.
.

Ehlibeyt Alimleri Derneği

Cafer Bayar

Kulluğun gerek ve ifasından ibaret olan ibadetler, elbette ki her hangi bir yaş veya grupla sınırlandırılamaz. Ancak ibadetlerin günah karşısındaki caydırıcılık rolünden dolayı, ömür boyu sürecek bir etki bırakması ve kalıcı olması bakımından özellikle gençlerin gençlik döneminde ibadet alışkanlığı kazanması yönünde teşvikler vardır.

Gençlik, bir yandan insanın büyük baskılar altında olduğu, sorumsuzca her akıntıya kapılıp geleceğini karartabileceği ve öte yandan da kalbin en elverişli ve en verimli olduğu dönemdir. Müminler Emiri Ali (a.s), Sıffin savaşı dönüşünde genç oğlu İmam Hasan’a (a.s) yazmış olduğu mektupta şöyle buyurmaktadır:

“Şüphesiz ki gencin kalbi boş bir arazi gibidir, atılan her tohumu kabul edip yeşertir.”[i]

Açıktır ki ibadet, gönül tarlasına ekilebilecek en güzel ve en verimli tohumdur. Bu tohumun ürünü, bir yandan genç insan üzerindeki psikolojik ve günah baskılarının hafiflemesi veya tümüyle ortadan kaldırılması ve diğer yandan da ibadetin etkisi sayesinde ilahi çizgide hareket olacaktır. Yüce Allah Resulü (s.a.a), konunun önem ve ehemmiyetine dikkat çekmek bakımından şöyle buyurmuştur:

“Kuşkusuz ki yüce Allah, ibadet eden gençle meleklere karşı övünür ve ‘Kulumu görün ki, benim için şehvetini terk etmiştir!’ buyurur.”[ii]

Yüce Peygamberimiz (s.a.a) bir diğer hadisinde, ibadetle geçirilen gençliğin ilahi sevgi ile karşılık bulacağını şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz ki Allah, gençliğini Allah’a ibadetle geçiren genci sever.”[iii]

Yüce Efendimiz (s.a.a), hiçbir gölgenin olmadığı bir günde yüce Allah’ın yedi grup insana kendi gölgesinde yer vereceğini ve bunlardan birinin de Allah’a ibadet ederek kendisini eğiten genç insan olduğunu buyurmuştur.[iv]

Yüce Peygamberimiz (s.a.a) bir diğer buyruğunda da, gençlikte ibadete başlayan biri ile yaşlılıkta ibadete başlayanı karşılaştırmış ve gençlikte ibadete başlayan kimseyi peygamberlere benzetmiştir.

“Gençliğinde ibadet eden gencin, yaşlandıktan sonra ibadet eden yaşlıya olan üstünlüğü, peygamberlerin diğer insanlara olan üstünlüğü gibidir.”[v]

[i] Nehc’ül Belağa, 31. mektup

[ii]Nehc’ül Fesahat, c: 1, s: 491

[iii]Nehc’ül Fesahat, c: 1, s: 491

[iv]Nehc’ül Fesahat, c: 1, s: 493

[v]Nehc’ül Fesahat, c: 1, s: 492