.

.

Ehlader Araştırma Bölümü

İmam Musa Sadr'ın kaçırılmasından on dokuz ay gibi bir süre geçmişti ki, İslam âleminde büyük bir facia gerçekleşmiş ve Sadr ailesinin en büyük âlimlerinden, aynı zamanda da asrımızın en büyük öncü mücahit ve düşünürlerinden biri, kız kardeşi Bintû’l Hûda Sadr ile birlikte Saddam rejimi tarafından şehit edilmişti. İşte bu öncü düşünür, Allame Seyyid Haydar'ın oğlu ve Ayetullah Seyyid İsmail Sadr'ın torunu Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr'dan başkası değildi.

Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr; içtihat hususunda gerekli bütün koşullara sahip bir müçtehit, felsefede büyük makam sahibi, Kur'an tefsiri alanında otorite, siyaset alanında cesur ve mücadeleci, yılmak bilmeyen güçlü bir yazar ve İmam Humeyni'nin tabiriyle de “İslam aleminin düşünen beyni” olarak ün salmıştır.

Ayetullah Bakır Sadr, İslam uğrunda parlak bir mücadele geçmişine sahip olmakla birlikte ekonomi, felsefe, sosyoloji, siyasal bilimler, fıkıh, fıkıh metodolojisi, mantık ve diğer İslami ilimler alanında da uzmanlık makamına sahipti. Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr öyle bir deha ve zekâya sahipti ki, havza ders kitaplarından birçoğunu, bir üstada gerek duymaksızın okumuş ve on bir yaşında da kitap telifine başlamıştır. Ancak bu, büyük üstatlardan ders almadığı anlamına gelmemelidir; çünkü Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr, zamanının büyük üstatlarının derslerine katılmakla birlikte sahip olduğu zekâ ve dehasını da kullanarak bazı ders aşamalarını daha çabuk geride bırakarak birçok ilimler alanında çok büyük mesafeler aldı.

1 Mart 1935’te Kazimeyn şehrinde dünyaya gelen Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr farklı boyutlarda mücadele yürütüyordu ve bu mücadele boyutlarından temel nitelikli olanı ise, düşünsel ve kültürel alanda mücadele etmesiydi. Bu bağlamda çok sayıda din öğrencileri, imanlı ve bilge insanlar yetiştirmişti ve genel halk için ise aydınlatıcı konuşma programları tertipleyerek yanlış düşünce bataklıklarından ve sömürü odaklı batı kültürünün korkunç tuzaklarından korumaya çalışıyordu. Öte yandan da asil İslami kültürü tanıtmak, batı kültür ve düşüncesinin zararlarına, eksikliklerine, tutarsızlığına ve temelsizliğine dikkat çekmek amacıyla birçok kitap yazdı.    

Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr “Ekonomimiz, Felsefemiz, Kur'an Ekolü, İslam'da İbadet Sistemi, İslam Ekolü, İslam'da Faizli Bankacılık, Yönetim Konusu, Çağdaş İnsan Ve Sosyal Sorunlar...” gibi kitaplarında, İslami düşünce ve kültürün açılımını sunmakla birlikte, batı düşünce ve kültürünün de yetersizliğine ışık tutmaktadır. Burada bu kitaplar hakkında yeterince açıklama ve yorum yapma fırsatından yoksun olduğumuz için sadece “Felsefemiz” kitabının yazılış nedenine değineceğiz. Bu kitabın Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr tarafından kaleme alındığı dönem, komünizm düşüncesinin Irak'ta at koşturduğu, gençlerin ve öğrencilerin bu akıma kapıldığı bir dönemdi.

Zamanın büyük müçtehidi Ayetullah Hekim, komünizmin ve sapkın düşüncenin hüküm sürdüğü böyle bir dönemde, köklü düşünsel ve kültürel mücadelenin kaçınılmazlığı sonucuna varmıştı. Ayetullah Hekim, bu hususta daha etraflıca düşündükten sonra bu düşünsel ve kültürel mücadele alanına süreceği kahramanı ve misyonunu belirledi. Ayetullah Hekim, oğlu şehit Muhammed Mehdi Hekim'i Ayetullah Sadr'a göndererek kültür ve düşünce alanında gençlerin yolunu aydınlatması ve komünizme karşı mücadeleyi başlatması için bu alanda kitap yazmasını istedi. Seyyid Muhammed Bakır Sadr da kendisine bırakılan göreve büyük bir şevkle girişti ve “Felsefemiz” kitabını kaleme aldı.

