Hz. Fatıma’nın şehadet günleri dolayısıyla Hüccetû’l İslam ve’lmûslimin Yusuf Tazegün ile neden şehadetin tek bir gün değil de “günler” olarak anıldığını, Hz. Fatıma’nın şahsiyetini, mücadelesini ve rol model oluşunu konuştuk. Hz. Fatıma’nın İslam uğrundaki fedakârlıklarlasın da değinen Tazegün “Hz. Fatıma olmasaydı 124 bin peygamberin ortak İslam mücadelesi yok olacaktı, tüm emekler heba olup, zahmetler rüzgârda savrulup gidecekti.” dedi. İşte röportaj metni:

Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz hocam. Hz. Fatıma’nın şehadet günlerindeyiz. İlk olarak dilerseniz şehadetin, neden tek bir gün değil de “günler” olarak anıldığı konusunda okuyucularımıza kısaca bilgi veriniz.

Ben teşekkür ederim. Hakikaten Hz. Fatıma her ne kadar bir kadın olsa dahi sadece kadınlara rol model ve örnek değildir. O bütün erkek ve kadınlar için en güzel rol modeldir. Çok kısa bir hayat sürmesine rağmen sanki hayatı, hadisleri, davranışları detaylarla değil de kıyamete kadar her çağ ve her kesim için formüller gibidir.

Gerçekten de insan bazen anlamakta zorluk çekiyor, dünyayı yönetecek olan İmam Mehdi kendisi için rol modelin Hz. Fatıma olduğunu buyurmaktadır. Ama maalesef bizler hala o Hanımefendi’nin hayatından kendimize dersler çıkaramamışız ve iyice anlayamamışız.

Dolayısıyla “Eyyam-ı Fatimiye”, Hz. Zehra’yı anlamak ve tanımak için kendimizi 20 gün boyunca bir koyuya odaklama günleridir.

Hz. Zehra’nın şehadeti hakkında bir rivayet Peygamber’den 75 gün sonra şehit olduğunu, diğer rivayet ise 95 gün sonrayı nakleder. Genellikle âlimlerimizin kabul ettiği ikinci rivayettir. Fakat dediğim gibi bu 20 günlük süreyi “Eyyam-ı Fatimiye” olarak programlar ile geçirmeye çalışıyoruz.

Bu programlarda iki ana nükte hâkimdir. Biri duygu bir diğeri bilinçtir. Önce konuşmalar ile hayatımızı değiştirecek ve bize güzel yaşamanın sırrını öğretecek bilinç verilmekte ve sonrasında şiirler, mersiyeler vb. ile de Hz. Zehra ile aramızda duygu bağı oluşturulmakta. Çünkü insan birisinin acısına üzüldüğü zaman ister istemez onu sevmeye başlayacaktır ve sevdiği zaman da yavaş yavaş o sevgiliye dönüşecektir. Konuşması, davranışları, tutumu ile.

*

Peki, Hz. Fatıma İslam âleminde özellikle Müslüman kadınlar tarafından ne kadar tanınıyor? Sevgi ve muhabbet noktasında özellikle ülkemizde en çok kullanılan kız ismine baktığımızda, Peygamberin kızının çok değer gördüğünü söylemek mümkün, fakat tanıma noktasında görüşleriniz nelerdir?

Allah katındaki en faziletli amel düşünmek ve tefekkür etmektir. Bir saatlik düşünmek, tefekkür etmek, fikir yürütmek farklı birçok rivayette yetmiş yıllık ibadete denk tutulmuştur. Çünkü değişim sadece insanın kendisinin almış olduğu karar ile mümkün olur. Belki de ibadet bir alışkanlıktır dolayısıyla da kimi zaman insanda değişim oluşturmamaktadır.

Değişmenin tek yolu, insan anlayacak ve karar verecek. İşte tefekkür bunun içindir. Ama maalesef artık öyle bir çağda yaşamaya başladık ki tüm gelişmelere ve ilerlemelere rağmen, bu çağın elimizden aldığı en büyük şey kendimize biraz vakit ayırabilmek ve iç dünyamıza yolculuk ile düşünebilmektir. 5 dakika boş vaktim olacak olsa hemen akıllı telefonlar ile vaktimi doldurabilmekteyim.

Demem o ki mesele sadece yeni neslin Hz. Fatıma’yı tanıması değil, hiçbir şeyi tanımak için artık vaktimiz yok.

Evet Türkiye’de en çok isimlerden biri Fatıma, ama yapılan röportajlarda da görüyoruz, daha kim olduğu dahi bilinmemektedir. Ki asıl tanımak Fatıma gibi bir eş olmayı bilmektir. Fatıma gibi bir kız evlat, Fatıma gibi bir anne, Fatıma gibi bir insan.

*

Hz. Fatıma nasıl bir hanımefendiydi? Fatıma’yı Fatıma yapan en önemli özellikleri neydi?

