.
.
Ehlader Araştırma Bölümü
Merhum Şeriati, "Ben rahatlatmak için gelmedim, ben rahatları rahatsız etmek için geldim!" der ve farklı mekân, farklı zamanlarda keskin dili ile şunları buyurur:
· Ben herkesi rahatlatmak için gelmedim, ben rahatları rahatsız etmek için geldim.
· Okuyun, diyor okuyun. Çünkü mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor.
· Bir inanç geometrik şekil kazandığında, kendisinin en iyi anlatımını ya da anlatım dilini bulmuş olur.Bir geometrik şekil içerisinde anlatılıp betimlenebilen her inanç, mantıklı ve doğru olduğunu kanıtlamış olur.Çünkü dünyadaki en kesin bilimsel kavramlar, matematiksel kavramlardır. Felsefi ya da dini inançlarımızı geometri ya da matematik diliyle anlatabilirsek, hem kendi inancımızı anlatmada en iyi dili bulmuş, hem de inancımızın akli, bilimsel ve mantıklı olduğuna ilişkin en iyi dayanağı elde etmiş oluruz. Tartışmayı, cedelleşmeyi, asılsız kanıtlar ileri sürmeyi, zihin yormayı, benzetmelere girişmeyi -ki bunlar kanıtlama ve mantık bakımından güçsüzlüğün dilidir- gerektiren felsefe ve dinlerin tersine bunların yerine bu düşünsel, felsefi ya da dini, hatta edebi ve sanatsal öğreti için anlatım dili olarak matematikten yararlanılabilirse, o zaman bir öğreti hem anlatım bakımından başarılı, hem mantıksal kanıtlama ve mantıklı olma açısından başarılı olacaktır. Böylelikle o öğreti, bilimsel temellerinin bulunduğunu gösterir. Ayrıca; Bir öğretinin anlatıldığı geometrik şekil, kendisinin doğal bir şekil olup olmadığını, normal ya da anormal bir şey olduğunu, uyumlu ve sağlıklı ya da birbirine girmiş uyumsuz bir yapıda olduğunu gösterir. Bir öğretinin bu geometrik yapısından, o öğretinin doğallık ve sağlık ölçüsü belirlenebilir.
· Gelin dostlarım, Avrupa'yı terk edelim; bu iğrenç, maymunca Avrupa taklitçiliğine son verelim.
· Kimdir senin İsmail’in? Kendin bileceksin. Sevdiklerin olabilir, işin, rütben, mevkiin vs. olabilir. Eğer Allah’a yakın olmak istiyorsan, kendi İsmail’ini bulacak, onun yerine kurban keseceksin. Yoksa yalnızca adet olsun diye koyun kurban etmek kasaplıktır.
· Ben herkesi rahatlatmak için gelmedim. Ben rahatları rahatsız etmek için geldim. Ben esrar ve eroinmiyim ki herkesi rahatlatayım. Ben yazılı cevapları olanlardan değilim. Eğer birisi gerçekten bir hizmet yapmak istiyorsa, rahat insanları rahatsız etmeli, suskunları konuşur, uysalları hareketli hale getirmeli, donuk insanlar arasında mücadele çıkarmalıdır.
· İnsan olmak bir niteliktir. Bu yüzden azalıp çoğalabilir... Kim daha fazla insansa, daha fazla dertlidir.
· Kendi adına değil, Allah adına! Siyaset adına değil, hakikat adına!
· Ey Muhammed! Getirdiğin dini öylesine bozdular ki artık sen bile tanımakta zorlanırsın.
· Çağdaş dünyamızda artık toprağa, kana, devlete, ırka, bayrağa ve şahıslara tapılıyor.
· Yalnızlık, asrın en büyük trajedisidir.
· Eleştirinin olmadığı yerde, putçuluk başlar.
· Düşmanlık ile tarafsızlık dışında üçüncü bir yol var. o da fikri sorumluluktur. Bu, muhtaç olduğumuz bir şeydir.
· Tüketicilik, insanın sürekli olarak kendi ömründen harcadığı taksitli bir hayat. Geçmişteki tüketimi karşılamak için daima geleceği satmak. Madem ki satın alma gücüm yok, madem ki zorunlu olarak bazı şeylere muhtaç kılındım ve madem ki param yoktur, öyleyse ömrümün kalan yıllarını satayım. İşte modern kölelik ve işte kölelerin özgürlüğü.
· Müslüman olamıyorsanız Marksist olunuz.
· Siyahî Bilal'in kalbinin fethi; Endülüs kıyılarının fethiyle yanyana düşünülemeyecek kadar büyüktür.
· Bir yerde yangın varken biri seni ibadet etmeye çağırıyorsa, bil ki bu bir hainin davetidir.
· Aşk ferman ettiğinde, imkânsız teslimiyet başını öne eğer.
· Her yerde olan fakirlik açlık ya da açıklık değildir. Fakirlik para ve altına sahip olamama da değildir. Fakirlik, sahafta satılmamış bir kitabın üzerindeki tozdur. Fakirlik, kağıt imha makinasında, gazete parçalayan bir bıçaktır. Fakirlik, arabanın camından dışarıya atılmış muz kabuğudur. *Fakirlik yemeksiz geçirilen bir gece değildir, fakirlik “düşünmeden” geçirilen bir gecedir.
