.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

- Öfke:

Yüzün şeklini, ses tonunu, göz temasını ve bedensel durumu tamamen değiştiren[1]ve bireyi başkalarına sözlü ve bedensel zarara vermeye hazırlayan aşırı heyecan halidir. Bu şartlarda kişi kontrolünü kaybetmiş demektir.[2]Öfkenin yatışmasından sonra ise yaptığından büyük pişmanlık duyacaktır.[3]Öfke ve ondan kaynaklanan davranışların toplumsal ilişkilere ciddi zararlar vereceğine hiç kuşku yoktur. Belirtilen bakımlardan İslami metinler öfkeyi, imanı yokeden[4], uygunsuz davranışlar yaptıran[5]ve kusurları açığa çıkartan[6]şey olarak tanıtmakta; bedenin durumunu değiştirme, hareket ediyorsa durma, ayaktaysa oturma, mülayim bedensel temas[7], öfke sırasında Allah’ı anmaya çalışma gibi yöntemleri öfkeyi dizginlemek için önermektedir. Öfkeyi yatıştırmanın ve toleransın erdemini ve bundan kaynaklanan güven, kalbin sükûneti[8], memnuniyet[9]gibi manevi etkilerini[10]anlatmak da öfkeyi kontrol altına almanın bir başka yoludur.

- Kötü huyluluk:

İyi huyluluğun karşıtıdır. Konu daha önce genel hatlarıyla incelenmişti. Haşin, sertlik, mülayim olmayan ses tonu, uzlaşmaz sözlü ve sözsüz tepkiler kötü huyluluğun göstergeleri kabul edilebilir. Öfke, kötü huyluluğun bir örneğidir ve genel olarak bu durum insanlarla uyumsuzluk olarak isimlendirilebilir. Belki de kişide ruh sağlığının bulunmadığının en önemli göstergelerinden birinin kötü huyluluk olduğu söylenebilir. İslami metinler de bu durumu, bireyin iyi davranışlarını ortadan kaldıran, onu perişan ve huzursuz eden hal olarak tarif etmektedir.[11]

- Kendini büyük görmek ve kendini beğenmek:

Bundan önce eşitliği etkili ilişkinin önemli özellikleri arasında saymış; tevazuyu bu özelliği temin etmek için önemli bir öğe olarak incelemiştik. Buna mukabil tekebbür, muhatap bireyde savunma pozisyonunun ortaya çıkmasına yolaçan ve onun üzerinde etkili olmayı engelleyen haldir. Bu durum samimi ilişkileri engellemekte[12], hatta dostluk bağını ortadan kaldırmaktadır.[13]İslami metinlerde tekebbürün dünyevi ve uhrevi çok kötü sonuçları zikredilmiştir.[14]Bu davranışın bireydeki aşağılık kompleksinden ve kendine saygı eksikliğinden kaynaklandığı belirtilmiştir.[15]Kendini beğenme de bireyi kendine saygısının yüksek olduğu vehmine düçar eder; düzelme ve gelişme zeminini ortadan kaldırır.[16]

- Gösteriş:

Kişinin toplumsal ilişkide söz ve davranışıyla kendini bir şekilde gösterdiği, oysa iç dünyasında farklı bir şey olduğu duruma verilen addır. Bu hal doğruluğun zıddıdır. İslami metinlerde böyle bir tepki ikiyüzlülük, çift dillilik, yapaylık ve sahtekarlık olarak ifade edilmektedir.[17]Bu tarz, toplumsal ilişkilerde bir tür aldatmadır. Bu koşullarda karşı taraf, bireye ilişkin gerçeğe aykırı bir algı içerisindedir ve eğer bir şekilde bu kişinin iç dünyasındaki gerçeği anlarsa en düşük tepkisi ilişkiye son vermek olacaktır.[18]Masumların (a.s) sözlerinde halkla iki yüzle ve çift dille ilişki kuran kişiler için hiç hoşa gitmeyecek sonuçlar sıralanmış[19]ve onlar insanların en kötüsü ilan edilmiştir.[20]Yine, insanlar bulunsa da bulunmasa da dil ve iç dünyanın bir olması[21]ve yalancı dostluk gösterilmemesi tavsiye edilmiştir.[22]

- Sözünü tutmamak:

Bireyin verdiği söze uygun davranmadığı durumdur. Bu durum toplumsal ilişkilerde güveni ortadan kaldırır. Öyle ki artık kişilerin sözüne güvenilemez hale gelinir. İlişkilerde güven olmaması halinde onun etkisinden umut kesmek gerekir. Kur’an, ahdi bozmayı[23]çok uygunsuz bulmakta, verilen söze uygun hareket etmemeyi Allah’ın öfkesi ve hoşnutsuzluğuna sebep göstermekte[24]ve sözün hayata geçirilip geçirilmediğini sormaktadır.[25]Böyle bir davranışın, toplumsal ilişkilerde samimiyet, doğruluk ve iyilikseverliğe ulaşma sürecinde oldukça bozucu bir rol oynadığı anlaşılmaktadır.

