.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Arapça Grameri ve İmam Ali
Arapça Grameri ve İmam Ali
İçeriği Görüntüle
Harun Maral


Az gelişmiş feodal toplumlar, kendilerini yönetenler tarafından derin bir siyasi uykuya yatırılırlar. Din ve millî hamaset duyguları uyutur onları.
Derin siyasi uykuya dalmış o insanların dünya meseleleri ve ülke gerçekleri umurlarında bile değildir.
Varsa yoksa kendi standartları ve hamaset duyguları daha önemlidir.
Taassubun ve kör biat anlayışının kör ettiği insanların hayatları, yükselen fiyatlar ve alım gücünün düşmesi, gelir dağılımındaki adaletsizlikler ve sosyal hayattaki eşitsizlik gidişatına değil, mükemmel gördükleri grup liderlerinin sözlerine endekslidir.
O toplumlarda geleneksel anlayışa ters bir ses çıksa kıyamet koparırlar. Dinlemek veya anlamak yerine hemen düşman muamelesi yaparlar.
Ama işin garip tarafı şudur ki, aykırı sesler çıkmadan gerçekleri duymak imkânsızdır.
Farklı bir ses ve ifadeyi duymak bile istemeyen kalabalıklar doğrunun ne olduğunu nasıl anlayacak? Bu sorunun cevabı yoktur.
Bizim topraklarımızda, toptan kabul ve toptan ret şeklinde tezahür eden öteki ve ben temelinde gelişen mecburi bir politik tutum vardır.
Evinden çıkıp sokak aralarına giren herkes çok kısa bir süre sonra politize olur. Mahalle baskısı etkili olmuştur, o kişi üzerinde.
Parti mutfağında pişirilmiş hazır fikirler, basmakalıp sloganlar, organize edilmiş etkileyici eylemler, mecburi kutuplaşmalar servis ederler size.
Propaganda makinesi o kadar iyi çalışır ki;
Farkına varmadan öteki diye gösterilen / gördüğünüz kendi komşunuza karşı körleşip, sağırlaşarak millet olma bağını bir çırpıda koparıp, sloganların ve doğruluğu tartışmalı siyasi iddiaların gönüllü savaşçısına dönüşüverirsiniz. Artık siz, düşmanla savaşan bir kahramansınız!
Yanlışlar size hazır sunulan her düşünceyi, her bilgiyi hiç düşünmeden kabul etmenizle başlar.
Bizden olanlar söylüyorsa doğrudur. İşte gelişmemiş toplumların ret ve kabullerinin temelindeki vahim yanlış budur.
Gerçeği arayıp öğrenmek, araştırmak, farklı sesleri dinlemek gibi bir insani gayretiniz yoksa eğer bu yanlış düzelmez.
Kur’an’da defalarca tekrar edilen “Akletmez misiniz?” uyarısı da tam olarak bu travmatik yaklaşımla ilgilidir.
Çünkü akıl, yollarınızın inşası için bir kılavuzdur. Akıl araştırmayı, mukayeseyi, verilerin kaynağını ve delillerini görmeyi gerektirir.
Başkalarının lafları ve size önerilen verileri tam anlamadan, gerçeği araştırmadan, eksik bıraktığınız, aceleye getirdiğiniz her nokta, sizi başkalarının amaçlarına hizmet etmeye zorlar.
Sonuç:
Öyle bir tercih yapmalıyız ki, karşımızda zalimden başkası olmasın.. Hamaset ve taassup bizi bağlamasın.
Mezhebi, meşrebi, inancı değil; verimli olup olmadığı ile ilgilenerek tercih yapmalıyız bence.
Öyle bir seçim yapmalıyız ki; mazlumlar, hakkı yenenler aklımızdan hiç çıkmasın.
Keyfi idare, adam kayırma, ben yaptım oldu, her şeyi ben bilirim…
İşte bu hususları göz önüne almalı, bizi deneme tahtası gibi gören hoyrat yaklaşımlarla hareket eden, eşit yaklaşımla yönetmek yerine, teba gibi görerek gütmeye çalışanı ayırt edebilmeli insan.
Bana göre bu, aklın hakkını vermektir.
Şunu demek istiyorum: Aynı millet içinde hiç tanımadığınız insanları sizden olmayan bir gruba dâhil olarak görüp onlara düşman kesilmişseniz, bu akıllı bir insan tavrı değildir.
Yüzde yüz zararlı olduğunu araştırarak öğrendiğiniz düşünce ve eylemlere karşı olmak ayrı, sadece sizden olmadıkları için öteki olarak nitelendirilenlere düşman gibi bakmak ayrı şeylerdir.
Fikirler ve eylemleri çoktan bir zulme dönüş olanları sırf bizden diye masum görmek, bu da ayrı bir garabettir.
Mesela, Siyonistlere bakıp bütün Musevilere durup dururken düşman olmak; PKK’lılara diline dolayıp bütün Kürtleri PKK’lı gibi nitelendirmek; kafatası ırkçılarına bakıp Türk Milliyetçilerini düşman görmek; yobaza, softaya, ruhbanlara bakıp samimi dindarları eleştirmek… İşçinin hakkını gasp eden bir sermayedarı örnek vererek, çalışanlarını koruyup kollayan bir patronu vahşi kapitalist ilan etmek…
Bunların hepsi, size hazır sunulan, sizi siz olmaktan çıkaran kör biat ve grup taassubundan başka bir şey değildir.
Önyargının ve kara propagandanın elinde esir olmuş gibi hareket geliştirerek, sizden farklı olana onu anlamadan düşman olmak, kendinize hakaret etmek ve sosyal barışı bombalamak demektir.
Tavırlarımızı, “haksızlık karşısındaki tutumumuz” belirlesin.
Bu tavır bizi kişilere değil, o hakkın bertaraf ediliş tarzına düşman etsin.
Zulüm, haksızlık, yalancılık ve kayırmacılık bizdense ben bizden değilim diyebildiğimiz zaman, taassuptan uzak hür insan olabileceğiz.
Zira sosyal hayat siyah ve beyaz değildir. Biz ve onlar olarak görmek hatadır.

www.etkindusunceakademisi.org