.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Doğan KAPLAN

Her sene 12-17 Rebiulevvel ayında Resul-i Ekrem’in (saa) kutlu doğumu ve İmam Cafer-i Sadık’ın da aynı döneme denk gelen mübarek doğum günü münasebetiyle İran İslam Cumhuriyet’inde gerçekleştirilen Vahdet Haftası Konferanslarının tarihsel sürecini ve hedefleri gelin beraber inceleyelim…

İran İslam İnkılabı’ndan Sonra Vahdet Çalışmaları

İran’da Şubat 1979 İran İslam Devrimi gerçekleştikten sonra İmam Humeyni, Müslümanların birliğini sürekli vurgulamış ve bu uğurda bazı adımlar atmıştır.

Bunlardan biri Dünya Kudüs Günü diğeri ise günümüzde İran’daki takrîb yani mezheplerin yakınlaştırılması çalışmalarının temelini oluşturan Vahdet Günü uygulaması olmuştur.

İmam Humeyni’nin emriyle her Ramazan ayının son Cuması Dünya Kudüs Günü ilan edilmiştir. Keza Hz. Peygamber’in (s.a.a.) hicri kameri doğumu da Vahdet Günü ilan edilmiştir.

Esasen İslam Devrimi sonrası Merhum İmam Humeyni’nin emriyle hazırlanan İran İslam Cumhuriyeti Anayasası’na bakıldığında, Müslümanların vahdeti ve birliğinin anayasanın temel maddelerinden biri olduğu görülmektedir.

İran Anayasası’nda Birlik Fikri

İslam Ümmetinin Vahdeti: İran İslam Cumhuriyeti Anayasası’nın Genel Esaslar’ın 11. maddesi İslam Ümmeti’nin Birliğiyle ilgilidir ki; burada Enbiya suresi 92. ayet (inne hazihi ummetukum ummeten vâhideten…) referans gösterilerek Müslümanların tek bir ümmet olduğu, bu nedenle İran İslam Cumhuriyeti Devleti’nin genel siyasetini İslam ümmetinin ittihad ve i’tilafı için çalışmayı öncelikli görevi ittihaz eder ve İslam dünyasında siyasi, ekonomik ve kültürel birliği sağlamak için çalışır. (Kânûn-ı Esâsi-yi Cumhûri-yi İslâmi-yi İrân, s. 52.)

Mezheplere Yaklaşım: İran İslam Cumhuriyeti Anayasası’nın Genel Esaslar’ın 12. maddesinde İran’ın resmi dininin İslam, mezhebinin İsnaaşeri-Caferi olduğu, bu esasın ilelebet değiştirilemeyeceği vurgulanır. Ardından Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli ve Zeydi gibi diğer İslam mezheplerinin tam bir hürmet gördüğü; bu mezhep mensuplarının merasimlerini kendi mezheplerinin esasına göre uygulayabilecekleri, eğitim-öğretim ve ahval-i şahsiye (evlilik, boşama, miras ve vasiyet)’de mahkemelerde buna göre amel edilirler.

Yine bir bölgede ekseriyet hangi mezhepteyse diğerlerinin hakları korunmak şartıyla bu ekseriyete sahip mezhebe göre kararlar alınır. Aynı maddenin devamında 13. maddeye göre Zerdüşt, Kelimi (Musevi) ve Mesihiler (Hıristiyanlar) İran’da tanınan tek dini azınlıklardır ve merasimlerini kendi dinlerine göre yapabilirler.

b. Mecmau’t-Takrîb

Bu kurum, İran’da İmam Humeyni’nin halefi olarak yerine tayin ettiği İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hâmenei’nin emriyle 1991’de Tahran merkezli olarak kurulmuştur.

Tam adı, el-Mecmau’l-Âlemî li’t-Takrîb beyne’l-Mezâhibi’l-İslâmiyye (Farsça: Mecme-i Cihânî-yi Takrîb-i Mezâhib-i İslâmi; İngilizce: The World Forum for Proximity of Islamic Schools of Thought; Türkçe: Uluslararası İslam Mezheplerini Yakınlaştırma Kurumu) olan kurumun şu anki genel sekreteri Ayetullah Muhsin Erâki’dir. Kurum son tahlilde rehbere bağlı olarak çalışmaktadır.

Bu kurumun kuruluş ilkesi hiçbir mezhebin, cinsiyetin veya bölgenin ayrıcalıklı olmadığı esasına dayanmaktadır. Kurumun 29 maddelik bir tüzüğü vardır. Buraya bazı önemli olanlarını alalım:

Madde 1.Bu cemiyet ki kısaca Mecmau’-t-Takrîb olarak anılacaktır, ilmi, kültürel ve uluslararası İslami bir kurumdur, 1411/1991’de Ayetullah Seyyid Ali Hâmenei’nin emriyle kurulmuştur. Bağımsız, hukuki tüzel bir kişiliktir.

