.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

 

 Rahmân ve rahîm Allah’ın adıyla


 

اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُولِجُ الَّيْلَ فِى النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِى الَّيْلِ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرٖى اِلٰى اَجَلٍ مُسَمًّى وَاَنَّ اللّٰهَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبٖيرٌ  ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْحَقُّ وَاَنَّ مَا يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الْبَاطِلُ وَاَنَّ اللّٰهَ هُوَ الْعَلِىُّ الْكَبٖيرُ

Tercüme

Allah’ın, geceyi gündüzün içine soktuğunu, gündüzü de gecenin içine soktuğunu, güneşi ve ayı buyruk altına aldığını görmedin mi? Her biri belli bir süreye kadar hareket eder ve şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.[1]

Bu böyledir. Çünkü Allah, hakkın kendisidir. O’ndan başka taptıkları ise batıldır. Şüphesiz Allah, yüce ve büyüktür.[2]

* * *

Bu Ayetlerle Hedeflenen Nedir?

Bu ayetler, iki şeyi hedeflemektedir:

1- Önceki konuda, Kur’ân ayetleri âlemin yaratıcısının sonsuz ilim ve kudretinden bahsederek, Allah’ı sonsuz bir kudrete sahip olan bir yaratıcı olarak tanıtmıştı. Şimdi örnek olarak insanı yerdeki ve gökteki bazı varlıklarla bir takım doğal olaylara yönlendirerek onlar üzerinde düşünme yoluyla bu hakikati görüp hissetmeye sevk etmektedir.

2- Surenin tefsirinin başında da söylendiği gibi, bu surenin hedeflerinden biri de şirk ve putperestliğe karşı mücadeledir. Şöyle ki putlar, sadece âlemin yaratıcısı olmamakla kalmayıp, en küçük bir övgüye ve kulluğa da layık değillerdir. Övgüye layık olan, Allah’tır. Bu hedef, O’nun ilim ve kudretinden bazı örneklerin açıklanmasıyla fiile dökülecektir. Zira bir kimse Allah’ın nişaneleri ve yarattıkları üzerinde tefekkür ettiğinde övgüye layık olanın sadece ve sadece kudret, ilim, kemal ve celal kaynağı olan Allah’a ait olduğunu ve tahtadan veya metalden yapılmış olup en küçük bir savunma gücü, şuuru ve hissi olmayan putlara ait olmadığını anlamaktadır. Bu yüzden Kur’ân ayetlerinde bir takım şahitlerden (gece ve gündüzden, ay ile güneşin buyruk altına alınmasından…) bahsettikten sonra 30. ayette şöyle sonuç alınmaktadır:

“Bu böyledir. Çünkü Allah, hakkın kendisidir. O’ndan başka taptıkları ise batıldır. Şüphesiz Allah, yüce ve büyüktür.”

Yani bütün bu ilim ve kudreti gösteren varlıklar, mutlak hak olan Allah’ındır. O’nda zeval yoktur. Aciz ve güçsüz değildir. İlmi ve kudreti sınırlı değildir. O halde tapılmaya layık olan, aciz, güçsüz, batıl ve fani olan şeyler değil, Allah’tır.

Sonsuz İlim ve Kudretin Göstergeleri

Gece ve gündüzün yıl boyu bir biri ardınca gelmesi ve devamlı birinden azalıp, diğerine eklenmesi yaratılış âlemi düzeninin eşsizliklerindendir. Onun kaynağı ise sonsuz ve pek büyük olan ilim ve kudrettir. Bilimsel açıdan bunun nedeni dünyanın güneş etrafındaki hareketi ve ekseninin onun merkezine nispet olarak eğimli olmasıdır. Şimdi bu iki konunun açıklanması:

a) Dünya her yirmi dört saatte bir kendi etrafında dönmektedir ve gece ile gündüzün meydana gelmesinin nedeni de budur. Çünkü hareket sayesinde devamlı dünyanın yarısı veya biraz daha fazlası güneşe dönüktür. Güneş ışıkları kendisine bakan bölümü aydınlatarak gündüzü meydana getirmektedir. Arkası güneşe dönük olan bölüm ise mahruti bir şekle girmekte ve böylece gece durumu oluşmaktadır.

b) Dünya bir güneş yılında belli bir yörüngede güneş etrafında dönmektedir. Ancak dünyanın ekseni (dünyanın merkezinden geçen ve güney ile kuzey kutuplarını birleştiren çizgi) dünyanın merkezine nispetle (dünyanın güneş etrafındaki hareket yönü) dikey değildir. Bilakis dünya 23 derece ve 27 dakika açısında yer almıştır. Bu nispete göre dünyanın ekseni, merkezinden sapmaktadır. İki nokta gece ve gündüzün farklılığından yani uzun ve kısa oluşundan müstesnadır. Birincisi: Gece ve gündüzün orada eşit olduğu ve hemen hemen 365 gece ve gündüzün olduğu tropik bölgelerdir. İkincisi: gece ve gündüzün eşit olduğu kutuplardır. Ancak kuzey kutbunda ne zaman gündüz olsa, güney kutbunda gecedir ve tam tersi de aynıdır. Bunların dışındaki bölgelerde gece ve gündüz her zaman farklıdır. Uzunluk ve kısalıkları ekvatora ve kutuplara yakınlık ve uzaklıklarına göredir.

