.
.

Ehlader Araştırma Bölümü

Din ve Bireylerin İtikadi İnançları

Şimdiye kadar dinin stresi dengeleme ve kontrol etmede dinin etkisi alanında çok sayıda araştırma gerçekleştirilmiştir. Bulgular göstermektedir ki, dindarlık, stres karşısında engelleyici işlev görebilmektedir. Bu mevzu, hususen hayatın, hiçbir insani çözüm yolu bulunmayan kontrol edilemez vakalarında doğrulanmaktadır.[1]

Dindarlık, strese karşı koymada iki yolla etkilidir. Hayatı gerçekçi değerlendirme boyutu ve stres karşısında dirençli kişilik eğitimi.

a) Hayattaki Olayları Gerçekçi Değerlendirme

Olaylar hakkında, özellikle de vahim hadiselere dair gerçekçi yorumda bulunma, stresi dengeleme ve bireyin onlara uygun tepki vermesinde dini inançlarımız oldukça etkilidir. Din, hayatın olaylarını yorumlamak için başvuru sistemidir ve bireyler ondan, varlık meselelerini anlamak, öngörüde bulunabilmek, vakaları dizginlemek ve saygınlığını korumak için yararlanır.[2] Din, olayların olumlu yorumlanmasıyla streslere karşı koymada aktif ve etkin bir rol üstlenebilir.[3]

Psikologların inancına göre bireyin hayattaki hadiseleri olumlu veya olumsuz algılaması büyük etki bırakır. Eğer birey dünyanın düzeninin adil olmadığı, ölümle hayatın son bulduğu ve bunun ötesinde bir hedef olmadığı inancındaysa, hayatın hedefi bulunduğunu düşünmeye, güçlük ve sıkıntıya uğramayı gelişme ve manevi tekâmül için fırsat görmeye oranla çok fazla strese maruz kalacaktır. Lewis’in ifadesiyle ruh sağlığı, anlamlı bir felsefe ve hedefli bir yaşamı gerektirir. Sadece dinin gölgesinde mümkün bir şeydir. İyilik, adalet, aşk, sadakat, özsaygı, affetme ve saygı, düşünce ve davranışlarımıza derinlik ve anlam kazandırır.[4]

Mütedeyyin bireyler fenomenlere gerçekçi bakar ve bu yolla fenomenlerin sırrını ve hikmetini anlarlar. Bu bireylerin, sorunlarla baş etmeye ilişkin iyimser telakkisi vardır ve yapıcı hedeflerin peşindedirler. Hayat konusunda, tefekkür ve onun hayattaki fenomen ve olayları değerlendirme tarzına düzen getiren bir koordinasyon felsefesi vardır. Dinin mahiyeti ve sütunu, Allah’ın kullarının hâmisi olduğu, ihtiyaç anında ellerinden tutacağı ve her şartta onları gözetip kolladığıdır. Bu tür bir düşünce, fenomenleri değerlendirme ve psikolojik baskıya karşı koymada insanın önünü açmaktadır.

Strese karşı koymada İslam’ın değerlendirme modeli

Ayet ve rivayetlerden yararlanarak değerlendirme sürecini üç aşamaya ayırabiliriz:

Birinci aşama, hayatta korkunç bir olayın ortaya çıkmasıdır. Ayet ve rivayetlerde hayatın vahim olaylarına işaret için “bela” ve “musibet” gibi kelimeler kullanılmıştır.

İkinci aşama, bu vakıanın değerlendirilmesidir. Bu değerlendirme bireylerin felsefi bakış açılarından ve dünya görüşlerinden kaynaklanmaktadır. Bireyler genellikle iki tür değerlendirme sistemi karşısında yer alır: Birinci düzey değerlendirme sistemi ve ikinci düzey değerlendirme sistemi. Birinci düzey değerlendirme sistemi, fenomenlerin zâhiri analiz ve yorumuna dayanır. Değerlendirmenin bu düzeyinde hastalık, fakirlik, işini kaybetme, eş ve çocuktan mahrumiyet gibi hadiseler olumsuz kabul edilebilir. Hiç tereddütsüz bu sorunlar insan için hoşa gitmeyecek şeylerdir. Hatta huzur ve refah içinde yaşayan bireyler bile günün birinde bunları kaybetme ihtimali nedeniyle acı ve pişmanlık halinde yaşamaktadır. Bu açıdan dünya bütünüyle belaların yeridir.[5] Hayattaki olaylar da bu düzeyde olumsuz ve hoşlanılmayacak şeyler olarak değerlendirilmektedir. Bazı kimseler hayattaki olayları sadece bu düzeyde değerlendirirler.[6] Oysa değerlendirme, psikolojik mekanizmanın derinliğinde öncekinden daha fazla düzeylerine ulaşabilir ve gerçekçi biçimde yorumlayıp analiz edebilir. Bu düzeyde hayatın değişimleri, hatta fakirlik, hastalık, doğal afetler, başarısızlıklar ve hayal kırıklıkları gibi olaylar da olumlu ve anlamlı olarak değerlendirilir. Şehid Mutahhari’nin ifadesiyle, varlık ve yokluk, hayat ve ölüm, beka ve fena, sağlık ve hastalık bir arada ele alınır, verimli ve hedefli biçimde göz önünde bulundurulur.[7] İslam açısından hayattaki her fenomen ve olayın, değerlendirmede hesaba katılması gereken olumlu boyutları ve çıkarları vardır.[8]
Bu beyan musibetler ve güçlükler konusunda tamamen doğrulanmaktadır. Musibetlerin mayası ve hamuru, iyilik ve hayırdır. Bunun anlamı şudur ki yaratılış düzeninin bütününde asayiş ve zorlukların hepsi insanın maddi ve manevi gelişmesinin ve tekamülünün zeminini hazırlamaktadır. Bir bakışaçısına göre istenmeyen şeyler olan belalar, acılar ve musibetler, daha yüksek bir bakış ve daha derin bir görüşte lütuf ve güzelliktir. Musibetler, müşkülatlar ve hayatın stres yaratan etkenlerinden ilahi hediye[9], tekamül vesilesi[10] ve Allah’ın muhabbetinin[11] belirtisi olarak bahseden rivayetler gerçekte analizin bu düzeyine işaret etmektedir. İkinci düzeydeki değerlendirme psikolojik baskıya karşı koymada çok önemlidir. Çünkü bireyler hayatın anlamını, musibet ve zorlukların felsefe ve hedefini anladığında onlara katlanmaya daha fazla hazır olacaktır.

