.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Birçok işte ve olayda olduğu gibi Muhtar Sakafi hakkında nakledilen haber ve rivayetler arasında da çelişki ve tutarsızlıklar bulunmaktadır. Ama bu durum bizi endişelendirmemelidir. Bilakis tamamı üzerinde iyice düşünmek ve ardından hakka ve Rabbimizin rızasına en yakın olanı seçmeliyiz. Dolayısıyla Muhtar hususunda hakikatin aydınlanması için Allah’tan yardım dileyerek şöyle diyoruz:

Eğer herhangi bir olay ya da konu ile ilgili çelişkili haberler nakledilmişse, bu durumda ilk yapacağımız şey, hangisinin senet açısından daha güvenilir olduğunu anlamak için o ikisinin senedine bakmak olacaktır. Ardından ise senet bakımından güçlü olanı alır ve zayıf olanı ise bırakırız.

Eğer o ikisi senet bakımında eşit durumdalarsa ve birinin diğerine üstünlüğü yoksa bu durumda onların içeriğine bakar ve onları Kur’an’a sunarız. Ardından onlardan Kur’an ile mutabık olanı alır ve ötekini reddederiz.

Ancak Kur’an’da, içeriği çelişkili olan bu bilgileri sunabileceğimiz bir şey bulamadığımız takdirde ise bu iki çelişkili haberin içeriğini, rivayetlerde belirtildiği üzere Ehl-i Sünnet’ten gelen haberlerle karşılaştırırız. Böylece bunlardan o haberlere muhalif olan kabul edilir ve muvafık olan ise reddedilir.

Çünkü rivayetlerde de geçtiği üzere doğru olan görüş, Ehl-i Sünnetin görüşüne muhalif olandır. Bu bir rekabet ve inat değil tam aksine dönemin hükümetlerinin aldığı kararların Ehl-i Sünnet kisvesi altında kaynaklara girme şeklidir. Hatta yinelemek gerekir ki; bu eylem Ehl-i Sünnet kardeşlerimize karşı inatçılık veya düşmanlıktan dolayı değil de, bilakis onların İmamlarımızın aksine bir tutum sergilemelerinden dolayıdır. İşte bu nedenle onların fetvaları, doğru hükmün onların görüşünün aksi olduğuna bir delildir. Diğer taraftan içtihat, ilahi hükmü elde etmek için yapılan bir girişimdir. Nitekim (Ehl-i Sünnet’in görüşünün aksi yönündeki görüşe tabi olma hususunda elde ettiğimiz delil gibi, şeriatta geçen ve şeriatın onayladığı) itibarlı deliller, doğru hükmün elde edilmesi için bir yol ve delildir ve bu kural göre onların görüşlerine muhalif olan görüş, hâkimin bu olayın ve haberin gerçekleştiği zamandaki tutumuna uygun görüştür.

Yine yukarıdakilere ilaveten şunu da söylemek mümkündür: Onlardan içeriği akla, fıtrata, adalete ve genelin yararına daha yakın olan kabul eder ve onlara tamamen uzak olanı ise reddederiz. Aynı şekilde şeriatın ruhuna ve hedeflerine yakın olanı kabul eder ve ötekini reddederiz.

Aynı şekilde gelen rivayet ve haberin anlam ve içeriğini daha iyi anlamak için üzerinde dikkatlice düşünür ve tarihi olaylara sunarız. Çünkü tarihsel olaylar, gerçekleştiği zaman itibariyle hadis ve haberlerdeki sır perdesinin kalkmasında önemli bir etkendir.

Bu yaptığımız açıklamalar ışığında konumuza şöyle devam ediyoruz:

Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki; Muhtar’ı onaylama veya reddetme hususunda aktarılan bilgiler birbirleriyle çelişmektedir. Ancak onu onaylayan haberler, onu reddeden ve karalayan haberlere nispeten çok daha güçlüdür. Örneğin Allame Meclisi’nin Biharu’l-Envar: c. 45’te getirdiği ve Muhammed b. Cafer b. Nema’nın Şerhi’s Sar kitabında naklettiği bir hadiste İmam Bâkır’ın (as) şöyle buyurduğu naklediyor:

“Muhtar’a küfür etmeyin. Çünkü o, bizi öldürenleri öldürdü, dökülen kanımızın intikamını aldı, dullarımızı evlendirdi ve geçim sıkıntısı çektiğimiz zamanda bize maddi yardımda bulundu.”

