.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Âlâ Said

Dünya İslam Edebiyatı Birliği Üyesi

* Hz. Muhammed'i ne kadar tanıyoruz?

* Acaba O'nu layık olduğu gibi tanıyor muyuz?

*Gerçekten, kimdir bu Hz. Muhammed?

*Acaba başka bir dil ve dinde olan biri için Hz. Muhammed'i kısa cümleler ve sade bir dille anlatabilir miyiz?

*Ebedi aşk deryasında kaybolmadan, kalbimizi ve bedenimizi saran nuru bir kenara bırakarak O'nu tanıtabilir miyiz?

*Dilimizden irade dışı dökülen şiirlerden medet ummadan O'nun hakkında konuşabilir miyiz?
 

***

O'na âşık ve meftun biri olarak hiçbir zaman O'nun hidayet nurundan uzak kalmadan sade, şiir beyitlerinden uzak ve mübalağadan kaçınarak Hz. Muhammed'i anlatabilmek için çaba sarf ettim.

Böylesi bir azamet karşısından O'na her insan hayrandır, ama aynı zamanda O'nu vasıflandırmaktan da acizdir. çünkü O'nun yüceliği ancak yüce biri anlatabilir. Dilden dökülecek hiçbir kelime böyle bir yüceliği tabir etme vazifesinin üstesinden gelemez. Bu, ancak aşk âleminde gezinen birinin tabir edebileceği bir rüyadır. Ama ben çok sade bir dille hz. Muhammed'i anlatmak istiyorum ki çocuklarımız O'nu tanıyabilsin. Doğu ve Batı Onunla aşina olsun. O'nun okyanus olan yaşamından herkes küçük bir damla dahi olsa faydalansın. şimdi sizlere Muhammed'i biraz anlatmak istiyorum.

 

Enlerin Zirvesindeki Muhammed!

 

Hz. Muhammed insanlık tarihi boyunca kimsenin erişemeyeceği yücelik ve azamete sahip biriydi. “Gerçek Olgu” sıfatı, O'ndan başka kimsede tecelli etmedi. Fazilet ve akıl en mükemmel haliyle O'nda kemale erdi. İnsana ait tüm fillerin en kusursuz hali Muhammed'de boy gösterdi. Kim rahmet ve keramette eşsiz olanın peşindeyse Muhammed'e baksın. şefkat ve merhameti bulmak isteyen Muhammed'de arasın.

Cesaret ve kahramanlıkta benzersizdi. Kanaat ve cömertlikte eşsizdi. Tevazu ve alçak gönüllükte rakipsizdi. İdeal bir eş ve mükemmel bir baba olmak isteyen Muhammed'i örnek alsın. İşlerinde muvaffak olmak isteyen Muhammed'i yaşasın.

Yenilmez bir komutan, adil bir siyasetçi, yiğit bir savaşçı ve güçlü bir öğretmen olmak isteyen yolunu Muhammed'e çevirsin. Zira O bütün fazilet ve güzelliklerin nihai derecesidir.

O, iyilerin en iyisidir ve buna birçok batılı düşünürler şahitlik etmektedir:

İskoçyalı filozof ve tarihçi Thomas Carlyle: Muhammed kâinatı aydınlatan bir yıldızdır. Bu Allah'ın bir nimetidir ve isteyen herkese verir.

Rus edebiyatçı Leo Tolstoy: Ben Muhammed karşısında hayranlık duyan insanlardan biriyim. Allah O'nu son elçi olarak seçti ve peygamberlik makamını O'nunla sonlandırdı.

Komünizmin babası Karl Marx: Akıl sahibi her insanın Muhammed'in peygamberliğini kabul etmesi gerekir. Muhammed gökyüzünden yeryüzüne indirilen bir peygamberdir. O, risaleti ile ilim, marifet ve nur perdesini araladı. O'nun eylem ve söylemleri ilmi boyutta kaleme alınmaya layıktır. O'nun öğretileri eksiksiz ve ilahi nitelik taşıdığı için kendisinden önceki risaletlerde yaratılan her türlü tahrif ve değişimleri ortadan kaldırmıştır.