Üçüncü aşama, söz konusu olayı değerlendirmenin sonucu olarak bireylerin duygularını, heyecanlarını ve ruhsal hallerini kapsamaktadır. Duygular olumlu ve olumsuz nitelik taşır. Olumlu duygulardan maksat, olayların derin ve gerçekçi değerlendirmesi sonucunda bireyde ortaya çıkan “sabır” ve “rıza” halidir. Olumsuz duygular ise “sabırsızlık” ve “öfke” gibi hallere işaret etmektedir.

İslam’ın eğitimdeki hedeflerinden biri, bireylerin başta stres yaratan olaylar olmak üzere vakaları ve olayları yorumlama türüne ve onlara bakışına daha çok derinlik kazandırmak ve bireyleri olumlu fonksiyonlarla tanıştırmaktır.

b) Stres Karşısında Dirençli Kişilik Eğitimi

Stresi dengeleme ve kontrol etmede dinin en önemli yardımı iman, takva, özsaygı, sabır ve Allah’a tevekkül sıfatını geliştirmesidir. Mümin kişinin kişiliğiyle dini bir olur. Allport ve Ross’a göre içsel dinî istikamete sahip bir şahıs diniyle birlikte yaşar.[12] Bunun anlamı, dinin bir kişilik tipi ortaya çıkardığıdır. Rivayetlere bakıldığında bunun aklını kullanan tip olarak ifade edildiğini, karşıtına da aklını kullanmayan tip dendiğini görebiliyoruz.[13]

İmam Sadık (a.s), aklını kullanan/aklını kullanmayan şeklindeki iki boyutu birbirinden ayırmıştır.[14] Aklını kullanan/aklını kullanmayan boyutları, fonksiyonun dört türü (tefekkür, duygusal hissiyat, toplumsal davranış ve idrak) üzerinde etkili olmakta ve dış dünya ile ilişki kurmak ve hayattaki olayların analizi ve değerlendirmesi için çeşitli yolların ortaya çıkmasına aracı olmaktadır. Örnek vermek gerekirse, aklını kullanan tip, iman, takva ve tevekküle sahip olmakla hayatta dert ve musibetlerin kalbe acı vermesine müsaade etmez, tahammül ve tedbirle onlara üstünlük sağlar.

Dinin (İslam) hedefi, aklını kullanan bireyleri, derin kavrayışla ve doğru kararları vererek hayatına ve çalışmasına devam edebilmeleri için eğitmektir.

İslam açısından aklını kullanan/aklını kullanmayan ayrımı, insanın kişiliğinin tüm işlevini açıklayabilir ve bilişsel, duygusal, davranışsal olmak üzere üç parçadan oluşmuştur.[15] İmam Sadık (a.s) aklını kullanan/aklını kullanmayan tiplerinin her biri için, birbirinin karinesi olan 75 özellik saymıştır.[16]

Bestani bu sıfatları dört katman halinde sıralamış ve aklını kullanan/aklını kullanmayan kategorilerinin her birinin işlevini itikadi, toplumsal, duygusal ve zihinsel boyutlarda incelemiştir.[17] Aklını kullanan/aklını kullanmayan kişilik bakışaçısına uygun olarak, hayatın muhtelif sahnelerinde değersizlik ve yetersizlik duygusu yaşayan ve kötü hisseden bireyler aklını kullanmayan kişilik tipine mensuptur. Bundan dolayı insanların stres yaratan uyarıcılar karşısında zarar görmesi, aklını kullanan/aklını kullanmayan kategorilerinin etkenlerine göre değişkendir.

Aklını kullanan/aklını kullanmayan sıfatı, bireyin hareket tarzını veya davranış biçimini etkisi altına alır. Aklını kullanan/aklını kullanmayan bireylerin bazı kişilik özellikleri İmam Sadık’ın (a.s) rivayetinde şöyle sıralanmıştır: Üzüntüye karşılık mutluluk, umutsuzluğa karşılık ümit, öfkeye karşılık şefkat, açgözlülüğe karşılık kanaat, hırsa karşılık tevekkül, tahammülsüzlüğe karşılık sabır. Bu sıfatların mukabil anlamı vardır. Bu sıfatların ilişkisini ve mukabil stratejileri inceleyen araştırmalar bu alanda anlamlı bağlantılara ulaşmayı başardı. Gabari ve arkadaşları bir araştırmada, ümitvar olmak, sabır ve Allah’a tevekkül ile ağır koşullarda hissedilen kaygı ve stres arasında ilişki bulunduğunu anladı. Yani çetin ve ağır şartlarda yaşayan bireyler Allah’a tevekkül eder, daha sabırlı ve tahammüllü olursa strese daha fazla direnç gösterebilir.[18] Araştırmalar da stres sendromunun düşük olmasıyla bireylerin tevekkülü arasında bağ bulunduğunu tespit etmektedir.[19]

Strese Karşı Koyma Teknikleri

Her birimiz stres yaratan etkenler ve değişimlerle kendine özgü biçimlerde karşılaşıyoruz. Karşılaşmanın şekli, bireylerin psikolojik ve biyolojik özellikleri gibi etkenlere, stresin pozisyonuna, bireyin hayatta ortaya çıkan değişimleri (stresi dengeleyen etkenleri) algılamasına bağlıdır. Burada sözkonusu süreçlerin niteliği ve bunlara karşı koymanın tanımını ele alacağız.

Karşı Koymanın Tanımı: Karşı koyma, potansiyel bakımdan zarar verici veya stres yaratıcı durumları dizginlemek (yani kontrol, tahammül, azaltma veya asgari seviyeye indirme) için gösterilen çabalar olarak tarif edilebilir. Karşı koymanın Lazarus ve Folkman’dan alıntılanan bu tanımının üç ayırt edici özelliği vardır:

1) Karşı koymanın somut bir çaba ve planlamayı gerektirdiğine delalet etmektedir.

2) Karşı koymanın sonucunun daima olumlu olacağı varsayılmaktadır.

3) Karşı koymanın normal zamanın dışında başgösteren bir süreç olduğu vurgulanmaktadır.

