.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Nizâriyye ve Ağahaniye
El-Müste’alî, kardeşi el-Muntesır’in ölümünün ardından iş başına geçip hükümetiele geçirdikten sonra Nizâr, İskenderiye’ye kaçtı ve Muste’alî’ya karşı direnerek kıyam etti. Ancak çok geçmeden yakalanıp öldürüldü. Onun taraftarları, yeni halifeyi (Muste’alî)’yı resmi olarak tanımaktan kaçındılar ve Nizâr ve onun evlatlarından yana olduklarını ilân ederek, Kahire’deki İsmailiyye Fatımîlerinden irtibatlarını kestiler.
Nizâriyye fırkası öncelikle Hasan Sabbah tarafından Alamut kalelerinde geniş bir faaliyete başladı. Fakat Moğolların İran’a saldırısının ardından kökünden kazınıp gittiler. Ondan sonra da Hicrî 1255 yılında Nizâriyye’den olan Mahallatlı Ağahan, Kerman bölgesinde Kacar şahlarından Muhammed Şah aleyhine kıyam etti. Ancak yenilgiye uğrayarak, Hindistan’ın Bombay şehrine kaçtı ve Nizâriyye davetini kendi imamlığı dâîliğinde yaymaya çalıştı. Ondan sonra da Nizâriyye, Ağahaniye olarak meşhur oldu. Hindistan’daki muhalifleri onlara Hâce veya Heccas ismini vermişlerdir. Buhrelilerin aksine onlar ibadet ve dinî merasimlere çok önem göstermemektedirler.[1]
* * *
Hasan Sabbah ve Yeni Davet
Muste’aliye mezhebinin davetini eski, Hasan Sabbah tarafından yayılan Nizâriyye mezhebini ise yeni davet olarak adlandırılmıştır. Burada ona kısaca değinmemiz yerinde olacaktır:
İranlı Hasan Sabbah, önceleri Oniki İmam Şiası idi. Ancak daha on yedi yaşındayken İsmailiyye tebliğcilerinin etkisi altında kalarak, o mezhebe yöneldi. Hicrî 471 yılında Kahire’ye gitti ve yaklaşık bir buçuk yıl orada kaldı. Ancak Nizâr taraftarı olan Hasan Sabbah, Müste’alî’nin başa gelmesinden sonra, Mısır’dan Fas’a sürgün edildi ve 472 yılında İskenderiye’ye gitti. Oradan Suriye’nin Halep şehrine ve sonunda da 473 yılında ise İsfahan şehrine ulaşmıştı ve o zaman yirmi yedi yaşındaydı. Hasan Sabbah, Selçukluların aleyhine kıyam etti ve onların takibine uğradı. Bu nedenle gizli yaşam yolunu seçti. Sonunda dağlık bir bölge olan Deylem’de alınması mümkün olmayan Alamut kalesini kendisi ve yandaşları için emniyetli bir yer olarak seçti ve 483 yılında oraya girdi.
* * *
Yeni Davette İmamet
Yeni davette imamet meselesinin üç özelliği vardır:
1- Mezhepsel özelliği; Allah’ı tanıma yolu ve netice olarak da insanın kurtuluş yolu, İmam’ı tanımakta özetlenmektedir.
2- Sosyoloji yönü; İmam, Fatımî halifesi değil, aksine gayibdir. Tarihçilerin söylediğine göre, Nizarî önderi, ölümü sırasında kendi veliahdına şöyle dedi: “İmamın kendisi devletinin rehberliğini üstlendiği zamana kadar onu koruyunuz.” Bu öğreti, eskiden beri halkın geneli için anlaşılması mümkün olan bir şeydi. Zira sosyal adaletin kurulması ona dayanmaktaydı. Aslında Hasan Sabbah ve yârenleri İsmailiyye düşünce tarzını Karmatîlerin geçmişteki inkılâbî öğretisine benzer şekilde değiştirmek istiyordu. Hasan Sabbah’ın öğretileri, halkın genelinin sorun ve sıkıntılarını paylaşmaktaydı ve Fatımî halifeleriyle bağı yoktu.
3- Siyasî yönü; Bütün sapkın kimse ve yalancı (kendi zanlarınca) olarak hükme varılmasıyla öğretici olan tebliğcilerinin etkisiz kılınması. Bu inanç, amelen Hasan Sabbah’ın taraftarlarının mezhebî, siyasî ve çeşitli tabakalardaki düşmanlarına karşı silahlanmasına neden oluyordu. Sadece İsmailîlerin doğru yolda gittikleri düşüncesi, düşmanlarına üstün olduğu inancını oluşturmaktaydı. Hicrî V. ve VI. Yüzyıl’da Fatımîlerin İran’daki tebliğleri böylesi direnişsel özelliğe sahip değildi. Bu da yeni ile eski davet arasındaki ihtilaflı hususlarından birisidir.
Hicrî 518 yılında Hasan Sabbah’ın ölümünden sonra, kendi öğrencilerinden olan Kiya Buzurg-i Rudbarî isminde biri onun yerine geçti. Ondan sonra da IV. Alamut padişahı “A’la Zikr-i Selam” lakabındaki Hasan ismindeki kendi oğlu, Hasan Sabbah’ın Nizâriyye yönetimini Bâtıniyye’ye döndürdü.
- - - - - - - - - - - - -
[1] Şia der İslâm, s.67; Tarih-i Felsefe-yi İslâmî, c.11, s.108; Tarih-i El-Fıraku’l-İslâmîyye, s.195.