.
.

Bismillâhirrahmânirrahîm

.

Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Eyyûb (a.s) hakkında dört sûrede çok kısa bilgi verilmiş ve dört âyette de ismen zikredilmiştir. [1]

Kur’ân’da yüce Allah, Hz. Nûh (a.s) ve Hz. İbrâhîm (a.s) sülâlesinden peygamberleri övdüğü gibi, Hz. Eyyûb’u da (a.s) övmüş ve onu bu sülâlenin bir ferdi olarak zikretmiştir.

(Ey Resûl’üm!) Biz Nûh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrâhîm'e, İsmâîl'e, İshâk'a, Yâ’kûb'a, torunlarına, Îsâ'ya, Eyyûb'a, Yûnus'a, Harûn'a ve Süleymân'a da vahyetmiştik. Davûd'a da Zebûr verdik.” [2] Âyetten anlaşılacağı üzere, peygamberlerden söz edilirken kronoloji gözetilmemiş ve sonra gelenden önce gelene geçiş yapılmıştır.

Kur’ân’da Hz. Eyyûb’a (a.s) vahiy gönderildiği (evhaynâ ileyke) [3] ve onun hidayete erdirildiği (kullen hedeynâ) [4] bildirilmektedir.

“Ve ona İshâk’ı ve Yâ’kûb’u bağışladık ve daha önce Nûh’u ilettiğimiz gibi hepsini de doğru yola ilettik. Onun neslinden Davûd’u, Süleymân’ı, Eyyûb’u, Yûsuf’u, Mûsâ’yı ve Harûn’u (seçtik). İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz." [5]

Ayrıca hastalığıyla ilgili olarak iki yerde ayrıntıya girilmeksizin özellikle olayın taşıdığı dinî ve ahlâkî mesajı kapsayan bilgiler verilmektedir.

İlkine göre Hz. Eyyûb (a.s) Rabbine “… Gerçekten sıkıntı ve belâya dûçar oldum;  Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin” [6] diye yalvarmıştı. Bunun üzerine yüce Allah da onun duasını kabul ederek başına gelen felâketi kaldırmış, kendi tarafından bir rahmet ve ibadet edenler için bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini vermiştir. “Biz de onun duasını kabul ettik. Katımızdan bir rahmet olarak ve ibadet edenlere bir öğüt olsun diye başına gelen sıkıntıyı giderdik. Ailesini ve onlarla birlikte onların bir mislini ona verdik.” [7]

Diğer açıklama ise şöyledir: “Kulumuz Eyyûb’u da an. Hani o Rabbine, şöyle yalvarmıştır: Kuşkusuz Şeytan bana bir sıkıntı ve acı verdi. Ayağını yere vur; işte yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su, dedik. Bizden bir rahmet ve akıl sahiplerine bir hatırlatma olarak ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha ona hibe ettik. Ve eline bir demet ekin sapı al ve onunla (eşine) vur ve yeminini bozma. Kuşkusuz, biz onu (Eyyûb’u) sabırlı bulduk. O (Eyyûb) ne güzel bir kuldu! Şüphesiz o (Eyyûb)(yüce Allah’a) çok yönelendi (evvâb’dı).” [8]

Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Eyyûb (a.s), kendi toplumuna gönderilen sabır örneği bir peygamber ve yüce Allah’ına yönelen güzel bir kul olarak vasıflandırılır. Kuşkusuz, biz onu (Eyyûb’u) sabırlı bulduk. O (Eyyûbs) ne güzel bir kuldu! Şüphesiz o (Eyyûb)(yüce Allah’a) çok yönelendi.” [9]

Hz. Eyyûb’un (a.s) duası şöyle idi:

اَنّ۪ي مَسَّنِيَ الضُّرُّ وَاَنْتَ اَرْحَمُ الرَّاحِم۪ينَۚ

“Gerçekten sıkıntı ve belâya dûçar oldum;  Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin” [10] diye Yüce Allah’ına yakarmıştı. Allahû Teâlâ ise, “Biz de onun (Eyyûb’un) duasını kabul ettik. Katımızdan bir rahmet olarak ve ibadet edenlere bir öğüt olsun diye başına gelen sıkıntıyı giderdik.” [11]

Buradaki duanın sözleri çok ilgi çekicidir. Dikkat edilirse, duada Hz. Eyyûb’un (a.s) çektiği sıkıntıdan bahseder; fakat Rabbine Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.” demekten başka bir şey söylemez.

