Aciz, fakir, muhtaç ve kendine yetmediğinin bilincinde olan insanın, tazarru, tezellül, huşu, huzu ve alçak gönüllülük haletiyle,kullarına karşı rahmeti sonsuza yönelip,halini O’na arz ederek ,isteklerini Ondan istemesidir,dua..kulun Rabbine karşı iman, güven ve itimad telakkisinin bir gereğidir.

Dua, hakkın tükenmez hazinelerinin sırlı bir anahtarıdır; fakir, yoksul, kalbi kırıkların sığınacağı ve ıztırarla kıvranıp duranların da en güvenilir huzur kapısıdır. Bu sığına doğru yönelen, anahtarı almış demektir; Onun vesayetine giren fakir, miskin, sail ve muhtaçlar da umduklarını hatta ötesini elde etmiş olurlar.

Allah bize, “Hem endişe içinde hem de ümitle yalnız Ona yalvarın; bilin ki, Onun rahmeti kalpleri ihsan şuuruyla çarpan kimselerle beraberdir.” diye buyurarak, hem yöneleceğimiz kapıyı gösterir ve hem de o kapının önünde durarak nasıl dilencilik yapılacağının adabını.

Yine Kuran’da “Ud'ûnî estecib lekum-Bana dua edin ki size karşılık vereyim.” (Mümin,60) buyuruyor. Bu, ne bizim ne de başkalarının mesajı; doğrudan doğruya O’nun kendi buyruğu, her şeye gücü yeten, kâinatın sultanının vaadi..

“Kullarım Beni senden soracak olurlarsa, bilsinler ki Ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da davetime icabet ve Bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler ki doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler.” (Bakara,186) ayeti de ayrı bir dua çağrısı.

Allah’ı seven, tek gayesi ona ulaşmak olan insanın, Rabbine sunacağı ibadetler arasında duadan daha güçlü bir amel yoktur. Bir yönüyle de dua insanın dertleşmesidir, içini dökmesi, sevdiğiyle sabahlara kadar konuşmasıdır. Ve bu konuşma aslında imandır, tevhittir, inancının göstergesidir.

Öyleyse gece gündüz demeden, çalışma halvet demeden, gönlümüzü uyandıralım bütün benliğimizle  O’na yönelelim; kalbimizin kapılarını O’na açıp, gözyaşlarımızı dualarımızın karşılığı olarak O’na sunalım, hacetlerimizi bir bir ondan isteyelim ve isteyelim ki Mevlamız, İmamımız gelsin, gelsin ki dünya bu zulümden kurtulsun, yeryüzü güllük gülistanlık olsun, herkes birbirini sevsin ve birbirini sevenler Rablerini sevsin.

Öyleyse bu gece herkes uykudayken kalk, önce yıldızlara bak, O’nun azameti karşısında hayretlere kapıl, sonra soğuk bir suyla abdest al, gurbet köşesine çekil, seccadeni aç, alnını mühre koyarak “hoş geldin” sedasını duy, sonra otur ve bekle...   gönül dünyana doğru iç içe kapıların açıldığını duyacak, O'nun varlığının ışıkları altında eridiğini hissedecek ve deryaya düşen bir damla gibi kendi hesabına kaybolup gidecek, sonra da hesaplar üstü bir kuşakta okyanusların dev dalgaları ile bütünleşeceksin.

Düştük bir deryaya dalgalar nere sürükler

Yar beklermiş sahilde, bitevi ona sürükler

Gözümdeki yaşları siler misin ey Dost!

Kapını aç, bak gönlüm sana doğru sürükler.

Bu yüzden, duanın tadına varanlar, imanın zevkine ermiş ve ibadette hassaslaşmış ruhlar, kesinlikle duada kusur etmezler. Başkaları sabahlara kadar boş ve yalan eğlencelerle vakit geçirirken onlar dua ederler. Gönüllerini Rabbilerine açıp yalvarmayı, O'na yakınlık arayışının sesi-soluğu gibi değerlendirir ve dualarını bir ümit nağmesi gibi seslendirirler. Öyleyse biz de âlimlerimizin, Allah’a ulaşmışların, Rahma’nın has kulları olanların ve duayı bir aşk, bir kurtuluş kapısı olarak görenler gibi dua edelim:

Rabbimiz!

Biz kimiz ki senin karşında duralım, günahkâr bedenlerimiz senin dergâhına nasıl girebilir? Oysa sen merhametinle, bağışlamanla ve kullarına olan engin sevginle bizi kapına kabul ettin, izin verdin huzurunda durarak sana el açalım, izin verdin dua edelim, hamd u sena ile seni övelim. Teşekkürler Rabbim.

