Belki duymuşsunuzdur; “Akıl, kıskanılmayan bir nimettir ” diye. Üzerinde durup düşününce gerçekten hoşuma giden bir cümle bu.

İmam Cafer Sadık (a.s); “Benim en sevimli kardeşim, hatalarımı bana hediye edendir” diye buyursa da bizler pek önemsemeyiz bu hadisi. Birinin bir hatasını ya da hata olduğunu zannettiğimizi yedi düvele bildirmek için ulaşabildiğimiz tüm imkânlarımızı seferber ederiz.

İmam Cafer Sadık’tan nakledilen bu hadisi daha çocukluk yıllarımda ezberlemiştim ve aklımın bir kenarına yazmıştım. Çünkü bizi kardeş yapan, kardeşliğin ne demek olduğunu bu kısacık cümlede bir kitap kadar anlatan sözlerinden biriydi İmam’ın.

Sosyal medyada yazarken belirli bir kelimeyle giriş yaparım sürekli. Ancak paylaşımlarını okuduğum değerli bir abimizin “Kendime nasihatimdir” şeklinde başlayan cümleleri de aklıma hep Cuma hutbesinde söylenilen “Kendimi ve sizleri takvaya davet ediyorum” sözünü aklıma getirir durur.

Kardeşimin bana hatalarımı söyleyebileceği gibi; eğer ben de kardeş isem, kardeşime hatalarını fısıldamalıyım demeyi çok isterdim ama fitne ortamlarında kardeşlik, ümmetçilik bozulmuş, yerini kıskanılmayan ve üstün tutulan “sözde akıl” almış! Oysa akıl ile nefis ne de çok birbirine benzemekte…

Müminlerin Velisi İmam Ali (a.s); Ey İnsanlar! Şüphesiz fitneler nefsanî isteklere uymakla başlar. Eğer hak halis ve tek renk olsaydı, hiçbir ihtilâf ortaya çıkmazdı. Ama biraz hak, biraz da batıl alınmakta, birbirine karıştırılmakta ve birlikte (insanlara) gelmektedir. İşte burada Şeytan dostlarına hâkim olmaktadır. Ama önceden Allah’ın iyiliğine erişenler kurtulmuşlardır.”[1] buyurmaktadır.

Benim kardeşlerime ve kardeşlerimin de bana hatalarımı söyleyemeyeceğinden ve söylediği takdirde fitne ateşinin yakılmasından duyduğum üzüntüden dolayı nefsim ile yani kendi kendimle konuşmayı tercih etmek zorunda kaldım.

Biz Müslümanların bulunduğu bölgelerde sürekli sıkıntılar yaşanmakta ve yaşanmaya da devam edecektir. Ancak yine hep duyduğumuz “et kokarsa tuz basarlar, ya tuz kokarsa?! ” sözü de etkileyici bir söz olmasına rağmen ne hikmetse birilerini kokmakla yargılamada hiç de insaflı davranmıyorum ve toplumda kendimin sorumluluğu yokmuş gibi pervasızca sürekli bir yerlere mesaj verme derdine giriyorum. Sonuçta ben avukatım, doktorum, yazarım ve âlimim ya! Statüm diğerlerinden üstün ve bu hakla kendimden başka herkese her şeyi söyleyebilirim! Çünkü ben Rahmanîyim, diğerleri Şeytanî! Üzülerek belirtmeliyim ki ne olursam olayım ama iyi bir kardeş olamamışım. Ne olursa olsun tuz ben değilim, olmamalıyım değil mi?!

Yine geçenlerde Muttakilerin önderi İmam Ali’den (a.s) okuduğum bir hadisi aktarayım: “Fitnelerin sebebi kindir.”[2] Evet, kardeşlerime duyduğum bu öfke niye? Kur’an-ı Kerim’in Maide Suresi’nde buyrulan; “Sizin için İslam’ı seçtim” ve “İslam, güzel ahlaktır” diye belirtilen dinden anladığım bu mu?

Yırtılmış, parçalara ayrılmış bir gazetede yer alan dünya haritasını tekrar birleştiren çocuğun hikâyesini bilir misiniz? Baba işten yorgun eve gelir. Evladıyla vakit geçirmek istese de yorgundur. Çocuk yorulsun ve uykuya dalsın diye dünya haritasını parçalara böler ve ülkeleri yerli yerine yapıştırmasını söyler. Çocuk odasına gider ve kısa bir zaman sonra haritayı tamamlamış halde geri gelir. Baba sorar: Bu kadar kısa sürede bu haritayı nasıl yaptın? Çocuk yanıt verir: Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan fotoğrafı vardı. İnsanı düzelttiğim zaman, bütün dünya düzeldi…

Son olarak da kıskanılmayan nimet olan akıl hakkında, Peygamber Efendimiz’den bir hadis seçiyorum ve siz kardeşlerimin de okumasını tavsiye ediyorum:

Hz. Resulullah (s.a.a): Akıllı insanın vasıfları şunlardır: Cahilin kendisine cahilce davranışı karşısında yumuşak davranır. Kendisine zulmedeni bağışlar. Kendisinden aşağıdakilere karşı tevazu gösterir. İyiliğe koşmada kendisinden yukarıdakilerden öne geçer. Konuşmak isteyince düşünür; söylemek istediği şey iyiyse söyler ve faydalanır; kötüyse, susar ve salim kalır. Fitneyle karşılaştığında Allah'a sığınır, elini ve dilini korur. Bir fazilet gördüğü zaman onu ganimet sayar. Hayâ, ondan ayrılmaz. İhtiras, ondan baş göstermez.

İşte bunlar, akıllı kimseyi tanıtan on vasıftır.

[1]-el Kafi, 1/54/1

[2]-Gureru’l Hikem, 5522)