.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Seyyid Cemaleddin Esedabadî Kimdir


İran/Hamedan'ın Esedabad kentinde İmam Hüseyin (a.s) soyundan olan temiz bir aile yaşıyordu. Seyyid Safter bunların içerisinde sevilen ve sayılan bir âlimdi.

O, İmam Seccad'ın (a.s) torunlarındandı. Bu ilim ehli hanedanı yaşadıkları bölgelerde kadılık yapmaktaydılar.

Bu hanedan halk arasında oldukça sevilen ve sayılan bir hanedandı.

İşte Seyyid Cemaleddin Esedabadi 1838 senesinde Şaban ayında bu temiz ve maneviyat dolu evde dünyaya geldi.

Eğitimi


Seyyid beş yaşında anne ve babasından Kur’an-ı Kerim okumayı öğrendi. Çocukluk dönemlerinde Arap edebiyatı ve yaşına uygun diğer ilimleri başarıyla bitirdi.

O dönemde sık sık yaşanan etnik çatışmalar ve ihtilaflar yüzünden hicri 1848 yılında babasıyla birlikte Kazvin şehrine göç etti. Seyyid Cemaleddin Afgani Kazvin'e gelir gelmez büyük bir ciddiyetle ders ve ilim tahsiline başladı. Kısa bir zamanda Arap edebiyatı, mantık, fıkıh, usul vb. ilim dallarında görüş sahibi bir düşünür oldu. Seyyid sahip olduğu üstün zekâsıyla okuduğu dersleri tedris ediyordu.[1]

Seyyid Cemaleddin Esedabadi’nin Tahran’a Gidişi


Seyyid 1850 yılında yine babasıyla beraber bu sefer de Tahran'a hicret etti. O dönemlerde Tahran'ın idaresi Emir Kebir'in yönetimindeydi. Yılmak bilmeyen Seyyid biraz dinlendikten sonra kendine iyi bir öğretmen aramaya başladı.

Dönemin meşhur fakihi Seyyid Muhammed Sadık Tabatabai Hemedani'yi bularak, derslerine katıldı. Kısa bir zamanda derslerindeki başarısından dolayı üstadının dikkatini üzerine topladı. Üstat, Seyyid'deki erdem ve başarıları görünce Seyyid'e kendi elleriyle cübbe giydirdi.[2] Seyyid kısa bir zamanda Tahran'nın tanınmış âlimlerinden birisi oldu.
 

İlim İçin Necef’e Göç


Babası Seyyid Safter Tahran'da ikameti boyunca aziz evladının zekâsını, ahlaki erdemini, ruhundaki inceliği ve büyük fakihlerle olan ilmi bahislerini görmüştü. Bu nedenle oğlunu kendi üstadı olan Şeyh Murtaza Ensari'nin (r.a) ilim sofrasından yararlanması için ilim merkezine götürdü.

Seyyid Cemaleddin Afgani babasıyla birlikte Necef’e hicret etti. Orada dört yıl Büyük Fakih ve Taklit Mercii Şeyh Murtaza Ensari'nin yanında tefsir, hadis, fıkıh, mantık, usul, kelam, matematik, tıp, heyet ve astroloji ilimlerini öğrenerek içtihat derecesine ulaştı ve Üstadı Şeyh Murtaza Ensari'den içtihat izni aldı. Seyyid'in bu ilmi başarısı ve ilmi derinliği Necef, Kerbela, Samerra gibi ilim merkezlerinde dillerde dolaşıyordu. Bazı art niyetli ve çekemeyenlerin hasedinden dolayı Seyyid Cemaleddin Esedabadi, üstadı Şeyh Ensari'nin emriyle 1854 yılında Hindistan'ın eski adı Bombay olan Mumbai şehrine gitti.

Seyyid Cemaleddin Esedabadi Hindistan ve Afganistan’da


O, 16 yaşında güvenilir ve emin bir âlimle deniz yoluyla İran’ın Buşehir şehri sahilinden Bombay şehrine ulaştı. Bombay, turistik ve ticari bir sahil şehri olduğu ve ilmi bir havaya sahip olmadığı için Seyyid bir müddet sonra Hindistan'ın merkez ve ilmi şehirlerinden olan Kalküta’ya gitti. İki yıl bu şehirde ikamet ederek birçok büyük âlim ve muhaddisle tanıştı.

