.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
3. Yunanistan
Yunanistan Avrupa’nın güney doğusunda bulunan küçük bir yarım adadır ve uzak geçmiş zamanlardan beri sanat, kültür ve düşünce merkezidir. Bu ülke Avrupa ülkelerinin dillerinde “Greece” olarak geçmekte ve Arapça “İğrik” kelimesi de buradan gelmektedir. Yunan ismi Yunanistan’ın bölgelerinden birinin ismi olan “Lonia” sözcüğünden alınmıştır. Yunanlılar kendi ülkelerini onların efsane atalarının ismi olan “Hellas” olarak adlandırıyorlardı. Dünya dinlerinin birçoğu efsanelerle sıkı sıkıya irtibatları olduğundan dolayı eski Yunanlıların dini inançlarından haberdar olmak din biliminde önemlidir.
3-1. Eski Yunanlıların Dini
Eski Yunanlılar, erkek ve dişi tanrılara inanmaktaydılar. Onların en büyük tanrıları Zeus idi ve bazen onu Zeus Poteras yani, baba Zeus olarak da adlandırmaktaydılar. Bu tanrı eski Hindistanlıların yanında Deus Pitar ve eski Romalıların yanında ise Jüpiter olarak bilinmekteydi. Genellikle onların taptıkları tanrıların geneli eski Ariyalıların tanrılarıyla ortaktı. Yunanlıların bazı tanrıları şunlardan ibarettir:
Apollo (Güneş tanrısı), Poseidon (Deniz tanrısı), Hestia (Dişi tanrıça, ailenin anası), Demeter (Dişi tanrıça, çiftçi ve mahsul anası), Hermes (Hikmet tanrısı) ve Ares (Savaş tanrısı).
Sonraki dönemlerde insanların genelinin düşüncesi değişti ve Zeus’un Olympos dağının üzerinde oturduğuna ve diğer tanırların onun etrafında olduğuna inandılar. Onlar ölümden sonraki hayata inanmıyorlardı. Fakat dünyevi saadet için putlara tapıyorlardı. Bu putlar efsane tanrıların ve kahramanların sembolleri idiler ve bir dizi de kâhinleri vardı.
3-2. Mitolojiler (Efsaneler)
İnsanlar, dünyanın sırlarını keşfetme hususunda çaresizlik duygusuna kapıldığında olayları açıklamak için mitosa yani efsaneye yöneldiler ve bu yönde hayal gücünden faydalandılar. Mitolojilerin çeşitli boyutları vardı ve onların en önemli boyutları erdem ve kemallere teşvik etmek idi. Dolayısıyla mitolojiler, erdemli insan ruhu yapan ve olayları açıklama anında düşüncelere zarar verme gibi hem yapıcı ve hem de yıkıcıydılar. Mitos, bütün toplumlarda yaygındı ve bugün mitos ve efsane olarak adlandırılan şey, kendi zaman ve mekânında bir hakikat olarak algılanmaktaydı.
Firdevsi’nin şehnamesinin ilk yarısı, Rüstem gibi kahramanların yer aldığı mitolojilerin bir örneğidir. Rüstem, kötülükleri devirmek ve üstünlükleri hâkim kılmak için savaşıyordu. Firdevsi’nin kendisi de şehnamenin içeriğinin mitos olduğuna teveccühü vardı ve o kalıcı eserin önsözünde şöyle demiştir:
“Sen bunu yalan ve efsane bilme,
Aynı yöntemle bir zamanda bilme,
Her ne yerse ondan aklı ile
Artık sır ve mana yoluna gider.”
Bilimsel açıdan felsefe ve din, mitosun ürettiği bir şeydir. Fakat bu iddia din hakkında reddedilmiştir ve efsanelere inanmak dindarlıkla çakışmaktadır.
Yunanlılar efsanevi tanrılarına tapıyor ve onlar için kurbanlar kesiyorlardı. Bu tanrılardan bazılarına yukarıda değinilmiştir. Onların veya diğer eski milletlerin efsanevi tanrılarının fihristinin hazırlanması oldukça da zor bir iştir.
Yunanlılar akıllı ve meraklı bir millettiler ve ilime elleri ulaşmadığından dolayı kendi araştırmacı zihinlerini efsanevi varlıklarla sakinleştiriyorlardı. Nitekim yerin ve göğün yaratıcısına tapınma yerine çeşitli putlara yöneldiler. Bu kavim yavaş yavaş mitolojiyi felsefeye çevirdi ve kendi asırlarında ilmin rehberi oldular. Oysaki diğer kavimlerin durumu bu yolda göze çarpmamaktaydı.