Alman şair Goethe: Tarih sayfaları arasında insan için olgu olacak birini aradım ve Arap Muhammed'i buldum. Bunca ilim ve teknoloji sahibi biz Avrupalılar Muhammed'in ilmine erişemedik ve gelecekte de kimse O'nun önüne geçemeyecektir.

Fransız şair ve siyasetçi Lamartine: Benim hayatımdaki en önemli hadise Muhammed'in hayatını en ince detayına kadar araştırıp ebedilik ve yüceliği O'nda bulmamdır. İnsani fazilet yönünden kimse Muhammed'in eline su dökemez. Kimse O'nun eriştiği kemal derecesine ulaşamaz. Muhammed kul ve yaratıcısı arasında vesile olduğu söylenen bütün batıl inançları kökünden söküp attı.

İsviçreli ilahiyatçı ve düşünür Doktor Hans Kung: Muhammed, peygamber kelimesinin tam karşılığıdır. O, kurtuluş yolunun önder ve lideridir. Bu inkâr edilemez bir gerçektir.

İngiliz filozof Bernard Shourd: O'nun işlerine baktım ve O'nun bir süper kahraman gibi tanıdım. O, Hristiyanlığın düşmanı değil bilakis insanlığın kurtarıcısıdır. Bana göre eğer O bugün dünyanın yönetimini elinde bulundursaydı bütün sorunlarımızı çözerdi. İnsanların arzuladığı mutluluk ve emniyet ortamını sağlardı. İnsanlığın Muhammed gibi birine ne kadar da ihtiyacı var? O'nun saygı duyulan ve iftihar edilen bir yere taşıdığı dini, diğer bütün medeniyetleri sonsuza kadar karanlığa mahkûm eder.

Bunlar Müslüman olmayan filozof ve batılı düşünürlerin Hz. Muhammed'e olan hayranlıklarını dile getirdiği birkaç örnekti. Eğer "İnsan-ı Kamil / Kamil İnsan" sıfatını Hz. Muhammed için ispat etmek istersek insanın hayalini kurduğu arzu edilen ve makul bir yaşamın tüm boyutlarını O'nun hayatıyla tatbik ederek O'nun yücelik ve azametini derk edebiliriz.

 

Şefkatin Zirvesi

 

İster taassupça ve ilimden uzak bir Müslüman olsun isterse de bilgi sahibi düşünür veya filozof olsun; Hz. Muhammed'in yüceliğini derk edememiş ve O'nun âlemler için rahmet olduğu gerçeğini inkâr edenlere şöyle deriz:

Kuran-ı Kerim Muhammed'i âlemlere rahmet olarak tanıtıp şöyle buyuruyor:

 

"Ve biz seni, ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." 

Enbiya-21
 

Yine Hz. Muhammed kendisini kabul edenlere merhamet ve şefkati tavsiye etmekte:

"Allah merhamet sahibi olanlara merhamet eder. Yeryüzünde olanlara rahmette bulunun ki gökyüzünde olanlar da size rahmette bulunsun" (Sünen-i Tirmizi ve Ebu Davud)

Hz. Muhammed bütün kâinat için her zaman rahmet ve hidayet kaynağı olmuştur. Bu kanun insanlar âlemi, cinler âlemi, hayvanlar ve bitkiler âlemi ayrımı yapmaksızın hepsi ama hepsi için geçerlidir. O hatta hayvanlara karşı bile mülayim davranmayı ve şefkatle yaklaşmayı tavsiye etmiştir. Susuz bir köpeğe su veren insanı cennet nimeti ile müjdelemiş, kurbağanın özgürlüğünü kısıtlayıp ona eziyet edeni de cehennem ateşini ile uyarmıştır.

O, hayvan kesiminde bile insanlara merhameti önermiştir:

"Allah her şey için ihsan yazmıştır. öldürürken işkence etmeyin. Kurban edeceğiniz vakit eziyetten kaçının. Bıçağı bileyin ve hayvana su verin."

 

Güzel Ahlakın Zirvesi

 

Muhammed güzel ahlakın zirve noktasındaydı. Yüce olan Allah O'nun ahlakını şöyle beyan etmekte:

"Şüphesiz sen, en güzel ahlak üzeresin." (Kalem-68)

Ve O'nun kendisi risaletinin güzel ahlakı tamamlamak için olduğunu buyuruyor:

"Şüphesiz ben güzel ahlakın tamamlayıcısıyım."