Hindistan halkının yaşam tarzı onların İngiliz sömürüsünde olduklarının göstergesiydi. İngiliz Hükümeti Hindistan'ın bir eyaleti kadar olmamasına ve nüfusu Hindistan nüfusuna kıyasla yok denecek kadar az olmasına rağmen sinsi planlarıyla bu ülkeyi sömürerek tüm zengin kaynaklarını yağmalamayı başarmıştı.

Seyyid Cemaleddin Esedabadi, ilk siyasi çalışmalarını Hindistan'da başlattı. Gece gündüz demeden ve bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle çalışarak düşman gücünü araştırıp, Müslümanların zaaf noktalarını buldu. Bu dönemlerde Afganistan İran topraklarından yeni ayrılmış ve bağımsız bir hükümet olmayı hedefliyordu. Seyyid, Afganistan'a giderek halkı İngilizlerin kirli siyasi oyun ve hilelerine karşı uyardı.

Seyyid Cemaleddin Afgani, 1857 yılında Hac farizasını yerine getirmek amacıyla Hindistan'dan ayrıldı. Yılsonlarına doğru Mekke'den Medine'ye ardından sırasıyla Ürdün, Şam, Humus, Halep, Musul, Bağdat, Necef ve doğum yeri Hamedan'a giderek Müslümanların genel durumlarını yakından inceleme fırsatı buldu. Tahran'daki siyasi durumun bir hayli kritik olması nedeniyle doğum yerini terk ederek Horasan üzerinden Herat ve Kabul'a geçti.

Seyyid Afganistan'da beş-altı yıl ikamet etti. Orada ikametinde boş durmadı. Toplumsal alanlarda çeşitli faaliyetlerde bulundu.

Afgan siyaset adamlarını ve ülke yöneticilerini İngilizlerin perde arkasındaki kirli siyasi planlarından haberdar etti.

Seyyid'in Afganistan'daki Faaliyetleri


1- Kitap telifi ve basımı: (Tetimmetu'l Beyan fi Tarihi'l Afgan)

2- Şemsu'n-Nehar adlı gazeteyi çıkarması

3- Afgan Hükümetinde bakanlık kurması

4- Gönüllü Halk Ordusu kurması

5- Hastane, postane, konaklama tesislerini yaptırması

Seyyid Cemaleddin Esedabadi’nin Afganistan'da başlattığı büyük kültürel çalışmalarla düşmanın hilelerini etkisiz kılınmıştı. Seyyid daha sonra Hindistan'a giderek halka konuşmalar yapmış ve onları İngiliz ve diğer sömürge güçlerinin tehlikelerinden haberdar etti.

Bu durum fazla sürmedi. İngiliz Hükümeti Seyyid'in bu çalışmalarına seyirci kalmayarak Hindistan'dan ihraç ettirdi.

Seyyid Cemaleddin Esedabadi Mısır Yolunda


Seyyid 1868 yılında Mısır'a gitti. İlk işi hemen meşhur el-Ezher Üniversitesi’ne giderek tedrise başlaması oldu. Seyyid güzel ahlak ve ilmiyle etrafına yüzlerce öğrenci topladı. Ama Seyyid'in oradaki ikameti yalnızca 40 gün sürdü. İngiliz güdümlü Mısır Hükümeti de Seyyid'in ihracına karar vermişti.

Seyyid Cemaleddin Afgani, Kahire’den İstanbul'a geçti. Seyyid'in Türkiye'ye gelişinden haberdar olan Osmanlı Padişahı Abdülaziz önemli âlimlerinden Ali Paşa ve Fuad Paşa'yı onu karşılamaya gönderdi.

