Yaşadığımız zamanın zor olan şartları karşısında bazen bunalıyor insan, ufuklara, hatta ufuklar ötesine dalarak bakıyor ve bir teselli verici, bir kurtarıcı arıyor. Dertleşecek, kitap gibi bir dert yoldaşı arıyor insan.  Kördüğümler, şaşılar, kendilerini Müslüman gösteren ve Müslümanları kullanan nefis perestlerin kişiliksiz, alçakça mücadeleleri arasında karanlık zindanlardaymış gibi sıkılan ruhu huzura, umuda çevirecek yüzünde ben olan nur yüzlü birisini arıyor insan.

Her taraftan ve dört koldan satılmışlar, kiralanmışlar, kendilerini şeytana adamışlar, cahiller, körler, nefis atına binenler, bağnazlar, taassup ehli olanlar, bidatçiler, hurafeciler, ellerinde siyasetin, gücün, maddenin imkânı olup da zehirini akıtmak isteyenler; inanç değerlerimize, hakkımıza hukukumuza saldırıyorlarken inanç değerlerimize bir birlerini hedef almadan, bir birlerine karşı odaklanmadan, kutuplaşmadan hizmet etmelerini umduğumuz insanların bir birlerini hedef edinmeleri, etraflarında ve yanlarında bulunanları kendilerini kabul etmeyenlere karşı örgütlemeleri, bu mektebin mensuplarını uzunca yıllar olumsuz etkileyeceğinden, insanı derinden üzmekte ve sarsmaktadır.

Yüzünde ben, nur yüzlü, hüzünlü, gözü yaşlı kurtarıcı nerede diye bakışlarımızı bazen mülk âlemine, bazen ise melekût âlemine çeviriyoruz. Zevk-u sefa içinde olanların yanında ağlayanlar, üzülenler, gidişatın yanlışlığından dolayı gönül dünyaları keder dumanları ile boğulanlar ve bu durumu değiştirmek için sorumluluklarının gereğini yapanların var olduğunu da görüyoruz ama derde derman olamıyorlar.

Hepinizin bildiği gibi camilerimizi, mescitlerimizi, ibadethanelerimizi, kurum ve kuruluşlarımızı kendi imkânlarımızla, bin bir türlü zorluklara katlanarak, adeta tırnaklarımızla dikiyoruz, ancak içini dolduramıyoruz. İnanç değerlerimizi, iman ve ahlak kavramlarını çocuklarımıza öğretecek okullarımız yok. Bir ve aynı mektebin insanları olma maneviyatı ve güzelliği sanki tahribe uğratılmak istenmekte ve adeta virane hale sokulmak istenmektedir. Dört koldan demir pençeli ahtapotlar, sırtlanlar, yılanlar, çıyanlar, çakallar inanç ve mektebi değerlerimize karşıt olduklarından dolayı etrafımızı kuşatmış, yutmaya hazırlanıyorlar bütün varlığımızı. Bizleri kızgın yağlara atmak, çivili tahtalara yatırmak, bize ateşten bir gömlek giydirmek isteyen ve nefes almamıza bile tahammül etmeyen zavallılar var. Bunlar varken aynı mektebin mensuplarının birde kalkıp bir birlerine karşı tutum içerisinde olmaları bu mektebin varlığına tahammül etmeyenleri sevindirmez mi! Ne olursa olsun bu mektep nur olduğundan ve ilahi nuru yok etmek, söndürmek mümkün olamayacağından dolayı, her şeye rağmen bu mektep yaşayacaktır ama aynı mektebin insanı olup da mücadele alanı olarak birbirlerini hedef edinenler son nefeslerini mektebi değerler üzere verebilirler mi acaba!