Yine kendi dostlarına güzel bir ahlakı tavsiye ediyor:

"Sizin en iyiniz ve kıyamet günü bana en yakın olacak olanınız, ahlakı güzel, mütevazı, insanları seven ve insanlar tarafından sevileninizdir. Sizin en kötünüz ve kıyamet günü bana en uzak olanınız ise kibirli, kötü söz söyleyen ve gıybet edeninizdir."

Yine güzel ahlaklı insanın ibadette en yüce makamlara ulaşacağını söyleyerek insanlara şöyle hitap ediyor:

"Güzel ahlak, insanı gündüzleri oruç ve geceleri uyanık kalma (ibadetle geçirme) makamına eriştirir."



Kolaylaştırmanın Zirvesi



Bazıları İslam dininin insanı sıkan, zora sokan ve kısıtlayan bir özelliğe sahip olduğunu söyler. Ama Hz. Muhammed, herkesten daha çok ve daha önce insanlara kolaylık sağlayandı. İki iş arasında kaldığı zaman kolay olanı seçerdi. O, işleri kolaylaştırmaya emrederek şöyle buyuruyor:

"Zorlaştırmayın, kolaylaştırın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin." (Müslim, 3263)

O, insanları zora sokan ve onları yoran işlerden men ederdi. çünkü İslam dini şu ayetin tercümanıdır:

"Allah sizin için kolaylık diler, güçlük değil…" (Bakara-185)

 

Düşmanları Karşısında Muhammed

 

Hz. Muhammed kendisini yalanlayıp, sürekli eziyetler eden en azılı düşmanına karşı nasıl davranırdı?

O'nun düşmanlarına karşı sergilediği ve insanı hayrete düşüren mertlik, bağışlama ve merhametine birkaç örnek verelim. Hz. Muhammed'in, Kureyş'in sözcüsü ve hatibi olan, yıllarca sözleri ile Müslümanlara eziyetler eden Suheyl b. Amr'a karşı tavrı:

Müslümanlar Suheyl'i Bedir Savaşında esir alınca Müslümanlardan biri Suheyl'in İslam dini hakkında konuşmaması için Muhammed'den onun çenesini kesici bir aletle ikiye ayırmasını istedi. Muhammed şöyle buyurdu:

"Ben Allah'ın beni cezalandırması istemediğim bir şekilde kimseyi cezalandırmam, her ne kadar peygamber olsam da. Belki de bu insan övülecek bir makama erişecektir."

Hz. Muhammed, Nadir b. Haris'in kızı Katile'nin babasının başucunda okuduğu şiirleri işitince duygulanıp gözyaşı döktü. çünkü Haris, Peygamber'in emri ile Bedir Savaşı dönüşünde Medine yakınlarında Ali b. Ebu Talib tarafından öldürülmüştü.

Ey kavmindeki zayıflara yardım eden seçkin insan Muhammed!

Zarar etmezsin eğer bana acırsan zira öfke anında merhamet mertliktendir.

Eğer fidye istersen biz sana en değerli olanından takdim ederiz.

Bana en yakın olanı esir ettin ama o özgür bırakılmaya en layık olandır.

İnsanlığın kurtarıcısı ve şefkatli bir kalbe sahip olan Hz. Muhammed bu sözleri duyunca şöyle cevapladı:

"Eğer o (Nadir b. Haris) öldürülmeden önce bu sözleri duysaydım onu mutlaka azat ederdim."

Peki, Hz. Muhammed'in kızının ağlamasıyla hüzünlendiği hatta gözyaşı döktüğü Nadir b. Haris kimdi? O Kureyş'in acımasızlarından ve Muhammed'e en çok eziyet edenlerdendi.

Peygamber'in Mekke'nin fethinde Müslümanlara hitaben söylediği cümleler bugün bile insanlar için yol gösterici niteliktedir.

"Bugün rahmet günüdür."

Kureyş'in kendisine ettiği onca zulme ve çok sevdiği Mekke'yi terk etmeye mecbur bırakmalarına rağmen O, "Gidin, özgürsünüz" dedi.

 

Muhammed, Barış Elçisi miydi?

