.
.

Bismillâhirrahmânirrahîm

1- Bir hadis-i şerifte Resulullah’tan (s.a.a) şöyle nakledilmiştir:

 إن لربكم في أيام دهركم نفحات فتعرضوا له لعله أن يصيبكم نفحة منها فلا تشقون بعدها أبدا.

“Hiç şüphesiz hayatınızın günlerinde Rabbinizin rahmet rüzgarlarının estiği fırsatlar vardır; o halde kendinizi bu rahmet rüzgarlarına maruz bırakın; olur ki onlardan bir esintiye kapılır ve ondan sonra asla bedbaht olmazsınız!” (Kenzü’l-Ummâl, Hadis: 21, 324)

İşte ramazan bu müstesna fırsatların başında geliyor. Bu yüzden böyle bir fırsata bizi kavuşturduğu için her şeyden önce Rabbimize şükretmeliyiz. Nitekim Resulullah’tan (s.a.a) şöyle nakledilmiştir:

لَوْ عَلِمْتُم مالَکُم فِی رَمَضانِ لَزِدْتُم لِلّه تَبارَکَ و تَعالی شُکْرا.

“Ramazanda sizin için ayrılan (ilahi lütufları) bilseydiniz, Allah Tebâreke ve Teâla’ya şükrünüzü artırırdınız.” (Bihârü’l-Envâr, c. 93 s. 351)

Bu şükür de iki şekilde yapılmalıdır: Birisi lisanî şükürdür, diğeri ve en önemlisi amelî şükür. Yani nimeti verenin istediği şekilde ondan yararlanmak.

2- Hadislerde de geçtiği üzere müminler için yılbaşı ramazandır. Bazıları için yılbaşı nevruzdur; çiftçiler için mesela yılbaşı ürün topladıkları zamandır vs. Mümin kimseler içinse, yılbaşı ramazandır. Hem sevinç ve mutluluk zamanlarıdır hem hesap kitaplarını yapma zamanı.

3- Bu benzersiz ve paha biçilmez fırsatları değerlendirmek için ciddi olmak gerekir. Programlı olmak gerekir. Gereksiz uğraşıları programımızdan silmemiz gerekir.

4- Yine ayın ilk başında ciddi tövbeler etmek lazım. Yepyeni bir sayfa açmak gerekir. Gerçi recep ve şabanın da en önemli amellerinin başında tövbe ve istiğfar geliyordu. Ama olur ki bu fırsatı kaçırmış isek, bari ramazanın başında kendimizi temizlemeye çalışalım. Esasen ramazana bu ismin verilmesinin sebebi şudur: Ramazan remeze kökünden yakan demektir; yani günahları yakıp temizleyen. Bazı büyüklerimiz bu konuda şöyle bir açıklama getirmişlerdir: İnsan bir şeyin kirini pasını temizlemeyi birkaç aşamada gerçekleştirir. Bir aşamada mesela kabasını alır. Sonra suyla bir miktar yıkar. Sonra mesela deterjan kullanır. Bazen mikrop öldürücü bir madde kullanır. Bazen bazı mikroplar bununla da temizlenmez, suda kaynatır veya ateşe maruz bırakır. Recep, şaban veya diğer bazı fırsatlar da temizliktir, ama ramazan fırsatı iyi kullanılırsa, bu mübarek ay günahtan hiçbir iz, eser bırakmaz, hepsini yakıp yok eder ve insan manen tertemiz olur.

5- Şabaniye hutbesinde de geçtiği üzere, ramazanın ilk başından itibaren Rabbimize yakarışla ondan yardım dilemeliyiz. Ne için? Ramazanı ve önemini idrak edebilmemiz için; ramazandan en güzel şekilde yararlanabilmemiz için; niyetlerimizin halis olması için, şeytanın ve nefsimizin şerrinden korunabilmemiz için, ilahi ziyafet sofrasına oturabilmeye layık olabilmemiz için. Evet, “Ey rabbimiz, biz aciziz, sen elimizden tut, kalbimize mukayyet ol. Bizi bize bırakma, şeytana bırakma.” diye ciddiyet, samimiyet ve acziyetle yalvarmalıyız. Fatiha’yı okurken de “İyyake na’budu ve iyyake nestein.” demiyor muyuz?

6- Allah Resulü’nün (s.a.a) şaban ayının son cumasında okuduğu ve “Şabaniye Hutbesi” diye meşhur olan hutbeyi herkesin mutlaka okuması, hatta sık sık gözden geçirmesi gerekir. Bu hutbeye bir anlamda ramazan manifestosu da diyebiliriz. Ramazanda ne yapmamız gerekir, nasıl davranmamız gerekir, fırsatları nasıl değerlendirmemiz gerekir, bunları çok güzel ve detaylı bir şekilde beyan buyurmuştur.

