.

.

Ehlader Araştırma Bölümü

Bu soru iki kısımdan oluşmaktadır. birincisi tarihi bölüm, ikincisi kelami bölüm. İkinci bölüm şu soruları peşi sıra getirmektedir; bu kadar büyük bir cinayet sonrası böyle bir kimse tövbe etme tevfiki bulabilir mi, tövbesi gönülden mi yoksa zahiri mi, her tövbe edenin tövbesinin kabul olacağını bildiren ayet ve hadislerin istisnası var mı? Fakat bu sorular, tövbe edip etmediğine dair tarihi bir araştırmadan sonra, eğer etmişse konu edilir. Ancak etmemişse bu sorulara sıra gelmez.

Tarih boyunca bütün âlimler, tarihçiler ve düşünürler Yezid’in yapmış olduğu büyük kötülükleri, özellikle de Kerbela faciasını yaratmasını sert bir dille kınamışlardır. Buna rağmen, Gazali gibi biri İhyau Ulumi’d-Dinkitabında Yezid’e lânet okunmaması gerektiğini, çünkü tövbe etme ihtimalinin bulunduğunu söylemektedir!

Gazali, her ne kadar Ehlisünnet camiasında ileri gelen, sözü kabul edilen bir âlim olsa da bu görüşü kabul görmemiş, birçok âlim tarafından eleştirilmiştir. Hatta İbn Cevzi, Gazali’nin bu görüşüne cevap olarak el-Red ale’l-Mutaassıbi’l-Anid adlı kitabı kaleme almıştır.

Fakat ondan sonra yine bazıları özellikle de Lamense gibi oryantalistler bu düşünceyi tekrarlamışlardır. Son zamanlarda yine bilinçli olarak, hiçbir aklî ve nakli delile dayanmadan inatla, bu sözler yenileniyor. Bu yüzden Yezid’in tövbesi hakkında, gerçekleri aktarmamız gerekmektedir. Tarih kitaplarında Yezid’in tövbesi hakkında yazılanlar şöyledir:

1- İbn Kuteybe el-İmametu ve’s-Siyasetadlı kitabında şunları yazmakta: “Bu olaylar olduktan sonra Yezid öylesine ağladı ki, ruhu beninden çıkacak gibiydi.”

2- Kesik başlar ve esirler, Yezid’in sarayına getirildiğinde o çok etkilendi ve bu korkunç cinayetleri İbn Ziyad’a bağladı. Sonra şöyle dedi: “Allah Mercane’nin (Ubeydullah b. Ziyad) oğluna lânet etsin, beni Müslümanların gözünde kötü biri olarak tanıttı ve kalplerine nefretimi yerleştirdi!”[1]

Yezid, iddialara göre kendisini halim biri olarak tanıtmakta ve Hz. Hüseyin’in (a.s) Peygamber’le (s.a.a) olan yakınlığından dolayı asla öldürmek istemediğini fakat bunu İbn Ziyad’ın yaptığını söylemektedir.[2]

3- Yezid, Şam’a esir olarak getirilen Kerbela kervanını Medine’ye doğru gönderirken, İmam Seccad’a şöyle demiştir: “Allah Mercane’nin oğluna lânet etsin! Yemin ederim ki, eğer ben orada İmam Hüseyin’in (a.s) karşısında olsaydım, ne isterse yapardım. Hatta kendi çocuklarım ölseydi bilebir şekilde onun ölmemesini sağlardım.”[3]

Bu iddiaların senedlerini incelemeden ve diğer eleştirileri yapmadan, bunları kabul ettiğimizi farz edelim, o zaman şu sonuçlar çıkacaktır:

Bir:bHz. Hüseyin’in (a.s) öldürülmesinde suçlu İbn Ziyad’dır ve Yezid hiçbir şekilde İmam’ın öldürülmesi emrini vermemiştir!

İki: Yezid, İbn Ziyad’ın yaptığı bu kötü işten dolayı sinirlenerek onu lânetlemiştir!

Üç: Yezid İmam Hüseyin’in (a.s) öldürülmesinden büyük bir üzüntü duymuştur!

