.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Peygamberlerin temel özelliklerinden birisi de ismet (masum olma) sıfatıdır. İsmet sözlükte “yasak” ve “korunma” manasındadır. Peygamberlerin masum olmalarından maksat;

  • Vahyi alma, koruma ve ulaştırma noktasında her türlü hatadan korunmuşlardır.
  • Her türlü günahtan uzaktırlar. (Günah işlemezler).

Masumiyetin daha iyi anlaşılması için her iki tanımı da ayrı ayrı inceleyeceğiz.

Vahyi Alma, Koruma ve Ulaştırmada Masumiyet:

Peygamberler insanları saadete ve kemale ulaştırmak amacıyla kendilerine nazil olan vahyi doğru anlayıp, hiçbir eksiltme veya çoğaltma yapmadan insanlara aktarırlardı. Bu nedenle Peygamberlere nazil olan emir ve yasaklar, Allah’tan indirildiği şekliyle alınmış, bilinçli veya yanlışlık sonucu hiçbir değişim ve ihlale uğramadan insanlara ulaştırılmıştır.

Hem Şia hem de Ehl-i Sünnet mütekellimleri bu konuda görüş birliğine sahiptir. Ayrıca akli ve nakli deliller de bu gerçeği onaylamaktadır.

Akli Delil:

Aslında peygamberlerin gönderilmesini gerekliliğini kanıtlayan aklı delil, aynı zamanda bu konuyu da kanıtlamaktadır. Çünkü insanların vahiy ve nübüvvet aracılığıyla ilahi yola olan hidayet ihtiyacı, sadece vahyin vasıtası olanların (peygamberler) vahyi almada, korumada ve ulaştırmada hiçbir hatasının olmaması halinde giderilir.

Allah hekimdir (hikmet sahibidir) ve vahyin eksiltilmeden veya eklenti yapılmadan insanlara ulaşmasını irade etmiştir.

Allah âlimdir (her şeyi bilendir) ve vahyin kimler tarafından sağlam bir şekilde insanlara ulaştırılabileceğini bilir.

“Allah, elçilik görevini kime vereceğini çok iyi bilir.”[1]

Allah kadirdir (her şeye güç yetirendir) ve elçilik görevine layık insanlar seçerek onları her türlü hata ve günahtan koruyabilir.

Nakli Delil:

Kur’an-ı Kerim Cin Suresi’nin son ayetlerinde bu konuya değinmiştir. Allah, söz konusu ayetlerde vahyin her türlü tehlike ve zarardan korunarak insanlara doğru şekilde ulaştırılması için memurlarının olduğunu buyurmaktadır;

“O, gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez. Ancak seçtiği resuller başka. Fakat O, Resulün önünde ve arkasında gözetleyiciler yürütür ki resullerin, Rablerinin vahiylerini tebliğ ettiklerini bilsin. Allah, onların her hâlini kuşatmış ve her şeyi inceden inceye sayıp dökmüştür.”[2]

Günahlardan Masum Olmak:

Şia inancına göre tüm peygamberler ömürlerinin başlangıcından sonuna kadar büyük ve küçük her türlü günah ve hatadan masumdurlar. Hatta bilerek ya da unutkanlık sonucu bile günah işlemezler.[3]

Şu noktada unutulmamalıdır ki; masumiyetten maksat, peygamberlerin sadece günah işlemekten uzak olmaları anlamına gelmez. Belki peygamberlerin öylesine güçlü nefsani kuvveleri vardır ki, bu kuvveler onları her koşulda günah işlemekten alı koyar.