Bu özellikler karşı koymanın tanımında önemli sayılmaktadır. Çünkü bize, çeşitli pozisyonlarda hangisinin daha çok işe yarayacağını bulmak için psikolojik baskıya karşı koymanın muhtelif teknik ve stratejilerini araştırıp değerlendirme imkânı sağlamaktadır. Yazarlar, kişilik sıfatlarının, inançların veya dünyaya bakış tarzının çeşitli durumlara karşı koyma ve onlarla uzlaşma üzerinde etkisi olup olmadığını anlamaya uğraşır.[20]

Karşı Koymada İki Genel Strateji: Lazarus ve Folkman, karşı koymanın iki genel şeklini belirlemiştir: Sorunu çözme yönünde çaba ve duyguları düzene sokma yönünde çaba.

“Sorun eksenli karşı koyma çabaları”[21] olarak da ifade edilen sorunu çözme yönünde çaba, stresin pozisyonunu değiştirme amacıyla sergilenen önleyici davranışları kapsar. Sorun eksenli strateji dışbükey[22] veya içbükey[23] olabilir. Dışbükey karşı koyma stratejileri, psikolojik baskı kaynağı olan pozisyon değişiklikleri veya başkalarının davranışları karşısında mevzilenirler. Dışbükey yüzleşme stratejileri, görüş ve ihtiyaçlarımıza dair bir dizi incelemede, aynı şekilde yeni cevaplar ve maharetler geliştirmede gösterdiğimiz çabaları kapsar.

Psikoloji edebiyatında “duygu eksenli karşı koyma”[24] adı verilen, duyguları düzene sokma yönünde çaba, stres yaratan hadiselerin duygusal ve toplumsal sonuçlarını dengeleyen veya azaltan uğraşıları kapsar. Duygu eksenli karşı koyma, genellikle, sevdiklerinin ölümü, sel ve deprem gibi pozisyonu değiştiremeyen olaylardan sonra kullanılır.[25] Bir sorun veya hadise hakkında bir şey yapabileceğinizi hissettiğinizde büyük ihtimalle sorun eksenli karşı koymadan yararlanırsınız. Ama bir sorun veya hadise kontrol alanınızın dışında göründüğü zaman büyük ihtimalle duygu eksenli karşı koymaya başvurursunuz. Muhtemelen birçok durumda bu karşı koyma stratejilerinin sentezinden azami fayda elde edilecektir.

Strese karşı koymanın en önemli stratejileri şöyledir:

1. Bilişsel Organizasyon

Daha önce geçtiği gibi, tanıma, bireyin stresin pozisyonunu anlamasının niteliği üzerinde önemli etkisi vardır. Eğer birey işini kaybetmeyi başarısızlık görürse bundan kaynaklanan stres, muhtemelen bu algıya sahip olmadığı vakittekinden çok daha fazla olacaktır. Aynı şekilde, eğer bireyin dünya, hayat ve gelecekle ilgili kötümser bir bakışı varsa strese sürüklenme ihtimali, olumlu ve iyimser bakışa sahip olduğu zamandan daha fazladır. Dolayısıyla bireylere yardım için, uyum sağlayamamış ve sorun yaratan bilişsel modelleri değiştirmesini sağlamak üzere “bilişsel yeniden yapılandırma”[26] tekniğinden yararlanılır.

Bilişsel yeniden yapılandırma tekniği başlangıçta başkaları (danışmanlar, terapistler) aracılığıyla uygulanır. Ama sonraları kendi yeterlilik yöntemleri formunda iradi olarak ve kendi isteğiyle gerçekleşir. Bilişsel yeniden yapılandırma tekniği aşağıdaki aşamaları kapsar:

- Mantıksız ve yanlış düşünceleri ve inançları tanıma: Bu aşamada, bireye, mantıksız ve sağlıksız düşünceleri tanıması için yardımcı olunur. Ellis şöyle der: “Heyecan bozukluğu üreten makul olmayan inançları üç başlık altında toplamak mümkündür:

a) Nasıl olursa olsun güzel hareket etmeliyim.

b) Başkaları bana insaflı davranmak zorundadır.

c) Hayatımda çok fazla zorluk çekmemeliyim.

Makul olmayan inançlar ve heyecan bozukluğu konusunda yapılmış araştırmalar, rahatsızlık hisseden bireylerin, zikredilen üç inanç kümesi altında yer alan makul olmayan inançlara sahip olduklarını göstermiştir. Ellis’in inancına göre “olması gerekeni düşünme”deki stresin en önemli etkeni, mutlak bağlayıcılıkları izlemek veya Karen Horney’nin ifadesiyle, “olması gerekenlerin egemenliği”dir.[27]

- Düşüncelerin ardından giden heyecanlı veya davranışsal cevaplar: Bireyin düşünce tarzı “her şart altında isteklerime ulaşmalıyım ve hayat her zaman benim maksadıma uygun olmalı” şeklinde olduğunda ama öte yandan da pratikte hayatta sorunlarla karşılaştığında anksiyete, depresyon ve nefret duygusuna maruz kalır.

- Mantıklı veya makbul düşünceleri yerleştirmek: Bu aşamada çaba, yaratılış veya davranışta anksiyeteye yolaçmayacak uygun düşünceleri, tahrif olmuş fikirlerin yerine geçirmektir. Belirtilen örnekte birey “Her ne kadar yılsonu sınavında başarısız olduğum için moralim çok bozuksa da, başarısız olduysam, reddedildiysem veya sorun yaşıyorsam bile bu, dünyanın sonu değil, buna dayanma gücüm var ve yine de mutlu olabilirim” diyebilir.

Bilişsel yeniden yapılandırma, dini öğretilerde de strese karşı koymanın önemli ve temel stratejisi olarak kabul edilmiştir. Buna göre anksiyete ve depresyon, çoğunlukla hayatı boşuna ve anlamsız bulma duygusu, stres yaratan durumlar karşısında dirençsizlik, yaşamsal krizler, başarısızlıktan korku ve stres etkenleri üzerinde kontrol sahibi olmamanın ürünüdür. Din ve tevhid dünyagörüşü bireylerin zihinsel yapısını geliştirerek hem sorunu çözme ve stresi önleme yönünde, hem de duyguları düzene sokma ve stres yaratan olayların olumsuz etkilerini azaltma yönünde bireylere yardımcı olur. Mesela Allah’a tevekkül, insanın hayatın vakaları ve olayları hakkındaki düşünce ve inançlarını ıslah edip yeniden yapılandırarak stresi önleyebilen dinî karşı koyuşların en önemlilerinden biridir.

