.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Ali Rıza Akbulut

Mukaddime

"Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden birçok erkek ve kadın üretip yayan rabbinize itaatsizlikten sakının. Adını anarak birbirinizden dilek ve istekte bulunduğunuz Allah’a saygısızlıktan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir." Nisâ/1

Âlimler arasında Hz. Âdem'in çocuklarının kimlerle evlendikleri konusunda üç görüş ortaya atılmıştır.

Bu konuda üç yaygın görüş şunlardır:

1- Hz. Âdem'in çocukları hep ikiz doğmuş ve kendi kardeşlerinin ikizleriyle evlenmişlerdir.

2- Hz. Âdem'in çocukları Allah'ın onlar için seçtiği gökten inen hurilerle ve yeryüzü halkından kendilerine zahir olan cinlerle evlenmişlerdir.

3- Hz. Âdem'in çocukları kendilerinden önceki insanların tükenmeye yakın soyu olan nesnâslarla evlenmişlerdir.

Ehl-i Beyt rivayetlerinin çoğunda çeşitli istidlallerle Allah-u Teâlâ'nın sonsuz kudreti hatırlatılmakta ve Hz. Âdem'in çocuklarının cinlerle ve hurilerle evlendiği, mahremlerle evliliğin o zamanda istisnâ olarak bile câiz olmadığını, iki tane rivayette ise bu görüşler dile getirilmeyip bunların aksine erkek ve kız kardeş evliliğine değinilmiştir.

Nesnâsın Âdem'den önce mevcut olduğu ile ilgili kaynaklarda göze çarpan hadislerimiz olmasıyla beraber, rivayetlerde göründüğü kadarıyla onların Hz. Âdem'in nesline katkısına işaret edilmemiştir fakat Allah'ın Âdem'i yaratmadan nesnâsı yok etmeyi irade ettiği bilgisi yer alır.

Çoğu müfessirlerimiz eskiden ikinci görüşü kabul eylemiş iken, son asrın müfessirlerden Merhum Allâme Tabâtabâî, Kur'ân'daki Nisâ suresinin ilk ayetini bacı kardeş evliliğine tefsir etmiştir. Şimdi Kum İlim Havzası’nın değerli âlimlerinden, Hüccetu’l-İslâm Hüseyin Sûzençî'nin söz konusu ayetin tefsirinde Allâme'nin görüşünün eleştirisinde yazdığı metnin tercümesini getiriyoruz:

Eleştiri ve İnceleme

Allâme Tabâtabâî ilk görüşü kabul etmiş ve kendisi en önemli şahsiyetlerden olduğu için tâbi olunarak bu görüş çok yayılmıştır.

Allâme'nin istidlali şöyledir:

1- ayetten beşer neslinin sâdece bu ikisinden yayıldığı zahir olmaktadır. Eğer bu yayılmada bir başkasının da rolü olsaydı, "o ikisinden ve başkalarından yaydı" buyurması gerekirdi.

2- erkek kardeşle kız kardeşin evliliği teşrii bir haramdır ve bu işin dizgini Allah'ın elindedir. O bir işi bir gün helal, başka bir gün haram kılabilir. Zira hüküm hakiki maslahat ve fesatlara tâbidir. Günümüzde bu hüküm fahşânın yayılmasına sebebiyet verdiği için haram olmuştur.

Kendisi bu işin fıtrata aykırı olması ve Allah'tan fıtrata aykırı işin sâdır olmayacağı itirazının cevabını şöyle vermektedir:

“Fıtrat bu ameli kendiliğinden mahkûm etmemekte, günümüz toplumunda fahşa ve iffetsizliğin yayılmasına sebebiyet verdiği için bunu reddetmektedir. O vakit, neslin çoğalması için mevcut başka bir insan olmaması hasebiyle, bundan başka bir çare yoktu ve bu iş fahşa hesap edilmiyordu ki Allah bu işi haram etsin. Bu işin fıtrata aykırı olmayışının delili, asırlar boyu Zerdüştiler'de yaygın olması, Marksist devlette ve bugün bazı batı devletlerinde kanunsuz olsa da, işlenmekte olması ve Batı’daki birçok kızın kendi babaları ve erkek kardeşleri eliyle evlenmeden bekâretlerini yitirmekte olmasıdır!" (Bkz. el-Mizân)