- Suizan:

Muhatap bireyin davranış ve sözlerinden olumsuz algıya sahip olma durumunda olur. Bu olmayan biçimde yorumlanmasıyla zaman içinde kişiliği başkaları nezdinde olumsuz değerlendirilmeye başlayacaktır. İslami metinler insanlara, çoğu yanlış olan suizandan kaçınmalarını[26]ve başkalarının söz ve davranışlarını en iyi şekilde yorumlamalarını[27]tavsiye etmektedir. Tabii ki toplumsal şartların gözönünde bulundurulmasının önemi büyüktür. Bu yüzden insanların çoğu, belli bir zaman aralığında ahlak dışı ve anormal bir hayat tarzına ve davranışlara sahipse iyiniyetlilik kişinin aldanmasına yolaçacaktır.[28]Burada zekilik ve uyanıklık zorunludur. Dolayısıyla samimi bir toplumsal ilişkiyi suizanla zarara uğratmamak gerekir.[29]Çünkü bu şartlarda toplumsal ilişki etkisizleşecek[30], sonunda da ortadan kalkacaktır.[31]

- Alay:

Bir kimsenin söz, davranış veya kişilik özelliğinin başkalarının gülmesine yolaçacak şekilde gösterilmesine tepkidir. Bu tepki sözlü veya sözsüz olabilir. Fakat ses tonu, yüz şekli ve göz hareketleri gibi sözsüz yönleri nedeniyle onu, etkili ilişkileri bozan sözsüz etkenler içinde inceleyeceğiz. Alayda genellikle bireyin zaafları ve kusurları, başkalarını şaşırtacak ve güldürecek biçimde öne çıkartılır. Bu durum kişinin aşağılanmasına ve özsaygısını yitirmesine kadar varır. Alay barındıran toplumsal iletişim ciddi ve etkili içerikten uzaktır ve onda iletişimin temel konuları unutkanlığa terkedilmiştir. Bu nedenlerle İslami metinler açıklıkla bireyleri bu davranıştan menetmiştir. Kur’an, alaya alınan kişinin birçok bakımdan diğerlerinden üstün olabileceği ihtimalini desteklemektedir.[32]Bu sebeple de ona üstünlük taslamayı kınamıştır.

Hiç kuşku yok başkalarıyla alay etmek samimi ilişkilerin zeminini yok eder[33]ve karşı tarafa duygusal darbe vurur, sonunda da bireyler arasında düşmanlık ve kin ortaya çıkmasına yolaçar.[34]Eğer şaka başkalarıyla alay etmeye varmıyor, hoşa gitmeyen ve doğru olmayan şeyler içermiyorsa[35]neşeye ve diğer olumlu duygulara vesile olabilir. Rasulullah (s.a.a) ve Masumlar da ilişkilerde soğuk ve kuru değillerdi. Kimi zaman şakalaşır[36]ve bunu müminin sıfatlarından sayıp[37]güzel huyun göstergesi kabul ederlerdi.[38]Allah katında en sevimli davranışın[39]müminleri neşelendirmek olduğu belirtilmiştir. Şaka bunun yollarından biri olabilir. Bununla birlikte şakayı abartmak, kişinin itibarını ve toplumsal konumunu sarsar.[40]Bu yüzden bireylerin saygınlık ve kişiliğinin sarsılmasına ilaveten bu konudaki aşırılık bireyin kişiliğini zaafa uğramasına yol açar[41], hatta bazen onun önemli ve ciddi meseleleri bile dikkate alınmaz.[42]

- - - - - - - - - -

[1]     İslami metinler, öfkenin, gözlerin kan çanağına dönmesi, damarların şişmesi, şiddetli heyecan gibi bazı sözsüz etkilerine değinmişlerdir. (Kuleyni, Kafi, c. 2, s. 229-231 ve Neraki, İlm-i Ahlak-i İslami, s. 351- Camiu’s-Saadat’ın çevirisi).

[2]     “من لم یملک غضبه لم یملک عقله” (Kuleyni, a.g.e., s. 231, hadis 13).

[3]     “الحدة ضرب من الجنون لان صاحبها یندم فان لم یندم فجنونه مستحکم” (Nehcu’l-Belağa, Hikmet 255).

[4]     “الغضب یفسد الایمان” (Kuleyni, Kafi, c. 2, s. 299, hadis 1).

[5]     A.g.e., hadis 3.

[6]     A.g.e., hadis 6.

[7]     “و هو قائم فلیجلس... فلیدن منه فلیمسه” (A.g.e., hadis 2 ve Neraki, İlm-i Ahlak-i İslami, s. 354-358).