2. Davranışı Islah ve Düzenleme

Davranışçılar, davranışı ıslah ve düzenlemenin strese karşı koymanın aracı olarak her zaman en iyi girişim olduğuna inanır. Bu varsayımı ispatlamak için onlarca araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalarda uyuşturucu madde kullanımından tutun, eşini dövmeye, beslenme bozukluğu, uykusuzluk, dini amel ve davranışlara kadar incelenmiştir. Davranışını değiştirmek isteyen kimse, başlangıçta şu anki fiilinin hoşa gitmeyen bir fiil ve stresin sebebi olduğu sonucuna varmalıdır. Davranışı ıslah etmek ve düzenlemek için her biri özel bir biçim ve forma sahip, davranışı ıslah ve tanzim modeli denilen muhtelif yollar vardır.

Davranışı ıslah ve düzenlemenin aşamaları

Strese karşı koymanın davranışsal teknikleri aşağıdaki aşamalardan oluşmaktadır:

a) Farkında olma; bu aşamada bazı davranışların ruh sağlığına zarar verdiği fark edilir. Bu davranışlar stres üreten alışkanlıklar olarak adlandırılabilir.

b) Değişime eğilim; birçok kişi davranışlarının ruh sağlığına zarar verdiğini anlar. Buna rağmen davranışı değiştirmek için motivasyonları yoktur. Değişime ve davranışı ıslaha eğilim duymaksızın bu davranışın ne ölçüde zarar verdiği bilindiğinde dahi değişim meydana gelmez.

c) Bilişsel yeniden yapılandırma; bu aşamada, istenmeyen davranış sergilendiği sırada düşüncelerinizi sorgular, yeni ve uygun bir çözüm yolu düşünürsünüz. Mesela sınavda kabul edilme anında kendinize, nasıl daha fazla hazırlık yaparak bir sonraki sınava katılabileceğinizi sorarsınız.

d) Yer değiştirmiş davranış; bu aşamada stresi azaltan hoş bir davranışı istenmeyen bir davranışın yerine geçiririz.

e) Değerlendirme; yer değiştirmeyi sağladıktan sonra değerlendirmeye yöneldiğinizde yeni davranışın stresi önleme ve azaltmada ne denli etkili olduğunu göreceksiniz.

Davranışçılar, istenmeyen davranışın değiştirilmesinin stresi önlemek için uygulanabilecek en iyi yöntem olduğuna ve her zaman sadece istenmeyen bir davranış veya alışkanlığa vurgu yapmak gerektiğine inanırlar.

Strese Karşı Koymada Dini Davranışların Rolü

Namaz, ibadetler, dua etmek, kutsal mekânları ziyaret gibi dini davranışlar strese karşı koymada oldukça etkilidir. Bu davranışlar umut, başkalarıyla samimiyet, heyecanın yatışması, sarsılmanın dizginlenmesi ve Allah’a yakınlaşma duygusu üreterek sorunları halletmede kişiye yardımcı olur.[28] Beşinci bölümde ruhsal hijyende dini davranışların etkilerini ayrıntısıyla inceleyeceğiz. Burada da bu konulardan bazılarına değineceğiz.

Yapılmış araştırmalara göre inançlar ve dini davranışlar her bireyin hayatında önemli bir bölümü oluşturur. Bu yüzden geçtiğimiz birkaç on yılda maneviyatın önemi, her geçen gün artan bir şekilde psikolologların ve ruhsal hijyen uzmanlarının dikkatini çekmiştir. Psikologlar ve psikiyatrlar günümüzde ruhsal bozuklukların tedavisinde dini davranışların önemini ve rolünü eskisinden daha fazla anlamış durumdadır. Stresi önleme ve ona karşı koymada dini davranışların etkisi de çeşitli araştırmalarda incelenmiştir ve araştırmalardan elde edilen bulgular göstermektedir ki, namaz, oruç, sabır ve azim, Allah’a tevekkül, dua, zikir, ebedi olan şeylere odaklanmak, fani ve geçici şeylerden kopmak gibi dini davranışlar ve inançların anksiyete ve depresyonla olumsuz ilişkisi; buna karşılık kendine saygı, hayattan hoşnutluk, ruhsal hijyen ve hayatın zorluklarına tahammül ile de olumlu dayanışmasını vardır.[29]

Pargament, dinî karşı koyuş ve uyum alanında yaptığı 130 inceleme sonunda çalışmanın yüzde 34’ünün depresyon ve anksiyeteyi azaltmada ve bireylerin strese karşı koyma gücünün artışında dinî karşı koyuşun olumlu ve anlamlı etkisine işaret etmektedir.[30]

West, strese karşı koymada dinî yakarışların rolünü itiraf ederek şöyle der: Dinî konuları, hayattaki stres yaratan etkenler ve sorunlar karşısında savunma olarak nasıl kullanabileceğimizi bilmeliyiz.[31]

Strese Karşı Koymada Masumların (a.s) Davranış Tarzı

Masumların (a.s) hayatı ve onların sorunlarla karşılaştıklarında sergiledikleri davranış tarzı strese karşı koymada bize çok etkili yollar göstermektedir. Onlar, sorunlarla çoğu kere herkesten daha fazla karşılaşıyorlardı. Hayatın ağır hadiselerine teslim olmamak bir yana, aksine müteal davranışlar ve ahlaki faziletler ışığında tekamül sürecinde tüm güçlüklerden hisse çıkarıyorlardı.[32] Bahsi geçen durumlara burada değineceğiz.

1. Sabır ve Tahammül

Sabır ve hoşgörü stresle başetmenin en önemli araçlarından biridir. İslami metinler incelendiğinde görülecektir ki, kendine hâkim olma, sorunlarla yüzleşmede Masumların (a.s) ve peygamberlerin bariz özelliklerinden biridir. Olumsuz durumlar karşısında sabır stresi önlemektedir.[33] Bu açıdan en şiddetli musibetlerde Şia imamlarının tavsiyesi, tahammülsüzlükten uzak durmak ve kendine hâkim olmaktır.[34] Kur’an Yakub (a.s), Eyyub (a.s) ve İbrahim’in (a.s) ağır sorunlar karşısındaki sabrına işaret etmiştir. Eş, evlat, baba ve annenin ölümü gibi acılı olaylarda duyguları dışa vurma her birey için, bu cümleden olarak da din büyükleri bakımından sıradan ve insani bir durumdur. Bununla birlikte burada dikkat çeken nokta, Masumların (a.s) bu zorlu hadiselerde duygu ve davranışlarını güzelce gemleyebilmesidir.