Hz. Fatıma’nın nasıl yüce bir şahsiyet olduğunu ne ben bilebilirim ne de azıcık aktarabilirim. Dediğim gibi öyle bir şahsiyet ki İmam Mehdi dünyayı onunla yönetecek. Yani Hz. Zehra’nın dünya ekonomisi, eğitimi, refahı, güvenliği, toplumsal huzuru, gelirin adil dağılımı, bilinç seviyesinin yükselmesi, iklim sorunlarının çözümü, istikrarlı siyasal yapının oluşması vb. her alanda çok önemli projeleri ve direktifleri var. Var ki İmam Mehdi dünyayı yönetmekte Hz. Fatıma’yı kendisine örnek alıyor.

Ve Fatıma’yı bu kadar yüce yapan, tüm peygamberleri, sıddıkları ve melekleri kendine hayran bırakan özellik; eğer sadece bir kelime ile diyecek olursak, O'nun kul/abd olması idi. O Rabbini tanıdı ve Rabbine kul oldu. Ve Allah kendisine kul olanları işte böyle yüce makamlara ulaştırıyor. Sonra da O’nu, tüm insanlığa rol model, İmamlara bile hüccet yapıyor.

*

Hz. Fatıma’nın şehadeti, o zamanın İslam toplumunda nasıl bir ortam oluşmasına neden oldu? Daha çok şehadet konusuna odaklanıyoruz. Peki, sonrasında neler oldu? Bu noktada söylemek istediğiniz bir şey varsa buyurun.

Fatıma olmasaydı İslam diye bir şey de olmayacaktı. 124 bin peygamberin ortak İslam mücadelesi yok olacaktı, tüm emekler heba olup, zahmetler rüzgârda savrulup gidecekti.

Mesele sıradan bir anda oldubitti meselesi değildi. Her alanda yenilen batıl cephesi son darbeyi vurmayı planlıyordu. “Muhammed ister ölsün isterse biz öldürelim, ama eski cahiliye dönemine geri döneceğiz” diyorlardı. Sadece demiyorlardı, bunun planını, projesini ve karşı tarafın da yapacaklarının tedbirini alıyorlardı.

Peygamber’den sonra son darbeyi vuracaklardı. Fakat hiç hesaba katmadıkları, kadının adının olmadığı bir çağda bir kadın onlarının planlarını altüst etti.

Fatıma tüm bu derin darbeler/savaşlar karşısında tek başına kıyam ederek Öz Muhammedî İslam’ı/Velayeti savunarak dinin azınlıkta bile olsa baki kalmasını sağladı. Fatıma gözyaşlarını bir silah gibi kullanarak, sokaklarda iki evladı ile yürüyüşler yaparak, caddelerin kenarında Beytu’l Ahzanlar kurarak; halkı bilinçlendirme ve uyuyan vicdanları uyandırma mücadelesini verdi. Ve başarılı da oldu, Hz. Zehra sayesinde velayet mektebi kaldı, her ne kadar kendisi bu velayet yolunda ilk şehit olsa bile.

*

Hz. Fatıma’nın örneğin Bedir şehitleri için evinde matem meclisleri düzenlediği rivayetlerde gelmiştir. Yani, Peygamber’in kızı sosyal ve siyasi yönü de kuvvetli, bulunduğu topluma duyarlı ve güçlü bir hanımefendiydi. Neler söylersiniz bu konuda?

Evet, Hz. Fatıma Baki mezarlığına giderek Hamza Seyyidü’ş-Şûheda’nın kabri başında ağıtlar yakıp, matem merasimi düzenlerdi. Zira Merhum İmam’ın buyurduğu gibi “Şehide ağlamak onun hareketini canlı tutmaktır.”

Yani Peygamber’den sonra dünyaya dalmış, şehadet kültürünü unutmuş, yüce manevi hedefleri artık bir kenara bırakmış, Hakkı yalnız bırakıp sadece dünyalıklarını temin edeceklerin etrafına toplanmışsa bir millet, onları yeniden direniş ve manevi topluma geri döndürmenin yolu şehitleri yâd etmekten geçer.

Fatıma bu davranışı ile ameli olarak diyordu ki, Hamza ve diğer parçalanmış bedenler sizin dünyalıklarınız için canlarını feda etmediler, onlar Peygamber’in yüce değerleri için feda oldular, peki nerde Ali’nin yüce değerleri için feda olacak yüce değerliler.

*

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Hz. Fatıma hala bizlere sesleniyor; tüm benliği ile iki şeyi haykırıyor: Allah’a kul olun ve din derdi ile dertlenin.

Allah’a kul olmayanın din derdi olmaz ve din derdi olmayanın zamanın velisi diye bir derdi olmaz.  Bütün dünya karşısında birlik olur sırf Allah’ın velisini evde tek başına oturtmak için. Evet, bu esnada ibadet edenler ve ilim ehli eğer kul değillerse yine ibadetlerine ilim derslerine devam ederler. Fakat kul olanlar Allah’ın onlardan ne istediğini bilir ve basiret ile onun mücadelesini verirler. Fatıma diyor, her devrin bir Velisi var ve her devrin bir münafıklar ordusu, sen onun Velisini yalnız bırakma.

Çok teşekkür ederim.

Biz teşekkür ederiz değerli yanıtlarınız için. 

Uluslararası Kur’an Haber Ajansı
http://www.iqna.ir/tr