Ey, varlığı canlarımızın canı, nuru gözlerimizin ziyası Yüce Varlık! Ey her huzuruna geleni eli boş göndermeyen ululuk tahtının Sultanı!

Senin karşında boynu bükük, gözü yaşlı elerimizi sana açıyoruz, sana açıyor ve kullarına her zaman açık bulunan rahmet desenli kapının tokmağına inleyerek dokunuyor ve “biz geldik” diyoruz.

Ey çaresizler çaresi!

Sebeplerin sukut ettiği, toplumsal ahvalin boz-bulanık bir hal aldığı, her yanda zalimlerin ayak izlerinin görüldüğü, yığınların çaresizlikle af u figan ettiği, şu karanlık günlerde, katından ışığını gönder. Tek duamızdır bu, sonsuz kudretinle, bütün zulüm ve haksızlık ateşlerine bir su serpecek olan, şeytanın ocaklarını söndürüp, iblislerin boyunlarına tasmayı takacak olan, mazlumların hesabını zalimlerden soracak olan ve bizim elimizden tutarak sana götürecek Mehdi’ni gönder.

Ey, günahlarla kirlenmişleri hemen cezalandırmayan, haddini bilmezlerin ayıplarını görmezlikten gelerek onlara manevî kirlerinden arınma fırsatları veren bağışlayıcı Rabbim!

 Bizi günahlarla, hatalarla kirlenmekten koru; kirlendiğimizde de mağfiret ve merhametini bizden esirgeme!

Ey talihsizlerin sığınağı, acizlerin güç kaynağı, dertlilerin tabibi ve yolda kalmışların yol göstereni!

Bugüne kadar Senden başka bizi duyan, yüzümüze bakan ve şefkatle başımızı okşayan olmadı. Ümit ettiklerimiz yüzümüze bakmadı, bel bağladıklarımız asla bizi umursamadı. Ne bulduk, ne gördükse Sende bulduk, Sende gördük ve Sana inancımız sayesinde hayretten, dehşetten, gurbetten ve yalnızlıktan kurtulduk. Lakin biz gene boş şeylerin arkasından koşup durduk; olmayacak hülyalara gönül bağladık. Yine ümidimiz sensin, Peygamber’in ve onun Ehlibeyt’inin hatırına bizi kurtar nefis kuyularından, yolunda sabit olmamızı sağla ve dinine hizmeti.

Ey, her zaman güzellikler izhar edip çirkinlikleri örten ve en çirkin görünen şeyleri dahi izafî güzelliklerle bezeyen Güzeller Güzeli!

Gönüllerimizi güzellik duygularıyla mamur kıl ve bize her zaman güzel kalmanın yollarını göster.

Buyuruyorsun ki: “Evvelden ahire kadar bütün annelerin sevgisi toplansa, benim kuluma olan sevgime denk gelmez.” Bu bilinçle, herkese ve her sese merhamet ettiğine gönülden inanarak kaçkınlığımızı geçici dahi olsa görmüyor, günahlarımızı af okyanusların içinde tasavvur ediyor, ümitlerimizi sana bağlıyor ve af diliyoruz.

En yakın dostumuz sen isen çevremizde kimse olmamış bize ne! Her yanda şeytan ve yarenleri içten içe homurdanıp duruyormuş, sen bizle olduktan sonra ne yazar. Sen tek hâkimsin ve hükmünü engelleyecek yoktur. Sen saltanat dairen içinde en küçük şeyleri görür, en cılız sesleri işitir ve hiçbir kimseyi cevapsız bırakmazsın.

Rabbimiz!

Kalp katılığından, gafletten, başkalarına yük olmaktan, aşağılıktan, aşağılanmaktan, miskinlikten; cehaletten ve faydasız bilgiden; ürpermeyen gönülden, doyma bilmeyen nefisten, kabul edilmeyen duadan; nimetlerinin zeval bulmasından, lütuflarının değişip başkalaşmasından; ansızın bastıran azabından, gelip çatan gazabından Sana sığınıyoruz.

Senden her zaman, yalvaran diller, haşyetle ürperen gönüller istiyoruz. Tövbelerimizi kabul buyur, bizi günahlardan arındır, dua ve isteklerimize cevaplar lütfeyle. Delil ve burhanlarımızı hedefine yönlendir, kalplerimizin ufkunu aç, dilimizi doğruluğa bağla ve gönül kirlerimizi temizle.

Amin,Ya Rabbel Alemin.