Madde 2.Cemiyetin asli merkezi Tahran’dır. İran veya başka yerde şube açabilir.

Madde 3.Cemiyetin işraf ve murakabe-i ulyası Rehber’in uhdesindedir.

Madde 4.Cemiyetin çalışmalarının zamansal bir sınırı yoktur.

Madde 5. Cemiyetin Hedefleri

a.İslam öğretilerinin ihya ve neşrine yardım, Kur’ân ve Sünneti müdafaa.

b.Âlimler, düşünürler ve İslam dünyasındaki dini liderler arasında itikadi, fıkhi, sosyal ve siyasi konularda tanışma ve karşılıklı anlayışı sağlamak.

c.Takrîb fikrini başta aydın ve seçkin kişiler olmak üzere tüm Müslüman topluma yaymak, düşman komplolarına karşı bilinçlendirmek.

d.İslam mezheplerinde içtihat ve istinbat ilkesini yaymak ve tahkim etmek.

e.İslam düşmanlarının kültürel yozlaşma ve hücumlarına karşı işbirliği yapmak, tek bir cephe oluşturmak.

f.İslam mezheplerinin müntesipleri arasındaki su-i zannı ve şüpheleri ortadan kaldırmak.

Madde 6.Cemiyetin Çalışma Şekli

a.Ortak çalışmalara yardımcı olacak şekilde İslami örgüt, merkez ve şahısları tanımak onlarla irtibata geçmek.

b.İslam mezheplerinin ortak konularında telif, tahkik, neşr, dağıtım yapmak, dergi, kitap, ilmi sosyal çalışmalar yapmak.

c.İslami ilimler alanında havza ve üniversite çalışmaları yapmak ve genişletmek.

d.Kongreler düzenlemek.

e.Birleşmiş Milletler ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası örgütlere üyelik.

f. Dünyanın çeşitli yerlerinde şubeler açmak.

g.Takrîbe eğilimli kişi ve kurumları desteklemek.

Madde 7.Teşkilat Yapısı

Cemiyet, Genel Kurul (cemiyet-i umumi), üst kurul (meclis-i a'la) ve genel sekreterden oluşur.

Madde 13.Üst Kurul (Meclis-i A’la) üyeleri, genel kurul üyeleri arasından Rehber tarafından 6 yıllığına seçilirler.

Takrib Kurumunun Stratejisi

Kurum 18-19 Şevval 1423/23-24 Aralık 2002 yılında Tahran’da gerçekleştirdiği toplantıda belirlediği onaylanmış strateji şöyledir:

Projenin ilk kısmı:

Mezheplerin ortaya çıkış sebepleri

Fakihlerin ihtilaflarının sebepleri

Tarihsel süreçte âlimlerin birbirleriyle ilişkileri

Takrib Kurumuna Göre Takrîb:

Kuruma göre takrîb, İslam mezhepleri mensuplarının sabit ve teyit edilmiş İslami ilkeler çerçevesinde dini yakınlaşma ve kardeşlik yoluyla birbirlerini tanımasıdır.

İslami Mezhepler:

Kuruma göre İslami mezhepler, Kitap ve sünnete dayalı olarak belli bir insicam içinde ictihadi yaklaşımı olan, bilinen fıkhi ekollerdir. Buna göre kurumun kabul ettiği mezhepler:

Ehl-i Sünnet’ten: Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli;

Şiiler’den: İsnaaşeriyye, Zeydiyye, Bohralar (Musta’li İsmaililer) ve İbadiyye.

Takribin Esasları:

1. Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Nebeviyye şeriatın iki önemli esasıdır ve İslam mezhepleri bu iki kaynakta ortaktırlar. Diğer kaynaklar bu ikisine dayalı olmalarına göre makbuldür.

2. İman; Allah’ın birliğine iman (tevhid), Hz. Muhammed’in nübüvvetine ve son peygamber olduğuna iman ki sünnetini de iki önemli kaynaktan saymak; Kur’an’a, ahkâmına iman, meâda iman; Dinen inanılması zorunlu olan şeyleri inkâr etmemek, namaz, zekât, oruç, hak, cihad vb.

3. İçtihadın meşruiyeti ve araştırma hürriyeti.

4. Ümmet-i İslam’ın birliğinin Kur’an’ın emri olduğunun en önemli ilke olarak kabulü.

5. İslam kardeşliği ilkesi, Müslümanların kendi aralarındaki uygulamalarda temel esas olarak kabul edilir.

