.

.

Ehlader Araştırma Bölümü

Basiret ve keramet sahibi Ehl-i Beyt İmamlarımız (as) yaptıkları tespitler, insanların hal ve hareketlerine dair bizlere önyargıdan uzak durmaya ve karakter analizinde sabır ve basiret ehli olmaya sevk ediyor.

Şimdi aşağıda okuyacağınız rivayet de bu minvalde cereyan etmektedir.

İmam Rıza (a.s), İmam Zeynelabidin'den (a.s) şöyle rivayet eder:

Birinin görüntü ve duruşunun iyi olduğunu, konuşmasında sakin ve davranışlarında alçak gönüllü olduğunu (örneğin kendisini fani gösterip dünyadan yüz çevirdiğini, namaz ve oruç ehli olup günah işlemediğini, hayır işler yaptığını) gördüğünüz zaman (hüküm vermede) acele etmeyin, az sabredin ve görünüşüne aldanmayın!

Çünkü nice insanlar vardır ki, sırf zayıf bir niyete (karaktere) ve korkak bir kalbe sahip olmaları ve gerekli bir güce sahip olmamaları onları dünyaya yönelmekten ve günaha bulaşmaktan aciz bırakmıştır. Bundan dolayı da bu tür insanlar (görünürde) dine sarılır ve dünyayı elde etmek için dini bir kapan olarak kullanırlar.

Bunlar sürekli dış görüntüleriyle insanları aldatırlar. Haram bir işi yapmaya fırsat bulduklarında ise asla geri durmazlar ve onu kesin işlerler. O nedenle, birinin haram mal yemekten sakındığını (haram mal yeme konusunda duyarlı ve hassas olduğunu) gördüğünüzde sakın acele etmeyin; onun bu davranışı sizi aldatmasın!

Çünkü insanların şehvetleri (nefsanî duygu ve dürtüler) farklıdır. Nice insanlar haram mal yemekten -çok olsa bile- kaçınırlar; ama kendilerini başka bir kötülüğe (zina vb.) zorlar ve haram olan o günahı işlemekten çekinmezler. Hatta bu gibi çirkin işi yapmaktan kaçınan birini de gördüğünüzde acele etmeyin, az durun (ve hemen iyi biri olduğuna hükmetmeyin); aklındakinin ne olduğunu tam bilmediğiniz müddetçe zahirine aldanmayın!

Çünkü tüm bunları terk edip de metîn/sağlam bir akla sahip olmayan (yani işlerini sağlam akıl üzere yapmayan, aklıyla hareket etmeyen), sonuç olarak da cehaletiyle bozduklarını aklıyla düzelttiklerinden çok olan nice insan vardır! Hatta aklının metîn ve sağlam olduğunu görseniz bile, yine acele edip aklının (zahirî) sağlamlığına aldanmayın! Öncesinde bakın; acaba aklı mı nefsine (heva-hevesine/nefsanî isteklerine) tâbidir, yoksa nefsi mi aklına tâbidir? Mesela batıl riyaset ve makamlara karşı sevgisinin olup olmadığına bakın!

Çünkü insanların içinde öyleleri vardı ki hem dünyayı kaybetmişler, hem de ahireti. Bunlar dünyayı dünya için terk ederler. Bunlara göre batıl riyasetin lezzeti, helal mal ve nimetlerin lezzetinden daha üstündür. İşte bu düşünceye sahip bir insan riyaset ve makam uğruna tüm dünya malını elinin tersiyle iter.

'Öyle ki ona, 'Allah'tan kork!' denildiği zaman, gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir. Orası ne kötü bir yataktır!' (Bakara/206)

Böyle olduğu için de hedefsiz bir şekilde her kapıyı çalar. Karşılaştığı ilk batıl, onu zararların en sonuna götürür ve gücünün yetmediği bir şeyi istemesinden sonra Rabbi de onu azgınlığını arttırır.

Sonuç olarak Allah'ın helalini haram, haramını da helal kılar; hüsranına sebep olan riyaseti sağlam olduğu sürece dininden neler kaybettiğini asla umursamaz. 'İşte Allah onlara öfkelenmiş, lanet etmiş ve onlar için aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.'

Ancak asıl ve iyi insan, tüm benliğiyle Allah'a teslim olup kendisini Allah'ın emirlerine tâbi kılan ve güçlerini Allah rızası yolunda harcayan kimsedir. O, hakla birlikte olmanın (zahirî) zilletinin, ebedî izzete, batıldaki (zahirî) izzetten daha yakın olduğuna inanır ve şunu çok iyi bilir:

Hakkın yanında yer almasıyla katlanacağı az sıkıntı eninde sonunda onu nimetleri daimî olan ve asla tükenmeyen bir yurda sevk edecek; nefsine uymasıyla alacağı çok zevk de nihayetinde onu ebedî olan ve asla son bulmayan azaba sürükleyecektir. İşte iyi insan bu kimsedir.

Öyleyse siz ona uyun, yaptıklarına tâbi olun ve onu Allah'a vesile kılın. Kuşkusuz onun hiçbir duası reddedilmez ve hiçbir isteği geri çevrilmez.

--------------

el-İhticac, c.2, s.320

Editör: Hasan Bedel