Dava erleri tarihte olduğu gibi, bu gün ve her gün gerektiğinde ateşten olan o gömleği giyerler giymesine, çiviler üzerine yatarlar yatmasına. Ancak aynı davadan olup da aynı inanç değerlerini paylaşanların enerjilerini, zamanlarını bir birlerine karşı tüketmelerinden kim ne fayda sağlayacak acaba! Kimin eline ne geçecek acaba! İmam-ı Asr bu tür tutumlara öfke ile mi, yoksa gülümseyerek mi bakar acaba! İmam-ı Asr, imam-ı zamanın öfke ile baktığına Allah rahmet nazarı ile bakar mı acaba! Nedir, bu dörtnala koşan nefis atına binerek, hızlıca koşturmalar, bu koşturma nereyedir, hayra mıdır acaba!

Kendimize geldiğimizde çok geç kalınmış olabilir. O zaman benlikler yitirilmiş kişilikler kaybolmuş, kimlikler değişmiş olabilir. Maazallah çocuklarımız, gençlerimiz haç da takabilir, küpe de, mektep dışı akımları benimseyerek babasının, dedelerinin inançlarını yargılayan birisi de olabilir. Zira çocuklarımıza, gençlerimize tercih etmeleri için gösterilecek yollar bunlardan birisi olacaktır.
 

İlahi davanın erleri, ahret kaygısı olan cennet müşterileri ucunda ölüm de olsa, inançlarından, değerlerinden, ilkelerinden dönmeyecekler ve çocukların, gençlerin ve gelecek nesillerin başkalaşmamaları için geceli gündüzlü çalışacak ve hizmet üreteceklerdir. İlahi davaya susayanlar, adeta yüksek dağları yaratmışçasına başkalarına tepeden bakan ve kendilerini kocaman dev aynalarında görerek, başkalarını ikinci sınıf bir insan bile görmeyen, onların kendilerine hizmetkâr olmalarını bekleyen aksi durumda onların varlığına tahammül edemeyen insan müsveddelerini asla tanımazlar. İlahi davanın erleri adaletten, kardeşlikten, dayanışmadan, yardımlaşmadan, hayırlarda yarıştan yana olurlar ve bu kavramları ilke edinenleri can kabul ederler. Ancak efendi köle, amir memur gibi kavram ve çağ dışı, ilkel karanlıkların içinde asla yer almak istemezler.



Aslında bütün bu acıların, sancıların, dertlerin, kısır döngülerin, aynı şeylerin daima konuşulması ve tekrarlanmasının neticesinde zayıflamamızın ve her geçen gün acziyetimizi çoğaltmamızın ve dolayısıyla acımız ve üzüntümüzü artırmamızın nedeni hazinesi sonsuz olan Allah'tan uzaklaşmak ve hazineyi başka yerlerde aramaktır.

Elbette dünyanın imtihan yurdu ve ahret için ekim tarlası olduğunu bilmeyen yoktur. İmtihan her akıl sahibi için geçerlidir ve bundan kaçış yoktur. Yadırgadığımız, üzüldüğümüz hatta bazen ağladığımız nedenler; aynı inanç değerlerine sahip olduklarımızın imtihan dünyasında kaybetmek için özel ve bitmez bir çaba içerisine girmelerini görmemizdendir.


Aslında bireysel anlamda hiç de üzülmemek ve kaygılanmamak gerekir. Zira İnsan sonsuz kudret ve hikmet sahibi Allah'a tevekkül ettiğinde hiç de üzülmez, kaygılanmaz, aksine rahatlar. Bireysel anlamda kaygı ve hüzün kişinin cehaletinden, iman zaafından ve Allah'a kullukta gevşekliğinden kaynaklanır. Allah'a hakkı ile tevekkül edenler ve daima O'nun la olanlar rahattırlar, mutmaindirler, fırtınasız göller ülkesinde, saadet gemisinde cennet adalarına doğru ilerlemektedirler.



Bunu bilmek bile insanın bütün dert, gam ve kederlerini giderir ve insanı mutlu eder. Aslında bizler hazine üzerinde oturan fukaralara benzemekteyiz. Berrak ve serin suları olan ırmakların yanı başındayız ama susuzluktan ciğerlerimiz kavruluyor. Bunun sebebi kendimizden başkası değildir şüphesiz.


Onun için diyorum ki; Allah hepimizi ıslah etsin!

Selam ve Dua ile…

Mehdi AKSU