Kurumun gelecek 10 yıl içinde gerçekleştirmek istediği hedefler:

1. Günümüz İslam toplumunun yaşadığı ortamın Resul-i Ek-rem’in (s.a.a.) yaşadığı devre yakın bir anlayışa getirmeye çalışmak. Bunu yapmanın yolu ise dini kardeşliği tesis ve İslam mezhepleri mensupları arasındaki taassubu ortadan kaldırmaktır.

2. Bazı mezhep mensupları arasında fiilen var olan dayanışmayı tüm Müslümanlar arasında yaymak.

3. Müslümanların tamamının, mezhepler arasındaki ihtilafların belli bir içtihattan kaynaklandığını kabul etmelerini sağlamak.

4. Mezhep imamlarının birbirleriyle olan ilişkilerinin bu anlayışın mezhep mensupları arasında olmasını sağlamak.

Takribin Alanları

1. Akaid:Tüm İslam mezhepleri akaid, inanç ve ibadet esasları konusunda ortak bir görüşe sahiptirler. Furu ve detay konulardaki ihtilaflar İslam’ın aslına ve İslam kardeşliğine bir zarar vermemektedir.

2. Fıkıh ve ilkeleri: Muhakkik fakihlere göre fıkhi konular büyük ölçüde tüm mezhepler arasında ortaktır, ihtilaf bazı fıkhî konulardadır ki bunları fukahanın anlayışına ve içtihadına hamletmek mümkündür.

3. Ahlak ve İslam Kültürü:Bireysel ve toplumsal olarak ahlakın temelleri ve İslam kültürü gibi konularda İslam mezhepleri arasında bir fark yoktur. Resul-i Ekrem tüm Müslümanların rol modelidir.

4. Tarih:Müslümanlar geçmişlerinin büyük ölçüde ortak olduğunda ittifak halindedirler. İhtilafların ise sakin bir ortamda konuşulmasına ve geçmişte yaşanan ihtilafların günümüz İslam ümmetine olumsuz yansımalarının olmasına izin verilmemelidir.

5. İslam Ümmetinin siyasi pozisyonu:Şüphesiz tüm Müslümanların ortak bir düşmanı vardır. Onların buna karşı sapasağlam bir duvar gibi olmaları ve ortak bir siyaset üretmeleri gerekmektedir.

Kurumun İlkeleri ve Değerleri:

1. Müslümanların ittifak ettiği konularda tam bir dayanışma içinde olmaları zorunludur.

2. İslam düşmanlarına karşı ortak bir pozisyon almak.

3. Diğer Müslümanları tekfirle ve fasıklıkla suçlamaktan sakınmak ve onları bidatçi olarak itham etmekten sakınmak. İhtilafları, küfür ve iman açısından değil de yanlışlık ve doğruluk açısından değerlendirmek.

4. Mezheplerin birbirlerine karşı saygı ve hoşgörü içerisinde ol

maları.

5. Mezhep seçme hürriyeti. Örgütlerin ve hükümetlerin bir mezhebi zorla dayatmamaları, aksine tüm mezhepleri kabul etmeleri.

6. Ahkâm-ı şahsiyede uygulama hürriyeti.

7. Kur’an’ın (Ey Muhammed!) Dinleyip de sözün en güzeline uyan kullarımı müjdele. İşte Allah'ın doğru yola ilettiği kimseler onlardır. Gerçek akıl sahipleri de onlardır(Zümer/18) emrine imtisalen Müslümanların kendi aralarındaki meselelerinde yapıcı bir şekilde tartışmaları ve bu konuda birbirlerine gerekli saygıyı göstermeleri.

8. Tüm Müslümanların ilmi açıdan takrîbin önemini unutmamaları, hayatlarında bu değeri yaşatmaları.

Kurumun Resmi Hedefleri

1. İslami öğretilerin ve kültürün neşrine ve ihyasına yardım, Kur’an ve sünneti müdafaa.

2. Âlimler, aydınlar ve dini liderler arasında tanışma ve karşılıklı anlayışı akaid, fıkıh, toplumsal ve siyasi olarak gerçekleştirmeye çalışmak.

3. Aydınlar ve bariz şahsiyetler arasında takrîb fikrini yaymak ve bunu İslam toplumuna nakletmek, İslam düşmanlarına karşı bilinçlendirmek.

4. İslam mezheplerinin içtihat ve istinbatını tahkim etmek.

5. Müsellem İslami esaslara karşı İslam düşmanlarının basın yayın vb. mecralardaki komplolarına karşı tek bir cephe oluşturmak.

6. İslam mezhepleri mensupları arasındaki su-i zannı ve şüpheleri kaldırmak.

Kurumun Çalışmaları

Sempozyumlar

1. Mekke-i Mükerreme’deki Takrîb Toplantıları, kurum kurulduğundan beri her sene 5-6 Zilhicce ’de farklı mezhep ve cinsiyete sahip Müslüman âlimlerin katıldığı toplantılar ki şu ana kadar 14 tane yapıldı.