Bu kitap tam teçhizatlı ve donanımlı bir ordu gibi düşmanın kültürel beynini hedef seçmiş ve karşı saldırıya geçmişti. Bu kitap bir yandan aldatılmış gençleri ve öğrencileri kurtuluş sahiline taşırken, bir diğer yandan da sapkın düşüncenin karşısında aşılmaz bir set çekti. Seyyid Muhammed Bakır Sadr'ın yazmış olduğu “Felsefemiz, Ekonomimiz...” gibi kitapları, Irak sınırlarını aşarak İslam âleminde özellikle İran, Lübnan, Suriye ve Türkiye’de defalarca basıldı ve vasfedilemez bir ilgiyle karşılandı.

Seyyid Muhammed Bakır Sadr, Irak'ta İslam devriminin gerçekleşmesi ve İslam devletinin kurulması için siyasi mücadele alanına da atılmıştı. Bu alanda attığı ilk adımlardan biri, İmam Humeyni ile birlikte hareket ederek Amerika sömürüsüne karşı mücadele başlatması olmuştu. Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr, İmam Humeyni'nin (r.a) 1963-64 yıllarında Amerika ve uşaklarına karşı yürüttüğü mücadeleye övgüler yağdırarak şöyle demiştir:

“İmam Humeyni'nin Amerika ve uşaklarına karşı kıyamı, hem Amerika sömürüsünün iç yüzünü ortaya çıkarmış ve hem de dini mücadelenin gericilik olmadığını kanıtlamıştır.”

Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr ve diğer mücahit Irak âlimleri, sapık düşünceye dayalı grup ve partiler ve de dış kaynaklı siyasi akımlar karşısında mücadelenin en güzel yolunun örgütlü çalışma olduğu sonucuna varmış ve bu nedenle de İslami Davet Partisi, Âlimler Topluluğu... gibi örgüt ve oluşumlar kurmuşlardı.

Ayetullah Sadr ve mücadele arkadaşları tarafından kurulan bu oluşumlar, büyük atılımlar sağladı ve kitlelere öncülük etti. Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr, Baas Partisine ve Irak'ta faaliyet gösteren dış destekli uşaklara karşı atılgan ve korkusuzca bir mücadeleye atıldı. Ayetullah Hekim'in vefatından sonra mücadele nöbetini devralan ve kıyam bayrağını omuzlayan Ayetullah Sadr, din karşıtlığını duyurmaktan çekinmeyen ve din inancına karşı savaşa öncelik veren Baas Partisi hakkında şu tarihi fetvayı vermiştir:

Bismillahirrahmanirrahim

Bu vesileyle Müslümanlara duyurulur:

Her hangi bir isim altında Baas Partisine katılmak haramdır ve her hangi bir şekilde bu partiyle işbirliğine girmek, hem zalim ve kâfire yardımcı olmaktır ve hem de İslam'a ve Müslümanlara düşmanlıktır.

 Seyyid Muhammed Bakır Sadr

Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr'ın bu net ve açık fetvası, Irak yönetiminde ve Baas Partisi üyeleri arasında büyük bir korkuya neden olmuş ve Müslüman halk arasında ise coşkuyla karşılanmıştı. Bu tarihi fetva aynı zamanda, Baas Partisinin din karşıtlığı bağlamında tasarladığı bazı planlarını da suya düşürmüştü. Baas Partisi kurmaylarından biri, konuyla ilintili olarak şu itirafta bulunmuştur:

“Seyyid Muhammed Bakır Sadr'ın fetvası, bütün programlarımızı altüst etti ve planlarımızı suya düşürdü. Sadece az bir grup Baas Partisi üyeliğine geçti, eğitim ve öğretim alanında çok az insan bizimle işbirliği yaptı ve sonuç olarak da bu bağlamdaki projelerimiz sekteye uğradı.”

Ayetullah Sadr ve dostları, bu fetvadan sonra büyük sıkıntıları göğüslemek zorunda kaldılar. Çünkü artık Baas Partisi kadrosu ve Irak yönetimi, Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr'ı ve dostlarını, ortadan kaldırılması gereken asıl düşmanlar olarak belirledi. Bu fetvanın ardından Ayetullah Sadr'ın dostları Baas Partisi kadrosu ve Irak yönetimi tarafından tutuklandı, bazı tutuklular şehit edildi, bazı mescit ve camiler kapatıldı.

Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr, 1979 yılında Baas Partisi ve Irak yönetimine karşı ikinci fetvasını da yayınladı. Bu fetva “Kıyam ve Devrim Fetvası” olarak bilinmektedir. Ayetullah Sadr, Baas Partisinin oluşturduğu korku ve kaos ortamını kırmak amacıyla bir cesaret örneği sergiledi ve şu fetvayı verdi:

Bismillahirrahmanirrahim

Müslüman ve mücahit Irak halkının tümünün Baas Partisine ve yönetici kadrosuna karşı silahlı kıyama girişmesi ve bu küfr partisinin kurmaylarını buldukları her yerde öldürmeleri ve böylece de Irak halkını bu hunharların pençesinden kurtarmaları kifa-î farzdır.

Seyyid Muhammed Bakır Sadr

Bu cesaret örneği fetvanın ardından, Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr ve Baas Partisi arasında amansız bir savaş başlamış oldu. Çünkü Saddam ve Baas Partisi, Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr'ın tek düşüncesinin Baas Partisi düzenini yıkmak olduğunu ve bunun dışında bir şeye razı olmayacağını anlamışlardı.

Ayetullah Sadr, Baas düzeninin nifak ve ikiyüzlülüğüne karşı da savaş açmış ve Baas Partisinin bazı kimseleri kullanarak ve inhirafi konuları gündeme taşıyarak din taraftarı olduğu ve dini inançlara saygılı olduğu imajı vermesine ve böylece de halkı kandırmasına engel olmuştu. Bunu şöyle örneklendirmek mümkündür: Baas Partisi, kendi yandaşlarını camilere cemaat imamı olarak atama kararı almış ve Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr buna engel olmak amacıyla şöyle bir fetva vermişti:

Bismillahirrahmanirrahim

Böylece Iraklı Müslümanlara duyurulur:

Taklit merciileri tarafından görevlendirilmeyen cemaat imamlarının namazlarına katılmak mukaddes İslam dini açısından haramdır.

Seyyid Muhammed Bakır Sadr

Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr'ın Batı sömürüsüne ve İslam ülkelerindeki (özellikle de Irak'taki) yerli uşaklarına karşı verdiği mücadele, hatta ana hatlarıyla bile bu makaleye sığdırılamaz. Bu bağlamda sadece iki konuya temas edeceğiz:

1- Ayetullah Sadr'ın mücadelesi gerçek anlamıyla örnek bir adımdı. Bir yandan siyasi, düşünsel akımlarla, sapkın ve sömürü kültürüyle mücadele ederken, diğer yandan da asil İslami hareket ve akımlarla teşrik-i mesaide bulunuyor ve var gücüyle bu akımlara destek sağlıyordu.

Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr'ın mücadelesinin bu boyutunu İran İslam İnkılabı ve önderliğinde rahatlıkla görmekteyiz. Ayetullah Sadr, İslam Devrimi için verilen mücadelenin doruk noktasına ulaştığı 1978 yılında İmam Humeyni'ye yazdığı mektupta, İslam Devrimi uğrunda her türlü yardım ve fedakârlığa hazır olduğunu duyurmuştu. Müslüman İran halkına ve özellikle de İran'da yaşayan öğrencilerine ve dostlarına yazmış olduğu bir diğer mektubunda ise İran İslam İnkılabı'nın zaferle sonuçlanması ve Müslümanların izzeti için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamalarını ve İmam Humeyni'nin İslam'da eridiği gibi erircesine İmam Humeyni'ye itaat etmelerini istemiştir.

Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr, İslam İnkılabı şehitleri hakkındaki tarihi fetvasında ise şöyle demiştir:

Bismillahirrahmanirrahim

İslam ve Müslümanları savunmak amacıyla İran'da kıyam eden ve öldürülen insanlar şehittirler ve yüce Allah, bu insanları İmam Hüseyin (a.s) ile cennette haşredecektir. İnşaallah.

Seyyid Muhammed Bakır Sadr

Ayetullah Sadr şehit olduğu son ana kadar İran İslam İnkılabı'nı destekledi ve savundu. Saddam ve Baas Partisinin ileri gelenleri, defalarca Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr'a mesaj yollayarak özgürlüğüne kavuşabilmesinin ve ölümden kurtulabilmesinin tek şartının İmam Humeyni'yi ve İran İslam İnkılabı'nı savunmaması olduğunu bildirmişlerdi. Ayetullah Sadr ise bu mesajlara itina bile etmeyerek  şehadete hazırlanmıştı.

2- Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr, mücadele sürecinde, kendi türünde eşine az rastlanır birçok acılara ve işkencelere maruz kaldı; ancak bir an olsun düşmanla uzlaşma yolunu düşünmedi ve mücadelesinden hız kesmedi. Ayetullah Sadr, bedeninden ayrılan son kan damlasına ve boğazından çıkan son nefesine kadar  amansız mücadelesini, olanca cesaret ve yiğitlikle sürdürdü.

