.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

İbadetler ve Farzlara Dair

İmam Ali (a.s) şöyle buyurur:

1- Allah size birtakım farzlar öngörmüştür, sakın onları zayi etmeyin. Birtakım sınırlar çizmiştir, onları aşmayın. Bazı şeyleri size yasaklamıştır, onları işlemeyin. Bazı şeyler hakkında da bir hüküm bildirmemiştir; ama bu onları unuttuğundan dolayı değil. O hâlde onlar için kendinizi zahmete atmayın. Allah size ancak güzelliği emretmiştir ve size ancak çirkinliği yasaklamıştır.

2- Zayi etmen durumunda hiçbir mazeretin kabul edilmeyeceği emirleri mutlaka yerine getir.

3- Allah'ın size ilk vacip kıldığı şey, nimetlerine karşı şükrünüzü yerine getirmeniz ve onun hoşnutluğunu aramanızdır. Ne mutlu Rabbine sürekli itaati gözetenlere! İtaat nitelikli fiillere koşun.

Salih amellerde yarışın. şayet kusur işleyecekseniz, sakın farzların edasında kusur işlemeyin.

Farzlar zarar gördüğü zaman nafilelerle Allah'a yaklaşmak mümkün değildir. İbadetin, farzları eda etmek gibisi yoktur.

İmam Ali (a.s), bazı ilâhî yasaların gerisindeki felsefeyi açıklamaya önem vermiştir:

1- Allah şirkten arınmak için imanı, kibirden temizlenmek için namazı, rızkın bollaşması için zekâtı, halkın ihlâsını denemek için orucu, dinin güçlenmesi için haccı, İslâm'ın izzeti ve onuru için cihadı, halkın maslahatı için iyiliği emretmeyi, beyinsizlere engel olmak için kötülükten sakındırmayı, fertlerin sayısını geliştirmek için akrabalık bağlarını korumayı, insan kanının boşa akmaması için kısası, haramlara gerekli saygı ve özenin gösterilmesi için hadlerin uygulanmasını, aklı korumak için içki içmenin terk edilmesini, iffetlilik gereği olarak hırsızlıktan uzak durmayı, insan soyunu korumak için zinadan vazgeçmeyi, neslin çoğalması için livatadan (eşcinsellik) uzak durmayı, hakların inkârına karşı koymak amacıyla şahitliği, doğruluğun onurunu yükseltmek maksadıyla yalandan uzak durmayı, korkulardan emin olmak için İslâm'ı, ümmetin düzeni için imamlığı, imamete saygı için de itaati farz kılmıştır.

2- Bedenin zekâtı, cihat ve oruçtur. Allah'ın evini ziyaret etmek, cehennem azabına karşı bir güvencedir.

3- İyiliği emret ki, iyilik ehlinden olasın. Elinle ve dilinle kötülüğe karşı çık. Elinden geldiği kadar kötülükten uzak dur. Dinin son hedefi, iyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamak ve hadleri ikame etmektir. Cihat, dinin direği ve mutlu insanların hayat tarzıdır. Kim hakkı egemen kılmak için cihat ederse, başarılı kılınır. Göklerin kapıları mücahitlere açılır. Cihadın sevabı, ödüllerin en büyüğüdür.

Ahlâk ve Terbiyeye Dair

İmam Ali (a.s) toplumsal terbiyeye büyük önem vermiştir. İnsandaki ahlâkî sapmayı derinliğine tedavi etmek için yoğun çaba sarf etmiştir. İmam Ali (a.s), en temel hastalığı şöyle vasfeder:

"Dikkat edin! Dünya sevgisi bütün hataların anasıdır."

İmam Ali (a.s) hilâfete dair nebevî çözüme karşı gerçekleştirilen komploların gerisindeki en temel sebepleri ve Peygamber efendimizin (s.a.a) tevatür düzeyindeki sözlerine ve Müslümanlara karşı ortaya konulmuş onca kanıta rağmen yönetimin kendisinden alınmasının sırrını açıklarken, dünya sevgisinin en derin nedenini de şu şekilde izah etmektedir:

Evet, onları duydular ve iyi de anladılar. Fakat dünya onların gözlerine süslü göründü. Dünyanın çekiciliği onların akıllarını başlarından aldı. Dünyaya yönelik bu şiddetli sevgi, insanı amacına ulaşmak için her türlü yola başvurmaya sevk eder. çünkü insanın bir şeye yönelik aşırı sevgisi, onu kör ve sağır eder. Bu yüzden halifeler hilâfeti ele geçirmelerini çeşitli gerekçelerle izah etmeye kalkışmışlardır ki, İmam'ın (a.s) kesin kanıtları karşısında bu gerekçelerin hiçbir geçerliliği kalmamıştır. Buna rağmen iktidarı elden bırakmamak için büyük bir direnç göstermişlerdir.