İslam Peygamberi’nin (s.a.a) oğlu İbrahim’in küçük yaşta ölümü sırasındaki tepkisi, dinin evliyasının, şiddetli duygulara rağmen kendine hâkim olmasına işaret etmektedir:

“Gözler yaşlı ve kalp mahzundur. Ama rabbimizin rızası dışında söz söylemeyiz. Ey İbrahim, biz senin için hüzünlüyüz.[35] Eğer ölüm hak, doğru vaat ve kesin yol olmasaydı üzüntümüz bundan daha şiddetli olurdu.” Dediler ki: “Bizi ağlamaktan men mi ediyorsunuz?” Allah Rasülü (s.a.a) şöyle buyurdu: “Benim yasakladığım, kendini harap etmektir (anormal matem tepkilerine işarettir). Bu, sevgi ağlamasıdır; merhamet ve sevgisi bulunmayan kimse merhametle karşılaşmaz.”[36]

- Eşin ölümünde sabır

Eşin vefatında sabrın örneği, Ali’nin (a.s) Hz. Zehra’nın mateminde gösterdiği sabır ve tahammüldür. Hazret, Zehra’nın (s.a) ) kabrinin yanında Peygamber’e (s.a.a) şöyle dedi:

“Ey Allah’ın Rasülü, seçilmiş ve tertemiz kızından ayrılmak sabrımın sınırlarını zorluyor ve takatimi tüketiyor... Üzüntüm daimi ve gecelerim hep uyanık.”

“Eğer sabrı emretmeseydin ve tahammülsüzlüğü yasaklamasaydın o kadar ağlardım ki göz pınarlarım kurur, hep matemde kalır ve bir an olsun üzüntüyü terketmezdim. Ama ölümü geri döndürmek mümkün değil ve onun karşısında durmaya güç yetmez.”[37]

Bu, böyle durumlarda sabrın heyecan eksenli davranmaya karşı koymanın bir türü olduğunu ve baskı doğuran etkenlerle irtibatlı heyecan cevabını kontrol etmek için kullanıldığını göstermektedir.

Dinin evliyası, başkalarını da sabır ve tahammüle davet etmektedir. Emirulmüminin (a.s) , çocuklarından birinin yasını tutan Eş’as’a hitaben şöyle buyurdu:

“Ey Eş’as! Eğer oğluna üzülüyorsan bu tepki tabiidir, kan bağına yaraşır bir şey. Ama eğer sabırlı davranırsan Allah her musibet için mükâfat takdir etmiştir.”[38]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurur: “Her bela için sabır, her nimet için şükür, her güçlük için kolaylık hazırlamamış kimse aciz ve güçsüzdür. Öyleyse evladına veya malına isabet eden her musibet ve bela sırasında sabırlı davran.”[39]

- Aile ve sevdiklerinin yasında sabır

Hz. Zeyneb (a.s) ve İmam Seccad’ın (a.s) davranışları, sevdiklerinin yasını tutarken gösterdikleri sabrın büyük örnekleridir. Kur’an-ı Kerim, müşkülata sabır ve dostların kaybına tahammülü şöyle beyan eder:

“Elbette ki sizi korku ve açlık, mallardan, canlardan ve üründen eksiltme gibi zorluklarla imtihan edeceğiz. O güçlüklere karşı kolaylık müjdesi sabredenler içindir. Çetin ve güç bir hadiseye maruz kalanlar sabırlı davranmayı seçer ve ‘Allah’ın buyruğuna hazırız, dönüşümüz yine onadır’ der. Bu grup, ilahi selam ve lütuflara ve Allah’ın rahmetine mahsustur. Onlar, Allah’a doğru hakikate yönlendirilenlerdir.”[40]

Sorunlar ve yokluklar karşısında sabır, insanın kemal basamaklarındaki gelişimine zemin hazırlar.[41]

2. İlahi Takdire Teslim Olmak

İslam’da ilahi takdire itikat ve ona teslim olmak heyecan eksenliliğe karşı koymanın en önemli stratejilerinden sayılmaktadır.[42] Birey, pratikte sabırlı olması gerektiğine ilaveten inanç ve düşüncesinde de Allah’ın isteğine teslim olmalı, hatta ilahi irade karşısında en küçük bir şikayette bile bulunmamalıdır. Rivayetlerde ilahi takdire teslim olmak, Masumların (a.s) hayatın sorunları ve güçlükleriyle başederkenki davranış tarzlarından biri kabul edilmiştir.[43] Çünkü bu inançla insanların kaderi başka durumlara da bağlı olmaktadır.

Şia imamlarının (a.s) dualarında, bireyin tüm ilahi takdirlere razı olduğunu gösteren böyle bir bilişsel halin istendiği görülmektedir. Bu dualardan birinde şöyle denmektedir:

“Allah’ım! Senden, benim için takdir ettiğin dışında bir şeyin bana ulaşmayacağını bileceğim sâdık bir yakin talep ediyorum.”[44]

İlahi peygamberler pek çok zorluğa maruz kalmışlar ve ilahi takdire teslim olduktan sonra nübüvvet veya imamet makamını ya da diğer makamları almaya liyakat kazanmışlardır. Kur’an-ı Kerim’de Hz. İbrahim’in (a.s) uğradığı belalar ve imtihandan bahsedilmiştir. En ünlü sınavı, oğlu İsmail’i kesmesiydi. Bunun Allah’ın emri olduğunu gördüğünde hemen kabul etti. Yine ilahi takdire teslim olmanın tam manasıyla gözlemlendiği sahnelerden biri de Kerbela hadisesidir. İmam Hüseyin (a.s) ve ailesinin başına gelen ağır ve çetin olaylar takati aşan ve tahammülü imkânsız şeylerdi. Fakat Peygamber’in Ehl-i Beyt’i (a.s) ilahi takdire teslim olarak bütün güçlüklere tahammül gösterebildi.