Ama kısa bir süre sonra ise çeşitli bahaneler ileri sürülerek Seyyid İstandul'dan da çıkarılarak Mısır'a geri gönderildi. Seyyid Mısır'da Riyaz Paşayla görüşerek orada ikamet etti. Bu fırsatı iyi değerlendirip evinde dersler vererek etrafına yüzlerce öğrenci topladı. Seyyid Mısır'da ikamet ettiği birkaç yıl içinde büyük faaliyetlerde bulundu.

Gazetelere verdiği makalelerle bir yandan dâhili sömürgeciler, diğer taraftan da İngiliz gibi dış sömürgecilerle mücadele ediyordu. Seyyid 1879 yılı Ramazan Ayı’nda bir kez daha Mısır'dan sürgün edilerek İran'a gönderildi. Seyyid'in Mısır'daki malvarlığı olan kütüphanesi ve evi İngiliz Maliye Bakanlığı tarafından el konuldu.

Seyyid Cemaleddin Esedabadi daha sonra öğrencisi Ebu Turab Arif Efendi ile deniz yoluyla Cidde ve Mekke'ye giderek önemli siyasi ve ilmi şahsiyetlerle görüştü. Daha sonra tekrar Hindistan'a giderek mücadelesine kaldığı yerden devam etti. Seyyid bu defasında sömürgeci İngiltere, batı ve İngiliz taraftarı Seyyid Ahmed Han olmak üzere iki grupla karşı karşıyaydı.

Seyyid, Hindistan'ın Haydarabad şehrine sürülerek ev hapsinde tutulmaya başlandı. Bu sürgün döneminde kalemine sarılarak kitap yazmaya başladı. Seyyid, Haydarabad'ta gizlice "Urve" adlı bir grup kurarak Muhammed İkbal Lahori, Şevket Ali ve Muhammed Ali Cinnah gibi önemli ve cesur insanları eğitmesini bildi. Ama ne yazık ki Seyyid bu faaliyetleri yüzünden tekrar Hindistan'dan ihraç edildi.[3]

Avrupa'nın Kalbinde İslami Mücadele


Seyyid Cemaleddin Esedabadi 1883 yılında Hindistan'dan sürgün edildikten sonra ilk yolculuğunu Londra'ya yaptı. İngilizler düşmanları ve kendileri için büyük tehlike olarak gördüğü bu insanı ancak kendi topraklarında zapt edebileceklerini düşünmüşlerdi. Londra’daki ikameti boyunca çok fazla siyasi faaliyetlerle meşgul olma şansı verilmedi ama ilmi ve kültürel çalışmalarla meşgul oldu. Bir müddet bir fırsatını bularak Londra'yı terk etti ve Paris'e yerleşti. Artık o meşhur ve güçlü bir düşünürdü. Batılılar onu ilmi ve toplumu cehaletten aydınlığa çıkarmak için verdiği mücadelelerle aydın bir reformcu olarak tanıyorlardı.[4]

Seyyid Cemaleddin Esedabadi'nin Avrupa'nın kalbindeki önemli faaliyetlerini şöyle sıralayabiliriz:

1-Urvetu'l Vuska Dergisi’ni hazırlayarak İslam düşmanlarının gerçek yüzlerini ortaya çıkaran bir reformcu olarak adını duyurdu.

2- Fransız filozof, tarihçi ve filolog Ernest Renan gibi meşhur Fransız ve İngiliz bilim adamlarıyla görüşerek İslami konularda münazaralar gerçekleştirmesi                    

Vatana Dönüş Vakti


Seyyid Cemaleddin Esedabadi Paris’teki ikametinden bir müddet sonra hilafet merkezi kurmak amacıyla Paris'ten Katif'e hareket etti. Ancak İran Şahı Nasiruddin Şah'ın daveti ve ısrarı üzerine 1887 yılında Katif'ten Tahran'a geçmek zorunda kaldı. Ama bu davet ve ısrarlar fazla sürmedi. Şah'ın etrafındaki satılmış din adamları ve vatan düşmanları onun tekrar İran'dan ihraç edilmesine neden oldular. Aynı yıl içinde Rusya'ya gitti. Buradaki iki yıllık ikametinde Rusya'nın İngilizlere olan düşmanlığından istifade ederek Rus basını aracılığıyla İngilizler aleyhine propagandalara başladı.