Yine o eserde şöyle geçmektedir: İmam Bâkır’ın (as) yanına, içlerinde Abdullah b. Şerik’in de olduğu bir grup geldi. O şöyle diyor: Onun karşısında oturdum. O esnada Kufeli yaşlı bir adam içeri girerek (İmam’ın as) elini öpmek istedi ama (İmam) izin vermedi ve: Sen kimsin? dedi.

Yaşlı adam: Ben, Ebi Ubeyde’nin oğlu olan Muhtar Sakafi’nin oğlu Ebu Hakem’im, dedi. İmam (as) elini öpmesine izin vermemesinin ardından ondan uzakta olmasına rağmen el işaretiyle onu çağırdı ve o (İmam’ın as) yakınına oturtarak şöyle dedi: “Allah işlerini düzeltsin! İnsanlar babam hakkında çok şeyler söylüyorlar. Fakat Allah’a yemin ederim ki bu konuda sen ne dersen doğrusu odur.

İmam (as): “Neler söylüyorlar?”

Yaşlı adam: Çok yalancı olduğunu söylüyorlar. Bana ne emrederseniz şüphesiz onu kabul edeceğim.

İmam (as): “Subhanallah! Babam bana, annemin mihirini Muhtar’ın gönderdiği mallardan verdiğini bildirdi. Acaba bizim evlerimizin yapan, katillerimizi öldüren ve intikamımızı alan o değil miydi? Allah babana rahmet etsin (ve bu sözü üç kez tekrar ettikten sonra şöyle ekledi:) O haklarımızın tamamını aldı.”

Allame Meclisi Biharu’l-Envar c. 45’te kendi senediyle İbn-i Nema’nın (ra) Şerhi’l-Sar kitabından şöyle nakletmektedir: Muhtar İbn-i Hanefiyye’den izin talep edip adamlarından bir grubu ona gönderdiğinde, Muhammed b. Hanefiyye şöyle dedi: Kalkın birlikte benim ve sizin imamınız olan Ali b. Hüseyin’e (as) gidelim.

Onun yanına geldiklerinde İbn-i Hanefiyye onların ne için geldiklerini anlattı. Ardından İmam Ali b. Hüseyin (as) şöyle buyurdu:

“Ey amca! Eğer bir zenci köle dahi, biz Ehl-i Beyt’in tarafını tutmak adına harekete geçse, insanların ona destek olmaları farz olur. Ben bu konu hususunda sana yetki veriyorum, nasıl istersen öyle yap.”

Hazreti İbrahim’in Örnekliği Hazreti İbrahim’in Örnekliği

Oradan çıkarken kendi aralarında şöyle söylüyorlardı: Zeynulabidin (as) ve Muhammed b. Hanefiyye bize izin verdi.

Muhtar’ı teyit edip onaylayan rivayetler sayı bakımından oldukça fazla ve senet bakımından da oldukça güçlüdürler. Diğer taraftan bu rivayetlerde yer alan kanıtlar, onu reddeden ve yeren rivayetlerde bulunmadığından bu rivayetlerin onu reddeden rivayetlere önceliği vardır. İkinci olarak ise kitapta naklettiğimiz İmam Sadık’a (as) nisbet verilen “Eba Abdullah (İmam Hüseyin) Muhtar ile imtihan edildi” rivayeti gibi Muhtar’ı yeren rivayetleri tarihsel olaylar onaylamamaktadır. Çünkü birisiyle imtihan edilme hususu, Peygamber Efendimizin (saa), kendisinin zamanın ayaklanan, peygambere (saa) karşı gelip eziyet eden ve insanları kendine davet eden Museyleme ile imtihan edilmesi veya İmam Ali’nin (as), kendisine karşı gelip insanları onun ilahlığına davet eden ve sonunda da ümmetin arasında fesat çıkarmasından korkularak öldürülen Abdullah b. Seba ile imtihan edilmesi hususu için geçerlidir.