3. Dua

İlahi evliyanın hayatı araştırılıp incelendiğinde onların bütün durumlarda, özellikle de hayatın çetin anlarında duaya tevessül ettikleri görülecektir. İnsanın güçlükler karşısında savunma ve tepki gücünü kaybettiği, onun karşısında acziyet ve yetersizlik hissettiği anlarda değeri ve etkisi, zorlukları bertaraf etme ve sıkıntıları gidermede karşı koymanın etkili stratejisi olarak ortaya çıkmaktadır. Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır:

“İnsanların başına belalar yağmaya ve nimetler elinden çıkmaya başladığında eğer rablerinin huzurunda samimiyet içinde ve kalpten temenniyle dua ederlerse Allah Teala, kaybettiklerini onlara geri çevirir, bütün müşkülat ve belaları giderir.”[45]

Bu nedenle, Âdem’in yeryüzüne düşüşü, sadakatli Yusuf’un zindana atılması, Yunus’un balığın karnında belaya uğraması gibi vakalarda dua streslere karşı koymanın önemli stratejisi olarak kullanılmıştır. Dua gerçekte müminin belalar ve sıkıntılar karşısında siperi[46], zorlu musibetlerle karşılaşıldığında eldeki tek vesiledir.[47] Önleyici olmak bakımından da çok sayıda rivayette, dua ederek bela dalgalarını kendimizden uzaklaştırmamız tavsiye edilmiştir.[48]

Ayet ve rivayetlere göre dua, hem sorun çözme[49], hem de stres yaratan olayların duygusal sonuçlarını dengeleme ve duyguları düzene sokma[50] bakımından kullanılabilecektir.

4. Allah’a Tevekkül

Masumların (a.s) halleri araştırılıp incelendiğinde hayatın güçlüklerinde Allah’a tevekkül ettikleri görülecektir. Beşinci bölümde Allah’a tevekkülün süreç ve boyutlarını inceledik.

5. Spor

Stresi önleme ve azaltmada tesirli etkenlerden biri spordur. Araştırmalar sporun, stresle başetmede iki temel rol oynadığını göstermektedir: Birincisi, spor stres yaratan olaylardan kaynaklanan bedensel ve ruhsal yorgunluğu azaltmaktadır. İkincisi, spor, tansiyonu ve kalp atışını düşürmeye yaramakta ve bu yolla bireyin sağlığını günlük hayatın stres yaratan kronik olay ve uyaranlarına karşı güvence altına almaktadır.[51]

Çok sayıda araştırma spor yapan bireylerin, hayatlarında anksiyete, depresyon ve stresin daha az görüldüğünü ortaya koymaktadır. Bazı araştırmalar, stres ile sağlık arasındaki ilişki halkasında sporun rolünü doğrudan incelemeye yönelmişlerdir. Araştırmalardan biri göstermiştir ki, bedensel canlılıktan daha az nasibi olan bireyler stres koşullarında hastalığa daha yatkın olmaktadır.[52] Yine bir araştırmada sporun kalp damar sağlığı üzerindeki etkisi ve ondokuz-otuz yaş arası sağlıklı erkeklerde anksiyete duygusu incelendi. Denekler tesadüfi olarak iki gruba ayrıldı. Birinci gruptaki bireyler haftada beş gün yüzme veya futbol gibi ağır sporlara yönlendirildi. İkinci grubun bireylerine ise daha hafif bir program uygulandı. Bunlar haftada iki gün badminton gibi hafif sporlar yaptılar. Her iki grup altı hafta boyunca bu programa katıldılar. Araştırmadan önce ve sonra onlardan kalp damar sağlığı ve anksiyete testi alındı. Birinci grubun bireyleri, ikinci grupla kıyaslandığında bedensel oran artışı, anksiyetenin azalması ve stres karşısında direncin artması sonucunu verdi.[53]

Başka araştırmacılar da benzer olumlu etkilere ulaşarak düzenli sporun stresi azaltıp bireyin ruh sağlığının ilerlemesine yolaçtığı kanaatine vardılar.[54] Araştırmalar on dakika hızlı yürümenin daha fazla enerji toplamayı sağladığını, buna karşılık sonraki iki saatte yorgunluk ve stresi azalttığını göstermektedir. Diğer çalışmalar, bir saatlik bedensel antremandan sonra bireylerde stres, depresyon, öfke, yorgunluk ve duygusal karmaşanın azaldığını ve günün geriye kalanı için, hatta bazı durumlarda sonraki gün için daha fazla güç hissedileceğini ortaya koymuştur. Bu etkilerin bir bölümü diğerleriyle toplumsal etkileşimlerden kaynaklanmaktadır. Elbette bireysel sporun da stresi önleme ve azaltmada etkili olduğu açıktır.[55]

6. Gevşeme

Bu yöntem Jacobson’ın araştırmalarından doğmuş ve “Ten-i Aramsazi Gam be Gam”[56] adındaki kitabında ayrıntılı olarak izah edilmiştir. Günümüzde klinik psikoloji, davranış terapistleri ve çok sayıda ruhsal hijyen uzmanı stresi azaltma ve ona karşı koymakda bu yöntemden yararlanmaktadır. Stres, bazı önemli bedensel tepkilerle doğrudan ilişkili olduğundan gevşeme teknikleri stresi azaltmak için çok faydalı olabilir. Nitekim çeşitli yöntemlerle ondan yararlanılmaktadır. Araştırmalar, derin soluklanmayla ve bedendeki çeşitli kasların gerilimini atarak sağlanan derin gevşemenin fazlasıyla rahatlatıcı olduğunu ortaya koymuştur.[57] Hızlı gevşeme de üç adımla (duruş, gözden geçirme, terketme) birkaç saniyede gerilimi düşürecektir.[58]

Zihnin gevşemesi[59] de epeyce yararlı daha ileri bir aşamadır. Stres anında zihnin kontrolü ve olumsuz düşüncelerden kaçınılması oldukça hayatidir. Zihni kontrol etmek ve sakinleştirmek için en iyi yöntem odaklanma ve zihinsel yatıştırıcı fotoğraflar yaratmaktır. Tasavvurlarınız gerçek hayatınızla bağlantılı olabilir ve her boyut daha fazla ayrıntı ve manevi kavramlar içerebilir. Gevşeme halinin beden ve ruhunuza etkisi büyük olacaktır.[60]