Şayet, bu sapmanın derin sebebinin tedavisi için İmam Ali'den (a.s) bir ilâç isteyecek olursak, bu ilâcı, onun "Hemmam Hutbesi" adıyla bilinen konuşmasındaki muttakilere ilişkin ince tanımlamasında buluruz. İmam Ali (a.s) bu hutbesinde muttakileri takvanın bu kemal derecesine ulaştıran sırrı şöyle açıklar: 

"Onların nefislerinde Yaratıcı, gereği gibi büyük olduğu için, ondan başkası alabildiğine küçülmüştür.

İşte, bunun gibi yüce Allah'a ilişkin gerçek bilgi, muttaki kulların gözünde dünyanın küçülmesine sebep olur. 

Onların gözlerinde dünya küçüldüğü zaman, artık dünya onların hiçbir çabalarının amacı olamaz. Dünyaya sahip olmak için çabalamazlar. Bilakis, dünyaya ve dünya mülküne ilgi duymazlar."

Tıpkı İmam Ali b. Ebu Talib'in (a.s) dünya mülküne ilgi duymadığı gibi. Nitekim Kureyş hilâfeti zorla ele geçirdiğinde o, bu zahirî egemenlikten vazgeçmişti ve şöyle demişti:

"Bu özgü makama (hilâfet), bazıları tamahlandı. Bazıları ise, ondan cömertçe vazgeçtiler. Hakem Allah'tır ve buluşma günü de kıyamettir."

İşte bu noktada İslâm toplumunda birbirinden tamamen farklı iki ahlâkî çizgi belirginleşti:

Biri: Makyavelist türden siyaseti yeren Ali'nin (a.s) örnek ahlâkı.1 Diğeri: Hangi yolla olursa olsun, iktidara gelmek için her şeyi mubah gören muhaliflerinin ahlâkı. Bu yüzden Ali (a.s), iktidardan imtina etmişken, başkaları ihtirasla iktidara sarılmıştır.

Dua ve Yakarış çzerine Diğer Ehlibeyt İmamları gibi İmam Ali (a.s) de dua ve yakarışa büyük önem veriyordu. Nitekim bu bağlamda yüce Allah Kur'ân-ı Kerim'de Peygamber'ine (s.a.a) hitaben şöyle buyuruyor:

De ki: Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin! (Furkan, 77)

İmam Ali (a.s) gerek sözleriyle ve gerekse hayatıyla duanın önemini vurgulamıştır ve şöyle buyurmuştur:

"Dua, velilerin silâhıdır."

Nehcü'l-Belâğa'da çeşitli alanlarla ilgili dualar yer alır. Bu dualar "es-Sahifetu'l-Aleviyye" adı altında derlenmiştir. Bu duaların en parlağı Kumeyl Duası, Sabah Duası ve Şa'baniye Münacatı adıyla bilinen dualardır.

Aşağıda İmam Ali'den (a.s) rivayet edilen manzum bir münacat ve yakarışa yer veriyoruz:

Hamdolsun sana ey cömertlik, ululuk ve yücelik sahibi!

Şanın yücedir senin, dilediğine verirsin, dilediğine vermezsin İlâhî, ey yaratıcım, koruyucum, sığınağım! Zorlukta ve kolaylıkta sana yakarırım.

İlâhî! Hatalarım büyük ve çok olsa da, Senin günahlarımı bağışlaman, daha büyük ve daha geniştir.

İlâhî! Hâlimi, yoksulluğumu ve muhtaçlığımı görensin, benim gizli yakarışlarımı duyansın.

İlâhî! Umudumu kesme, saptırma kalbimi. çünkü cömertliğinin sınırsızlığına dair ümidim sonsuzdur.

İlâhî! Eğer beni yalnız bırakırsan ya da dergâhından kovarsan, Kime ümit bağlarım? Ya da kimi şefaatçi kılarım?

İlâhî! Beni azabından koru; çünkü ben, Zelil olmaktayım, korkarak sana boyun eğmekteyim.

İlâhî! Eğer bana bin yıl azap edersen, Sana bağladığım ümit ipim kopmaz.