2. Türkiye’de Takrîb Sempozyumu, Ankara’da 28-29 Zilhicce 1415’de İranlı ve Türk araştırmacıların katıldığı“Kur’an ve Sünnet’te İman ve Küfür” konulu sempozyum.

3. Seyyid Cemal Esedâbâdi (Afgani)’nin Vefatının 100.Yılı Münasebetiyle Şevval 1417’de Tahran ve Hemedan’da gerçekleştirilen uluslararası toplantı.

4. Halep’te Şevval 1420’de düzenlenen Uluslararası Mezheplerarası Takrîb Toplantısı.

5. Ayetullah Seyyid Hüseyin el-Burûcerdi ve Mahmud Şeltût anısına düzenlenen, Şevval 1422’deki toplantı.

6. Seyyid Muhsin el-Emin anısına Suriye’de 1423’de düzenlenen toplantı.

7. Tanzanya Daru’s-Selam’da Kur’an ve Sünnet açısından düzenlenen Vahdet Kongresi.

8. İmam Cafer-i Sadık ve İslam Mezhepleri Toplantısı, Beyrut.

9. İslam Ümmetinin Birliği ve Geleceği, Beyrut.

10. Moskova’da İslam Ümmetinin Birliğinin Medeniyet Ufukları.

Bunun dışında İran içinde de altı toplantı yapılmıştır.

Kongreler

Her sene 12-17 Rebiulevvel ayında Resul-i Ekrem’in miladı ve İmam Sadık’ın doğumu münasebetiyle kurumun tesisinden önce 4 program olmak üzere bu sene (2013) itibarıyla 25 adet kongre düzenlemiştir. Bu kongrelerin bazı konu başlıkları şunlardır:

İslam Birliği, İmam Humeyni ve İslam Birliği, İslam Mezhepleri Arasında Takrîb, İslam Birliğinin Önderleri, İslam Mezhepleri Arası Takrîbin Fikri Anlayışları, Takrîbin Esasları, Siret ve İslam Birliği, İslam Mezhepleri Açısından Hükümet, İslam’ın Evrenselliği ve Küreselleşme. Bu çerçevede 1300’den fazla bildiri Arapça-Farsça kitaplaştırılmıştır.

Üniversite

Câmiatu’l-Mezahibi’l-İslamiyye/Dânişgâh-i Mezâhib-i İslâmi, 1413/1992’de Ayetullah Seyyid Ali Hamanei’nin emriyle kuruma tabi bir üniversite kurulması talimatı doğrultusunda kurulmuştur.

3 Fakültesi olan bu üniversitenin:

1. Kulliyetu fıkhi’l-mezahibi’l-islamiyye (İslam Mezhepleri Fıkhı Fakültesi)

2. Ulumu’l-Kur’an ve Hadis Fakültesi

Ulumu’l-Kurân, Ulumu’l-Hadis, Ulumu’r-Rical ve’t-Teracim, et-Tarihu’l-İslami,

3. Kelam, Felsefe ve Dinler Fakültesi

SONUÇ

İran’da İslam Devrimi sonrası İslam mezhepleri arasında önyargıları yıkıp yakınlaşmayı temin için kurulan“takrîb” cemiyeti son derece yararlı bir kurumdur. Ancak günümüz İslam âleminin yaşadığı mezhebi farklılaşmalar, bu kurumun daha yapacak çok işinin olduğunu göstermektedir. Kurumun daha işlevsel olabilmesi için yapılabilecekleri maddeli olarak sıralamak istiyoruz.

1.Takrîbin zihni ve fikri olarak tüm taraflarca içselleştirilmesi gerekmektedir.

Takrîb çalışmalarının önündeki en büyük engel, daha ziyade psikolojik görünmektedir. Zira tarafların öteden beri birbirlerine karşı sahip oldukları tarihsel algılar, olası bir yakınlaşmanın önündeki en büyük sorundur. Bunu aşmanın yolu, bu algıları kırmaya yönelik çalışmaların yapılmasıdır. Ancak bunu sağlamak için her iki tarafın kırmızı çizgilerine saygı en büyük hareket noktası olmalıdır.

2. Ehl-i Sünnet ve Şia arasında var olan önyargılara dayalı algının yıkılmasında her iki tarafın kanaat önderleri başta olmak üzere bilgin ve sanatçılarına büyük bir iş düşmektedir. Bu nedenle öncelikle bu kişilerin “takrîb” fikrine inanması gerekmektedir. Bunu sağlamak için her iki tarafın önde gelen fikir ve kanaat önderlerini bir araya getirmek; âlimler arasında ilmi tartışmalar ve müzakereler düzenlemek faydalı olabilir.

Sonuç olarak İslam dünyasının mevcut durumu, takrîb çalışmalarının ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.