7- Resulullah (s.a.a) şabaniye hutbesini bitirdiğinde Hz. Ali (a.s) şöyle sordu: “Ya Resulallah! Bu ayda en faziletli amel nedir?” Allah Resulü şöyle cevap verdi: “Allah’ın haram kıldığı şeylerden (günahlardan) uzak durmaktır.”

Bunun sebebini bir örnekle izah etmeye çalışayım: Herhangi bir kabın içine bir şey doldurmak istediğimizde öncelikle onun temiz olmasına dikkat etmemiz gerekir. Yoksa emeğimiz boşa gider. Bu yüzden hadislerde özellikle dilimize, gözümüze, kulağımıza ve diğer organlarımıza çok dikkat etmeli ve günahtan korumalıyız. Bunu yapmayan kimseler hakkında hadislerde şöyle buyruluyor: “Bazı kimselerin orucundan onlar için ancak açlık ve susuzluk, namazlarından da ancak yorgunluk kalır.”

Hadislerde üç türlü oruçtan bahsedilir:

İnsanların genelinin orucu: 10-11 tane maddeden kaçınmak.

Özellerin (havass) orucu: Günahlardan da kaçınmak.

En özellerin orucu (Hassul-hass): Allah’tan gayrı her şeye yönelik oruçlu olmak. Kalbinde ondan gayrı kimseye yer vermemek.

Bu üçüncü bizim için zor ve hatta bir çoğumuz için hayaldir. Ama en azından ilk iki kısmını elimizden geldiği kadar yapmaya çalışalım.

8- Bazıları maalesef ramazanın sadece orucunu biliyorlar. Evet oruç farzdır ve çok önemlidir ki inşallah bu konuyu da anlatacağız, ama ramazan bir deryadır, manevi bir okyanustur; çeşit çeşit inci ve mercanlarla doludur veya bir hazinedir, çeşit çeşit mücevherlerle dolu. Veya Allah Resulü’nün buyurduğu gibi müminlerin yüzüne açılan İlahi bir ziyafet sofrasıdır, türlü türlü yiyecek, içecek ve ikramlarla dolu.

Dolayısıyla ramazan fırsatını ve ondaki ilahi inayet ve lütufları ne kadar iyi tanırsak, o kadar onu önemser ve ondan gereken istifadeyi ederiz.

Bu yüzden bir hadiste Allah Resulü (s.a.a) buyuruyor ki:

لو يعلم العبد ما في رمضان لود أن يكون رمضان السنة.

“Eğer kul ramazanda olan (feyiz ve maneviyatı tam olarak) idrak etseydi, bütün senenin ramazan olmasını arzulardı.” (Bihârü’l-Envâr, c.96 s.344)

Ramazan Kur’an ayıdır; Kur’an’ın baharıdır. Kur’an tilaveti ve Kur’an üzerinde tefekkür etmek, başlıca programlarımızdan birisi olmalıdır. Bir ayet bir Kur’an hatmine bedeldir.

Dua her zaman önemlidir, ama ramazan aslında duanın da baharıdır. Özellikle Ehlibeyt’ten nakledilen duaları ganimet bilmek gerekir. Bilhassa anlamlarını da dikkate alarak teveccüh ve adabına uygun dua etmek önemlidir. Mefatihü’l-Cinân ve Mübarek Üç aylar kitabını elimizden düşürmememiz lazım. Bu kitabın başlangıcında dua adabıyla ilgili önemli açıklamalar var.

9- Bu ayın en güzide fırsatlarından birisi seher vakitleridir. Duanın da en uygun saatidir diyebiliriz. Bu konuda da maalesef yanlış ve eksiğimiz çok. Bir çoğumuz seher vaktinde sadece sahur yemek için uyanıyoruz. Onu da yine sadece aç kalmayalım, susuz kalmayalım diye yapıyoruz. Oysaki bunu bile Rabbimizin istediği ve razı olduğu bir amel olduğu için yapmalıyız. İşte o zaman sevap kazanırız.

Bazıları da “Ben bir şey yemeden oruç tutacağım.” deyip kalkmıyor ve belki son dakikalarda alelacele kalkıp bir sabah namazı kılıp yatıyor. Oysa esasen seher vakti kalkmanın, hele hele ramazanda kalkmanın kendisi hatta fazla bir şey yapmasa bile güzel bir şeydir. Belki de Allah-u alem sahur yemeği bizi kaldırmak için bir bahanedir, o vakitte ayakta olmamız için.

