Ehlader Araştırma Bölümü

Hz. Abbas (a.s) hicretin 26. yılında, mübarek Şaban ayının dördüncü günü dünyaya gelmiştir. Şaban ayının üçüncü gününde de, Hz. İmam Hüseyin (a.s) dünyaya gelmiştir. Dünyada gerçekleşen olaylar tesadüf değildir. Bu olayda da, hikmetler göze çarpmaktadır. Tarihte kaydedilmiştir ki: Hz. Ali (a.s), oğlu Hz. Abbas (a.s) dünyaya geldiğinde, onu görür görmez gözleri dolar ve gözyaşları mübarek yüzüne akar.

Hz. Abbas'ın (a.s) doğumuyla cihan yeniden aydınlanmıştır. 0, Allah'ın halifesi himayesinde büyümüş ve kendinden sonra gelecek olan onbir masum İmamın babasından ders almıştır. 0, büyüdükçe, cesaret, şecaat ve izzeti nefse bürünmekte, kötü sıfatlardan ise uzaklaşmaktaydı. 0, her zaman şehitlerin efendisi, Hz. İmam Hüseyin (a.s) ile beraberdi. Aynen ayın güneş etrafında dönmesi gibi; o da, Seyyid'üş Şüheda İmam Hüseyin'in (a.s), fazilet ve şecaatle dolu vücudunun etrafında döner dururdu.

Hz. Abbas (a.s), adım attığında şeref ve büyüklükle adım atardı. Konuştuğunda rüşt ve hidayet adına konuşurdu; baktığında ise hak adına bakardı. Yüz çevirdiğinde batıldan dönerdi. İzzeti nefs sergilediğinde zulüm ve sitemden uzaklaşırdı.

Evet, gerçekten o bir fazilet abidesi, keramet ve büyüklüğün en güzel örneği idi. İşte bunların hepsi onun İmam Hüseyin'i (a.s) kendisine ayna olarak görmesinden kaynaklanmaktaydı. Hz. Abbas (a.s), sürekli imamının peşinden giderdi. Bakınız, dünyaya gelişinde bile bir adım gerideydi. Öyle ki, İmam Hüseyin'in (a.s) doğumu, Şaban ayının üçünde, Abbas'ın (a.s) doğumu ise, Hicretin 26. yılının Şaban ayının dördünde vuku bulmuştur.

Evet, Abbas (a.s) dünyaya geldi, tabii olarak bu çocuğa Peygamber'in (s.a.a) sünnetini uygulasınlar diye, babası Müminlerin Emiri Ali'nin (a.s) yanına getirdiler. Geçmişte dediğimiz gibi, Hz. Ali (a.s) onun annesini en şecaatli ve en cesur aileden seçmişti ki, şahadet ve er meydanı Kerbela'da, kardeşi ve İmamı olan İmam Hüseyin'e (a.s) yardımda bulunsun.

İmam Ali (a.s) oğlu Abbas'a baktığında, onun başına gelecekleri hatırladı. Bu küçük yavrunun azalarına tekrar tekrar bakıp ağlıyordu. Kollarına baktığında, zamanın imamı uğruna kesileceğini, göğsüne baktığında, o ilim ve hilimle dolu olan mübarek göğsüne düşman oklarının saplanacağını, mübarek başına baktığında da, mızraklar üzerinde dolaştırılacağını görüyordu. Bundan dolayı da, İmamın gözlerinden hasret ve hüzün damlacıkları dökülüyor ve ağlamasıyla Allah'ın arşını titretiyordu.

Böylece, Abbas (a.s)'ın, Imam Hüseyin (a.s)'ın ha-remindeki susuz yavrulara su getirmek amacıyla, Fırat kıyılarına nasıl gideceğini, kendisi susuz olduğu halde, kardeşinin susuzluğunu hatırlayıp, suyu elinden yere dökeceğini, beraberlik yolunda şehitlerin serveriyle birlikte omuz omuza onun yolunda fedakârlıklarda bulunacağını, ihlâsla kendi canını İmam Hüseyin'e (a.s) kurban vereceğini müşahede ediyordu.

Bu yavru, anne ve babası yanında çok değerli idi. Babası onunun büyüdüğünü, melekutî simasını, şecaat ve ebedi saadetini gördükçe seviniyor ama karşılaşacağı musibet ve zorluklan da hatırladıkça hüzün deryasına dalıyordu. Nasıl hüzünlenmesin? Kimin içerisinde birazcık insani şefkat varsa, bu sahneler karşısında mustarip ve perişan olur. Tabiidir ki, özellikle Hz. Ali (a.s) gibi bütün insanlığa sevgi besleyen birisi bu olaydan daha çok etkilenecektir.