7. Gülmece ve Mizah

Strese karşı koymanın yöntem ve stratejilerinden bir diğeri de mizahtır. Yüzyıllardır şahıslar ve düşünürler şaka ve mizahtan bir karşı koyma yöntemi olarak yararlanmıştır. Gerçekte şakacılık ve mizah, iyileştirici tedavi olarak bütün kültürlerde kök salmıştır. Kadim Yunanlılardan, günümüzdeki psikolog ve psikoterapistlere kadar tamamı gülmece ve mizaha değer vermektedir.[61] Birçok ilahi din ve ekolde hoş meşreplilik vurgulanmıştır.[62] Pâk imamların (a.s) hayatında da bunun örnekleri göze çarpmaktadır.[63]

Şakacılığın önemi gayet net olmakla birlikte şaka ve gülme konusundaki en yeni teori, strese karşı koymada gözetim rolü oynaması, stresin tehdit ve zararını azaltmasıdır. Olayları olumsuz değerlendiren ve zarar görmeye açık olan üzüntülü insanların tersine mutlu insanlar stresle başetmede daha güçlüdür. Cooper ve mesai arkadaşları hayatın reel olaylarının olumlu ve olumsuz duygular üzerindeki etkisini inceledi. Bu araştırmanın sonuçları, derin mizah duygusuna sahip bireylerin dikkat çekici biçimde daha iyi karakter taşıdıklarını gösterdi.[64]

Martin ve Lefcourt, stresle başetmek için mizahın karşı koyuş ölçeğini oluşturdu. Onların araştırmaları da gösterdi ki bu ölçeğe göre yüksek puan alan bireyler stres yaratan filmleri izlerken daha az rahatsızlık hissediyordu. Bir sonraki araştırmada ise mizahın karşı koyuş puanlarında yüksek seviyede olanların strese cevap verirken tansiyonları düşüktü.

Bazı yazarlar, mizah ve gülmecenin stresi önleme ve azaltmada etkili olan mekanizmasına değinmekte; mizah ve şakanın, bireylerin içsel baskılarının sembolik anlatımı olduğuna ve büyük ölçüde hayattaki gerilimler ve hayal kırıklıklarının etkilerini önleyebildiğine inanmaktadır.[65]

Ayet ve rivayetlerde mizah

Masumların (a.s) sözlerinden çıkan sonuç şudur ki, asık suratlı ve üzgün olmak İslam’da kınanmış, mutlu olmak övülmüştür. İslam’ın kıymetli Peygamber’i (s.a.a) ve masum imamlar (a.s) mizah yapar[66] ve insanları buna teşvik ederdi.[67] Rivayetlerde mizah ve gülmecenin, ihlal edilmesi halinde istenmeyen sonuçlar doğuracak sınırları belirtilmiştir. Bazı rivayetlerde çok fazla gülmekten menedilmiş[68] ve abartılı gülmenin insanın kalbini kararttığı söylenmiştir.[69] Kimi rivayetlerde mizahın olumsuz sonuç ve etkilerine de işaret edilmiş; ondan, insanın itibar ve değerini aşağı çeken bir şey olarak söz edilmiştir.[70] Müminlerin Emiri Ali (a.s) gereksiz ve yersiz şakayı insanın aklını tehdit eden etken kabul etmiştir.[71]


[1]     The Psychology of Happiness.

[2]     Newman, J. S. ve K. J. Pargman, The Role of Religion in the Problem-Soliving Process, s. 390-403.

[3]     Bir grup yazar, İslam ve Behdaşt-i Revani, c. 2, s. 25.

[4]     Rızaiyan, Modiriyyet-i Feşar-i Revani, s. 235.

[5]     “الدنیا دار بلیة” (Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 33, s. 511); “انما الدنیا دار بلاء” (Kuleyni, Kafi, c. 8, s. 304).

[6]     “يَعْلَمُونَ ظَاهِرًا مِّنَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَهُمْ عَنِ الْآخِرَةِ هُمْ غَافِلُونَ” (Rum 7).

[7]     Mutahhari, Mecmua-i Asar, c. 1, s. 187.

[8]     Kur’an’da çok sayıda yerde olayların birkaç boyutlu olduğuna işaret edilmiştir. Mesela:
“عَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تُحِبُّواْ شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَّكُمْ ” (Bakara 216).

[9]     “المصائب منح من الله” (Kuleyni, Kafi, c. 2, s. 260).

[10]    “انه لیکون للعبد منزلة عند الله فما ینالها الا باحد فصلتین اما بذهاب ماله او ببلیة فی جسد” (A.g.e., s. 257).

[11]    “ان الله اذا احب عبدا غته بالبلاء غتا” (A.g.e., s. 87).

[12]    Allport, G. W. ve M. J. Ross, Personel Religious Orientation and Prejudice Social Psychology, 5 (4).

[13]    Rivayetlerde “akıllı” ve “cahil” şeklinde iki kelimeye değinilmektedir. (Amidi, Gureru’l-Hikem, s. 50).

[14]    Kuleyni, Kafi, c. 1, s. 20.

[15]   

“قسم الله العقل ثلاثة اجزاء فمن کمل فیه کمل عقله و لم تکن فیه فلا عقل له حسن معرفة الله, حسن الطاعة و حسن البصر علی امر الله” (Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 77, s. 158)

[16]    Kuleyni, Usulü Kafi (tercüme: Kemrei), c. 2, s. 58-62.

[17]    Aynı yer.

[18]    Bir grup yazar, İslam ve Behdaşt-i Revan (1) s. 12-151.

[19]    Bulheri, Endişe ve Reftar, 2000.

[20]    Chris, Ru’yaruyi ba Çaleşhâ-yi Zindegi ve Fennaveri, s. 20.

[21]    Problem-focused coping

[22]    Outer-directed

[23]    Inner-directed

[24]    Emotional-focused coping

[25]    Sarafino, Revanşinasi-yi Selamet, c. 2, s. 574-575.

[26]    Cognitive restructuring

[27]    Ellis, Hiç Çiz nemi Tevaned Narahatem Koned, s. 85.

[28]    Newman, The Role of Religion in the Problem Solving Process, s. 390-403.

[29]    Sanderson, C., Health Psychology, s. 137.

[30]    Pargament, K., The Psychology of Religion and Coping.