Cevap şudur ki:

1- Bir şeyi kanıtlamak, ondan başka şeyleri reddetmek anlamında değildir. Özellikle bu ayetteki (Nisâ/1) beyan durumunda değildi ve sınırlayıcı bir tabir mevcut değildir. Özellikle ayet Âdem ve Havva ile ilgili ve onların etkisine dair olduğundan böyledir. Beşer nesliyle ilgili değildir ki beşer neslini ikisiyle sınırlamanın sebebini açıklasın. Yani bütün insanlar o ikisine ulaşmaktadır bile denmemiş, o ikisinden başlarlar denmiştir. Bu başlangıçta o ikisinden başkasının da bir nevi rolü bulunmasının da hiç bir sakıncası yoktur. Evet, eğer cin ve hurilerin ortaklığı birisinin sâdece onların evlâdı sayılmasını sağlasaydı, buna itiraz edilebilirdi. Gerçi sarfın zahirine tutunursak, bu itiraz bile yersizdir. Biri bir gün çıkıp diyebilir ki, ayetteki "birçok" ifadesi, tüm erkek ve kadınların o ikisinden çoğalmadığına bir karinedir!

2- Allâme'nin kendi istidlâlinin metninde, kendi iddiasını reddetmek için yeteri kadar delil vardır. Kendisi bu işe izin vermenin fahşanın yayılmasına sebep olduğunu kabul etmiştir. Söz konusu fahşa nasıl bir şeydir?! Eğer sırf kanuni olarak izin vermekle olur ve insanlar kendilerini kânuna bağlı bilirse, neden fahşa olsun? Bu tabir gösteriyor ki, Allâme'nin kendisi de farkında olmaksızın böyle bir evliliği fahşa ve fıtrata aykırı kabul etmektedir.

Fıtrata aykırı olmakla ilgili itiraza Allâme'nin cevabı kabul edilebilir değildir. Zira evvela bu beyan fıtrata aykırı olan her iş için doğrudur. Örneğin hırsızlığın ve yalancılığın çirkinliğinin fıtrî olduğunu dediğimizde, bu işlerin toplumda fesat yaratmasından başka ne sebebi vardır? Eğer esasen yalancılık ve hırsızlığa hiç bir dış etki yüklenmezse, acaba bunların fıtrata aykırı olmasının bir anlamı var mıdır?

İkinci olarak, eğer aslı fıtrata aykırı olmayan bir şey fıtrata aykırı sayılacak ise, hiç de fıtrata aykırı bir iş söz konusu değil demektir. Zira fıtrata aykırı olan hiç bir iş yoktur ki, bir grup onu gerçekleştirmiş olmasın. Bunun en iyi örneği eşcinselliktir  ki, açık bir şekilde hem dinin diliyle hem de Allâme'nin kendi beyanlarıyla fıtrata aykırıdır. Ancak günümüzde hatta bu işi destekleyen kanunlar onaylanmaktadır. Allâme'nin bu işin fıtrata aykırı olmadığına delil olarak en kötü insanlar arasında bulunan baba kız arası cinsî münasebeti sunması gerçekten de çok hayret verici bir şeydir!

Öyle görünüyor ki, kendisi ve bazılarının bu görüşü tercih etmesinin sebebi, insanın huri ve cinlerle (veya Nesnâs ile) evlenip onlardan çocuk sahibi olmasının mümkün olmadığını düşünmeleridir. Oysa böyle bir çıkarıma dair sağlam hiç bir delil yoktur. Evvela hurilerle evliliğin cennette gerçekleşeceği Kur'an'ın apaçık beyanıdır ve cennette mümkün olan bir işin dünyada mümkün olmayacağına bir delil yoktur. İkinci olarak, Allah'ın kudret elinde, insanın kendi cinsinden başkasıyla çocuk sahibi olmasına hiç bir engel yoktur. Bilakis bu işin hayvanlarda bile delili vardır ve bunun meşhur ve bariz numuneleri köpeğin kurtla, atın eşekle, aslanın kaplan ve leoparla yakınlığıdır ki, hepsi de doğumla sonuçlanmaktadır.

Üstad Hüseyin Sûzençî

Kaynak: yekaye.ir (Nisa Suresi 1. ayetin tefsiri)