.
.

Bismillâhirrahmânirrahîm

"Ey aziz can! Vefasızdan ve sözünde durmayandan uzak dur. Onların sözleri yel gibidir. Sen yel olma. Kim tuz ve ekmek hakkını bilmezse, yapılan iyiliklerin şükranlığını eda etmezse (yediği ve yiyeceği ne olursa olsun) köpek bile o kişiden üstündür.

Ey aziz can! Köpek insana bağlılık ve vefa gösterir. Bundan dolayı bir it bile bin münafıktan üstündür. Şimdiye kadar münafıklık yapmayan çok az insana rastladık. Uygun ve temiz insan çok az gördük. Her kimden iyilik gördüysen ve her kimin ekmeğini yediysen şükürden ve teşekkürden başka bir şey yapma. Âlemde iyilik görmeyen ve ekmek yemeyen insan nerede bulunur?

"Ey aziz can! Dünyada kendine vefalı insanları dost edin. Yüzü güneş gibi açık olan insanlarla otur kalk. Yüzünde asabiyet bulutları nişanı olanlardan kaç. Kimse dünyayı bozulup dağılmaz sanmasın. Münafıklara dünyada kimse kulak vermesin.

Ey aziz can! Biz uygun ve mümin bir sır ehline erişinceye kadar yüz riyakârın ateşinde yandık. Vefanın ne olduğunu Ehlibeytten öğrenenler vefasızı çabuk tanırlar ve ondan uzak dururlar. Dünya riyakâra gülünce ona vefa görüntüsü veren de çok olur..."

"Ey aziz can! Bizim maşuk ve sır ehli ile aramızda izi olmayan, gizli bir yol var. Biz o yoldan birbirimize erişir ve görüşürüz. O yoldan ne baş ne ayak sığar. O yol bize yakınken sırdaşımız olmayanımıza uzaktır. İblis her bir yolun sağını solunu aşındırarak maksada ulaşmak ister. Ama biz o yakın yoldan bir yola ulaştık. Sen de o yolda yürüyebilmen için âşık ol, kendinden geç. Aşk yolu her yoldan ayrıdır ve farklıdır. O yol doğruca seni sevgiliye götürür. Âşıklardan ve sır ehlinden başka o yolu kim bilebilir? Soran kişi birliğe inanırsa, ikimizi gören bir kişi sanır..."

"Ey aziz can! Sevgili ve aşka bir deyin. İki diyen kişiler biri nerden bilsin, bir olan sevgiliyi nasıl tanısın! Her deniz aşığı boğmaz. Onu benden başka kimse fark etmez. Beni ondan bir an bile ayrı sanma. Sevgiliye ulaşmak ve onunla uyuşmak için bizim bir yolumuz var. Sen her ne kadar aceleyle gelsen de o yolda topalsın, aksaksın. Bu hale erişen erenler bu yola tayy-ı mekân adını verdiler. Her vakit namazı Kâbe’de kılan ve tekrar kendi şehrine dönen kişi bu tayy-ı mekân yolu ile vararak geri gelir. O yolu ancak onun gibi kişiler bilir. Ona her vakit bir tayy-ı mekân vaktidir. Ona her nefes bast-ı zaman olur...

"Ey aziz can! Sen her ne kadar hilekârlık, riyakârlık yapsan bile ecel canını gövdenden ayırdığında artık ortada ne bir hilen, ne bir riyan ve ne de oyunların kalacaktır. Yiğit ve muhlis, toprağı altın etmeli. İnsanı aldatan adam değildir. Dünya yurdunda her bir işi doğrulukla yapmak gerek. Aldatıcı riyakârın dili kesilmesi gerek. Riyakârıyla övünen, ne kadar talihsiz ve işe yaramaz kimsedir. Saf kişiler kurnazlara çok aldandığı için o uyanıklar aldatmayı bir beceri sanırlar. Akılların çok azı doğru olur. Saf kişilerin yeri cennettir..."