Dedik ya seher vakitleri en güzel ibadet ve dua saatleridir. Bu, ramazan dışında da böyledir, ama bir kısmımız maalesef kalkmıyoruz, kalkamıyoruz. Ama zorunlu olarak da olsa madem sahur yemek için kalkıyoruz, hiç değilse yarım saatimizi dua ve gece namazına ayırabiliriz. Sahur için nakledilen dualardan okuyalım. Kendi dilimizde dua edelim. Islahımız için, Rabbimizin rızasını kazandıracak amellere muvaffak olabilmemiz için, nefsimizden, şeytandan korunabilmemiz için, akıbetimizin hayırlı olması için, evlatlarımızın hayırlı evlatlar olması için, afet ve belalardan korunabilmek için, mümin kardeşlerimiz için, boynumuzda hakkı olanlar için, dünyadaki mazlumlar için dua edelim. Hepsinden önemlisi Mevlamız Hz. Sahibuzzaman’ın (a.f) zuhuru için dua edelim.

10- Ramazanın en önemli özelliklerinden birisi, yardımlaşma ve paylaşmadır. Esasen orucun felsefe ve hikmetlerinden birisinin de bu olduğu, yani açlık ve susuzluğu tadarak muhtaç ve mahrum kimselerin derdini anlama ve onlara yardım ve kardeşlik eli uzatmak olduğu beyan edilmiştir hadislerde. Bugünlerde bunun çok çok daha önemli ve zorunlu olduğunu daha iyi anlıyoruz değil mi? Ülkemiz büyük bir afetle karşı karşıya kalmış, milletimiz büyük bir imtihandan geçmektedir.

Yardım kuruluşlarımız kampanyalar düzenlemekteler. Bunlara karşı duyarlı olalım. Veya kendi tanıdığımız mağdur insanlarımızı, ailelerimizi unutmayalım. Bir nebze olsun onların yaralarına merhem olmaya çalışalım.

11- Mümkün mertebe cemaat namazları ve mescitlerimizdeki sohbetlere ve programlara katılalım. Resulullah (s.a.a) mübarek hutbesinde bu konuya da özellikle vurgu yapılmıştır. Bunlar her zaman önemlidir, ancak ramazanda bereket ve feyzi kat kat daha fazladır.

12- Ramazanın başından itibaren kadir gecelerine kendimizi hazırlayalım.

İmam Cafer Sâdık (a.s) Ramazan ayı girdiğinde evlatlarını şöyle öğütlerdi:

فاجهدوا أنفسكم فإن فيه تقسم الأرزاق، وتكتب الآجال، وفيه يكتب وفد الله الذين يفدون إليه، وفيه ليلة العمل فيها خير من العمل في ألف شهر.

 

“Bu ayda kendinizi var gücünüzle amel etmeye zorlayın. Şüphesiz ki bu ayda rızıklar bölüştürülür ve eceller yazılır. Bu ayda ziyafet için Allah’ın huzuruna çıkacaklar yazılır (belirlenir). Bu ayda öyle bir gece vardır ki onda yapılan amel bin ayda yapılan amelden daha üstündür.”

(Bihârü’l-Envâr, c. 96, s. 347)

13- Evimize ramazan havasını hakim kılmaya çalışalım. Özellikle çocuklarımıza ramazanı sevdirelim. Ara sıra onları da sahura kaldıralım. Hadislerde beyan edildiği üzere birkaç saat veya yarım gün de olsa oruç tutmalarını sağlayalım. Ve bunu yaptıklarında ödüllendirelim. Dua ettirelim. Ara sıra kendimizle beraber camilere, namazlara götürelim. Onların eliyle sadaka ve yardımlarımızı ulaştıralım. Sevgi ve paylaşma duygusunu onlara aşılamaya çalışalım. Ara sıra beraber Kur’an okuyalım vs… Elbette bütün bunları aşırıya kaçmadan ve sevdirerek, ödüllendirerek yapmaya çalışmalıyız.

14- Geceyi ve iftar vakitlerini gün içinde yemediğimiz yemekleri telafi vaktine dönüştürmeyelim. Gündüzün intikamını alma hissine kendimizi kaptırmayalım. Yeme içmede itidali elden bırakmayalım. Bu hem sağlık açısından hem manevi açıdan doğru değildir. İnsanın ağırlaşıp da ramazanın gece fırsatlarını kaçırmasına vesile olur. İftar vakti duanın kabul saatlerindendir. Bunu ihmal etmeyelim inşallah.

Allah-u Teala bu rahmet, bereket ve mağfiret deryasından en güzel şekilde yararlanmayı ve kendimiz için en güzel ahiret azığı olan takva kazanmayı ve kurtuluş ehli olan muttakilerden olmayı nasip buyursun.

Amin.