.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Tarihçiler arasında, büyük kimseler ve şahsiyetler, özellikle ilahi peygamberler olmak üzere, az bir kısmının dışında büyük çoğunluğunun nasıl yaşadıkları, nasıl vefat ettikleri ve nerede yaşayıp defnedildikleri hakkında tarihi kaynaklarda dakik bilgiler bulunmamakta ve rastlanmamaktadır. Birçok tarihi mesele ve konu hakkında farklı görüşler vardır.
Bununla birlikte tarih kaynaklarında peygamberlerin yaşantıları hakkında –İslâm Peygamberi (s.a.a) dışında- dağınık bir şekilde var olan bilgiler şöyledir: Hz. İbrahim (a.s), işgal edilmiş Filistin’in “El-Halil” şehrinde defnedilmiş olup kabri ve türbesi kubbeli şekliyle mevcuttur. Hz. Nuh (a.s) ve Âdem (a.s), Irak’ta Necef-i Eşref’te İmam Ali’nin (a.s) kabrinin bulunduğu yerde toprağa verilmiştir. Hz. Musa (a.s) ve Harun (a.s) “Tiye” çölünde, Danyal Peygamber (a.s) Huzistan Eyaletine bağlı Şuş şehrinde ve Kaydar Nebi de (a.s) Zencan Eyaletinde defnedilmiştir.
Bu soru konusunda aşağıda zikredilecek birkaç noktaya dikkat edilmesi zorunludur:
1. Temel itibariyle tarihi birçok mesele ve konu; büyük şahsiyetler, yaşamları, ömürleri, doğum yerleri vb. hakkında tarihçiler arasında görüş ayrılıkları vardır. Özellikle az bir kısmının dışında ilahi peygamberlerin yaşam tarzları, ölüm ve defin edildikleri yerler hakkında tarihi kaynaklarda dakik tarihi bilgilere rastlanmaz. Bunun nedeni de şudur: Nebilerin tarihi geçmişleri insanın yaratılış tarihine tekabül ediyor. Tarihi olayların ve hakeza diğer meselelerin yazılıp kaydedilmesinin geçmişi ise beşerin yer küresinde yaşadığı ömrünün en fazla dörtte birine tekabül ediyor. Bu nedenle tarihte gerçekleşen hadiseler ve olayların tarihe kaynaklık yapan kitaplarda yazılmaması çok tabiidir. Hatta yazılmış olsalar bile tarih boyunca birçok nedenlerden dolayı kaybolup yok olmuş olabilirler. Tarihte gerçekleşen sel, deprem gibi tabii olaylar ve yine gerçekleşen savaşlar, yabancıların saldırısına uğrayan şehirlerin tarihi eserleri, kültürel faaliyetlerinin saldırganlar tarafından yok edilmesi bu nedenlerden birkaçıdır.
2. Tarihte ilahi mesaj getiren kimseler hakkında var olan bilgiler şunlardır: Allah tarafından peygamberlikle görevlendirilen kimseler toplam olarak yüz yirmi dört bin (124000) kişidir. Bu peygamberler, insanları Allah’a yönlendirip hidayet etmek için Allah tarafından vazifelendirilmişlerdir. Ama bunlardan birçoğunun ismi, tarihi, yaşayıp öldüğü veya şehit edilip nerelere defnedildikleri hakkında doğru ve dakik bir bilgi söz konusu değildir.
3. Bununla birlikte tarih kaynaklarında peygamberlerin yaşantıları hakkında –İslâm Peygamberi (s.a.a) dışında- dağınık bir şekilde var olan bilgiler şöyledir: Hz. İbrahim (a.s), işgal edilmiş Filistin’in “El-Halil” şehrinde defnedilmiş olup kabri ve türbesi kubbeli şekliyle mevcuttur. Hz. Nuh (a.s) ve Âdem (a.s), Irak’ta Necef-i Eşref’te İmam Ali’nin (a.s) kabrinin bulunduğu yerde toprağa verilmiştir. Hz. Musa (a.s) ve Harun (a.s) “Tiye”[1] çölünde, Danyal Peygamber (a.s) Huzistan Eyaletine bağlı Şuş şehrinde, Kaydar Nebi (a.s) Zencan Eyaletinde, Haykuk (a.s) Tuyserkan’da, Zülkifl (a.s) Irak’ta kendi ismiyle anılan yerde defnedilmişlerdir. Söz konusu bu ilahi peygamberlere nispet verilen kabirlerin doğruluğunun ispatlanması için daha fazla araştırma yapılması gerekir.[2]
4. Ayrıca söylememiz gerekir ki her Müslümanın ilahi peygamberlerle alakalı mükellef olduğu şey, onların peygamberliğine iman etmesidir. Ama peygamberlerin doğum tarihi, nasıl vefat ettikleri, nereye defnedildikleri ve benzeri konuların bilinmesi zaruri değildir. Bununla birlikte Kur’ân’ın buyruğu esasınca, bu cüzi bilgilerin o anlamda bize bir faydası yoktur.[3] Bizim için önemli olan, onların öğretileridir ki bu öğretilerin kâmil ve anlaşılır olanı, İslâm Peygamberi’nde (s.a.a) mevcuttur.
Elbette hepimizin bildiği gibi ilahi peygamberlerin yaşam zorluklarını ve küfür ve şirk önderlerinin karşısında ilahi mesajı hangi zorluklarla halka ulaştırdıklarının bilinmesi kayda değer bir iştir ve onların yaşamları bizim için oldukça öğreticidir.[4]
Hz. Salih ve Hz. Hud'un Necef / Vadiu's-Selam'daki türbeleri içinde bulunan bir çini çalışması
[1] “Tiye” denilen yerin dakik bir şekilde nerede olduğu konusunda muhaddis ve müfessirler arasında görüş farklılığı vardır. Bazıları Beytu’l-Mukaddes’in yakınlarında olan “Sina” sahrasının kendisi veya “Eriha” şehridir, bazıları Filistin ile Mısır arasıdır, bazıları da Filistin, İyil ve Ürdün arasında olup altı fersah mesahetinde olan bir sahradır diyorlar. (Maide Sûresinin 26. âyetinin tefsirlerine müracaat ediniz.)
[2] İbrahim (a.s), Musa (a.s), Harun (a.s), İsa (a.s), Nuh (a.s) ve Âdem (a.s) peygamber için Allâme Meclisî,Hayatu’l-Kulub, Tarih-i Enbiya, Seyyid Haşim Resuli Mahallatî’nin kaleme aldığı kitaplara bakınız.
[3] Kur’ân-ı Kerim’in Ashab-ı Kehf’in kaç kişi olduğuna dair vermiş olduğu bilgi tarzı, bizim bu söylediğimiz sözü teyit eder. Kur’ân-ı Kerim şöyle buyurmuştur: “(Ey Muhammed!) Bazıları bilmedikleri şey hakkında atıp tutarak: “Onlar üç kişidirler, dördüncüleri köpekleridir” diyecekler. Yine, “Beş kişidir, altıncıları köpekleridir” diyecekler. Şöyle de diyecekler: “Yedi kişidirler, sekizincileri köpekleridir. Deki:” Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir. Zaten onları pek az kimse bilir. O halde, onlar hakkında (Kur’ân’daki) apaçık tartışma(yı aktarmak)dan başka tartışmaya girme ve bunlar hakkında onlardan hiçbirine bir şey sorma.” (Kehf/22)
[4] “Andolsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır.” (Yûsuf/111)