunuyor:
Lübnan'da yaşayan ve Arap edebiyatının tanınmış isimlerinden olan Allame Seyyid Muhammed Hüseyin Fazlullah'tan şöyle aktarılmıştır:
“el-Mizan fi Tefsir-i Kur’an, Lübnanlı gençler ve üniversiteliler arasında en muteber edebi kitaplardan biridir...”
‘el-Mizan’ tefsiri tek bir kalemle kâğıda yazılmıştır ve taslağı dahi yoktu, hatta basım düzeltmesi bile Üstat Allame Tabatabaî'nin kendisi tarafından yapılmıştır.
el-Mizan Tefsirinin Evrenselliği ve Sağlamlığı
Allame Tahranî (ra), bu yorumun doğru ve hassas noktaları göstermede ve muhalif kelimelerin yanlışlığını ve kapsamlılığını önlemede benzersiz olduğuna işaret ederek şunları vurguladı:
“İslam'ın başlangıcından bu yana böyle bir tefsir yazılmamıştır. Üstadımız bilimlerin kapsamı ve o büyük bilginlerin varisi olmuş ve bu teknikler ve bilimler konusunda kapsamlılık statüsü kazanmışlardır...”
Tahranî sözlerine şunları ekler:
“Ben otuzu aşkın önemli Şiî ve Sünnî tefsirlerini okuyup incelememe rağmen, el-Mizan'dan daha hoş, keyifli ve kapsamlı bir tefsir hiç görmedim. el-Mizan diğer tefsirler aşağı yukarı kıyaslandığında yerlerini el-Mizana bırakırlar. Aslında bu sadece benim görüşüm değil, aksine, birçok büyük ilim adamı ve düşünür bu konuyu tartışmıştır veya fısıldamıştır.
İslam Dünyasının el-Mizan'a İlgisi
Öğrencilik yıllarındaki yakın ve samimi dostum, Lübnan'ın ünlü ve tanınmış yazarı olan Şeyh Cevad Muğniye şöyle anlatır:
“el-Mizan bana ulaştığından beri kütüphaneme uğramaz oldum ve el-Mizan sürekli çalışma masamın üzerinde.”
Allame Tahranî (ra) İslam dünyasının ilim merkezlerinin el-Mizan’a gösterdiği ilgiyi şöyle anlatıyor:
“Hüccetû'l İslam Seyyid Muhammed Ali Ayetullah Milanî Zade, üstadımız merhum Allame Tabatabaî hakkında şunları söyledi: “Mısır Kültür Derneği Başkanı Şeyh Muhammed Fâham ve yardımcısı Şeyh Şârbaşî Meşhet'te babamın yanına geldi ve şunları söyledi: “el-Mizan tefsiri en iyi tefsirlerden biridir ve 18. cildine kadar okuduk. Son 2 cildini bulamadık.” Allame Tabatabaî'yi yakından görmeyi çok istiyorlardı, ama Allame Tabatabaî o sırada Meşhet'te değildi, yurtdışına çıkmıştı. Bu nedenle görüşememişlerdi, fakat babam 19. ve 20. ciltleri hazırlayıp Mısır'a göndermişti.”
Ama Ayetullah Hacı Şeyh Muhammed Rıza Mehdevî Demeganî aynı olayı daha önce bana şu şekilde anlatmıştı:
“İran ile Mısır arasında dostane ilişkiler kurulduğu ve iki ülke arasında kültürel ilişkiler kurulması kararlaştırıldığında, Şeyh Muhammed Fâham ve Şârbaşî Mısır adına İran'a gelerek kültürel merkezleri ziyaret ederek, âlimlerle görüşüler. Ben merhum Ayetullah Hacı Seyyid Hadi Milanî'nin öğrencilerinden biriydim. Bana ‘sabah erkenden seninle görüşmek istiyorum’ diye bir mesaj ilettiler. Ertesi gün sabah erkenden yanına gittim, o şöyle dedi: “İran-Mısır Kültürel İlişkiler Derneği adına iki Mısırlı bizimle görüşmeye gelecekler; o toplantıda siz de bulunmalısınız. Öte yandan onlara bir şey hediye etmemiz gerekir. Siz hediye olarak neyi uygun görürsünüz?” dedi. Ben de ona, el-Mizan tefsiri hem bilimsel, hem de saygın ve muteber bir kitaptır. Bu kitapla tanışmaları için iyi bir fırsattır. “Ben de aynısını düşünmüştüm” dedi. Görüşme sırasında kendilerine hediye etmek için el-Mizan tefsirini hazırladılar. Öte yandan Allame Tabatabaî'ye kendisinin de o görüşmeye katılması gerektiği mesajını gönderdiler. Ancak Allame rahatsızlığı sebebiyle bu görüşmeye katılamadı.”
el-Mizan Tefsirinin İlim Havzalarında Okutulması
Allame Tahranî şöyle anlatıyor:
“Bir gün üstada dedim ki, bu kıymetli tefsir ilim havzalarında gerektiği gibi yerini alamadı ve onun gerçek değerini anlamadılar. Bu tefsir ilim havzalarında öğretilir, içeriği, konuları tartışılır, eleştirilir, analiz edilir ve bu sürekli devam ederse, bu tefsirin değeri 200 yıl sonra belli olacaktır.”
Başka bir sefer de dedim ki: Bu tefsiri incelerken, bazen ayetleri birbirleriyle ilişkilendirip zincirlerini dengelediğinizde, eşleştirerek anlamı çıkarırken, o sırada vahiy kaleminin ve ilahi ilhamın ellerinize aktığını söylemek dışında başka bir yorumum yok!
O, ise başını sallayarak, dedi ki: “Bu sizin güzel görüşünüz, biz bir şey yapmadık.”
* * *
el-Mizan Tefsirine sahip olmak için aşağıdaki linki ziyaret edebilirsiniz:
https://www.kevseryayincilik.com/el-mizan-fi-tefsiril-kuran-1-15
* * *