3-3. Felsefenin Ortaya Çıkışı
Milattan yaklaşık beş asır önce Yunanistan’da büyük filozoflar ortaya çıkarak yeni görüşler sundular. Sokrates, Platon ve Aristoteles o filozoflar arasında en meşhur olanlarıdır ve Aristo, Eflatun’un ve Eflatun da Sokrat’ın öğrencisidir. Aristo’nun görüşleri yaklaşık iki bin yıl boyunca Avrupa ve İslam dünyasının bilimsel toplumlarında yaygındı ve çok az kişi kendisine onları eleştirme izni vermekteydi. Yunan felsefesi ve Aristo’nun görüşleri şu anda geçmiş azametini kaybetmesine rağmen yine de bilim adamları fikirsel bir konuyu açıklayacakları zaman o konunun Yunanistan’daki Eflatun’un ve Aristo’nun eserlerindeki geçmişine değinmekten çekinmezler. Yunan filozofları kendi düşüncelerinde mitolojiden faydalanmışlardır. Şu anda Platon’un eserlerinin serisi çeşitli tanrıların isimleriyle doludur. Onların, tanrılara uygun olmayan sıfatları nispet veren birçok eski kahramanlık şiirlerine itirazları vardı. Eflatun’un Allah’ı tanıma hususundaki görüşleri onun “Divine Plato” “İlahi Eflatun” olarak adlandırılmasına sebep oldu. Aristo “muharrik-i evvel” yani “ilk hareket ettirici” görüşünü ortaya attı ve tevhit dinlerinin filozofları sonraki dönemlerde muharrik-i evvel” konusunu kendi dinlerinin tanrısıyla eş bildiler.
* * *
4. Roma
Kadim dünyanın süper ve çok güçlü devletlerinden birisi hiç kuşkusuz Roma idi. Avrupa, Türkiye ve Şam’ın önemli bir bölümünü kendi bünyesinde barındırmaktaydı. Romalılar uzak geçmişlerde mimarlık, ressamlık, heykeltıraş, edebiyat ve devlet yönetimi tekniklerinde çok başarılı idiler. Romalılar miladi dördüncü asırda Hıristiyanlığa yöneldiler ve onu yaymak için eski medeniyetlerinden çok faydalandılar.
4-1. Eski Romalıların Dinleri
Eski Romalılar sade ve ilkel bir dine sahiptiler. Onların dini törenleri imparatora tapma, kurbanlık adama ve tanrılar için kutlamalar düzenlemekten ibaretti.
Romalıların tamamı mabedi Roma’nın yakınlarında bulunan Diana’ya tapıyor ve rutin yıllık kutlama zamanı geldiğinde onun mabedine yöneliyorlardı. Onların dini amellerinden birisi kutsal ateşle pişirilen ve ateş tanrısının bu yolla katkıda bulunduğu kutsal yemeği yemek idi. Bu yemeğin hazırlanması ve yenilmesi açıklaması uzun olan belirli bir tören doğrultusunda yapılmaktaydı.[1]
4-2. Numen ve Roma Tanrıları
Numen yani ruh ayini; insan, hayvan, canlı nesneler, cansız nesneler ve doğanın yansımalarından her biri için bir ruh tanımlamaktaydı. Ruhlardan bazıları iyi ve bazıları ise kötüydüler. Bu ruhlar daha sonra ulûhiyet boyutu kazandılar. Bu ruhlar belirsiz bir tabiata sahiptiler. Romalılar sonraki dönemlerde onların bir karakteri olduğu inancını taşıyarak, onlar hakkında efsaneler oluşturdular.
Aynı şekilde Romalılar sayısız tanrılara inanıyorlardı ve onlardan bazılarının isimleri şöyledir: Jüpiter, Janus, Mars, Vesta, Neptun, Vulcanus, Venüs, Apollon, Minerva ve Herkül. Jüpiter, Yunanlıların tanrısı olan Zeus’a denk olup, baba Zeus anlamına gelmektedir. O; ışık, yıldırım, şimşek ve gök gürültüsü tanrısı idi. Ay’ın dolunay şeklini aldığı gün, ona tapınılma günüydü.
[1] Esasen dinlerin ibadi törenlerinde yiyeceklerden faydalanmak her zamanki bir şeydi ve Hıristiyanlıktaki Aşâ-i Rabbani ayini onun kalıntısıdır.