Kamer-i Beni Haşim kitabının yazari, yazisinin 21. sayfasında şöyle diyor: Bir gün Ümmül Benin, Ali'nin (a.s) Abbas'ı severken kollanndan öpüp ağladığını görür. Annesi, gördüklerinden etkilenerek, müteessir olur. Çünkü ay parçası gibi bir evlada, babasının bakıp ağlaması görülmemiş bir olaydı. Bunun sebebini İmama sorduğunda, İmam (a.s) bu çocuğun kollarının, İmam Hüseyin'e (a.s) yardım uğruna ve onun yolunda kesileceğini bildirir. Bunu duyan anne, yiiksek sele ağlamaya başlar ve onunla birlikte evde bulunanlar da ağlarlar. Ama Hazret, sözlerine devam ederek, o göz nuru yavrunun Allah katindaki menzilet ve makamından bahsederek, bunun karşılığında Allah'ın ona iki kanat merhamet edeceğini, Cennette amcası Cafer b. Ebu Talib ile birlikte Melekler eşliğinde gezeceklerini bildirir. Bu müjdeyi duyan Ümm'ül-Benin sevinerek sakinleşir.

Hz. Abbas'ın (a.s) Çocukluğu

Hz. Abbas'ın (a.s) çocukluğu, tarihte pek üzerinde durulmayan bir konu olmasına rağmen, tarihin buruşuk sayfaları arasında nakledilen bazı olaylardan yararlanılarak Hazretin çocukluk yılları hakkında bir takım bilgiler edinmek mümkündür. Hz. Ali (a.s) gibi mükemmel bir babaya, Hz. Ümmül Benin gibi âlime bir anneye ve cennet gençlerinin efendileri, İmam Hasan (a.s) ile İmam Hüseyin (a.s) gibi öğretmenlere sahip olması, onun çocukluk yılları hakkında bize bir takım ipuçları veriyor. 0, ömrünü öğrenim ve eğitimle başlatıp şahadetle bitiren birisidir. Hazret, henüz çok küçükken dahi çok zeki birisi olduğunu etrafındakilere bir güneş gibi yansıtıyordu.

Hz. Abbas (a.s) beş yaşındayken bir gün Hz. Ali (a.s) onu yanına çağırarak: "Yavrucuğum! Bir söyle" der.

Hz. Abbas (a.s) da: "Allah birdir" der.

İmam Ali (a.s): "İki söyle" deyince, Abbas (a.s) bunu söylemekten sakınarak: "Babacığım! Bir dedikten sonra iki demekten hayâ ediyorum" cevabını verir.

Bunu duyan babası ise, onu bağrına basıp, öpücük yağmuruna tutmuştur.

Evet, tarihten bizlere aktarılan bu olayla Hz. Abbas'ın (a.s) birçok özelliklerini kendiliğinden idrak etmemiz çok kolay olacaktır. Beş yaşındaki bir çocuğun böyle bir anlamı kavraması, gerçekten de şaşılacak bir şeydir. Ama o Hazretin şahsi kabiliyeti ile kâmil olan öğretmenlerine dikkat edildiğinde onda nice sırların toplandığı ortaya çıkmaktadır.

Hz. Abbas'ın (a.s) Evliliği

Her babanın arzusu, oğlunun evliliğini görmesi, gelinini kendi eliyle evine getirmesidir. Ama İbni Mülcem'in Hz. Ali'yi (a.s) şehit etmesi, bu arzunun gerçekleşmesine engel olmuştur.

İmam Hasan (a.s), kardeşi Abbas'ı (a.s), hicretin 40 ile 46. yılında, Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib'in kızı olan Lubabe ile evlendirmiştir. Lubabe'nin babasi da meşhur ravilerdendir.

Hz. Abbas'ın (a.s) Çocukları

Hz. Abbas'ın (a.s) beş çocuğu vardır. Bunların dördü erkek, biri kızdır. Erkeklerin isimleri Ubeydullah, Fazl, Hasan ve Kasım'dır.

Ubeydullah ve Fazl'ın anneleri Lubabe hanımdır ki, Abbas b. Abdulmuttalib evlatlarındandır. Tarihçilerin çoğunluğuna göre, Hz. Abbas'ın soyu Ubeydullah'dan devam etmiştir. Bazılarına göre ise, Fazl'dan devam etmiştir. Ubeydullah'ın makam ve mevkii yüksekti. Özellikle İmam Seccad'ın (a.s) yanında ayrı bir yeri vardı. İmam (a.s) onu gördüğü zaman gözyaşlarını tutamaz ve babasının Kerbela'daki kahramanlığım hatırladığını buyururdu. Ubeydullah Hicretin 155. yilmda vefat etmiştir. Hasan isminde bir oğlu ve onun da Fazl, Hamza, Ibrahim, Abbas ve Ubeydullah adında beş erkek çocuğu vardır.