Gece ve Gündüzün Farklılığının Hayatın Bekasındaki Etkisi

Gece ve gündüzün farklılığının hayatın bekası ve çeşitli bitkilerin yetişmesinde derin etkisi vardır. Zira ekvatordan ne kadar kutuplara doğru ilerlesek güneş ışığının etkisi bir o kadar azalmaktadır. Gece ve gündüzün süresi her zaman eşit olursa, bahar ve yaz mevsimlerinde bitkilerin yetişmesi için gerekli olan ısı derecesi onlara ulaşmayacaktır ama gündüzlerin uzamasıyla bu eksiklik telafi olmakta ve gereken ısı temin edilmektedir. Dikkate değer hususlardan biri de şudur ki, bu değişim tedrici (yavaş yavaş) olarak (bitkilerin tedrici gelişimleri için gerekli olacak şekilde) gerçekleşmektedir. Bu yüzden insan, hayvan ve bitki hayatında olumsuz bir durum meydana getirmemektedir. Bir merhaleden diğer bir merhaleye tedrici olarak girmektedirler. Böyle bir maslahat üzerine şöyle buyrulmuştur:

“Allah’ın, geceyi gündüzün içine soktuğunu, gündüzü de gecenin içine soktuğunu… görmedin mi?”

Güneş ve Ayın Buyruk Altına Alınması

Güneş, ışık merkezi ve ateş küresidir. Hacmi dünyamızın  hacminden 1.330.000 kat fazladır. Oysaki dünya aydan elli kat büyüktür. Bu parlak küre, her gün elli bin milyon tonu ısı ve enerjiye dönüşmektedir. Buna göre kendisinden azalan bu miktar, onda hissedilir bir etki yaratmamaktadır. Güneşin dış yüzeyindeki sıcaklık derecesi, yüz on bin fahrenhayttır. Ancak çekirdek ısısı yetmiş milyon fahrenhayt olarak tahmin edilmiştir.[3]

Ay

Bu güzel ve parlak varlık hakkında her gün iki kere cezir ve med oluşturduğunu söylememiz yeterlidir. Bu yolla deniz sahillerindeki ziraat toprakları ve bağlar sulanmaktadır. Denizin cezir ve meddi bazı bölgelerde altmış futa ulaşmaktadır. Dünyanın yer kabuğu her gün ayın çekim gücü sayesinde iki defa birkaç inç gerilmektedir. Deniz suyunu yukarı çeken ve bu sağlamlıktaki yeryüzünü geren, ayın gücüdür. Allah’ın insan lehine ram etmiş olduğu ay ve güneş yoluyla insana ulaşan faydalar bu bölümde açıklanamayacak kadar çoktur. Kesin olarak ifade edilmelidir ki bu iki güç kaynağının ram edilmesi, bu âlemin ilmi ve kudreti sonsuz olan bir yaratıcısı olduğunu gösteren açık bir nişanedir.

Nükteler

1- Ele aldığımız ayetler biraz farklılıkla Hac suresinin 61 ve 62. ayetlerinde de geçmektedir.

2- Güneş ile ayın hareket ve dönüşünün belirli bir süresi vardır. Güneş sistemi bozulduğunda onların hareketi ve dönüşü de tıpkı kendileri gibi yok olacaktır. Bu hakikat birçok ayette açıkça bildirilmiştir. Tıpkı şu ayet gibi:

“Allah, gökleri, yeri ve bunların arasındakileri ancak hak üzere ve belirlenmiş bir süre için yaratmıştır…”[4]

Ayetin Arapçasında geçen “ecel” kelimesi, Kur’ân tabirinde varlıkların bekası ve yaşamı için belirlenmiş olan süre anlamındadır. “Müsemma” kelimesi de, adlandırılmış ve belirlenmiş anlamlarındandır. Yani Allah onlar için bir ecel belirlemiştir. Güneş sistemi ve güneş ile ayın yaratılışındaki sınırlılıktan ötürü ele aldığımız ayette şöyle buyrulmaktadır:

“Her biri belli bir süreye kadar hareket eder…”

Bu ayette geçen güneşin hareket etmesi konusunun, onun diğer gezegenlere merkez olmasıyla çelişmemektedir. Zira güneş bu konumunu koruyarak, hem kendisi hareket etmekte hem de etrafındaki gezegen ve uydular topluluğuyla belirsiz bir noktaya doğru gitmektedir. Bilim adamları şöyle derler: Güneşin, etrafındakilerle birlikte hareket etmesinin durumu tıpkı sonu olmayan bir çölde çocuklarının elinden tutup belirsiz bir noktaya doğru hareket eden annenin durumuna benzer. Dolayısıyla güneşin istikrarlı oluşundan maksat şudur: onun durumu, etrafında dönen onca gezegene rağmen değişmemektedir ve her zaman istikrarlıdır. Bu da güneşin onlarla birlikte hareket etmesine engel değildir.

- - - - - - - - - - - -


[1] Lokman / 29
[2] Lokman / 30
[3]     Fahrenheit, Alman fizikçi Daniel Gabriel Fahrenheit tarafından 1724 yılında öne sürülen bir sıcaklık ölçüm birimidir. Bu birime göre, suyun donma sıcaklığı 32, kaynama sıcaklığı ise 212 derece olarak alınmıştır.
[4]     Rum, 8.