Seyyid Cemaleddin Afgani’nin bu başarısını gören Rus Hükümeti ondan Rusya'daki Müslümanların Şeyhülislamlığını üstlenmesini istedi. Seyyid onların isteklerini geri çevirerek şöyle verdi:

"Ben tüm dünya Müslümanlarının savunucusuyum."

Nasiruddin Şah Avrupa şenliklerine katılmak için Rusya'ya, oradan da Paris'e giderken gittiği her yerde Seyyid'in faaliyetleri ve hizmetleriyle karşılaştı. Bu durumu gören Şah Münih'te Seyyid ile görüşerek özür diledi. Seyyid'e yeniden Tahran'a dönmesi için rica ve istirhamda bulundu. Seyyid, vatan ve milletin çıkarını düşünerek onun bu isteğini kabul ederek 1890 yılında Tahran'a geri göndü. Ancak İngilizlerin hile ve oyunlarıyla altı ay sonra 1891 yılında tekrar Tahran'dan sürüldü.

Seyyid Cemaleddin Esedabadi'nin Eserleri


Seyyid 10 yaşından itibaren aynı evsiz bir seyyah gibi bitmek bilmeyen yolculuklara çıktı. Siyasi ve kültürel alanlarda önemli mücadeleler verdi. Tüm bu uğraşlarına rağmen fırsat buldukça kalemine sarıldı ve birçok kitaplar yazdı.

Seyyid'in eserlerini iki başlıkta toplayabiliriz:

a) Değişik konulardaki telifleri

1-Tetimmetu'l Beyan fi Tarihii Afgan

2-el-Kaza ve’l Kader

3-İslam ve İlim

4-el-Va'detu'l İslamiye

b)Konuşmalar, mülakatlar, makaleler, mektuplar vs.



Esedabad Güneşin'in Batışı


Seyyid Cemaleddin Esedabadi Tahran'dan sürgün edildikten sonra Basra'ya gitti. Basra'da bir müddet ikamet ettikten sonra Londra'ya gitti. Londra'da İngiliz sömürgecileri ve batılı zihniyetler aleyhine makaleler ve mektuplar yazarak, İslam âlimlerini, kabile reisleri ve bilginleri istismarcılarının gerçek yüzlerini ortaya çıkardı. Bu faaliyet ve tebligatları çıkarlarına bir tehlike olarak gören İngiliz Hükümeti Seyyid'in faaliyetlerine büyük kısıtlamalar getirdi.

Bu sıralarda Osmalı Padişahı Abdülhamid, Seyyid'e bir mektup yazarak İstanbul'a davet etti. Seyyid, yıllardır gerçekleştirmek istediği İslami birlik ve beraberliği sağlamak amacıyla 1893 yılında İstanbul'a gitti.

Seyyid İstanbul'da İslami Birlik Cephesini kurarak Müslümanların kaybettiği izzetlerini tekrar geri kazandırdı. Seyyid bu hedefini gerçekleştirmek için yaklaşık dört yıl zahmet çekti. İslam âlimlerine mektuplar yazıp onların görüşlerini aldıktan sonra bu teşkilatı kurdu. Bazı kaynaklar Seyyid'in bu faaliyetlerini gören Sultan Abdülhamid birçok söylenti sonunda 1897 yılında Seyyid'i zehirleyerek şehit ettiğini, bazı kaynaklar ise ağır bir hastalık sonucunda vefat ettiğini yazar.

Seyyid'in cenazesi İstanbul'un kadim bir semti olan Maçka’da Vişnezade Mahallesi'nde bulunan Şeyhler Mezarlığı’na defnedildi.

--------------------------------------------------------------------------------

[1]-Esnad ve Medarik-i Seyyid Cemaleddin Esedabadi.

[2]-Şerh-i Hal ve Asar-i Seyyid Cemaleddin Esedabadi, s.29-30.

[3]-Nakş-i Seyyid Cemaleddin der Biydariy-i Meşrik, s.61.

[4]-Nakş-i Seyyid Cemaleddin der Biydariy-i Meşrik s.22.