Birincisininne kadar büyük bir yalan olduğu tarihi belgelerden anlaşılmaktadır. Çünkü tarihte kesin olarak kaydedilenlere göre Yezid hükümete geçer geçmez, babası Muaviye’nin sakındırmasına rağmen, hemen Medine valisine mektup yazarak, şunları emrediyor:

“Mektubum sana ulaşır ulaşmaz hemen Hüseyin’i ve İbn Zübeyr’i yanına çağır, onlardan benim için biat al. Eğer bana biat etmezlerse hemen başlarını kesip bana gönder.”[4]

Başka kaynaklarda şunlar da naklediliyor: İmam Hüseyin (a.s) Mekke’deyken, Yezid özel bir timi Mekke’ye göndererek, hac esnasında İmam’ı öldürmelerini emretmişti.[5]Nitekim İbn Abbas Yezid’e yazdığı mektupta bu noktaya da değinmektedir.[6]İmam’ın Mekke’den Irak’a doğru ayrıldığı haberini alan Yezid, hemen İbn Ziyad’a bir mektup yazarak İmam’ın önünü kesmesini, en sert bir şekilde karşısında durmasını ve onu öldürmesini emretmiştir.[7]Sonraları da İbn Ziyad, İmam Hüseyin’i öldürmek için Yezid’den emir aldığını kendi ağzıyla söylemiştir.[8]

İbn Abbas da açıkça Yezid’i İmam Hüseyin’in (a.s) ve Abdulmuttalib gençlerinin katili olduğunu söyleyip, onu şöyle azarlamaktadır: “Sen Ali’nin oğlu Hüseyin’i öldürdün. Hüseyin’i ve Abdulmüttalip gençlerini öldürmenle benim utanacağımı asla sanma.”[9]

O zamanlar Yezid’in, İmam Hüseyin’i öldürdüğü gün gibi aşikârdı. Öyle ki kendi oğlu Muaviye b. Yezid bile minbere çıkarak şöyle demişti: “…ve şüphesiz Peygamber’in itretini öldürdü…”[10]

Özetle tarih, Yezid’in İmam Hüseyin’i öldürdüğüne dair kesin birçok delille doludur, elbette görmek isteyen insaflı kimseler için.

İkincisininde (Yezid’in İbn Ziyad’ın cinayetlerinden dolayı ona sinirlenmesinin de) doğru olmadığı sabittir. Tarihte yazıldığına göre Yezid, İmam’ın öldürüldüğü haberini aldığı zaman çok sevindi ve İbn Ziyad’ı yaptığı bu iş için takdir etti. Sibt İbn Cevzi, Yezid’in İbn Ziyad’ı Hüseyin’i öldürdüğü için çok övdüğünü, ona çok kıymetli hediyeler gönderdiğini, bazı geceler onunla oturup şarap içip eğlendiğini ve bu yaptıklarından sonra İbn Ziyad’ı ailesinden biri gibi gördüğünü nakletmektedir.[11]

Bununla beraber Yezid, eğer İbn Ziyad’ın yaptığını doğru bulmuyordu ise, niçin onu görevinden azletmedi. Hiçbir yerde Yezid’in İbn Ziyad’ı valilikten aldığı geçmemektedir. Aksine Kerbela kıyamından üç yıl sonra İbn Zübeyr’in ayaklanmasını bastırmak için yine İbn Ziyad’a görev vermiştir.[12]

Demek ki, Yezid’in İbn Ziyad’a sinirlenip, onaylamaması, sadece göstermelik bir davranıştı. Çünkü Hz. Zeyneb (s.a) ve İmam Zeynelabidin’in (a.s) Şam’da yaptıkları büyük konuşma, herkesi derinden etkileyip üzmüştü. Halkın tepkisiyle karşı karşıya kalan Yezid, ortalığı yatıştırmak için suçu İbn Ziyad’ın üstüne atarak, böyle bir şey olmasını istemediği yalanını söylemiştir.