İlâhî! Eğer iyilerden başkasını affetmezsen, O zaman, hevasına uyup kötülük edene kim fayda sağlar?

Sevgi adamı gecelerini uykusuz geçirir,

Yakarır, dua eder. Gafil ise, rahat uykusuna dalar. (1)

Edebî Mirasa Dair

Gerek Nehcü'l-Belâğa'da ve gerekse İmam'ın (a.s) mirasıyla ilgili diğer kitaplarda düz yazı ve manzum olarak İmam'dan rivayet edilen bazı metinleri inceleme imkânı bulduk ve İmam'ın hitabet, yazı, mektup, hikmetli söz, öğüt ve şiir meydanında ulaştığı göz kamaştırıcı zirveyi gözlemledik.

Edebiyat uzmanlarının da söylediği gibi, "Sanat, derinlik ve fikir alanında tarihin tanık olduğu en yüksek edebî ürünler İmam Ali'nin (a.s) ortaya koyduğu ürünlerdir." dediğimiz zaman mübalağa etmiş olmayız. (2)

İmam Ali'nin (a.s) değişik alanlarda ortaya koyduğu manzum eserlerden bazı örnekleri aşağıya alıyoruz. Bu arada İmam Ali'ye (a.s) nispet edilen bir divan olduğunu da belirtelim.

Bazı tarihçiler bu eseri esas almışlar ve edebî sanatlara İmam Ali'den rivayet edilen bu metinleri tanık göstermişlerdir. (3)

İmam (a.s), babası Ebu Talip (r.a) için yazdığı mersiyede şöyle diyor:

Ebu Talib! Güven veren korunak, Bereketli bir yağmur ve karanlığı yaran nur. Yokluğun melekût âlemini sarstı, Nimetlerin velisi (Peygamber) sana salât etti. Rabbin, hoşnutluğuyla seni karşıladı, çünkü sen Mustafa'nın en iyi amcasıydın. (4)

Cahiz ve Belazurî'nin şöyle dedikleri rivayet edilir: Ali; sahabenin en şairi, en fasih konuşanı, en hatibi ve en güzel yazı yazanıydı. Ali (a.s) Bedir günü şöyle demiştir:

Kâfirler yüz çevirince, Resulullah'a yardım ettik, Sevgi sahibi Müslümanlar ona doğru koştular. Ona duyduğumuz saygıdan dolayı insanların azgınlarını vurduk, Bunlar ne doğru yolu gördüler, ne de hidayete erdiler.

Bize hidayeti getirdiği zaman Peygamber, hepimiz Rahman'a itaat, hak ve takvada buluştuk. Sıbt b. Cevzî, Tezkiretü'l-Havass adlı eserinde İmam Ali'nin (a.s) şu şiirini rivayet eder:

“İnsanlar tedbir alarak dünyaya karşı ihtiraslıdırlar, Onu senin için bulanık olarak vasfettiler.

Oysa rızıklandıkları zaman akıllarıyla rızıklanmadılar, Aksine takdir gereği rızıklandılar.

Eğer rızk güce veya galibiyete bağlı olsaydı, Kartallar serçelerin rızkını alıp uçarlardı.

İmam Ali (a.s) bir şiirinde şöyle demiştir:

"İlâcın içindedir; ama bunu görmezsin. Hastalığın da senden kaynaklanır; ama farkında değilsin."

Sen kendini küçük bir cisim sanırsın; Fakat en büyük âlem sende saklıdır.

Selâm sana ey Hasan'ın ve Hüseyin'in babası, ey söz ustalarının ve şairlerin efendisi! 

Doğduğun gün, inandığın gün, cihat ettiğin gün, sabrettiğin ve Peygamber'i kendine tercih ettiğin gün, Allah'ın sınırlarını ikame ettiğin, sabır ve ilâhî rızayı umarak şehit edildiğin gün ve tekrar dirileceğin ve sana uyanları havuzun başında nimetler cennetine götüreceğin gün...

Kaynaklar

1- es-Sahifetu'l-Aleviyye; Mefatihu'l-Cinan

2- Tarihu'l-Edebi'l-Arabî Fî Davi'l-Menheci'l-İslâmî, Dr. Mahmud Bustanî: Edebu'l-İmam Ali (a.s)

3- Bk. Fî Rihab-i Eimmmet-i Ehli'l-Beyt (a.s), Seyyid Muhsin Emin, 2/301-313

4- el-Gadir, 3/106, 7/378-379