Hayatı boyunca günah işlememiş birçok insan olabilir. Ama hangi şartta olursa olsun günah işlemeyeceğini iddia edebilecek insan sayısı çok azdır. Günah işlememekle, nefsani kuvvelerin her şartta insanı günah işlemekten alı koyması arasında çok fark vardır.[4]

Peygamberlerin masum olduklarını kanıtlayan birçok akli ve nakli delil vardır. Ancak biz burada her ikisi için de birer delil nakletmekle yetiniyoruz;

Akli Delil:

Allah, peygamberleri insanları doğru yolu yönlendirmeleri için göndermiştir. Hal böyleyken peygamberin günah işlemesi söylemleri ve eylemleri arasında uyumsuzluk doğurur. Bu ise insanların peygambere olan güveninin sarsılmasına yol açar. Sonuç olarak peygamberlerin gönderiliş amacı gerçek manada başarıya ulaşmayacaktır.

Nakli Delil:

Kur’an-ı Kerim birçok peygamberi muhles[5] (halis kul) olarak tanıtmıştır.

“(Ey Muhammed!) Güçlü ve basiretli kullarımız İbrahim’i, İshak’ı ve Yakub’u da an. Şüphesiz biz onları, ahiret yurdunu düşünme özelliği ile (temizleyip) ihlaslı kimseler kıldık.”[6]

Öte yandan şeytan Allah’ın izzetine yemin ederek tüm Ademoğulları’nı yoldan saptıracağını ancak “muhles” kulların istisna olduğunu beyan etmiştir.

“İblis ‘Senin izzetine andolsun ki, içlerinden ihlaslı kulların hariç, elbette onların hepsini azdıracağım’ dedi.”[7]

Açıktır ki, eğer şeytan “muhles” kulları yoldan saptırabilecek olsaydı bunu da yapardı. Ama şeytanın “muhles” insanları istisna göstermesi, sadece “muhles” olanları saptırmaya gücünün olmadığını gösterir. Yani bu ayetlerden şeytanın peygamberleri saptırmak ve günaha sürüklemek için hiçbir yolunun olmadığı anlaşılmaktadır.

Peygamberlerin Masum Olmalarının Sırrı:

Konunun daha net anlaşılması için kısa bir ön açıklamaya ihtiyaç vardır;

İnsan irade sahibidir ve her işi kendi istek ve tercihiyle yapar. Kendisi için yararlı şeyleri seçip zararına olan şeyleri ise terk eder. Ancakiradesinin zayıf olması sebebiyle nefsine hâkim olamayan insanlar aklın bu açık hükmüne aykırı hareket ederler. Bu nedenle analiz yani; bir işin yararlı veya zararlı olduğunu teşhis edebilmek, o işin yapılıp yapılmamasında önemli bir pay ve role sahiptir.

Bu delile göre yaşamı seven bir insan asla kendisini ateşe atmayı veya ölümcül bir zehir içmeyi tercih etmez. Her ne kadar böyle bir şeyi yapabilecek güç ve iradeye sahip olsa da ancak bunu yapmaz.

Bu kısa açıklamaya istinaden şöyle diyoruz;

Peygamberlerde var olan iki özellik onları günah işlemekten alıkoyar;

Birinci özellik; Günahların kötü sonuçlarını bilmek ve buna inanmak. Bu inanç ve ilim sayesinde her günah onlar için yakıcı bir ateş ve öldürücü bir zehir gibidir.

İkinci özellik; Şehvet, öfke vb. nefsani eğilimlere karşı güçlü bir irade, peygamberler iradelerinde hiçbir şekilde zaaf ve acizlik olmayan seçkin ve üstün insanlardır.

Bu iki özelliğe sahip peygamberler, günah işlemeye güçleri olmasına rağmen hiçbir koşulda günah işlemezler.[8]

Konunun Özeri:

1- İsmet sözlükte “yasak” ve “korunma” manasındadır. Peygamberlerin masum olmalarından maksat;

  • Vahyi alma, koruma ve ulaştırma noktasında her türlü hatadan korunmuşlardır.
  • Her türlü günahtan uzaktırlar. (Günah işlemezler).