Bu sözü, ilk olarak Hz. Eyyûb’un (a.s) söylediği söylenir. Bu, Hz. Eyyûb’un (a.s) sabırlı, soylu ve kendinden emin olan bir kişiliğinin bir göstergesidir.

Hz. Eyyûb (a.s), Rabbinin bir imtihanına tâbi tutulmuş, bütün servetini, çocuklarını kaybettiği gibi, tüm vücudu da dili ve kalbi hariç hastalığa yakalanmıştı. Bu durumda kocasına hizmete sebat eden eşi Rahîme Hatun [12]hariç, hiç kimse onun yanına yanaşmadığından toplumdan çekinmek zorunda kalmıştır; fakat hiç bir zaman sabrını ve yüce Allah’a bağlılığını kaybetmemiştir.

“Gerçekten sıkıntı ve belâya dûçar oldum; Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.” âyetinde zâd harfinin fethası ile ez-zerru olarak okunan bu kelime, her türlü zâhiri zarar ve ziyân anlamına gelir ki Kur’ân’da sekiz yerde en-nâffayda, yarar kelimesiyle birlikte geçmiştir. [13] Fakat zâd harfinin zammesi ile okunan ez-zurru kelimesi, insanın nefsindeki hastalık ve zayıflama gibi şeylerde meydana gelen zarara denir ki Kur’ân’da on yedi yerde geçmiştir ve en-nâf lafzı olmadan tek başına kullanılmıştır.[14] Kur’ân-ı Kerîm’de, ez-zurru lafzı ile en-nâf kelimesi birlikte hiç kullanılmamıştır.

Bu âyet“Hz. Eyyûb’un (a.s) dili ve kalbi ile yüce Allah’ı bâtinî olarak andığını ve zikrettiğini” işaret etmektedir.

Kur’ân’da Hz. Eyyûb (a.s) kıssasının yer almasının amacı, Müslümanlara bir musibete uğradıklarında sabretmelerini öğretmektir. Kul, yüce Allah’tan ümidini keserek, başkalarına sığınmamalıdır.

------------

[1]- 4/Nisâ: 163; 6/En’âm: 84; 21/Enbiyâ: 83; 38/Sâd: 41

[2]- 4/Nisâ: 163

[3]- 6/En’âm: 84

[4]- 4/Nisâ: 163

[5]- 6/En’âm: 84

[6]- 21/Enbiyâ: 83

[7]- 21/Enbiyâ: 84

[8]- 38/Sâd: 41-44

[9]- 38/Sâd: 44

[10]- 21/Enbiyâ: 83

[11]- 21/Enbiyâ: 84

[12]- Hz. Yûsuf’un (a.s) oğlu Efrâhim’in kızı Rahme veya Rahmet yahut Rahîme, Hz. Eyyûb’un (a.s) eşi idi.

[13]- 5/Mâide: 16; 7/A’râf: 188; 10/Yûnus: 49; 13/Râ’d: 16; 20/Tâ-Hâ: 89; 25/Furkân: 3; 34/Sebe: 42; 48/Feth: 11

[14]- 6/En’âm: 17; 10/Yûnus: 12, 12, 107; 12/Yûsuf: 88; 16/Nahl: 53, 54; 17/İsrâ: 56, 57; 21/Enbiyâ: 82, 83; 23/Mü’minûn: 75; 30/Rûm: 33; 36/Yâsîn: 23; 39/Zümer: 8, 38, 49