[31]    West, William, Revan-i Dermani ve Ma’neviyyet, s. 86.

[32]    Kummi, Sefinetu’l-Bihar, c. 1, s. 105.

[33]    “اطرح عنک واردات الهموم بعزائم الصبر” (Harrani, Tuhefu’l-Ukul, s. 83) ve
“من لم ینجح الصبر اهلکه الجزع” (Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 82, s. 134).

[34]    İmam Hüseyin’in (a.s) Aşura hadisesinde ailesine ve yaranına tavsiyesi sabırdı.
“صبرا بنی الکرام” (Saduk, el-İ’tikadat fi Dini’l-İmamiyye, s. 52);

“لا یذهبن حلمک الشیطان” (Müfid, el-İrşad, c. 2, s. 93).

[35]    “العین ندمع و القلب یحزن و لا نقول الت ما یرضی ربنا و انا بک یا ابراهیم محزونون” (Ebi Davud, Sünen, c. 2, s. 210).

[36]    Aynı yer.

[37]   

“و لولا انک امرت بالصبر و نهیت عن الجزع لانفدنا علیک ماءالشؤن و مکان الداء محاطلا و الکمد محالفا و قلالک و لکن ما لا یملک رده و لا یستطاع دفعه”

(Feyzulislam, Nehcu’l-Belağa, Hutbe 292).

[38]    Nehcu’l-Belağa, Hutbe 861.

[39]    Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 71, s. 94.

[40]    Bakara 155 ve 157.

[41]   

“ان الرجل لیکون له الدرجته عند الله تعالی لا یبلغها بعمل حتی یبتلی ببلاء فی جسمه فیبلغها بذلک” (Camiu’l-Adat, c. 3, s. 289

[42]    Tevbe 51, Hadid 22.

[43]    Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 81, s. 208.

[44]    “یقینا صادقا حتی یذهب الشک عنی حتی اعلم انه لن بصینی الا ما کتب لی ” (Tusi, Tehzib, c. 3, s. 90).

[45]    Nehcu’l-Belağa, Hutbe 178.

[46]    “قال علی علیه السلام الدعا ترس المومن” (Hürr Amuli, Vesailu’ş-Şia, c. 4, s. 1095).

[47]    Kummi, Mefatihu’l-Cenan, Kumeyl duasından bir bölüm.

[48]    “قال علی علیه السلام ادفعوا امواج البلاء بالدعاء” (Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 93, s. 300);
“ادفعوا البلاء بالدعا فان الدعاء جنة یرد البلاء و قدا بروم ابراما” (Kuleyni, Kafi, c. 2, s. 341).

[49]   

“قال الصادق علیه السلام لیدفع بالدعاء الامر الذی علمه ان یدعی له فیستجب و لو ما وفق العبد من ذلک الدعا لاصابه منه ما یبحثه من جدید الارض ” (Kuleyni, a.g.e., s. 470)

[50]    “من دعا بهذا الدعاء... فرج غمه و نفس کربته” (Nuri, Müstedreku’l-Vesail, c. 7, s. 360).

[51]    Sarafino, Revanşinasi-yi Selamet, c. 2, sl. 594.

[52]    Sanderson, C., Health Psychology, s. 137.

[53]    Sarafino, Revanşinasi-yi Selamet, s. 248.

[54]    Sporun psikolojik temellerini ve onun ruh sağlığı ve psikolojinin gelişmesindeki rolünü tanımak için bkz: Matt Jarvis, Revanşinasi-yi Verziş, c. 1, revanşinasi-yi verziş ez teori ta amel.

[55]    Argyle, Revanşinasi-yi Şadi, s. 186.

[56]    Progressive Relaxation

[57]    Pfeiffer, Vera, Reveşhâ-yi Kahiş-i Feşar-i Revani, s. 87 ve Di Matteo, Revanşinasi-yi Selamet, c. 1, s. 273.

[58]    Roger, Kontrol-i Feşar-i Revani-yi Çaliş-i Tağyir, s. 88.

[59]    Relaxing mind

[60]    West, Revan-i Dermani ve Ma’neviyyet, s. 165 ve 166.

[61]    Sanderson, C., Health Psychology, s. 135.

Bayram Çocuklarla Güzeldir Bayram Çocuklarla Güzeldir

[62]    Steinsaltz, Seyri der Talmud, s. 175-192.

[63]    Rağıb İsfehani, el-Zeria ila Mekarimi’ş-Şeria, s. 107.

[64]    Cooper, H., “Social Activity and Subjective Well-being”, Personality and Individual Differences, c. 13, s. 573-583.

[65]    Sanderson, Health Psychology, s. 135-136.

[66]    “قال رسول الله صلی الله علیه و آله انی لا مزح و لا اقول الا حقا” (Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 16, s. 116).

“قال علی علیه السلام کان رسول الله صلی الله علیه و آله لیسو الرجل من اصحابه اذا مغموما بالمداعبة” (Nuri, a.g.e., s. 77); Allah Rasülü’nün (s.a.a) ) yaptığı mizahtan örnekler nakledilmiştir. Daha fazla bilgi için bkz: Feyz Kaşani el-Mehaccetu’l-Beyda, c. 5, s. 234; Nuri, Müstedreku’l-Vesail, c. 2, s. 76 ve 77.

[67]   

“عن الصادق علیه السلام کیف مداعب بعضکم بعضا. قلت قلیل. قال فلا تفعلوا فان المدعبة من حسن الخلق و انک لتدخل بها السرور علی اخیک. و لقد کان رسول الله صلی الله علیه و آله و سلم یداعب الرجل یرید ان یسره” (Hürr Amuli, Vesailu’ş-Şia, c. 8, s. 48)

[68]    “عن الکاظم علیه السلام ان الله یبغض الضحاک من غیر عجب” (Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 78, s. 309).

[69]    “و هی تمیت القلب” (Kummi, Müstedreku Sefineti’l-Bihar, c. 6, dahhak maddesi).

[70]    “قال الصادق علیه السلام ایاک و المزاح فانه یذهب هیبة الجل و ماء وجهه” (Nuri, Müstedreku’l-Vesail, c. 2, s. 77); “کثرة المزاح تذهب بماء الوجه” (Saduk, Emaliyyu Saduk, s. 323).

[71]    Nehcu’l-Belağa (Subhi Salih), Hikmet 450.

Editör: Hasan Bedel