2- Peygamberlerin gönderilme gerekliliğini kanıtlayan akli delil, masumiyetin birinci kısmını da ispat eder. Çünkü insanların vahiy aracılığıyla hidayet olmaları, sadece vahyi almada, idrak etme ve ulaştırmada hiçbir hatanın olmaması halinde mümkündür. Hekim, âlim ve kadir olan Allah, vahiy için en layık insanı bilir, seçer ve onu hata ve günahtan korur. Kur’an-ı Kerim de bu konuyu onaylamaktadır. (Cin/26-28)

3- Şia inancına göre tüm peygamberler ömürlerinin başlangıcından sonuna kadar büyük ve küçük her türlü günah ve hatadan masumdurlar. Hatta bilerek ya da unutkanlık sonucu bile günah işlemezler.

4- Peygamberlerin masum olmaları; sahip oldukları güçlü nefsi melekelerin onları her şart ve koşulda günah işlemekten alıkoyduğu anlamına gelir.

5- Peygamberlerin masum olduklarının akli delili; Eğer peygamberler günah işlerse insanların peygambere olan güvenini sarsılır. Bu ise peygamberlerin gönderiliş amacının gerçek manada başarıya ulaşmamasına yol açar.

6- Peygamberlerin masum olduklarının nakli delili; Kur’an-ı Kerim peygamberleri halis kullar olarak tanıtmaktadır (Sad/45-46). Başka bir ayette ise şeytanın Allah’ın halis kullarını saptırmaya gücünün olmadığı beyan edilmektedir (Sad/82-83).

Hz. Hüseyin’in Kızları Hz. Hüseyin’in Kızları

7- Peygamberlerin masum olmalarının sırrı; Peygamberler, günahların kötü sonuçlarını tam anlamıyla biliyor ve inanıyordu. Öte yandan peygamberler nefsani istek ve eğilimlerini etkisiz kılacak güçlü bir iradeye sahiptiler.


[1] Enam / 124
[2] Cin / 26-27
[3] Ehlisünnet içerisinde bu konuda görüş ayrılığı vardır. Bazıları peygamberleri sadece büyük günah işlemekten masum kabul ederken bazıları ise sadece buluğ çağından sonra masum olduğu görüşünü benimser. Bir grup ise peygamberlerin peygamberliğe seçildikten sonra masum olduğunu savunur. Haşefiyye ve hadis ehlinden bir grup peygamberlerin masumiyetini tamamen reddederek hatta peygamberlik döneminde bile kasıtlı olarak her türlü günah işleyebileceklerine inanmaktadır. (Şerhi Usul’u Hamse S.573-575; el-Kuşçu, Şerhi Tecrid S. 464, el-Mevakif S.359, Keşf’ul Murad S.216
[4] Bu nedenledir ki Corcani “ismet” kelimesini şöyle tanımlar; İsmet, imkân olmasına rağmen (nefsani) melekelerin insanı günahtan uzaklaştırmasıdır. Et-Terafat S.65
[5] Muhles, Allah’ın halis kıldığı insana denir. Muhlis ise amellerini ihlasla ve sadece Allah için yapan kimseye denir. Muhles makamı, muhlis makamından çok daha üstündür.
[6] Sad / 45-46, Yine bakınız; Meryem / 51 ve Yusuf / 24
[7] Sad / 82-83
[8] Üstat şehit Mutahhari bu konuda şöyle der;
“Günahtan masum olma, imanın kemali ve takvanın gücünden kaynaklanır. İnsanın masumiyet makamına ulaşması için iradesi haricinde dış bir etkenin onun günah işlemesine engel olmasına veya fıtratta günah işleme iradesinin elinden alınmasına gerek yoktur. İnsanın günah işleme gücünün olmaması veya ikinci bir iradenin onun günah işlemesine engel olması, insan için kemal sayılmaz. Çünkü böyle bir insan hapiste olduğu için suç işlemeye gücü olmayan bir mahkûma benzer. Hapiste olduğu için suç işleyemeyen insanı dürüst ve güvenilir olarak tanımlamak doğru olmaz.” Mecmue-i Asar C.2 S.161

Editör: Hasan Bedel