[8]     “من کظم غیظا و هو یقدر علی امضائه خشی الله تعالی قلبه امنا . ایمانا یوم القیامة” (Kuleyni, a.g.e., s. 90, hadis 6 ve 7) ve “عزا فی الدنیا و الاخرة” (a.g.e., hadis 5).

[9]     A.g.e., hadis 12 ve 13.

[10]    İlm-i Ahlak-i İslami(Camiu’s-Saadat’ın çevirisi), s. 360-365 ve Kuleyni, a.g.e., s. 91.

[11]    A.g.e., s. 242, hadis 1-5.

[12]    “من استطال علی الاخوان لم یخلص له انسان” (Amidi, Gureru’l-Hikem, hadis 8393).

[13]    “لیس لمتکبر صدیق” (a.g.e., hadis 7464).

[14]    Kuleyni, Kafi, c. 2, s. 233; mesela küfür seviyesinde ve cehenneme sokan hal olarak da tarif edilmiştir.

[15]    “ما من رجل تکبر او تجبر الا لذلة وجدها فی نفسه” (a.g.e., s. 236, hadis 17).

[16]    “من دخله العجب هلک” (a.g.e., s. 236, hadis 2 ve 1, 5, 8. hadisler).

[17]    Muhammedi Reyşehri, Dusti der Kur’an ve Hadis, s. 170-172.

[18]    “لا تدوم مع الغدر صحبة خلیل” (Amidi, Gureru’l-Hikem, hadis 10601).

[19]    “من لقی المسلمین لوجهین و لسانین جاء یوم القیامة و له لسانان من نار” (Kuleyni, Kafi, c. 2, s. 257).

[20]    A.g.e., hadis 2.

[21]    A.g.e., hadis 3.

[22]    Muhammedi Reyşehri, Dusti der Kur’an ve Hadis, s. 170-172.

[23]    Kur’an ayetlerinde ahdi bozmaktan çokça bahsedilmiştir (Bakara 27, Ra’d 25, Enfal 56, Tevbe 12). Hatta Kur’an’da müşriklerle sözleşme konusunda bile ahde vefanın lüzumuna dikkat çekilmektedir (Tevbe 4). Gerçek müminlerin sıfatları arasında sözleri hayata geçirmek vardır (Mü’minun 8 ve Mearic 32).

[24]    “كَبُرَ مَقْتًا عِندَ اللّٰهِ أَن تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ” (Saf 3).

[25]    “وَأَوْفُواْ بِالْعَهْدِ إِنَّ الْعَهْدَ كَانَ مَسْؤُولًا” (İsra 34 ve 35).

[26]    “يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ” (Hucurat 12).

[27]    “ضع امر اخیک علی احسنه حتی یأتیک ما یغلبک منه” (Kuleyni, Kafi, c. 2, s. 269).

[28]    Nehcu’l-Belağa, Hikmet, 114.

[29]    “الیفسدک الظن علی صدیق اصلحه لک یقین” (Muhammedi Reyşehri, Dusti der Kur’an ve Hadis, s. 172).

[30]    “لا خیر... فی صدیق ظنین” (Nehcu’l-Belağa, Mektup 3).

[31]    “لا یفلبن علیک سوء الظن فانه لا یدع بینک و بین خلیل صلحا” (Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 77, s. 227).

[32]    “لَا يَسْخَرْ قَومٌ مِّن قَوْمٍ عَسَى أَن يَكُونُوا خَيْرًا مِّنْهُمْ” (Hucurat 11).

[33]    “لا یظمئن... المستهزی بالناس فی صدق المودة” (Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 69, s. 190, hadis 1).

[34]    Gurer, “bezru adadeti’l-mizah” ve “el-mizah turesu’l-dagain” (a.g.e., c. 77, s. 215).

[35]    “ان لامزح و لا اقول الا حقا” (a.g.e., c. 16, s. 298 ve c. 73, s. 60).

[36]    Muhaddisi, Ahlak-i Muaşeret, s. 251, Mukaddesniya ve Muhammedi, Adab-i Muaşeret, s 92.

[37]    “ما من مؤمن و فیه دعابه” (Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 73, s. 60).

[38]    “فان المداعبه من حسن الخلق” (a.g.e., c. 16, s. 298).

[39]    Kuleyni, Kafi, c. 2, s. 150, babu idhali surur ale’l-mü’minin.

[40]    “المزاح تذهب بماء الوجه”, Biharu’l-Envar, c. 76, s. 58 ve “آفة الهیبة المزاح” (Amidi, Gureru’l-Hikem, mizah bahsi).

[41]    “من مزح استخف” (Aynı yer).

[42]    “من جعل دیدنه الهزل لم یعرف جده” (Aynı yer).

Editör: Hasan Bedel