İfrat tekfir düşüncesinin çeşitli nedenleri vardır:


Cahillik


Tekfir düşüncesinin ortaya çıkışının iç nedenlerinden birisi, Kur'an ayetlerine, Peygamber'in ve masum İmamların (a.s) rivayetlerine ve hatta din âlimlerinin sözlerine olan cahilliktir. Bu cahillik, onun inancından olmayan kimseleri tekfir edip onların öldürülmelerine hükmederek uygulamaya geçirilmesine neden olmaktadır.
Ebu Hamid Gazali şöyle demektedir:


"Tekfir etmede acele etmek, tabiatları cahil olan kimselerde daha çoktur." [1]


O aynı şekilde şöyle demektedir:


"Sadece fıkıhla uğraşan ve insanlara sapıklık nispeti vererek onları tekfir eden bir fakihi gördüğünde ondan uzaklaş ve kalbini ve dilini onunla meşgul etme; çünkü ilimle mücadele etme isteği tabiattan kaynaklanmaktadır ve cahillerin ona sabrı yoktur. Bu yüzden insanlar arasındaki ihtilaflar çoktur." [2]


Muhammed b. Alevî Malikî şöyle demektedir:


"Müptela olduğumuz en büyük fitnelerden birisi, Selefiye olduklarını iddia etmelerine rağmen selefin edep ve gerçeklerinden uzak olan kimselerdir. Günümüz toplumunda kitaplarda ve konuşmalarda ortaya çıkarak genellikle avam olan halkı kendileri ile meşgul etmişlerdir. Onlar bu halkı tartışmalı konular ve inançsal sorunlarla meşgul etmişlerdir. Bu konularda ayaklar kaymakta ve anlayışlar sapmakta ve sadece yüce önderler onda sabit kalmaktadır." [3]


O aynı şekilde şöyle demektedir:


"Avam halkın, ilmî ehliyetin olması gereken ilmi itikadi konularla uğraşması en büyük afetlerden birisidir. Bu olay, ortaya fitne çıkartmaktadır; bu yüzden onların, bu konulara girmelerinin engellenmesi farzdır."


"Âlimler şöyle demişlerdir: Avamdan maksat, sadece esnaflar ve sıradan insanlar değildir. Edebiyatçı, nahivci, filozof ve mütekellim gibi kimseler dahi avamdır. Kısacası ilim ve marifet deryasına dalmış, ömrünü bu yolda harcamış, yüzünü dünyadan, şehvetlerden, maldan ve makamdan çeviren, Allah için ihlâslı ilim ve ameli olan, O'nun farzlarını yerine getirmek ve haramlarından sakınmak için hareket eden, kalbini Allah'tan başka her şeyden boşaltan ve hatta ahireti dahi Allah'ın muhabbeti yanında küçük gören kimselerin dışındaki herkes avamdır. Bunlar, ilmî ehliyeti olan kimselerdir; ama buna rağmen onlar dahi büyük bir tehlikeyle karşı karşıyadırlar. Onların on kişisinden dokuzu helak olmakta ve sadece birisi; marifet, fıkıh, din ve açık bir kurtuluş hususunda saadete ulaşmaktadır." [4]


 Taassup


Taassup ile dini tasallüp (dinde sabitkadem olmak, direnmek) arasında fark vardır. Eğer birisi hakkı bulmuşsa, o hak üzerinde dirençli olmalıdır; ama dini taassup yerilmektedir. Doğru yollardan elde etmemesine rağmen kendi hayal ve zanlarını hak bilerek diğerlerinin söyledikleri her şeyi batıl ve vehim bilmektedir ve sonunda da karşı tarafı tekfir edip kendisini Müslüman bilmekte ve bu şekilde kendisine muhalif olanları öldürmeye yeltenmektedir. Bu olay, kesinlikle Allah ve Resulü (s.a.a) tarafından yerilmekte ve akıl tarafından da kabul görmemektedir.


Kitapları İncelemekle Yetinmek


Kişinin, diğerlerini tekfir etmesine neden olan diğer sorunlardan birisi de Kurân-ı Kerim'i ve sünneti mütalaa ederek, doğru araç ve gereçleri kullanmadan ve büyük din âlimlerinin ve İslam dini uzmanlarının görüşlerine teveccüh etmeden sadece kendi şahsi anlayışına göre hüküm vermesidir. Bu, ifrati tekfir düşüncesine neden olan en büyük nedenlerden birisidir.


Kibir ve Kendini Büyük Görmek


Tekfir düşüncesinin iç nedenlerinden birisi, insanın kendisini, amellerini ve ilmini büyük görmesidir.


