.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurur:
- Bir kimsede şu beş şey yoksa onda faydalanılabilecek fazla bir şey yoktur: Akıl, din, edep, hayâ ve güzel ahlâk. (1)
- 'İnsanların en şereflisi kimdir?' diye sorulduğunda şöyle buyurdu:
Öğüt verilmeden önce öğüt alan, uyandırılmadan önce uyanan kimsedir. (2)
Yine şöyle buyurmuştur:
- Akıl, ancak hakka tâbi olmakla kemale erer. (3)
Bir başka hadisinde şöyle buyurmuştur:
- Akıllı adam, kendisini yalanlayacağından korktuğu kimseye konuşmaz, vermeyeceğinden korktuğu kimseden istemez, ihanet etmesinden korktuğu kimseye güvenmez, ümit bağlama hususunda güvenilmeyen kimseye ümit bağlamaz. (4)
Yine buyurmuştur ki:
- İlim, marifetin aşısıdır. Uzun deneyimler, aklın artışını sağlar. Şeref ve üstünlük, takvadır. Kanaat, bedenlerin rahatlığıdır. Seni seven, seni kötülüklerden alıkoyar. Sana buğzeden, seni aldatır. (5)
Başka bir hadiste ise şöyle buyurmuştur:
- Âlimin alâmetlerinden biri, fikrî yöntemlerle kendi sözlerini ve bilgisini eleştirmesidir. (6)
Yine buyurmuştur ki:
- Bir âlimin bütün söyledikleri güzel ve isabetli olursa, onun kendini beğenip kibirlenmesinden korkulur. Âlim, doğruları çok olan kimsedir.
İmam Hüseyin'in (a.s) Arafat'ta yaptığı duada, insanlık bilgisine, bu bilgiye ulaşma yollarına, akıl sahibi bir kimsenin izlemesi gereken sahih ve amaca ulaştırıcı yönteme dair değerli açıklamalar vardır.
İlâhî! Ben ki zenginliğimde yoksulum, yoksulluğumda yoksul olmaz mıyım hiç?! İlâhî! Ben ki bilgimde cahilim, cahilliğimde cahil olmaz mıyım hiç?!...
İlâhî! Etkilerin değişmesi ve tavırların dönüp durmasıyla bildim ki, senin muradın, her şeyde kendini bana tanıtmaktır, ta ki hiç bir hususta seni bilmezlik etmeyeyim…
İlâhî! Eserlerin arasında gidip gelmem, beni ziyaretinden uzaklaştırdı. Beni bir hizmete ver ki, beni sana kavuştursun. Varlığı için sana muhtaç olan bir şeyi senin için delil olarak kullanmak nasıl olabilir ki? Senden başkasında sende olmayan bir zuhur mu var ki, o seni ortaya çıkarsın?!
Sen ne zaman kayboldun ki, seni bulmak için delile ihtiyaç olsun? Ne zaman uzaklaştın ki, sana ulaştıracak eserlere ihtiyaç olsun? Seni, üzerinde denetleyici olarak görmeyen göz kördür. Senin sevginden pay almayan kulun ticareti de hüsranla sonuçlanmıştır.
İlâhî! Eserlerine başvurmamızı emrettin. Şimdi beni, nurlar kisvesi ve basiret rehberliğiyle kendine döndür ki, eserler aracılığıyla senin katına girdiğim gibi, onlar aracılığıyla sana döneyim; kalbi onlara bakmaktan korunmuş, himmeti onlara dayanmaktan yücelmiş olarak.
Sana ulaşmayı senden istiyorum. Senin delilin olarak seni kullanıyorum. Nurunla beni kendine ilet; dosdoğru kullukla beni huzurunda kaim kıl.
İlâhî! Saklı ilminden bana öğret. Koruyucu örtünle beni koru. İlâhî! Beni sana yakın olan kullarının hakikatleriyle/gerçekleriyle donat...
İlâhî! Beni, nefsimin zilletinden çıkar, kuşkularımdan ve şirkimden beni arındır, kabre varmadan önce.
İlâhî! Kaza ve kader, beni arzulara kaptırıyor. Şehevî bağlara meyil, beni tutsak etmiştir. Benim yardımcım sen ol ki, bana yardım edesin ve beni hakikatleri gören kılasın.
Sensin, nurları velilerinin kalplerine yağdıran. Böylece seni bildiler ve birlediler. Sensin, sevdiklerinin kalplerinden yabancıları uzaklaştıran. Böylece sadece seni sevdiler ve senden başkasına sığınmadılar.
Bütün dünya onları yalnız bıraktığında, sen, onların yarenisin. Alâmetler onlara göründüğünde yol gösteren, yine sensin. Seni yitiren ne kazanır?! Seni bulan da ne kaybeder?!
Kendisinden başka ilâh olmayan ilâh sensin. Kendini her şeye tanıttın. Seni bilmeyen bir tek şey yoktur. Kendini her şeyde bana tanıttın ve ben seni her şeyde açıkça gördüm…(7)
.
-----------
1- Mevsuat-u Kelimati'l-İmami'l-Hüseyn, s.743, Hayatu'l-İmami'l-Hüseyn, 1/181'den naklen.
2- age. s.743, İhkaku'l-Hak, 11/590'dan naklen.
3- age. s.742, A'lamu'd-Din, s.298'den naklen. Bu hadis İmam Ali'den (a.s) de rivayet edilmiştir
4- age. s.742, Hayatu'l-İmami'l-Hüseyn (a.s), 1/181'den naklen.
5- Mevsuat-u Kelimati'l-İmami'l-Hüseyn (a.s), s.742, Bihar'ul-En-var, 78/128'den naklen, Hadis: 11
6- age.
7- Mevsuat-u Kelimati'l-İmam el-Hüseyn, s.803–805, İkbalu'l-A'-mal, s.339'dan naklen.