İnsanoğlu doyumsuzdur. Hem dünya malına, dünyevi zevklere ve hem de ilme, gelişmeye ve maneviyata.

İnsanın kendisini geliştirmesi için de birçok şey güzel vesilelerdir.

Hayat tecrübesi, okumak, araştırmak bunlardan bir kaçıdır.

İnsanın kendisini geliştirmesini sağlayan en etkili vesilelerden bir tanesi de yapıcı eleştirilerdir. Çünkü insan sadece kendi bakış açısıyla, her şeyin getiri ve götürüsünü göremeyeceğinden dolayı, başkalarının geniş bakış açısından da faydalanması gerekir. İnsanın hayrını düşünen kimselerin eleştiri, nasihat ve tavsiyeleri, insanı geliştiren en önemli etkenlerdendir.

Bundan dolayı da hayatının her merhalesinde daha ileriye gitmek isteyen kimseler, yapıcı eleştirilerden her zaman memnun olurlar.

Ve bu yapıcı eleştirileri de kendilerine verilmiş olan bir hediye olarak kabul ederler.

Bu doğrultuda İmam Sadık (a.s) buyurdu ki:

"Benim en iyi dostlarım, yanlışlarımı yüzüme söyleyenlerdir."

Acaba bu kadar güzel bir nimet olan eleştiri nimeti bazen kötü ve haram olabilir mi?

Cevabımız elbette ki 'evet' olacaktır.

Çünkü amacı sadece eleştirmek olan kimsenin sahip olduğu bu huy, İslam ahlakına uymayan, insanlık etiklerine bile uymayan bir davranıştır.

Sadece eleştirmek için insanları eleştiren kimseler, toplumca da sevilmeyen kimselerdir.

Bazı insanlar ne yazık ki Kur'an'ın açıkça kınadığı şeyi yaparlar, yani ‘Tecessüs’. Eleştirmek için, bir açığını yakalamak için insanı pür dikkat takip ederler. Ve bir açığını yakaladıkları anda da şahsın kendisine değil de toplum içerisinde yayarak yaygara çıkarırlar.

Allah Müslümanları bu kötü hareketten korumak için şöyle bir emir buyurmuştur:

وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا

"Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin."

Hucurat/12

Burada insanın ayıbını bulmak için araştırma yapmak yasaklandığı gibi, gıybet etmek de yasaklanmıştır.

Gördüğünüz gibi bu türde davranışlara giren, insanların ayıplarını bulup kendilerine değil de ortalıkta ona buna söyleyen insanlar, Kur'an'ın açıkça kınadığı kimselerdirler.

İnsanın kendisine söylemeyip, yapıcı bir eleştiride de bulunmadan gıybet eden kimseler ise Kur'an'da kendi ölü kardeşinin etini yiyen insanlar olarak nitelendirilmektedir.

Yani Kur'an'a göre gıybet eden bir insan yamyamlardan bile daha kötü bir insandır. Çünkü yamyamlar bile ölmüş bir insanı beğenmezler ve de yemezler. Ama gıybet etmiş olan bir insan kendi ölü kardeşini yiyen bir insan gibidir. Ve yine hadislerimiz gıybeti zinadan daha ağır bir günah olarak nitelemektedir.

أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ

"Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz."

Hucurat/12

Hz. Resulullah (s.a.a):

الغیبة اشد من الزنا

"Gıybet zinadan daha ağır bir günahtır."

Yani ne yazık ki etrafımız, her gün zina edip, her gün ölü kardeşinin etini yiyen sözde Müslümanlarla doludur. Ve bu Müslümanlar da, utanmadan başkalarını eleştirirler, gıybetini ederler ve iftira ederler.

Toplum içerisinde yaygın bir söz vardır; Ben gerçekleri diyorum.

Zaten gerçekleri söylemek gıybettir. Gerçek olmayan bir şeyi bir ferde isnat etmek, iftiradır ki bu da günahların en ağırlarındandır.

Evet, yapıcı eleştiriler her zaman güzeldir, insanın ilerlemesine, kendisini yetiştirmesine en güzel vesilelerden biridir.

Ama bunu yapayım derken, Allah korusun gıybet ve iftira gibi günahlara da düşme durumuna gele bilmekteyiz.

Şeytanın şerrinden yüce Allah'a sığınırız.