Aynı şekilde bu durum, İmam Sadık’ın (as), İmam’ın (as) ilah olduğunu ve kendisinin de onun peygamberi olduğunu iddia ederek Ehlibeyt mezhebini bozmaya çalışan Ebi Hattab ve taraftarları ile imtihan edilmesi için de geçerlidir. O, İmam’a (as) itaat etmiyor ve ona şiddetli bir şekilde eziyet ediyordu. Sonun İmam (as) onun hakkında beddu ederek Allah’tan ona kılıcın sıcaklığını tattırmasını istedi ve böylece olması gereken oldu.

Fakat tarih, İmam Hüseyin’in (as) Muhtar ile imtihan edildiğine şahitlik etmemektedir. Bilakis Muhtar (Allah’ın rahmeti onun üzerine olsun), insanları ona davet ederken onun rab ya da peygamber olduğunu iddia etmiyordu. Aksine itaati farz olan bir imam olduğu için insanları ona davet ediyordu. Kendi canıma yemin ederim ki! İmam Hüseyin kıyam ettiğinde eğer Muhtar zindanda olmasaydı kesinlikle Muhtar ve ailesi onun yanında şehit olacaktı. İmam Hüseyin (as) şehit edildikten sonra Muhtar kıyam etti. İmam’ın kanını talep edip katillerini öldürdü ve ailesinden tehlikeyi uzaklaştırdıktan sonra onların sevgisi üzere ve Allah Resulünün (saa) ehlibeytini savunma yolunda şehit oldu.

Buna durumda İmam Hüseyin’in (as) onunla imtihan edildiği sözünün bir değeri olur mu? Anlaşılan o ki rivayette geçen bölüm üzerinde Ümeyye oğulları (Allah’ın laneti üzerlerine olsun) tarafından oynama yapılmış ve rivayetin içerisine yerleştirilmiştir.

Üçüncü olarak ise Muhtar’ı yeren haberler, Ümeyye oğullarının ve uşaklarının işleri ve hedefleri ile uyumludur. Çünkü Muhtar onlara kılıcın tadını tattırmış, rahatlarını bozmuş, şeytan vasıflı asilerini öldürmüş, ateşi üstlerine yıkmış ve uykuyu gözlerine haram etmiştir. Dolayısıyla Zübeyir hanedanının vesilesiyle ondan kurtulduklarında, onu karalamak, iftira etmek, zulüm nispeti vermek, kaba ve cani olduğunu yaymak için Müslümanların mallarından milyonlarını harcamışlardır. Bu nedenle Muhtar’ı onaylayan haberlerin aksine Ümeyye oğullarının hedefleriyle uyumlu olan haberlerin uydurulmuş olma şüphesi bulunmaktadır.

el-Gadir adlı devasa bir esere imza atan Merhum Allame Emini de Muhtar Sakafi hakkında şöyle demektedir;

“Taassup ve kinden arı olan her kimse Muhtar'ın hayırlı bir iş için kıyam ettiğini rahatlıkla anlayabilir. Muhtar büyük bir şahsiyetti ve Masum İmamlar onu defaatle övmüş ve yaptıklarını takdire layık görmüştür.”

Bu konu, çok geniş ve kapsamlı bir konu olduğundan burada bu kadarıyla yetiniyoruz. Sonuç olarak rivayetlerde Muhtar’ı yeren bölümler, yukarıda belirttiğimiz sebeplerden dolayı kabul edilemez. Ayrıca bir rivayetin bir bölümünü kabul edip ve daha doğru olan rivayetlerle çakıştığı için bir diğer bölünü reddetmenin de bir sakıncası bulunmamaktadır. Eğer dikkatlice konuyu inceleyecek olursan Allah’ın izniyle anlarsın. Yaptıklarından dolayı Allah Muhtar’a rahmet etsin.