Muhammed b. Alevî Malikî bu hususta şöyle der:


"Müslümanları tekfir edenlerin, yani onların görüşlerine ve itikatlarına muhalif olan kimseleri kâfir bilenlerin en açık ve inkâr edilemez durumlarından birisi, onların kendilerini ve amellerini beğenmeleridir. Kibirlenmek, İslam dininin yasakladığı ve insanları sakındırdığı en kötü bir sıfatın başlangıcıdır. Büyüklenmek, mahlûkatın ilk küfre sapanı olan Şeytanın sıfatıdır ve kibirdir. Şeytan kendisini Hz. Âdem'den üstün görerek kendi amelini beğenmiştir ve bu, Şeytan'ın imtihan edildiği sıfatıdır." [5]


O, aynı şekilde şöyle demektedir:


"Bu kibir sıfatı, Şeytan'ı sadece kendisini görmeye yönelten bir sıfattır. Şeytan şöyle demiştir:


Hz. Âdem'i küçük görerek kibirlenmiş ve kâfirlerden olmuştur. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:


"Hani biz meleklere (ve cinlere): Âdem'e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu." [6] / [7]


Mütekebbir (kibirli), Allah'ın düşmanı sayılmaktadır ve Allah Teâlâ, onu sevmemektedir. Allah Teâlâ, Kurân-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:


"O, büyüklük taslayanları asla sevmez." [8]


Allah Teâlâ, aynı şekilde şöyle buyurmaktadır:


"Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez." [9]


Allah Teâlâ, aynı şekilde şöyle buyurmaktadır:


"Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler." [10]


Allah Teâlâ, aynı şekilde şöyle buyurmaktadır:


"Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden uzaklaştıracağım." [11]


Allah Teâlâ, aynı şekilde şöyle buyurmaktadır:


"Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir hâlde cehenneme gireceklerdir." [12]


Ebu Hureyre, Peygamber'in (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmektedir:


"Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: Büyüklük benim örtüm ve azamet benim elbisemdir. Her kim benimle bu iki hususta çatışırsa, onu cehenneme atarım ve bunu yapmaktan da hiç çekinmem." [13]


Müslim kendi senediyle Abdullah b. Mesud'dan Peygamber'in şöyle buyurduğunu nakletmektedir:


"Kalbinde hardal tanesi kadar dahi olsa iman olan birisi cehenneme girmeyecektir ve kalbinde hardal tanesi kadar dahi tekebbür olan birisi de cennete girmeyecektir." [14]


Kibir ve tekebbür yeri kalpte olsa da zahirde ona delalet eden alametleri vardır. Örneğin:


En önde oturmaya ve her şeyde önde olma isteği duyması:

Mütekebbir, herkesten önde olmayı istemekte ve sözünün reddedilmesinden ise rahatsız olmaktadır. Eleştirilmeyi kabul etmemekte ve diğerlerini küçük ve değersiz görmektedir.


Kendisini beğenme ve övme:

Peygamber'in (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmektedir:


"Biliniz ki hiçbir zaman Arap'ın Aceme, Acemin Araba, siyahın beyaza ve beyazın da siyaha bir üstünlüğü yoktur; sadece takva üstünlüğü vardır." [15]


Kibirlenmek o kadar yerilmektedir ki; Allah Teâlâ bu hususta şöyle buyurmaktadır:


"Andolsun, Allah birçok yerde ve Huneyn savaşı gününde size yardım etmiştir. Hani, çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat (bu çokluk) size hiçbir yarar sağlamamış, yeryüzü bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti. Nihayet (bozularak) gerisin geriye dönüp kaçmıştınız." [16]


Aynı şekilde kâfirlerin, yüksek binaları ve şanlarıyla övünmeleri hususunda yüce Allah şöyle buyurur:


"Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah'ın emri onlara ummadıkları yerden geldi." [73]


Aynı şekilde amelde kibirlenmekle ilgili şöyle buyurmaktadır:


"Onların dünya hayatında çalışmaları boşa gitmiştir. Oysa onlar güzel işler yaptıklarını sanıyorlardı." [18]


Bu ümmetin fitnelerinden birisi, yanlış görüşte kibre kapılmaktır. Peygamber'in (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmektedir:


"Cimrilik ve hırs itaat edildiği, nefsi isteklerin peşinden gidildiği, dünyanın galip ve herkesin kendi görüşünde kibirlendiğini gördüğün zaman kendi ahlakî ve nefsanî özelliklerini düzeltmelisin." [19]


Kaynaklar

[1]-Faysalu't-Tefrika beyne'l-İslam ve'z-Zındıka, s.90.
[2]-a.g.e., s.95.
[3]-et-Tahzir mine'l-Mucazefeti bi't-Tekfir, s.52.
[4] -et-Tahzir mine'l-Mucazefeti bi't-Tekfir, s.54.
[5]-et-Tahzir mine'l-Mucazefeti bi't-Tekfir, s.55.
[6]-Bakara, 34.
[7]-et-Tahzir mine'l-Mucazefeti bi't-Tekfir, s.56.
[8]-Nahl, 23.
[9]-Nisa, 36.
[10]-Mü'min, 35.
[11]-A'raf, 146.
[12]-Mü'min, 60.
[13]-Sünen-i İbn-i Mace, c.2, s.1398.
[40]-Sahih-i Müslim, c.1, s.65.
[15]-Mecmau'z-Zevâid, c.3, s.266.
[62]-Tevbe, 25.
[17]-Haşr, 2.
[18]-Kehf, 104.
[19]-el-Mucemu'l-Kebir, c.22, s.220.