 

İslam dini barış ve kardeşlik dinidir. Bu bağlamda Yüce olan Allah şöyle buyuruyor:

"Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de ona yanaş ve Allah'a tevekkül et. çünkü O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir." (Enfal-61)

O, düşmanlarıyla birçok barış antlaşması imzalamıştır. Hudeybiye barışından önce şöyle hitap ediyordu:

"Canımı elinde tutan Allah'a ant olsun ki ilahi sancağın dalgalanması için isterlerse belirli bir süre onlarla barış yapar aleyhte görünen bütün şartları kabul ederim."

Çünkü O, işlerde mülayim olmayı tavsiye etmişti:

"Allah müdaradan (hoşgörü) yanadır. İşlerde müdara ve güler yüzü sever."



Muhammed Padişah mıydı?



Hz. Muhammed Medine'de bir hükümet kurdu. İlahi hükümleri icra etti. O, komşuluk antlaşmaları imzaladı ve anayasayı (Medine Vesikaları) kaleme aldı ve bu insanlık tarihinde kaleme alınmış ilk yazılı anayasadır.

Hz. Muhammed, Medine'yi düşman tehlikesinden korumak için askeri birlikler teşkil etti ve onlarca savaşa katıldı. O, her daim halkın arasında yaşadı. O dönemin insanları için bir öğretmen, eğitmen ve hatipti. Peygamber elinde ordu, hükümet ve devlet hazinesi olmasına rağmen servetinin ihtişamı ile mest olup kendisini dünyaya kaptıran padişahlardan değildi. Aksine tüm yaşantısı dini ölçüler çerçevesinde olmuştu.

O, toprağa serili hasır üzerinde uyurdu öyle ki bedeninde hasır üzerinde uymanın izleri belirmişti. İki ay müddetince evinde yemek pişirmek için ateş yakılmamıştı. Bu iki ay zarfındaki yemeği su ve tuzdu. Elbiselerini kendi elleri ile yamardı. Bir binek hayvanı ve altı tane devesi vardı. Halkın arasına karışır pazarda dolaşırdı. Toplantılarda boş bulduğu yere otururdu. Başkaları tarafından övülmeyi ve karşısında ayakta beklenilmesini sevmezdi. Zor işlerde etrafındaki insanlara yardım ederdi. Onlarla birlikte mescit inşa edip, hendek kazdı ve çöllerde yakacak odun topladı. Günlerce aç kaldığı için midesinin üzerine taş bağlardı. İnsanların uykuda olduğu saatlerde o maşuku ile hasret giderirdi. çyle ki ibadet mihrabında ayakta durmakta ayakları şişmişti. Ev işlerinde eşlerine yardımcı olurdu. çylesine mütevazıydı ki bir keresinde kendini ziyaret eden ve karşısında saygıdan utanç terleri döken kadına hitaben şöyle buyurmuştu:

"Bu kadar yüklenme kendine. Ben bayat yemekler yiyen Kureyşli bir kadının oğluyum."

Hangi padişah veya servet peşinde koşan hangi insan böyle bir yaşamı tercih eder?

 

Muhammed Kan Dökücü müydü?



Bu soru özellikle Hz. Muhammed'i gerçek manada tanımayan bazı Müslümanları vesveseye düşüren batılılar tarafından dile getirilmiştir.

Onlara göre İslam'a davet yani kan dökmeye, insan öldürmeye davettir. Muhammed söylediği kadar hoşgörülü ve rahmet sahibi değildir.

Ve biz sormak istiyoruz:

Mısır Barışçıl Ocak Devrimi söylediğiniz gibi şiddetten uzak ve kan akıtılmadan mı yapıldı?

Hz. Muhammed'in katıldığı tüm savaşlarında ölenlerin sayısı Mısır Devriminde ölenlerin sayısı ile karşılatırdınız mı? (Bu savaşlarda sadece 1 kişi Hz. Muhammed'in eliyle öldürülmüştür.)

