.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Dil, Yüce Allah’ın insanlara bahşetmiş olduğu büyük nimetlerden ve Yüce Allah’ın yaratmış olduğu en ilginç varlıklardan, insanlara yapmış olduğu en büyük ihsanlardan biridir. Küçük olmasına rağmen çok büyük bir kulluk aracı olabileceği gibi tam tersine çok büyük bir suç aracı da olabilir. Kişinin Müslüman olup olmadığı ancak dilin söyleyeceği şehadetle anlaşılabilir. Var olan veya olmayan, yaratılan veya yaratan, hayali veya gerçek, bilinen veya bilinmeyen hiçbir varlık yok ki dil onunla ilgili olumlu veya olumsuz, onay içerikli veya reddedici sözler söylemesin.

İnsandaki hiçbir organ dilin bu özelliklerine sahip değildir. Göz ancak renkler ve şekillere, kulak ancak seslere, el ancak cisim olan şeylere ulaşabilir. Aynı şekilde insandaki diğer organlar da bu şekildedir. Ancak dil, çok büyük bir alana sahiptir; hayır veya şer yönünde büyük mesafeler kat edebilir. Bu nedenle dilini kendi haline bırakanlar dilleriyle hüsran ve felaket yönünde olabildiğince ilerler. Zira dilin hareket etmesi fazla bir çaba gerektirmez ve onu kendi haline bırakmak en kolay seçenektir. Dolayısıyla kesinlikle akıl ve din çerçevesinde kontrol altına alınmalıdır.

Dil daha çok, başıboşluğa ve kendi haline bırakılmaya meyillidir. Dolayısıyla gerekli dengenin sağlanabilmesi için din, açlık konusunda olduğu gibi dilin zapt edilmesi yönünde de birçok öğretide bulunmuştur.

Bu konunun daha detaylı bir şekilde açıklığa kavuşması için konuyu birkaç altbölümde ele alıyoruz.

Suskunluğun Üstünlüğü

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Sessizliği seçen kişi kurtuluşa kavuşmuştur.

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

"Sessizlik bir erdemdir ancak çok az insan bu erdeme ulaşabilir."

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Sakalı ve bıyığının arasındakini ve iki bacağının arasındakini koruyacağını taahhüt eden kişinin cennete gireceğini taahhüt ederim.

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Midesinin, cinsel organının ve dilinin şerrinden korunan kişi kendisini korumaya almıştır.

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Acaba insanı dilinden başka bir şey, baş aşağı cehenneme düşürebilir mi?

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Allah’a ve kıyamet gününe inanan, iyi şeyler konuşsun veya sussun.

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Müminin dili, aklının ardındadır; bir şey söylemek istediğinde önce aklıyla onu düşünür ardından diliyle onu onaylar. Ancak münafığın dili aklının önündedir; bir şey yapmak istediğinde aklının onayını almaksızın diliyle onu onaylar.

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Çok konuşan kişinin hataları çok olur. Hataları çok olan kişinin günahları da çok olur. Günahları çok olan kişi ise cehennemi daha çok hak eder.

Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Dilini koru. Kuşkusuz bu, kendine yaptığın bir iyiliktir. Ardından şöyle buyurdular: Hiçbir kul, dilini zapt etmeksizin imanın hakikatine varamaz.

Emirü’l-Müminin Hz. Ali (a.s.), yolda yürürken boş sözler söyleyen birisiyle karşılaşınca şöyle buyurdular: Konuşarak, rabbine göndereceğin bir mektubu, yanındaki meleklere yazdırıyorsun, öyleyse sana yardımcı olacak şeyler söyle ve diğer sözleri bir kenara bırak.

İmam Zeynel Abidin’in (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Dil her sabah, diğer uzuvlara başvurur ve şöyle der: Nasıl sabahladınız? Diğer uzuvlar şöyle cevap verir: Bizi kendi halimize bırakır isen, iyi sabahladık. Ardından dili yemin ettirip şöyle derler: Allah’ı hatırla, senin için bize ceza veya mükâfat verilmektedir.

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: Bizim takipçimiz dilsizdir.

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Uyumak, vücudun, konuşmak ruhun ve susmak aklın istirahatıdır.

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Davud âlinin hikmetli sözlerinden biri şudur: Akıl sahibi bir insan, yaşadığı zamanı iyi tanımalıdır, işlerini takip etmelidir ve dilini korumalıdır.

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Lokman Hekim oğluna şöyle dedi: Ey oğlum, konuşmayı gümüş gibi düşünecek olursan susmak altındır.

Emirü’l-Müminin Hz. Ali’nin (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: İnsan dilinin altında saklıdır. Dolayısıyla sözlerini ölç ve akıl ve bilgiye sun. Allah için ve Allah yönünde ise dile getir, aksi halde susmak daha iyidir.

İmam Zeynel Abidin’e (a.s) “Konuşmak mı daha üstün susmak mı?” sorulduğunda şöyle buyurdular: Her biri kendine göre sıkıntılar taşır. Hiçbir sıkıntı taşımadıkları durumda konuşmak daha üstündür. “Bu nasıl olur ey peygamberin oğlu?” diye sorulduğunda ise şöyle buyurdular: Yüce Allah peygamberleri ve onların vasilerini susmaları için insanlara göndermedi, susmakla cennet kazanılmadı; hiç kimse susmakla Allah’ın vilayetine girmedi, cehennem ateşinden korunmadı ve Allah’ın gazabından korunamadı. Bunların tamamı konuşmakla elde edilir. Ay’ı güneşle nasıl karşılaştırabilirim. Susmanın üstünlüğünü konuşarak ifade edebilirsin ancak konuşmanın üstünlüğünü sessiz kalarak ifade edemezsin.