"Ey aziz can! Eğrilik her kişinin hüsranlık sonudur. Doğruluk salihlerin yoludur. Salihlerin kitabını oku, okuduğunu doğru anla. Anladıklarını tatlı ve renkli olarak söyle.

Ey namlı kişi! Kötü işlerinden ve entrikalarından tevbe et. Doğruluk tacı Hz. Muhammed (s.a.a) ve Ehlibeytinin irşadını izle. Settar olan Allah'tan utan. Doğrulukla kurdun önünde sinen tavşan, aslanı hile ile yener. Yalanı gerçekten fazla olanlar, tavşanın aslanı nasıl aldattığını çok görmüşlerdir..."

"Ey aziz can! Bütün insanlar bir olmadığı gibi Müslüman ile kâfir, mümin ile münafık, Salih ile fasık da bir değildir. Öyle canlar vardır ki yüz bin melekten daha üstündür. Bazı insanlar da hayvanlardan aşağıdır. Öyle canlar da vardır ki yüzlerce inciden daha değerlidir. Bazı insanlar ise kül ve kum gibidir. Bunlardan kimisinin yeri yücelerin yücesi, kimisinin yeri ise cehennem olur. Yanına kısa bir vakit uğrayanların cennete girmişcesine huzur buldukları canlar bulunduğu gibi, insanın sohbetinde sıkıntıdan dolayı elli bin derdi tercih ettikleri insanlar da vardır. Birincinin yanında bir saat kalmak cennet bahçesinde geçen bir dakika gibi gelir, ikincinin yanında bir dakika kalmak bir saat kabir azabı gibi gelir insana..."

"Ey aziz can! Ay ve güneşten daha parlak olan ve dertlere derman olan nice canlar vardır. Katran ve ziftten daha karanlık ve bulanık olan nice insan görünümlüler vardır. Bazı canlar cinsinin üstünlüğünden dolayı aydınlık, bazıları ise kalbinin kirliliğinden karanlıktır. Acı olan bir ağacı gül suyu ile sulasan ve hatta gül bahçelerine bile alsan, o acı ağacın meyvesi yine acıdır. Cahilin sözlerini duyunca şaşırınız. Kalbiniz ve ruhunuz ile bu hakir kulun sözlerini okumaya çalışınız. Madenden saf çıkan altın değerlidir. Bakır ile karıştırılmış akçe ise düşük değerdedir. Meyvesi din, iman olan ağaç, zehirler içinde bile tatlıdır. Meyvesi nefs olan ağaç, Kâbe içinde olsa bile acıdır..."

"Ey aziz can! Allah dostları olan evliyalar cennete girer ve orada hurileri görürler. İrfan sahibi olan arifler cennete varır ve orada rahmete ulaşırlar. Takva sahibi olan zahitler cennete gir der ve orada yaptıklarının karşılığını alırlar. Sürekli ibadet eden abitler cenneti bulurlar ve orada sevapları günahlardan süzülecektir. Kimi hurilerle kimi de perilerle arkadaş olur. Göğün altında görünüp de ateş, yel, su ve toprağı içeren yeryüzü ise cehennemdir. Göğe giden can cennete kavuşur. Yerde kalan can ise eziyete uğrar..."

"Ey aziz can! İkiyüzlülükten uzak kalarak samimiyete ulaş ve yaptığın amellerden dolayı da kibre kapılma. Kibir ve gurur kişinin amel köşkünü yıkar ve bütün ibadetlerini boşa çıkarır. Yapılan ibadetlere güvenmek kişinin ibadet evini çabucak yıkar ve ibadetlerini hiçe indirir. İnsan yaptığı ibadetler ile cennete giremez. Bu ancak Allah'ın lütuf ve ihsanıyla olur. Ey aziz can! Atmış yıllık ibadetin, ömrünün bir gününün pahasını karşılamaz. Ey namlı kişi! Sen ibadetlerinden dolayı çok gururlusun. Cömertler cömerdi olan Allah'ın cömertlik ve ihsanlarına umut bağlamalısın. Kibri ve ibadetlerine güvenmeyi terk ederek amacına ulaşmalısın..."

Selam ve dua ile..