Kureyş tarafında işkencelere maruz kalan ve yaşadığı topakları terk eden Hz. Muhammed, Taif'e giderek davetine orada devam etti. Taif halkı O'nu kabullenmedi ve çocukların ellerine taşlar tutuşturarak Muhammed'e atmalarını söylediler. O anda Cebrail, Muhammed'e hitaben buyurdu:

"Allah sana iki seçenek sunuyor. Rabbinden Taif etrafındaki dağları Taiflilerin üzerine ayaklandırmasını istemen ve Taif halkı için bağışlanma dilemen."

Ve Hz. Muhammed Taif halkı için bağışlanma diledi.

Hz. Muhammed yeryüzünde cihat adına savaşan en merhamet sahibi insandı. O, bugünün dünyasına kıyasla kan dökmekte ün yapmış medeniyetlerle savaştı. Bunun dışındaki bütün kan dökmelerden nehyetti.

 

Muhammed ve Eşlerinin Sayısı
 


Hz. Muhammed 25 yaşına kadar evlenmedi. Peygamberin ilk eşi daha önce iki evlilik yapmış Hatice idi. Hatice yaş olarak Hz. Muhammed'den büyüktü ve yaklaşık 25 yıl sadık bir eş olarak Hz. Muhammed ile aynı evi ve aynı hayatı paylaştı. Muhammed 50 yaşına kadar Hatice dışında başka bir kadınla evlenmedi. Hz. Muhammed'in eşleri arasında Hz. Muhammed'den önce başkasıyla evlilik yapmamış tek kadın Ayşe idi.

Şimdi böyle bir insanın evliliklerinde dünyevi şehvet peşinde koştuğunu söylemek ne kadar doğru olur?

Ayşe, Hz. Muhammed'in namazını, gece ibadetlerini, mescitte geçirdiği uzun süreli itikâfları ve bi'setten önceki gençlik dönmelerinde kadınlarla olan diyaloğunu şöyle anlatıyor:

"O, Nur dağındaki Hira mağarasında yalnız başına münacat ettiği günlerde dünyadan yüz çevirirdi."

Böyle bir insanın kalbinin dünyaya rağbet ettiğini söyleyebilir miyiz?

O'nun eş sayısının çok olmasının nedeni yalnız kalmış kadınları koruma altına almaktı. Nitekim O, esir olarak alınan Haris kızı Curiye ve Hay b. Ahtab kızı Safiye'yi azat etmişti. Zeynep Binti Cahş ile de topluma hâkim olan, "evlatlıkların eşleri ile evlenilmez" düşüncesini ortadan kaldırmak ve Kur'an emrini icra etmek için evlendi.

Son söz:



Muhammed Hakkında Birkaç Cümle
 


O'nun ismi Muhammed b. Abdullah b. Abdulmuttalip'tir. 12 Rebiul Evvel, Miladi 571 yılında (meşhur rivayete göre) Mekke'de dünyaya geldi. Babasını dünyaya gelmeden önce kaybetmişti ve 5 yaşındayken de annesini yitirdi. Annesinin vefatından sonra dedesi ve sonrasında amcası ile yaşamaya başladı. Gençlik döneminde çobanlık yaptı. İlerleyen zamanlarda ticaretle uğraştı. Mekkeliler arasında doğru sözlü ve emin olarak ün salmıştı.

Yüce Allah 40 yaşındayken kulunu peygamberliğe seçti. 13 yıl boyunca Mekke'de insanları tek olan Allah'a davet etti. Mekkelilerden çok işkence ve eziyet gördü. Sonra Mekke'den Medine'ye hicret etti. Medine'de İslam hükümetini kurdu. İlahi davet vazifesine 10 yıl Medine'de devam etti. Tüm Arabistan yarımadası kendisine iman etti. Daveti Yemen, Umman ve Bahreyn'e kadar yayıldı. Hicretin 10. yılında ruhunu âlemlerin rabbi olan Yüce Allah'a teslim etti.

Bu satırlar Muhammedi okyanusu anlatmak için yazılmış birkaç damladan ibaretti.

Siz de sade bir dille bir Muhammed'i kaleme alabilir misiniz?

Siz de eşrefi mahlûkat olan Muhammed'i birkaç değersiz kelime ile tanıtabilir misiniz?

Temennim, tanımaya başlangıç olan bu satırlarla habibimiz Muhammed'i sahip olduğu makam ve yücelikte tanıtma gayretimizin devamının gelmesidir.