Ayetullah Bakır Sadr, ilk olarak 1973 yılında Baas rejimi tarafından tutuklandı. Hastanede yattığı günlerde Baasçılar tarafından tutuklanmış ve Müslüman Irak halkının baskıları sonucu serbest bırakılmıştı.

Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr'ın şehadetiyle sonuçlanan son tutuklanışı ise 5 Nisan 1980 yılında gerçekleşti. Bu olay şöyle gelişmişti; Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr, 1979 Nisan ayında Saddam düzenine karşı mücadelesine yeni bir ivme kazandırdı.

Siyasi mücadeleyi yürütmekle birlikte “Kur'an tefsiri” derslerini başlattı ve bu çatı altında Irak halkını aydınlatmaya başladı. Ayetullah Seyyid Sadr'ın tefsir dersleri, dini öğretilerden ve bu öğretilerin güncel yorumlarından (özellikle de İran İslam İnkılabı... bağlantılı) haberdar olmak isteyen alimler, din öğrencileri ve halk tabakası arasında büyük bir ilgiyle karşılandı. Halkın gösterdiği bu ilgiden dehşete düşen Saddam rejimi, bu dersleri yasaklayarak Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr'ı tutukladı ve hapsettirdi.

Tutukluluk döneminde Ayetullah Sadr'dan, İran İslam İnkılabını ve kıyamın önderini savunmaması istenmiş ve Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr'ın verdiği cevap ise şöyle olmuştu:

“Ben Müslümanım; Irak ve İran Müslümanları da dâhil olmak üzere bütün dünya Müslümanlarının kaderi hakkında sorumluyum ve sorumluluğumun gereğini de yerine getirmek zorundayım. Dini mükellefiyet ise İran ve Irak'la sınırlı değildir. İran İslam İnkılabını ve önderini savunmak da şer'i vazifemin bir parçasıdır.”

Saddam rejimi memurları, Ayetullah Sadr'a defalarca bu tür tekliflerde bulunmuş ve her defasında da ret cevabı almışlardır. Ayetullah Sadr'ın tutuklu olduğu hapishane duvarlarının dışında ise mütedeyyin şehirlerin halkları, Sadr'a destek amaçlı kıyama girişmişti. İnsanlar her köşe bucakta bir araya gelerek Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr lehinde sloganlar atıyor ve mitingler düzenliyordu. Halkın desteği karşısında şaşkına dönen Saddam rejimi, onu serbest bırakmak zorunda kalmıştı. Ancak bu serbestlik de uzun sürmemiş ve 14 Haziran 1979’da evi emniyet güçlerince muhasara edilmiş ve bu kuşatma dokuz ay boyunca devam etmişti. Irak Baas rejimi, bu dokuz aylık muhasara döneminde, Ayetullah Sadr'ı tehdit ederek ve vaatlerde bulunarak uzlaşmaya çağırmış ve her defasında da ret cevabı almıştı:

“Ben uzun zamandır şehadete hazırlanmış ve kucak açmışım... insanlık dışı ve din karşıtı isteklerinize asla olumlu cevap vermeyeceğim. Benim yolum, seçtiğimden başkası olmayacaktır... Beni ölümle tehdit etmeye kalkışmayın ve Saddam'a da deyin ki; ‘Onun gibi tağutların gücü karşısında yılmayacak ve teslim olmayacağım. Ben bugün İslam devletinin kurulması yönündeki arzularıma ulaşmış bulunuyorum. Çünkü İmam Humeyni böyle bir devleti kurmuştur. Bunun ötesinde bir arzu taşımamaktayım. Bundan sonra ölmek veya yaşamak benim açımdan aynı şeylerdir...”

Ayetullah Sadr, bu ve benzeri cevaplarla Irak Baas düzeni yöneticilerini tam anlamıyla pişman ediyor ve küçük düşürüyordu. Ayetullah Seyyid Sadr, evinin emniyet güçlerince kuşatılması ve bu muhasaranın dokuz aylık süresi döneminde bile mücadele ve direnişinden taviz vermedi ve 5 Nisan’da tekrar tutuklanarak hapse götürüldü; dört gün sonra da (H.k. 23 Cemaziye’l Evvel 1400) 9 Nisan 1980 senesinde kız kardeşi Bintû’l Hûda Sadr ile beraber vahşice katledildi.

Ayetullah Seyyid Muhammed Bakır Sadr'ın şehit edilmesiyle, Sadr ailesinin mücadelesine yeni bir fasıl daha eklendi.

Editör: Hasan Bedel