· Düşünme, itaat et diyenlere değil; düşün, sor, sorgula diyenlere kulak ver.
· Camide olup ayakkabılarımı düşünmektense, yolda yürüyüp Allah'ı düşünmeyi tercih ederim.
· Şimdiki köleler taksitle yaşayıp borçlu ölüyor.
· Sonradan ilahi adalet diye adaleti göklere çıkardılar ki, yeryüzünde ondan söz edilmesin.
· Sadece devletin konuşma hakkına sahip olduğu bir memlekette hiçbir söze inanmayın.
· Müslümanın tevhidi, filozofun tevhidi, sufinin tevhidi ve kelamcının tevhidi yoktur. İbrahim'in tevhidi vardır ve bir de onu gerçekleştirmeyenlerin yolu.
· Bir Müslüman görürüz; sesini çıkarmaz, olup biteni dinlemez, hiçbir şey umurunda değildir; ama kendi düzeni ve tezgâhı en küçük bir darbeye uğrasa feryadı arşa yükselir. Her gün yaşanmakta olan facialar onda, bir gazete haberi kadar bile merak uyandırmaz. ‘Allahım kereminle bizi…’ diye dua etmesinin ne etkisi olur? Bizi ne demektir?
· Tribünden gelen sesler süren savaşlardaki mazlumun sesini kısıyorsa futbol afyondur!
· Dindar bir toplumu ancak din adına, din âlimleri kandırabilirdi ve öyle de oldu.
Peki, Kimdir Dr. Ali Şeriati
Ali Şeriati, 23 Kasım 1933 tarihinde Kahak, Razavi Horasan, İran‘da doğmuştur. babası Muhammed Taki bir öğretmen idi. 1940 yılında İbn Yemin İlkokuluna başladı. 1946 yılında Meşhed Firdevsi Lisesinde okumaya başladı. 1950 yılında Meşhed Öğretmen Okulu’na giriş yaptı. 1952 yılında mezun olunca öğretmen olarak Kültür Dairesi’nde işe başladı. 1958 yılında Edebiyat Fakültesi’nde eğitimini İran’da bitirdikten sonra Fransa’da Paris Üniversitesi’nde doktorasına başladı. 1964 yılında Sayfuddin’den “Belh’in Faziletleri Tarihi” isimli bir el yazmasının notlandırılmış bir Farsça çevirisini yaparak Edebiyat dalında doktorasını tamamladı.
Paris‘den 1964 yılında İran‘a döndüğünde hemen Muhammed Rıza Şah Pehlevi yönetimi tarafından tutuklanıp hapsedilmiştir. Yönetim onu Fransa’dayken devleti yıkıcı siyasi aktivitelerde bulunmakla suçlamıştır. Daha sonra 1965’te serbest bırakılmış ve ders kitaplarını inceleme uzmanı olarak Tahran‘a atandı. 1966 yılında Meşhed Üniversitesi’nde Tarih Bölümü’ne öğretim görevlisi olarak eğitim vermeye başlamıştır.
Ali Şeriati, ders verdiği Meşhed Üniversitesi’nde eğitim vermesi engellenince Tahran’a giderek Hüseyniye-i İrşad Enstitüsü’nde ders vermeye başladı. Burada da yine toplumun her kesiminden öğrencileri etkiledi. Bu ilgi de şah yönetiminin Şeriati ile bazı öğrencilerinin tutuklanması emrini vermesine neden oldu. 1973 yılında Hüseyniye-i İrşad Enstitüsü kapatıldı. Ali Şeriati’nin Yazı ve kitaplarının yasaklandı ve tutuklanarak 18 ay hücre cezasına çarptırıldı.
Gerek yurt içinden gerekse yurt dışından gelen tepkiler üzerine yönetim onu serbest bıraksa da çeşitli şartlarla tahliye edilmişti: kesinlikle herhangi bir eğitim aktivitesinde yer almayacak, hiçbir şey yayımlamayacak ve özel veya genel hiçbir toplantı yapmayacaktı. Ayrıca devletin güvenlik örgütlerinden SAVAK onun yakın çevresini yakın gözetim ve denetim altında tutacaktı. Şeriati bu şartlara karşı çıkarak ülkesini İngiltere‘ye gitmek üzere terk etmeye karar verdi. 16 Mayıs 1977 tarihinde İngiltere’ye gitti. Kısa bir zaman sonra, 19 Haziran 1977 tarihinde SAVAK tarafından İngiltere’de şehit edildi.
Ali Şeriati, çağdaş İslam düşünce dünyasının en önemli isimlerde devrimci düşünce ile birlikte ortaya koyduğu sonuçlar, bazı eserlerinde görebileceğiniz Marksizmden alıntılar onu farklı kılan noktalardandı.
Ali Şeriati, 1958 yılında Puran Razavi ile evlendi. İhsan Şeriati, Sara Şeriati, Susan Şeriati, Mona Şeriati adlarında 4 çocuğu oldu.
Ali Şeriati, 19 Haziran 1977 tarihinde 44 yaşında İngiltere‘nin Southampton şehrinde şehit edildikten kısa bir süre sonra 27 Haziran 1977’de Şam‘daki Hz. Zeyneb’in Türbesinin yanına defnedildi.