Üçüncüanlaşılan da (yani Yezid’in, İmam Hüseyin öldürülmesine üzülmesi de) büyük bir yalandır. Birçok tarih kaynağı, İmam Hüseyin öldürüldü diye Yezid’in sevinip, içkili eğlenceler düzenlediğini yazmıştır. Şehitlerin kesik başları Şam’a geldiğinde o, mutluluktan içki içmeye başlamış ve daha da iğrençleşip elinde ki ağaçla İmam’ın mübarek ağzına ve dişlerine vurmuştur.[13]

Ümeyyeoğullarının, Haşimoğullarından intikamını aldığı için neşe içerisinde şiirler okuyor ve şiirlerinde Bedir savaşında Haşimoğulları tarafından öldürülen dedesi Utbe, dayısı Velid ve diğer akrabalarının intikamını aldığını anlatıyordu.

Bu şiirlerin birinde Resulullah’ı (s.a.a) ve vahyi inkâr etmiştir. Ona göre Resulullah’ın peygamberliği sadece devlet kurmak için bir bahaneydi.

Devlet için oyun oynadı Haşimoğulları


Yoksa ne bir vahiy geldi ne de bir haber

Bu konunun sonunda iki noktaya dikkat çekmek gerek:

Bir:Yezid’in hiçbir sözünden, hatta ilk başta getirdiğimiz göstermelik üzüntülerin hiçbirinden onun tövbe ettiği, istiğfar ederek, yapmış olduğu büyük günahtan dolayı Allah’tan af istediği görülmemektedir. Önce onun tövbe ettiği ispatlansın, sonrasında ona lânet okumanın caiz olup olmadığı tartışılır.

İki:Yezid’in tövbe ettiğini kabul etmek ve bunda ne kadar gerçekçi olduğunu anlamak için, onun daha sonra yaptıklarına bakmalıyız. Gerçekten kendisini düzeltmiş midir, yoksa yine kötülük ve cinayetlerine devam mı etmiştir?

Tarih Yezid’in ölene kadar ne kadar cani olduğunu göstermektedir. O Kerbela faciasından sonra, iki yıllık hükümeti boyunca iki büyük faciaya imza atmıştır.

1- İmam Hüseyin’e (a.s) yaptıklarından sonra İslâm âlemi uyanmaya başlamıştır. Uyanan toplumlardan biri de Medine halkıydı. Medineliler Yezid’in fasık rejimini kabul etmediklerini ve onu halife olarak tanımadıklarını ilân ettiler. Bunun üzerine Yezid, donanımlı bir ordu göndererek tarihte Hirre Vakası olarak bilinen felâketi gerçekleştirdi. Yezid’in ordusu Medinelileri ve onlarca Peygamber sahabesini öldürdü. Yezid, üç gün boyunca askerlerine Medinelilerin mallarını, canlarını ve namuslarını mubah kıldı.[14]

2- Yezid, ordusuna Mekke’ye saldırma emrini vermiştir. Yezid’in ordusu kan dökmenin haram kılındığı Kâbe’ye saldırıp Allah’ın evinin kutsallığını çiğnemiş, mancınıklara ateş doldurup fırlatmış ve Kâbe’yi yerle bir edip, ateşe vermişlerdir.[15]

Demek ki, tarihin bize gösterdiğine göre Yezid tövbe etmemekle kalmamış, yapmış olduğu kötü işlerine her geçen gün yenisini eklemiştir. Öyleyse, Yezid’e lânet okunmalıdır ve bu yaptıklarından dolayı ona lanet okumak Müslümanların genelinin ortak inancıdır.

[1]     Tezkiretu’l-Havas, s. 256.

[2]     el-Kamil fi’t-Tarih, c. 2, s. 578.

[3]     A.g.e.

[4]     Tarih-i Yakubi,c. 2, s. 241.

[5]     Luhuf, s. 82.

[6]     Tezkiretu’l-Havas, s. 278 (Adamlarını Mekke’ye göndererek Hüseyin’i öldürmek istedin…).Tarih-i Taberi, c. 2, s. 249.

[7]     Tarihu’l-Hulefa, Suyuti, s. 165.

[8]     Tecaribu’l-Umem, c. 2, s. 77.

[9]     Tarih-i Yakubi,c. 2, s. 248.

[10]    Tarih-i Yakubi, s. c. 2, 254.

[11]    Tezkiretu’l-Havas, s. 29.

[12]    Tecaribu’l-Umem, c. 2, s. 77.

[13]    Tarih-i Yakubi,c. 2, s. 245.

[14]    el-Kamil, İbn Esir, c. 2, s. 593.

[15]    A.g.e. s. 602.