Toplumları farklı açılardan farklı şekillerde sınıflandırabiliriz. Yönetme ve yönlendirme olarak baktığımızda kimileri, toplumları yönetmek isterler ve kimileri de sadece yönetilmek isterler.

Kimileri bulundukları toplumlarda sözü geçen, sözü dinlenen ve dedikleri yapılan olmak isterken kimileri de hiçbir görüş bildirmeden sadece yönetilmek isterler. Satrancın taşlarına benzer toplum, kimileri vezir ve şah gibi satrancın arka sırasındaki yöneticiler olmak isterken kimileri de sadece piyon olmayı isterler. Bütün bunlar istek ve iradeye bağlıdır. Kimse kimseyi vezir yapmaz ve kimse de kimseyi piyon yapmaz. Herkes kendi isteği ile seçer hayattaki rolünü.

Köleleri serbest bıraktılar, bir süre sonra efendilerinin yanına gelerek biz köle olarak devam etmek istiyoruz, dediler.

Zahiri olarak birilerini zorla köle yapabilirsiniz, ama içindeki hür ruhu asla köleleştiremezsiniz. Bu hür ve özgür ruh olduğu sürece, bir zaman gelir bu toplum hürriyetine kavuşur. Ama o ruh yoksa özgürlüklerini altın tepside de sunsanız kölelikten kurtulamazlar. Bu tür insanların kendilerine ve kendi düşüncelerine saygıları ve itimatları yoktur.

  

Kimileri de yönetmek isterler; siz itaat edin biz sizin yerinize düşünürüz, siz sadece bizim düşündüklerimizi uygulayın, derler; size düşünme ve fikir hakkı vermezler; düşüncelerinize değer vermezler.

Bu iki grup, yani yönetmek isteyenlerle yönetilmek isteyenler, tencere kapak misali çok iyi geçinirler. Çünkü her ikisi de istediğini yapmaktadır. Sorunlar yönetmek isteyenler arasında olur.

Toplumların bu şekilde olmalarının nedenlerinden birisi de sorumluluk alıp almamaktan kaynaklanır. Yönetilmek isteyenler genelde sorumluluktan kaçan kimselerdir. Sorumluluk almamak için biz yönetilmeye razıyız, siz söyleyin biz yapalım, derler. Bir vezirin sorumluluğu çoktur, ama piyonun hiçbir sorumluluğu yoktur. Bu yüzden eğer çocuklarınızın hep yönetilen kimseler olmasını istemiyorsanız, onları sorumluluk hissi ile yetiştirin. Onlara bir yerde görev alma, sorumluluk alma bilinci ile yetiştirin; yoksa çocuklarınız hayatlarını hep piyon olarak devam ettirirler. Onlara yerine göre “Yok” demeyi, “Ben de böyle düşünüyorum” demeyi öğretin. Eğer bunu öğretmezseniz, birçok fesat yuvaları onları kötülüğe çok kolay sürüklerler. Bu iki cümleyi söyleyebilen bir bireyin şahsiyeti oturur ve toplum içinde kendisini ifade edebilir. Elbette bütün bunları yaparken edep, erkân, insani ve İslami değerler çerçevesinde olunmalıdır.

İnsan kendisinde ve çocuklarında bu yeteneğini güçlendirmelidir, yoksa sürekli başkalarından etkilenen konumunda olur. Etrafında iki tane yetenekli ve konuşması güzel insan görür hemen etkilenir, aldanır. Birisi gelir süslü kelimelerle konuşur, hemen onun sözüne inanır. Sonra başkası gelir başka şekilde anlatır, ona da inanır. Kim gelip süslü kelimelerle konuşsa düşünmeden hemen doğru söylüyorsun diyerek peşinden gider.

İnsanlar görüşleri ve düşünceleri ile toplum içinde vardırlar; eğer düşüncelerini ifade etmiyorlarsa, hep başkalarının düşüncelerine uyuyorlarsa bu insanların bir piyondan farkları yoktur.

Kasas/5:

وَنُرٖيدُ اَنْ نَمُنَّ عَلَى الَّذٖينَ اسْتُضْعِفُوا فِى الْاَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ اَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثٖينَ

“Biz istiyoruz ki yeryüzünde ezilmekte olanlara lütufta bulunalım, onları önderler yapalım ve onları varisler kılalım.”

Allah-u Teâla, bizleri özgür, şahsiyetli, yöneticilik kapasitesi olan bireyler kılmak isterken, biz kendimizi köle, piyon ve ortama göre sürüklenen bireyler yapmayalım.

Elbette mevzu derin ve uzun, ama cümleler kısa olduğu için bütün bu söylediklerimizi İnsani ve İslami edep ve erkân çerçevesinde değerlendirin…