.
.

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla

Hz. Peygamber Efendimizin ümmeti adına korktuğu zümrelerden bir tanesi idareciler-yöneticiler ve devlet erkânıdır. Resul-ü Kibriya Efendimiz konu hakkında şöyle buyurmuşlardır:

“Ümmetim için delalete düşen öncülerden (yöneticilerden) korkuyorum.”[1]

Delalete düşen bir öncü, yönetici İslam ve Müslümanlar için en büyük tehditlerden bir tanesidir. Allah Resul-ü Müslümanlar delalete düşen yöneticilere karşı tavır takınsınlar, onlara karşı mücadele etsinler diye bu uyarıda bulunmuşlardır. Ancak şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir ki, böylelerine karşı verilecek mücadele meşru kavramlar çerçevesinde, hukuk ilkelerine riayet ederek yapılmalıdır. Aksi takdirde toplumda asayiş bozulur.

Bir Müslüman'ın; ben bu işlere karışmam, ben inancımı yaşamama bakarım başkaları da nasıl bir siyaset içerisinde olurlarsa olsunlar, beni bağlamaz tarzında düşüncesi Hz. Peygamber Efendimize karşı aykırılık oluşturur. Bu tür bir düşünce tarzı da İslam, toplum ve Müslümanlar için bir tehdittir.

Tarih boyunca İslam ve Müslümanların delalete düşen yöneticilerden dolayı gördükleri zulümleri bilmeyen yoktur. Irak, Afganistan, Bosna, Karabağ, Mısır, Libya, Yemen, Suriye, Bahreyn, özellikle bugün Filistin'de dökülen kanların, yapılan zulümlerin kaynağında kendisini Batı’nın eli ile şeytana ipotek eden zahirde Müslüman görünümlü yöneticileri görmek mümkündür.

Müslüman Filistin'e karşı bebek katili siyonizm ile işbirliği yapan sözde Müslüman liderler bu zümrelerdendir.

Yöneticinin, sürüye karşı vazifeleri olan bir çoban gibi vazifeleri vardır. Çobanın asli görevleri sürünün yiyeceğini, içeceğini sağlamak, sürünün dinlenmesi için koşul aramak ve hepsinden önemlisi sürüyü tehlikelere, kurtlara karşı korumaktır. Ancak çobanın kendisi kurt olursa sürüyü kime emanet etmek gerekir, varın bunu da sizler düşünün artık.

Aziz kardeşlerim, bu zikrettiklerimin tamamını ne yazık ki şu anda yaşamaktayız. Şu bir gerçektir ki, İslam coğrafyasında halkı çoğunlukta Müslüman olan Arap ülkelerin yönetimini elinde bulunduran Arap kralları ve prensleri genelde tercihlerini müstekbirlerden yana kullanmış, Batı’nın rengini alarak, onların safında bulunmuş ve kendi halklarını sömürerek batılı dostlarına ve siyonist korsan İsrail'e hizmet etmeyi kendilerine şiar edinmişlerdir.

Şu bir gerçektir ki bu krallıklar tamamen kendi halklarına karşı, Müslüman kitlelere karşı durmuşlar, en büyük düşman olarak kendi halklarını bilmişlerdir. İşte bunun için bu krallar ve hanedanları İslam ümmetine karşı daima batılı efendilerinin yanında ve emrinde yer almışlardır. Bu uğurda Müslümanların dokusunu bozmak, iç çatışmaları körüklemek ve arz-ı mev'ud hayalini güden siyonizmin amacına ulaşması için efendileri tarafından verilen emirleri, koltuklarından ve dünyalıklarından olmamaları gayesi ile harfiyen uygulamak için uygun adım marş demişlerdir.

Bu kuklalar, tağutlar, siyonlar, emperyallar ve şeytan uşakları tarafından kendilerine verilen emirleri bir görev telakki etmişler ve görevlerini yıllar yılı her şeye rağmen harfiyen yerine getire gelmişlerdir.

Müslümanlara, Müslümanların değerlerine, mukaddeslerine hıyanet tarafında odaklanan bu kuklaların iktidarda kalma uğruna neler söylediklerini, kendileri gibi inanmayan Şialara karşı İsrail'in yanında yer alıp neler yaptıklarına geçtiğimiz yıllarda hepimiz şahitlik ettik.

Her Musa’nın bir firavunu olduğu gibi, İslam tarihi boyunca ve günümüzde Musaların firavunları hep var olmuşlardır. Bunlar Firavunluklarını Müslümanların aleyhinde konuşarak ispat etmiş durumdalar. Müslümanların içindeki bu firavunlar sadece Müslümanlara karşı firavundurlar, sadece kendi halkına karşı cesur ve despotturlar, sadece onların karşısında arz-ı endam ederler ama Müslümanların kanlarını Afganistan, Irak, Filistin, Lübnan, Suriye ve diğer İslam ülkelerinde döken batılı vampirlerin karşısına çıktıları zaman el pençe olurlar. Müslümanlar bu Firavunları tanımalı ve siyonizm ile kol kola olan bu zümreden bir an evvel kurtulmalıdırlar. Zira İslam ümmetinin karşısında bir avuç olan siyonizmin vahşice cinayetlerinde bu zümrenin de siyonizmden yana etkileri olmuş ve olmaktadır.

Selam ve dua ile


[1] Târihû’l İslâm, Zehebî, c.1, s.403