Ehlader Araştırma Bölümü


Aşk ve sevginin sırf cinsel veya hayvani türlerden ibaret olmadığını, esasen madde ve maddiyat sınırını aşan, neslin bekası garizesinin ötesinden kaynaklanan ve de insan ve hayvan dünyasını yekdiğerinden ayıran sevgi ve tutkuların da var olduğunu söylemiştik. İşte bu, manevi ve insani aşktır. Bu da erdem ve iyiliklere, insani vasıflara ve hakikat cemaline aşık olmak demektir. Mevlana'nın da dediği gibi:

Renklerin peşine takılan aşklar

Aşk değil, mahcubiyet olur sonunda.

Ölülerin aşkı kalıcı değildir çünkü

Ölünün bize gelmesi hiç mümkün mü

Ruh ve basiretten kaynaklanan bir aşksa

Goncadan daha taze, daha canlıdır.

Sen o taze ve canlı aşkı seç.

Çünkü canına can katar o senin

Peygamberlerin aşık olduğu şeye aşık ol sen de

O aşkla mesut oldular, sevdiklerine kavuştular onlar!


Kur'an-ı Kerim'de övgüye layık bilinen aşk bu aşktır işte. Kur'an bu tür aşk ve sevgiye kimi yerde "muhabbet ve sevgi", kimi yerde de "vedd" veya "meveddet" der. Bu tür ayetleri birkaç dalda incelemek mümkündür:

1- Müminleri tavsif edip onların vasıflarını anlatan ayetler: Bu ayetlerde müminlerin Hak Teala hazretlerini nasıl gönülden sevdikleri ve diğer müminlere karşı ne kadar sevgiyle bağlı bulundukları geçer ve bu cümleden olmak üzere Bakara, 165'te şöyle buyrulur: "İman edenlerin Allah'a olan sevgisi daha güçlüdür." Haşr, 9'da da şöyle buyrulmaktadır: "Ve onlardan önce o yurda (Medine'ye) yerleşen, imana sarılanlar kendilerine hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı da içlerinde bir ihtiyaç ve rahatsızlık duymazlar, kendilerinin ihtiyacı olsa bile, (Medine'ye hicret eden kardeşlerini) kendilerine tercih ederler.

2- Hak Teala Hazretleri'nin müminlere olan sevgisinden söz eden ayetler:



"Allah tevbe edenleri ve temizlenenleri sever." (Bakara, 222)


"Allah, iyilikte bulunanları sever." (Âl-i İmran,148)


"Allah takva sahiplerini sever." (Tevbe, 4 ve 7)


"Allah, adil olanları sever." (Hucurat, 9 ve Mümtehine, 8)



3- Karşılıklı sevgilerden söz eden ayetler: Allah'ın kullarını, kulların Allah'ı ve müminlerin yekdiğerini sevdiği buyrulur: "De ki: Eğer siz Allah'ı seviyorsanız bana uyun, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın, Allah bağışlayandır, esirgeyendir." (Âl-i İmran, 31)

"Allah, kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği bir topluluk getirir..." (Mâide, 54)

Müminler de birbirlerini severler: "İman eden ve salih amelde bulunanlar ise, Rahman olan Allah, onlar için bir sevgi kılar." (Meryem, 96)

"Huzur bulup durulmanız için size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve eşinizle aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da O'nun ayetlerindendir." (Rum, 21)

İbrahim suresi, 37'de Hz. İbrahim'in (a.s) "Rabbimiz, insanların bir kısmının müminlerin kalplerine benim soyumdan olan müminlere karşı sevgi yerleştir..." şeklindeki duayla Allah'tan istediği ve son peygamber Resul-i Ekrem'in (s.a.a) Allah'ın emri gereğince Müslümanlara "Size yaptığım peygamberlik vazifesini en mükemmel şekilde yerine getirme karşılığında yakınlarımı (Ehl-i beytimi) sevmenizden başka hiçbir karşılık veya ücret istemiyorum."1 buyururken kastettiği sevgi de budur işte.

Bütün bu ayet ve rivayetlerden de anlaşılacağı üzere dinin ruhu ve altyapısı sevgi, şefkat ve merhametten başka şey değildir. Nitekim Büreyd İcli şöyle rivayet eder: "İmam Bakır'ın (a.s) huzurundaydık, bu sırada Horasan'dan yaya olarak İmamı ziyarete gelen birisi girdi içeriye. Ayakları perişan olmuş, tabanları yarılmıştı. İmama selam edip arz-ı edepte bulunduktan sonra "Allah'a yemin ederim ki, beni oralardan çekip buralara kadar yaya getiren şey, siz Ehl-i beytin sevgisidir sadece!" dedi. Bunun üzerine İmam "Allah'a ant olsun ki, bir taş bile bizi sevecek olsa Allah Teala onu bizimle birlikte haşreder. Din, sevgi ve şefkatten başka bir şey midir?"2 buyurdu.

Birisi İmam Sadık'a (a.s) arzetti: "Çocuklarımıza sizin ve babalarınızın adını veriyoruz, bunun bizim için de bir hayrı var mıdır?"

İmam buyurdu: "Evet, vallahi. Zaten din, sevgi ve şefkatten başka bir şey midir ki? Nitekim Hak Teala hazretleri de "De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın, Allah bağışlayandır, esirgeyendir" (Âl-i İmran, 31) buyurmuyor mu?"3

Aslında itaat ve teslimiyetin kaynağı da sevgi ve şefkattir. Aşık birinin, sevdiğinin isteğine aykırı davranması mümkün müdür? Genç sevgililerin yek diğeri için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadığını ve aşıkların sevdikleri için her şeyi göze aldıklarını bilmeyen kim var?

İnsanoğlu Hak Teala hazretlerine sevgi ve ilgi duyduğu ölçüde O'na tapınır ve ibadet eder. İmam Sadık hazretlerinin (a.s) de buyurduğu gibi:

"Hem Allah'a itaatsizlik edecek, hem O'nu seviyorum diyeceksin, öyle mi? Vallahi şaşılacak bir davranıştır bu. O'nu gerçekten sevseydin itaat ederdin emrine. Çünkü seven, sevdiğine itaat eder"

--------------------------------------------------------------------------------------------------------


1 - Said İbn-i Cübeyr, İbn-i Abbas'tan şöyle rivayet eder: "Bu ayet inince, sevmemiz emredilen yakınların kimler olduğunu sordum. Peygamber (s.a.a); Ali, Fatıma, Hasan, Hüseyin ve evlatları (diğer 9 İmam)" buyurdu. Bkz: Mecme'ul Beyan c:2 s:388,389 -Çevirenin notu
2 - Sefinet-ul Bihar c:1 s:201 "Hubb" kelimesi.
3 - Ae s:662 "Sema" kelimesi.